17 Ağu 25 - Paz 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 12- Yusuf Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 12- Yusuf Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış. Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz. (Bu Latin alfabesine çevirinin orijinal Osmanlıca metnine ARŞİV bölümünden ulaşabilirsiniz.) https://fikiryorum.net/arsiv/ahmet-cevdet-pasa-kuran-kerim-meali-osmanca-1/)

12-Cevdet Paşa meali –

Yusuf Suresi

Mekke’de nazil olmuş, 111 ayettir.

Rahmet ve inayet sahibi Allah’ın ismiyle başlarım

1- Ben her şeyi gören Allah’ım. Bunlar kitab-ı mübinin ayetleridir.

2- Teakkul (akletme) edip düşünesiniz diye onu arabi Kur’an olarak indirdik.

3- Bu Kur’an’da sana vahiy eylediğimiz kıssaların en güzelini hikâye edeceğiz. Ve sen bundan evvel onu bilmezdin.

4- Yusuf babasına: “Ey babam! Ben on bir yıldızın, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm” dediğinde,

5- Yakup: “Ey oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine hikâye etme, sana hile yaparlar. Çünkü şeytan insana aşikâr düşmandır.”

6- “Böylece rabbin seni mümtaz (seçilmiş) kılacak ve sana rüya tabirini talim (öğretme) edecek ve evvelden babaların İbrahim ve İshak’a itmam (tamamlama) eylediği gibi sana ve al-i Yakub’a nimetini ikmal eyleyecektir” dedi.

7- Muhakkak Yusuf ve kardeşleri kıssasında sual edenlere ibret vardır.

8- Kardeşleri: “Yusuf ile kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz babayiğitleriz. Şüphesiz babamız aşikâr dalalettedir.”

9- “Yusuf’u katledin veyahut bir yere atın ki, babamızın muhabbeti size kalsın. Ondan sonra salihlerden olursunuz” dediklerinde,

10- Onlardan biri: “Yusuf’u öldürmeyin, onu kuyuya atın. Onu bir kervan bulur ve alır. Eğer bir şey yapacak iseniz böyle yapın” dedi.

11- Evlad-ı Yakup: “Ey babamız! Ne için Yusuf’u bize emniyet etmiyorsun? Biz onu gözetiriz.”

12- “Yarın onu bizimle gönder, meyvelerden yer ve oynar ve biz onu muhafaza ederiz” dediler.

13- Yakup: “Onu alıp götürmeniz beni mahzun eder ve korkarım ki siz ondan gafil iken onu kurt yer” dedi.

14- Evlatları: “Biz babayiğitler olduğumuz halde onu kurt yer ise o zaman biz haşirlerden (hüsrana uğrama) oluruz” dediler.

15- Onu alıp gittiler. Yusuf’u kuyuya atmak için toplandıklarında ona: “Onlara bilmedikleri halde yaptıkları bu işten haber vereceğimizi vahiy ettik.”

16- Evlad-ı Yakup akşam ağlayarak babalarına geldiler.

17- “Ey babamız! Biz yarış etmeye gittik ve Yusuf’u eşyamızın yanında bıraktık. Onu kurt yedi. Her ne kadar biz sadıklar isek de, sen bize inanmazsın” dediler.

18- Ve gömleğini üstünde yalan kanla getirdiler. Yakup: “Şüphesiz sizi nefisleriniz aldatıp bir iş yaptırdı. Benim için iyi sabırdan başka çare yoktur. Söylediğiniz şeye karşı Allah’tan istiane (yardım isteme) ederim” dedi.

19- Bir kervan geldi, sakalarını (su taşıyan) gönderdiler. Saka kuyuya kovasını sarkıttı, “müjdeler olsun, işte bir çocuk” dedi ve onu bir mal gibi sakladı. Allah işledikleri şeyleri bilir.

20- Onu sayılı birkaç dirheme noksan paha ile sattılar ve bunda zahidlerden (bir şeye değer vermeme) oldular.

21- Onu alan Mısırlı zevcesine: “Ona iyi bak, belki bize faydası olur veyahut onu kendimize evlat ederiz” dedi. Böylece Yusuf’u temekkün (yerleşme, mekân tutma) ettik ve ona rüya tabirini öğreteceğiz. Allah emrinde galiptir velakin insanların ekserisi bunu bilmezler.

22- Yusuf rüşde (olgunluk, kemal) baliğ olduğu zaman, ona hüküm ve ilim verdik. Biz Muhsinlere böyle mükâfat ederiz.

23- Hanesinde olduğu kadın ondan mukarenet (yakınlaşma) murat etti ve kapıları kapatarak, “haydi gel” dedi. Yusuf: “Maazallah (Allah göstermesin)! O benim efendimdir. Bana iyi baktı. Zalimler felah bulmazlar” dedi.

24- Kadın Yusuf’a ihtimam (ilgi göstermek) etti. Eğer rabbinin burhanını görmese idi, Yusuf da ona ihtimam ederdi. Bu suretle ondan fenalığı ve fuhşu çevirdik. Çünkü o bizim muhlis (samimi olan) kullarımızdandı.  

25- Kapıya koştular. Yusuf’un gömleği arkasından yırtıldı. Kapının önünde kadının kocasına mülaki (karşılaşmak) oldular. “Fenalık murat edenin cezası nedir? Zindana atılmak veya elim bir azaptır” dedi.

26- Yusuf: “O benden mukarenet (yakınlaşma) istedi” dedi. Kadının ehlinden bir şahit: “Eğer Yusuf’un gömleği ön tarafından yırtık ise, kadın sadıktır (doğru), Yusuf yalancılardandır” dedi.

27- “Eğer gömlek arkadan yırtılmış ise kadın yalancıdır Yusuf sadıklardandır” dedi.

28- Kadının zevci, gömleğin arkadan yırtık olduğunu görünce zevcesine: “Bu sizin hilenizdendir. Muhakkak hileniz büyüktür.”

29- (Yusuf’a): “Yusuf, bundan iraz (yüz çevirme) et” ve tekrar karısına: “Sende günahına istiğfar eyle” dedi.

30- Memlekette bazı kadınlar, “azizin karısı kölesinden murat istemiş, ona aşık olmuş. O kadını biz aşikâr dalalette görüyoruz” dediler.

31- Azizin zevcesi, bu kadınların mekrini (tuzak, hile) duyunca onlara haber gönderdi ve onlar için bir ziyafet hazırladı. Ve her birine bir bıçak verdi. Sonra Yusuf’a, “çık” dedi. Kadınlar onu gördüklerinde tekbir getirdiler ve ellerini kestiler. Ve “haşa bu beşer değildir, belki kerim bir melektir” dediler.

32- Azizin karısı, “işte beni levmettiğiniz (kınamak) ettiğiniz budur. Ben ondan murat istedim, o imtina (kaçınma) etti. Eğer emrettiğimi yapmaz ise, onu zindana atacağız. Ta ki azap görenlerden ola” dedi.

33- Yusuf: “Ya rabbi! Zindan bana, bu kadının beni davet ettiği şeyden daha sevgilidir. Eğer onların hilelerini benden def etmez isen, onlara temayül (ilgi duyma) eder ve cahillerden olurum” dedi.

34- Rabbi onun duasına icabetle ondan kadınların hilesini sarf etti. Allah işitir ve bilir.

35- Sonra aziz ile zevcesine bu ayet ve delail (deliller) görmekle beraber, Yusuf’u bir müddet zindana koymak lüzumu göründü.

36- Onunla beraber zindana iki genç girdi. Biri ona: “Ben şarap sıkıyorum gördüm” ve diğeri de, “ben de başımın üzerinde ekmek götürüyorum ve o ekmekten kuşlar yiyor gördüm. Bunun tabirini bize bildir, zira seni iyi adamlardan görüyoruz” dediler.

37- Yusuf: “Size hanenizden onunla karnınızı doyuracağınız bir taam (yiyecek) gelmez ki, onun gelmesinden evvel ne olduğunu size haber veririm. Bu bana rabbimin öğrettiklerindendir.” Ben Allah’a iman etmeyen ve ahiretlerine kafir olan kavmin milletini terk ettim.”

