Osmanlı modernleşmesi, Tanzimat, I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyetle birlikte ağır ama çok yoğun bir dönemin ardından, bir daha geri dönüşü mümkün olmayan eşiğe geldi. 22 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyetle birlikte hemen hemen her şey yerinden oynadı. Birçok kadim unsur yüzyıllarca varlığını sürdürdüğü mevki, makam ve konumundan başka bir yere taşındı. Devletin, toplumun, erkeğin, kadının, eğitimin, alimin, talebenin, akla gelebilecek onlarca unsur var oldukları ve kabul görüldükleri yerlerini değiştirmek zorunda kaldı. Kurulan yeni düzen, kendisinin ithal edildiği Avrupa’nın iteklemesi ve yerli işbirlikçilerinin de gayretiyle, kendi beka sorununu çözmek için bunları mecburiyet olarak dayattı.
Bu süreç içerisinde yerinden olan/edilen en önemli unsurlardan biri de şüphesiz ki ulema sınıfı oldu. “Millet-i Hakime” kavramının Meclis-i Mebusan’a atfı ile meclis devlet hiyerarşisinde en üst yere çıktı/çıkarıldı. “Millet-i Hakime” kavramının modern söylemde yerin alan “Milli Egemenlik” kavramının o günkü kavramsal karşılığı olarak değerlendirilmesi sonucunda, hesap verilecek tek merci olarak meclisi mebusan ete kemiğe bürünerek varlığını, müstekbir edasını da takınarak hissettirmeye başladı. Artık itaat edilmesi gereken, son sözü söyleyecek olan meşrutiyet yönetiminin meclisi mebusanıydı. Kimse meclisin üstünde olamaz, olmamalıydı.
Bu durum ne devlet geleneğinde, ne toplumu inşa eden fıkhi gelenekte, ne örf ve ananede karşılığı olmayan yeni bir kurguydu. Yeni meclis mebusanda, dinin vela, bera, velayet, kâfirlerle dostluk, kâfirlerin devletin hangi kurumlarında nasıl görev yapabileceği gibi dine dayalı hiçbir endişe yer almamaktaydı. Zira 17 Aralık 1908 tarihinde açılan Meclis-i Mebusan’da Müslüman vekillerin dışında, Ermeni, Rum vekiller bulunmakta, yasama organı olan mecliste söz sahibi durumundadırlar.
17 Aralık 1908 – 18 Ocak 1912 arası faaliyette olan parlamentoda birçok gayrimüslim mebus olarak bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Kozan mebusu Hamparsum Boyacıyan, İzmir mebusu Aristidi Paşa, Emanüel Emanüelidi, İstepan Efendi, Nesim Mazliyah Efendi, Pavli Karolidi Efendi, Bağdat mebusu Sason Efendi, Muş mebusu Kigam Efendi, Limni (Ege’de Yunan adası) mebusu Mihalaki Efendi, Midilli mebusu Panayot Bostani Efendi, Mihalaki Salta Efendi, Rodos mebusu Teodor Konstantinldi Efendi, Gelibolu mebusu Dr. İstefani Narlı Efendi, Tekirdağ mebusları Agop Babikyan Efendi ve Agop Boyacıyan Efendi, Erzurum mebusu Varteks Efendi, Halep mebusu Artin Boşgezenyan Efendi, İstanbul mebusları Halaçyan Efendi, Alber Feraci Efendi, Konstantin Konstanidi Efendi, Pandelâki Kozmidi Efendi, Kirkor Zöhrap Efendi, Niğde mebusu Yorgaki Efendi, Piriştine mebusu Sava Stepanoviç Efendi, Üsküp mebusları Aleksandır Parliç Efendi ve Pavlof Efendi, Manastır mebusları Dr. Dimitroviç Efendi, Pançedoref Efendi, Trayan Nali Efendi, Serfiçe (Yunanistan bölgesinde) mebusları Koço Drizi Efendi, Haris Vamvaka Efendi, Yorgi Boşo Efendi, Selanik mebusları Yorgaki Artas Efendi, Emanüel Karasu Efendi, Yorgi Honeos Efendi, Dimitri Vlahof Efendi, Siroz mebusları Hristo Dalçef Efendi, Dimitri Dinga Efendi, Trabzon mebusu Matyo Kofıdi Efendi, Van mebusu Vahan Papasyan Efendi, Ergiri mebusu Mamopulo Efendi, Yanya (Yunanistan bölgesi) mebusları Dimitraki Kingos Efendi, Konstantin Surla Efendi, Çatalca Sancağı mebusu Dimitri Zafiropulos Efendi, İzmit Sancağı mebusu Anastas Efendi, Karesi Sancağı mebusu Konstantin Savapulos Efendi. (İhsan Güneş Türk Parlamento Tarihi cilt 2, sayfa 20 ve devamı)
“Millet-i Hakime” olan parlamentonun toplamı içerisinde bulunan kafir mebuslar, dönemin meclis-i mebusan zabıtlarına bakıldığında çok aktif bir rol oynamakta oldukları görülmektedir. Böyle bir idari yapı, ne devletin geleneksel yapısında ne de toplumun idare algısında mevcut değildir. Dolayısıyla söz sahibi olmaları, yasamada bulunmaları, müslim – gayrimüslim ilişkilerinin yüzyıllardır zihinlerde kabul gördüğü ilişkileri de dumura uğratmıştır. Tabi bu yapı içerisinde aynı zamanda dönemin ulema kısmının hemen hemen hepsine yakını da ya mebus olarak ya da ayan olarak yerlerini almıştır. Parlamento yapısı ilginç bileşenleriyle modern bir görünüm olarak Avrupalı şeklini almıştır. Artık söz parlamentonundur, zira parlamentoda bulunan mebuslar milletin temsilcileridir, milleti temsil ettiklerinden dolayı hiyerarşik yapıda en üst yerde konumlanmıştır. Gerektiğinde herkes gelip bu millet-i hakimeye hesap verecektir.