Müslümanların seç(il)meye yönelik yaklaşımı ve sınırları ilahi öğretinin vaaz ettiği toplumsal hayatın düzenlenmesindeki temel kurallara, emir ve yasaklara, adalet, ahlak, insan onuru vb. kıstaslara uyulması kaydıyla kendi aralarından şura ile seçecekleri (yani seçimlerle) bir yönetimle hayatı düzenlemelerini ve aralarında istişareyle hareket etmeleridir.
Vahye göre Müslümanların kendi aralarında her türlü problemin hallinde ve yönetim mekanizmasının teşkilinde şura ile hareket etmeleri gerektiği ve bundaki kıstasın da vahyi dikkate alan ehil mü’minlerin seçilmesidir.
Vahiy, insan üretimi bir öğreti değildir ki, insanlar istediği gibi anlayarak, istediği yere çekerek menfaatlara/çıkarlara, korkulara, meşreblere çeşni yapılabilsin. Vahiy hayatın tümünü inşa eden bir ilahi projedir, değişmez-değiştirilemez temel kuralları/yasaları vardır.
İmtihan gereği dileyen inanır dileyen inkar eder, karşılığını da vahyi gönderen Allah’dan ceza veya mükafat olarak alır. Vahiy, insanların hayata dair karşılaştıkları problemlere dönük üretilen düşünce ve pratiklerin arz olunacağı kıstas merciidir.
Yoksa vahiy, ne trafik kurallarına, ne şehir yapılanmasına, ne belediye hizmetlerine!, ne ticari üretim araçlarına, ne sosyal hayatın işleyişindeki detaylara, ne insanların nerede nasıl oturup-kalkacaklarına, neleri yiyip-içeceklerine (haram olmamak kaydıyla), nasıl seyahat edip nasıl dinleneceklerine, aslolan mübahlıktır kuralından yola çıkarak alabildiğine çok yoğun olarak bahşedilen helal olan dünya nimetlerinin kullanılmasına (israf olmamak kaydıyla), meşru olan her türlü sevgiye, muhabbete, helal olan cinsel hazza, her türlü insanın yararına olan eşyaya/metaya, kısaca toplumsal hayatın işleyişine dair üretilen meşru/maruf olan kurallara/yönelişlere müdahale etmemektedir.
Yani vahiy, kısaca hem bireysel hem de toplumsal yönelişte insan/toplum için temel kurallar/yasalar koyar ve bu yasalara sadık kalarak insanların bütün dinamikleriyle, özgünlükleriyle her türlü çözümlemelerde bulunabileceklerini, hayatın inşasına yönelik zamana ve zemine göre düşünce ve pratik üretimlerinde serbest olduklarını ifade eder.
Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (33/36)
İlahi uyarısı; mü’minlerin kalkış noktasını belirlemekte ve ilahi olana sadakat ile yönetimlerini seçimle belirleme dahil güncel sorunlara ”akılların saf/dayanışma tutmuş hali” olan şura-istişare ile çözümler üretebileceklerini salık vermektedir ve elbette ilahi emirleri-nehiyleri-dokunuşu göz ardı eden zihinlerin zulüm üreteceklerini hatırlatmaktadır.
Ayrıca; Demokrasi havarileri tarihin hiçbir döneminde ve günümüzde de vahyin gölgesinden hareketle hayatı inşa etmek isteyen Müslümanların varlığına-iktidarına rıza göstermemişlerdir, göstermeyeceklerdir. çünkü bu eşyanın tabiatına aykırıdır, zira; hayata taşıdıkları zulmün, ahlaksızlığın, haksızlığın, sömürünün, kavmiyetçiliğin, hedonizmin, elitizmin, adam kayırmacılığın ve lanet olası bütün çarklarının-çıkarlarının önündeki tek engel “din ul gayyım” olan İslamın MÜSLİMLERİDİR