38- “Ve babalarım İbrahim’e İshak ve Yakup’un milletine tabii oldum. Bize Allah’ı bir şeyle terk etmek layık değildir. Bu Allah’ın üzerimize ve insanlar üzerine olan fazlındandır. Velakin insanların ekserisi buna şükür etmezler.

39- “Ey zindan arkadaşlarım! Müteferrik (çeşitli) rabler mi hayırlıdır? Yoksa bir ve kahhar olan Allah mı hayırlıdır?”

40- “Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, kendinizin ve babanızın tesmiye (ad koyma) eylediğiniz bir takım isimlerdir. Allah onlar hakkında bir hüccet inzal (inme, indirme) etmemiştir. Hüküm ancak Allah’a mahsustur. Size, ondan gayrısına ibadet etmemeyi emretti. Doğru din budur. Velakin ekseri nas (insanlar) bilmezler.”

41- “Ey zindan arkadaşlarım! Sizden biriniz efendisine şarap sakiliği (içki dağıtan) edecektir. Ve diğeri ise selb (öldürme) olunacak ve başından kuşlar yiyecektir. Sizin bende sorduğunuz emir, böyle hüküm olundu” dedi.

42- Ve onlardan necat (kurtulmak) bulacağını zan eylediğine: “Beni efendinin yanında zikret” dedi. Ona şeytan rabbinin zikrini unutturdu. Bundan dolayı zindanda dokuz sene kaldı.

43- Ve melik: “Ben yedi semiz öküzü yedi yedi zayıf öküzün yediğini ve yedi yaş başağı da diğer yedi kuru başağın mahv eylediğini gördüm. Ey nas! Eğer siz rüyayı tabir edenlerden iseniz, bu rüyamı tabir ediniz” dedi.

44- Onlar: “Bu karmakarışık bir şeydir. Biz böyle hayâlatın (hayaller) tabirine vakıf değiliz” dediler.

45- Zindan arkadaşlarından kurtulan ve bu kadar müddet sonra hatırlayan: “Ben size bu rüyanın tabirini getireyim. Beni gönderin” dedi.

46- “Ey sadık zat olan Yusuf! Yedi semiz öküzü yedi zayıf öküz ve yedi yeşil başağı yedi kuru başağın yediğini bize tabir et ki, nasa (insanlara) dönüp haber vereyim de bilsinler” dedi.

47- Yusuf: “Âdetiniz vecihle yedi sene ekerseniz, hasat eylediğinizi başaklarında bırakınız, ancak ondan yiyeceğiniz kadar dövünüz.”

48- “Sonra yedi kıt senesi gelir. Onlar evvelki senelerin mahsulünü bitirir. Ancak az bir şey muhafaza edersiniz.”

49- “Bundan sonra bir sene gelir ki, onda halk mahsul alırlar ve zeytin ve şarap sıkarlar” dedi.

50- Ve melik: “Onu bana getirin” dedi. Melikin gönderdiği adam geldiğinde Yusuf: “Efendinin yanına dön ve ondan ellerini kesen kadınlar ne için kestiler sor. Rabbim onların kaydına (yaptıklarına) alimdir” dedi.

51- Melik kadınlara: “Yusuf’tan murat istediğinizde nasıl oldu?” dedi. Kadınlar: “Haşa Allah! Biz Yusuf’un bir fenalığını bilmeyiz” dediler. Azizin zevcesi: “Şimdi hak tahkik (araştırma, soruşturma) etti. Ondan ben murat istedim ve o sadıklardandır” dedi.

52- Yusuf: “Bunu sormaktan maksadım, efendimin gıyabında ona hıyanet etmediğimi bilsin içindir. Ve Allah hainlerin hilesini muvafık etmez.”

53- “Ben nefsimi terbiye etmem. Çünkü nefis rabbimin rahmet eylemediği halde fenalığa meyyaldir. Rabbim Gafur-ur Rahimdir” dedi.

54- Melik: “Onu bana getirin ki, kendi has adamlarımdan edeyim” dedi. Yusuf’la tekellüm (konuşma) eylediğinde, “sen bugün nezdimizde (yanımızda) emin ve mekinsin (saygın, güçlü)” dedi.

