19 Tem 25 - Cts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > HaberYorum > İtiraf Kültürü & İllüzyon

İtiraf Kültürü & İllüzyon

İtiraf Kültürü

Batılı insan günah sayıp kimseye söyleyemediği, kendisine sakladığı en mahrem şeylerini, bir itiraf yani dini bir vecibe olarak din adamının karşısına geçerek anlatır. Romanda da kahramanın karşımıza geçerek anlattığı aslında yazarın kendisidir.

Günah çıkarmakta esas olan, unutmamak ve itirafta bulunmaktır. Ancak itirafta bulunan kişi itirafta bulunurken başkalarını kendi günahlarının şahidi haline getirir.

Halbuki Kur’an bizi ikaz eder; açıklamayın, anlatmayın, kendiniz aleyhine şahitleri çoğaltmayın. Mesele Allah ile aranızda kalırsa affınız da kolay olacaktır

Yani, bir tarafta UNUTMAYIP itiraf etmek, diğer tarafta unutup TÖVBE etmek önem taşır.

Bu anlamda Batılı insan için günahını İTİRAF etme büyük önem taşır. Ancak İtiraf ederek GÜNAHLARINDAN temizleneceğini düşünür. 

Abdurrahman Arslan, Zaman Dışı Konuşmalar, s:188

Batının Günah çıkarma yani itiraf törenleri günahı önlemez. Tam tersine suçu yayar ve kişiyi yeni günahlar için temizler adeta

İslam ise sorunu kabul edilip edilmediği belli olmayan TÖVBE ve günahı yaymamaya/duyurmamaya/öğretmemeye/özendirmemeye/meşrulaştırmamaya/olağanlaştırmamaya/alıştırmamaya yönelik gizleme tavsiyesi ile en aza indirmeye çalışır diyor sanırım.

Nitekim ABD 2 yüzyıla yüzlerce katliam ve yüzlerce özür sığdırabilmiştir, diyor sanırım.

…………….

İllüzyon

Tüm kolay çözümler felaketle sonuçlanmakta

– Düşünmekten aciz kaldığımız noktada Yapay Zekayı devreye sokuyoruz

– (nereden geldik nereye gidiyoruz) Belirsizlik varsayımına karşı hakikat ve gerçek, 5 duyu organı ile kavranabilendir illüzyonunu devreye giriyor

– Kader anlatısına , “biz özgürüz” illüzyonu ile

– Kötülük/günah varsayımına, “Bizi Mutsuz  edenler” illüzyonu ile

– Hikmet varsayımına Yapay Zeka illüzyonu ile

– Olay, Hadise, kıssa, menkıbe  varsayımına “Haber” illüzyonu ile

– Yaratılma varsayımına “Evrim”, “İlerleme”, “Değişim” illüzyonu ile karşı çıkılmaktayız

Ancak zekanın, gerçekliğin, özgürlüğün ve mutluluğun en üst aşamasında önümüze serilen her kolay çözüme karşılık yoğun bir duygusal boşalma söz konusu…

Gerçeğin, mutluluğun, özgürlüğün yerini virüsler, depresyonlar, nörolojik işlev bozuklukları ve MÜKEMMEL STANDARTLARI BİZE dayatan bu yaşama karşı hissedilen bir tiksinti alıyor.  

Jean Baudrillard, Şeytana Satılan Ruh, s:48

İnsanın yaratıldığı günden beri üzerine kafa patlattığı KADİM, “nereden geldim, nereye gidiyorum, amacım ne, beni anlamlı kılan ne, anlam ne, nasıl var oldum, var olmak ne” gibi sorulara basit kalıp cevaplar ürettik.

Biz mUTLU Olmak için var olmuş bir varlığız gerisinin ANLAMI yok? dedik.

ancak şimdi kendimizden, kurduğumuz şehirlerden, hayattan, ilişkilerden TİKSİNİYORUZ, diyor sanırım.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir