Bir Müslüman için, her şeyden önce dikkat edilmesi gereken esas nokta, Allah’ın ( cc) rızası ve bunun tabii bir sonucu olan cennete ulaşmaktır. Müslüman hedefini doğru belirleyen insandır. Bu hedef belirlendikten sonra, bizi bu hedefe ulaştıracak yapı taşları nelerdir sorusu gündeme gelir. İnşallah bu yazımda, bu konu üzerinde durmaya çalışacağım. Önce gönül ve göz aydınlığımız olan ve bu yolda takip edilmesi gereken temel ilkeleri, karakterize eden ayetlerle işe başlamak istiyorum:
“ Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun. O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. Yine onlar ki, çirkin bir iş yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlardan dolayı hemen tevbe – İstiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki ! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükafatı , Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan , içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir ! “ ( Al’i İmran ,133-136).
Burada, 133. ayette esas meselenin mükemmel bir şekilde ortaya koyulmasını ve sonrada da, 134,135 ve nihayet 136. ayetlerle de bu meselenin tahakkuku için belli bir düzen ve sıra içinde yer aldığını görüyoruz. Bir başka ifadeyle, binanın temeli 133. ayetle kurulduktan sonra , binanın inşası için belli bir düzen ve sırayla
134,135,136 ayetleriyle ifade edilen yapı taşlarının kullanıldığını idrak ediyoruz. Bu noktaya dikkat çekmek için yazının başlığında “ yapı taşları “ ibaresini kullandım.
Şimdi bu ayetler üzerinde kısaca düşüncelerimi açıklamak istiyorum: 133. ayet “ Koşun “ ilahî emriyle başlıyor. Yani asıl işiniz bu olsun ve bunu yerine getirmekte gevşeklik göstermeyin. Hayatınızı bu bakış açısı altında geçirin, anı anında yaşayarak gereğini en kısa sürede yerine getirin.
Peki nereye koşalım ? Genişliği gökler ve yer kadar olan ve takva sahipleri için hazırlanmış olan cennete koşun. Peki takva sahibi olmak ne demektir ? Her şeyden önce kişinin hayatının merkezine Allah’ı( cc) koymasıdır. Bir başka ifadeyle hayatı düzenleyen kuralları yanız Allah’tan( cc) almasıdır ve bu anlamda kural koymak isteyenleri reddetmesidir. Çünkü Allah’sız bir hayat anlamsız bir hayattır. 134- 135 ayetleri takva sahiplerinin özelliklerinden bahsediyor: Ki onlar bollukta ve darlıkta Allah ( cc) için infak ederler, öfkelerini yutkunurlar ve insanları affederler.
Unutmayalım ki güzel bir söz de bir infaktır. Netice itibariyle takva sahibi olanlar da beşer olması hasebiyle günah işleyebilirler. Ki bu durumda onlar kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde derhal Allah’ı hatırlayarak hemen tevbe- İstiğfar ederler.
Zaten Allah’tan başka günahları kim bağışlaya bilir ki … Ve yine onlar yaptıkları kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. Demek ki asıl mesele günah işlememek değil – ki bu kaçınılmazdır -günahta ısrar etmemektir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “ Bir kişi günah işlediğinde kalkar abdest alır, namaz kılar, sonra da Allah’tan bağışlanma dilerse Allah onu affeder “( Tirmizî,,Tefsir 3/306).Ve nihayet Rabbimiz 136. ayette büyük bir müjde veriyor : İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatları ne güzeldir. Makam mevki veya dünyalık herhangi bir şey için değil, yarışanlar bunun için yarışmalıdır. Çünkü bundan daha iyi bir ödül yoktur… Şimdi sizlere sahabe hayatından bu yarışanlarla ilgili bir örnek takdim etmek istiyorum:
– Rasûlullah ( as) , Bedir’de ashabını cihada teşvik etmiş ve onlara cenneti hatırlatmıştı. Düşman iyice yaklaşınca “ Haydi genişliği göklerle yer kadar olan cennet için kalkın “ buyurmuştu. Bunun üzerine Umeyr bin Humâm ( ra) atılarak: “ Ey Allah’ın Resûlü! Genişliği göklerle yer kadar olan cennet mi buyurdunuz, dedi. Allah Resûlü, evet cevabını verdi. Umeyr: Ne iyi ne âlâ, dedi. Resûlullah (as) “ Niçin öyle söyledin “ buyurunca, Umeyr: Hayır, vallahi Ya Rasûlullah, başka bir şey için değil, sadece cennet ehlinden olmak için böyle söyledim, dedi. Allah Resûlü ( sav) ona: Sen onlardansın, müjdesini verdi. Umeyr, cihada kuvvetli çıkmak için torbasından bir kaç hurma çıkarıp yemeye başladı. Buna daha fazla sabredemeyerek : Bu hurmaları yiyinceye kadar yaşayacak olursam , gerçekten bu uzun bir hayat olacaktır. Onlar bitinceye kadar burada oturursam dünyaya karşı fazla hırs göstermiş olurum, dedi ve elindeki hurmaları fırlatarak kılıcını çekip düşmanla savaştı ve sonunda şehid oldu ( Buharî,Megazi,17; Müslim,İmaret,145; Muvatta,cihad, 42). Bu güzel atmosferi bir dua ile sonlandırmak istiyorum:
Ey neyi nerden isteyeceğimizi bize öğreten ve affetmeyi seven Allah’ım ! Cennetine girmek için yarışan kullarından, bollukta ve darlıkta yalnız Senin rızan için harcayanlardan, nefsin ayaklandırdığı kötü düşüncelerden ve dürtülerden, dünyalık her işini ve ahiretlik her ibadetini en güzel şekilde yerine getirenlerden, yanlışta ısrar etmeyip yanlış yaptığında anında Seni hatırlayıp affına sığınanlardan, doğrularını arttırıp hatalarından uzak kalanlardan kısacası hayatın kitabı olan Kur’an’ı , hayatının merkezine koyup hakkıyla gereğini yapanlardan eyle …
Amin ,Amin , Amin…Ve Selamün alel mürselin velhamdülillahi Rabbil ‘ âlemin…
Selâm ve muhabbetle,