55- Yusuf: “Beni memleketin hazineleri üstüne memur et. Ben onları muhafaza edebilirim” dedi.

56- Bu suretle Yusuf’u arzda temekkün (yerleşme, mekân tutma) ettik. Onda istediği yerde otururdu. Biz istediğimize rahmetimizi isabet ettiririz. Ve Muhsinleri ecrini zayii etmeyiz. 

57- İman eden ve ittika (korkma, çekinme) edenlere ahiretin ecri daha hayırlıdır.

58- Yusuf’un kardeşleri gelip huzuruna girdiler. Yusuf onları tanıdı ve onlar Yusuf’u bilmiyorlardı.

59- Vaktaki (ne vakit ki) onların yüklerini teçhiz (donatma, yükleme) etti. “Bana sizin babadan kardeşlerinizi getiriniz. Görmüyor musunuz ki ben kileyi hakkıyla ölçüyorum ve ben misafirperverlerin hayırlısıyım.”

60- “Eğer onu bana getirmez iseniz, nezdimde (yanımda, katımda) sizin için zahire yoktur ve bana yaklaşamazsınız” dedi.

61- “Onu babasından talep ederiz ve bunu yaparız” dediler.

62- Yusuf hizmetkârlarına: “Bunların getirdikleri eşyalarını yüklerine koyunuz. Yerlerine avdet (dönme, dönüş) eyledikleri vakit bilsinler ta ki avdet edip geleler” dedi.

63- Evlad-ı Yakup, babalarının yanına avdet eyledikleri zaman: “Ey babamız! Bize zahire verilmek mani olundu. Bizimle beraber kardeşimizi gönder ki zahire alalım ve biz onu muhafaza ederiz” dediler.

64- “Bundan evvel kardeşini emniyet ettiğim gibi, onu size emniyet mi edeyim? Allah hafızların hayırlısıdır ve o Rahman el-Rahimindir” dedi.

65- Evlad-ı Yakup yüklerini açtıkları zaman götürdükleri eşyanın kendilerine red (dönme) olunduğunu gördüler ve “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte götürdüğümüz eşya bize red olunmuştur. Ahalimize yiyecek getirir ve kardeşimizi muhafaza eyler ve bir deve yükü de fazla alırız. Bu getirdiğimiz az bir şeydir” dediler.

66- Yakup: “Cümleniz telef olmadıkça onu bana getireceğinize, Allah ile ahit etmedikçe onu sizinle beraber göndermem” dedi. Evladı ahit ettiklerinde Yakup: “Allah bu ahdimize şahit ve hafızdır” dedi.

67- Ve yine: “Ey evlatlarım! Cümleniz birden bir kapıdan girmeyiniz, ayrı ayrı kapılardan giriniz. Ben sizi Allah’ın kazasından (takdirinden) mani edemem. Hüküm ancak Allah’ındır. Ona tevekkül ettim ve tevekkül edenler de ona tevekkül etsinler” dedi.

68- Evlad-ı Yakup, babalarının emreylediği yerden girdiklerinde, o hareketleri onları Allah’ın kazasından kurtarmadı. Fakat Yakup’un nefsinde hüküm eylediği bir hacetti. O, ona öğrettiğimiz ilmin sahibi idi. Velakin nasın (insanların) ekserisi bunu bilmezler.

69- Kardeşleri Yusuf’un huzuruna girdiklerinde, kardeşini yanına aldı ve ona, “ben senin kardeşinim, ötekilerin yaptıkları şeyden meyus (üzüntü) olma” dedi.

70- Vaktaki (ne vakit ki) onların yüklerine teçhiz (koyma) eylediği maşrapayı kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra aradıklarında bir dellal (tellal): “Ey kervan! Siz hırsızlarsınız” diye bağırdı.

71- Evlad-ı Yakup arkadan gelenlere dönüp: “Ne kayıp ettiniz?” diye sordular.

72- “Melikin maşrapasını kayıp ettik. Onu kim getirir ise ona bir deve yükü zahire vardır. Buna ben kefilim” dediler.

73- Evlad-ı Yakup: “Vallah siz bilirsiniz ki, biz buraya fesat yapmak için gelmedik. Ve biz hırsız da değiliz” dediler.

74- Memurlar: “Eğer yalancı iseniz hırsızın cezası nedir?” dediler.

75- Evlad-ı Yakup: “Kimin yükünde bulunursa, o yük sahibi onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle ceza ederiz” dediler.

76- Yusuf aramaya, kardeşinin çuvalından evvel diğer çuvallardan başladı. Sonra maşrapayı kardeşinin çuvalından çıkardı. Böylece Yusuf’a hile yaptırdık. Melikin kanununa göre kardeşini alamazdı. Ancak Allah’ın istediği olur. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her sahib-i ilmin fevkinde (üstünde) bir bilici vardır.

77- Evlad-ı Yakup: “O sirkat (çalma) etmiş ise, bundan evvel onun kardeşi de sirkat etmişti” dediler. Bundan müteessir (üzüntü, keder) Yusuf onu nefsinde gizleyip onlara bildirmedi ve kendi kendisine: “Siz hırsızdan daha şerlisiniz. Sizin Yusuf’u ne ile vasıf ettiğinizi Allah bilir” dedi.

78- Evlad-ı Yakup: “Ey aziz! Bu çocuğun çok ihtiyar bir babası var. Onun yerine bizden birini al. Biz seni erbab-ı ihsan görüyoruz” dediler.

79- Yusuf: “Maazallah (Allah’a sığınırım)! Biz ancak malımızı kimin yanında buldu isek, onu alırız. Eğer başkasını alır isek zalimlerden oluruz” dedi.

80- Evlad-ı Yakup, kardeşlerini almaktan meyus (ümidini kesmek) oldukları zaman oradan çıktılar. Büyükleri diğerlerine: “Bilmez misiniz ki babanız sizden Allah ile ahit aldı. Bundan evvel Yusuf’a ne yaptınız! Ben, babam bana izin vermedikçe veyahut Allah bana hüküm etmedikçe yerimden oynamam. O ahkam el-hakimindir.          

81- “Babanıza dönünüz ve ey babamız! Oğlun hırsızlık etti. Biz onu öğrendiğimiz vakit gördük. Biz gaybı bilenlerden değildik.”

82- “Orada bulunduğumuz memleketten, beraber geldiğimiz kervandan sor biz sadıklarız deyiniz” dedi.

83- Yakup: “Belki nefsiniz sizi böyle bir şeye sevk etti. Benim için iyi sabırdan başka çare yoktur. Umulur ki Allah bana onların cümlesini getirir. Çünkü O âlim ve hakimdir” dedi.

84- Onlardan dönüp, “ah Yusuf’a esef (acıma, yerinme) ederim” dedi ve hüznünden gözleri beyaz oldu. O hüznünü zapt ediyor ve göstermiyordu.

85- Evlatları: “Vallahi sen Yusuf’u o kadar düşünüyorsun ki, ya divane veya helak olacaksın” dediler.

86- Yakup: “Ben hüznümü ve kederimi Allah’a şikâyet ediyorum ve Allah’tan, sizin bilmediğinizi biliyorum.

87- “Ey evlatlarım! Gidin Yusuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden meyus olmayın. Çünkü Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler meyus olurlar” dedi.

88- Evlad-ı Yakup Yusuf’un huzuruna girdiklerinde: “Ey aziz! Bizi ve ehlimizi zaruret kapladı. Değersiz eşya ile geldik. Bize kileyi ifa et ve bize tasadduk (sadaka olarak verme) buyur. Allah tasadduk edenlere mükâfat eder” dediler. 

89- Yusuf: “Siz cahillerden iken, Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?” dedi.

90- Onlar: “Sen Yusuf musun?” dediler. Yusuf: “Evet, ben Yusuf’um, bu da kardeşimdir. Allah bize lütuf etti. Zira ittika (korkma, çekinme) edip sabır edenin ecrini (mükâfat) zayi etmez” dedi.

91- Kardeşleri: “Allah seni bizim üzerimize galip kıldı. Ve biz hata edenlerden idik” dediler.

92- Yusuf: “Bugün size itab (azarlama) yoktur. Allah sizi mağfiret eder. O Rahman el-Rahimdir.”

93- “Bu gömleği alıp götürün ve onu babamın yüzüne koyun, gözleri görür olur. Ve bütün ehlinizi alıp bana geliniz” dedi.

94- Kervan Mısır’dan ayrıldığında babaları: “Ben Yusuf’un kokusunu duyuyorum. Bana divane demeyiniz” dedi.

95- Yanında olanlar: “Vallahi sen yine eski şaşkınlığındasın” dediler.

96- Müjdeci geldiğinde ve gömleği Yakup’un yüzüne koyunca gözleri görücü oldu ve: “Ben size, Allah’tan sizin bilmediğinizi bilirim demedim mi?” dedi.

97- Oğulları: “Ey babamız! Bizim günahlarımız için istiğfar et ve biz hata edenlerden idik” dediler.

98- Yakup: “Sizin için rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O Gafur-ur rahimdir” dedi.

99- Vaktaki (ne vakit ki), Yusuf’un nezdine (huzuruna) girdiler. Ebeveynini yanına aldı ve “İnşallah emniyet ve selamette olarak Mısır’a giriniz” dedi.

100- Ve ebeveynini tahtı üzerine çıkardı. Cümlesi ona secde ettiler. O zaman, “ey pederim! İşte evvelce gördüğüm rüyanın bu tabiridir. Rabbim onu hak etti. Ve bana, beni zindandan çıkarmak ve sizi şeytan kardeşlerimle aramı bozduktan sonra çölden buraya getirmek ile bana ihsan etti. Rabbim dilediğine lütuf ve kerem sahibidir. O âlim ve hakimdir.

101- “Ya rabbi! Bana mülk verdin ve bana rüya tabirini öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan sensin. Dünyada ve ahirette benim velimsin. Beni Müslüman olarak vefat ettir ve Salihlerle birleştir” dedi.

102- Bunlar sana vahiy eylediğimiz gayb haberlerindendir. Evlad-ı Yakup, mekir (hile, düzen) ile ittifak ettikleri zaman, sen onların yanında değildin.

103- Sen ne kadar gayret etsen, nasın (insanlar) ekserisi iman etmezler.

104- Sen onlardan risaletin için ücret istemezsin. Kur’an âlemlere mevazidir (nasihattir).    

105- Göklerde ve yerde ne kadar ayet vardır ki, onlar o ayetlerin yanından geçer ve onlardan iraz (yüz çevirme) ederler.

106- Onlardan çoğu Allah’a iman etmezler ve ona şerik eylerler.

107- Onlar Allah’ın azabının kendilerine gece gelmesinden veyahut aniden ve haberleri olmadığı halde vürudundan (gelme, geliş) emin mi oldular?

108- Deki: “Bu benim yolumdur. Ben ve bana tabii olanlar basiret üzere Allah’a avdet (dönme, dönüş) ederiz. Allah münezzeh ve mukaddestir. Ve ben müşriklerden değilim.”

109- Ve senden evvel irsal (gönderme) eylediklerimiz de ehl-i kuradan (okuyan) kendilerine vahiy ettiğimiz rical idiler. Müşrikler arzda seyr-ü seyahat edip, evvelkilerin akıbetleri nasıl olduğuna nazar (bakma) etmezler mi? Dar-ı ahiretin, ittika (korkma, çekinme) edenlere daha hayırlı olduğunu teakkul (akletme, düşünme) eylemezler mi? 

110- Resuller meyus oldukları ve kendilerine yalan söylendi zan ettikleri sırada, onlara nusretimiz (yardım) geldi. Dilediğimizi necata (kurtuluş) nail eyleriz ve şiddetimiz mücrim kavimden geri bırakılmaz.

111- Onların kıssalarında akıl sahiplerine ibret vardır. Kur’an Allah’a iftira olunan bir söz değildir. Velakin evvelki kitapları tasdik ve her şeyi tafsif (açıklama) eder. Ve iman edenlere hidayet ve rahmettir.   

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir