24 Haz 25 - Sal 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Yazışmalar Grubundan Notlar: Savaş’a, Dindarlığa, Gündeme Dair

Yazışmalar Grubundan Notlar: Savaş’a, Dindarlığa, Gündeme Dair

Gündem Belirleme

Cehennemin en karanlık kuyuları, Onlara ihtiyaç duyulduğu an seyredenlere ayrılmıştır. (Dante)

Yeşil Efendi diyordu: “Ahlaksız, kötülük yapana değil, imkânı olduğu halde iyilik yapmayana, elini uzatmayana denir.”

Zeyl: Sosyal medyayı böyle günlerde gündem oluşturmak, imkânı olanlara, güç sahiplerine, siyasilere baskı yapmak için değil de ne İÇİN kullanacağız?

Eğer bunu yapmazsak “BOŞ İŞ’tir, BOŞ İşler haram değilse MEKRUHTUR.

Bugün Müslüman entelektüel veya “sanatçı” karşı karşıya kaldığı bir çok meselede olduğu gibi , sanat meselesinde de Batı’!da gördüğünün “muadilini” bulmayı/yapmayı sanatçılık zannetmektedir.

BU ise bizim ontolojimize ait ÖZGÜN her şeyin sadece kendisini değil imkânlarını da muhayyilemizden, fikir dünyamızdan silmekte, elimizden almaktadır.

Abdurrahman Arslan, Zaman Dışı Konuşmalar, s:173

——-

Batılı resmi, Batılı müziği, Batılı mimariyi, Batılı felsefeyi, Batılı bilimi, Batılı Devlşeti, Batılı, ekonomiyi TAKLİT edince BATI UYGARLIĞINI beslemiş ve tahkim etmiş olur.

Ona cevap vermiş ya da kendi ÖZGÜN halimizi üretmiş olmayız.

Ne Yazık ki son 150 YILI BATI’nın her şeyinin “KALİTESİ ÇOK DÜŞÜK” muadilini üreterek onunla mücadele etmeye çalışarak geçirdik. Aldığımız yol, kendimizi yOK etmekten ibaretti, diyor sanırım.

Zeyl: Ne yazık ki, İSLAMI bile “Batı Dininin” ÇAKMASINA dönüştürmeye çalışıyoruz.

———

Müslümanlığın Zayıflığı

Açık Açık Anlatıyor

Günümüzde tekzip, yalanlama ve yadsımaların bir olumsuzlama diyalektiği kurmak ya da olumsuz bir şeyler yapmak gibi bir amacı yoktur..

Gerçekliğe eleştirel yaklaşan bir düşünceden değil, HAKİKAT ilkesini, hatta HAKİKATİN kendisini yıkmaya yönelik bir şeyden bahsediyoruz.

Pozitif düşüncenin sınırları büyüdükçe, ortaya sanki gittikçe şiddetlenen sesiz sedasız bir HAKİKATİ yadsıma süreci çıkmaktadır.

Jean Baudrillard, Şeytana Satılan ruh, s:34

Adam açık açık anlatıyor.

Çocuklarımıza Ana sınıfından itibaren sessizce yedirilen POZİTİVİZM dini (Allah yok Bilim var; Peygamber yok Bilim adamı var; Cennet yok maaş var; Cehennem yok hapis var; İyilik YOK menfaat var; Sevap YOK çıkar var, HAk yok DEVLET var vs…) dini toplumların HAK, HAkikat, Ahlak ve erdemle olan tüm bağlarını kesiyor

Yanlış anlaşılmasın diyor Baudrillard “bunlara eleştirel yaklaşılmıyor, daha iyisini nasıl yaparız diye düşünülmüyor; KÖKTEN toplumdan KAZINIP, YOK edilsin isteniyor”  diyor.

Zeyl: Müslümanlar ne YAZIK Kİ çooook zayıflar.

Kafalarımız hala bu meselelere ÇALIŞMAYA başlamadı. Şefaat, içtihad, Kuran mı meal mi, HZ. İsa’nın babası var mıydı yok muydu, gelenek, Mezhep tartışmaları vs. içinde boğulup KALDIK

Bu esnada onlar POZİTİVİZMLE beyinlerini yıkadıkları çocuklarımızı, gençlerimizi, nesillerimizi, geleceğimizi ÇALIP onları bize karşı DÜŞMAN edip önümüze çıkardılar.

Daha ne olduğunu bile anlamış değiliz.

———–

Korkuları DİNMİYOR!

Çıkmış televizyonda İngiliz Başbakanı Tony Blair diyor ki: “Onların ellerinde kitle imha silahları var. Bizi tehdit ediyorlar.*”

Biz ne zaman elime bir ekmek alıp ikiye bölsem, çıkan sesten İngilizler dehşete kapılıyor.

Ne zaman ağzıma bir üzüm atsam, İngiltere’de birilerini tehlikeye düşüyor.

Ne zaman bir hurma çiğnesem, İngiltere’nin nazik hanımefendileri korkudan sinir krizleri geçiriyor.

Ne zaman çocuklarım incir ağacına tırmansa, İngiltere’nin kibar beyefendilerinin korkudan gözleri açılıyor.

Hâlbuki 100 senedir üzerimize bombalar yağdıranlar hep onlar oldu. Bizim bomba yüklü uçaklarımız hiç İngilizlerin şehirlerinin üstünde uçmadı ki.

Yüz senedir katlettiklerinin haddi hesabı yok.

Defalarca bombalanmadık ne bir köyümüz ne bir kasabamız var.

Hala onlar korkuyorlar bizim onlara bişi yapacağımızdan.

NE kadar öldürürlerse öldürsünler korkuları geçmiyor, gitseler de geri dönüyor yine bizi öldürmeye geliyorlar.”

*2003’teki Amerikanın IRAK’ı işgali esnasında Tony Blair’in konuşmasını TV’den dinleyen dinleyen yaşlı bir IRak’lıdan kaydedilen sözler.

Robert Young, Postkolonyalizm, s:78

———

Batıcı Basın İran’a Karşı

Biraz Şaşkınlık Yaşadılar: Ama Toparlandılar.

YÜzlerce Yıllık Türkiye-İRAN rekabeti bugün Hangi Noktada?

Diye başlıyor. Sonuç olarak “Türkiye ile İRAN arasında DOSTLUK olamaz. Şu an Türkiye’nin İran’a verdiği destek zorunlu bir destek” noktasına geliyor yazı.

İlgimi çeken Türkiye’nin İran’ın NÜKLEER TEKNOLOJİYE sahip olması karşısında alması gereken tavır konusunda yazılanlar:

“İran bugüne kadar sağlaması gereken şeffaflığı sağlamadı, Atom Enerjisi Kurumu’nun zamansız teftişlerine izin vermedi. Bu Türkiye için bir tehdit, bu sebeple Ankara hep şeffaflık talep etti İran’dan. Ancak ne kadar rahatsız olsa da bu konunun masada çözülmesini istedi.”

Arif Keskin de Suriye’de yaşanan görüş ayrılığı sonrası Türkiye’nin İran’la karşı karşıya gelme ihtimalini değerlendirerek nükleer silahı ciddi bir tehdit olarak gördüğünü söylüyor:

Yani Türkiye adına neredeyse NETENYAHU’nun ağzından çıkan kelimeler birebir tekrar edilmiş

Görüyorsunuz değil mi?

Türkiye de AYNI İsrail ve ABD ve geri kalan HAYDUT çetesinin düşündüğü gibi BATI haricindeki ülkelerin NÜKLEER teknolojiye sahip olmaması gerektiğini düşünmeliymiş.

Halbuki;

2010’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İran’ın nükleer çalışmaları nedeniyle ambargo uygulanması için yapılan oylamada Türkiye, Brezilya’yla birlikte ret oyu kullanarak Batı bloğuna karşı İran’ın yanında yer almışmış.

Malumunuz sadece İRAN’In NÜKLEER teknolojiye ulaşması YASAK DEĞİL. Türkiye’nin de yasak.

AKKUYU ve diğerleri TEKNOLOJİNİN RUSYA’da kalma, Türkiye’ye verilmemesi şartı ile TÜRKİYE’de kurulmasına izin verilmiş santraller.

Türkiye’nin PEYNİR EKMEKLE kendi BEYNİNİ yeyip BATI ve İSRAİL harici ülkelerin NÜKLEER’e sahip olmaması gerektiğini, BATI’nın nükleer ile sürekli bizleri korkutup SÖMÜRÜLÜR olmaya razı etmesi gerektiğini savunması gerektiğini iddia ediyor.

Sakın İRAN’la birleşip DOSTLUK kurup SÖMÜRGECİLERİ bu coğrafyadan DEFETMEYE kalkmayın diye yazıyı bitirebilirdi. Ayıp etmemek için o kadar ileri gitmemişler sanırım.

NATO’cu, Amerikancı, FON’cu ama BAtıcı ama muhafazakar ama dindar ama laik ama kamalist basın BİR KAÇ günlük tereddütten sonra tekrar SAHADA.

İsrail’in İran’ın işini 4 günde bitirme planı tutmayınca, uzun süreli mücadeleye geri döndüler sanırım.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cj4edkyez4jo

——————

Nüfus Meselesi

Meselenin Bu Tarafı Da Var

– 2010-2020 yılları arasında dünya genelinde Hristiyanların sayısında belirgin düşüş yaşandı. Müslümanlar ise en hızlı büyüyen dini topluluk oldu.

– Hristiyanlık 2010-2020 yılları arasında 1,8 puan azalarak yüzde 28,8’e geriledi. Müslümanların oranı ise 1,8 puan artarak yüzde 25,6’ya yükseldi.

– Aynı dönemde kendini “dinsiz” diye ifade edenlerin sayısı 2010 yılına göre 0,9 puanlık bir artış göstererek yüzde 24,2’ye yükseldi.

– Sayılarla ifade edilirse 2020’de Hristiyan mezheplerine mensup insan sayısı 2 milyar 300 milyon kişiyi buldu. Bu on yılda 121 milyon 600 binlik bir artış anlamına geliyor. Müslüman nüfus ise 346 milyon 800 bin kişi artarak 2 milyara ulaştı.

– Araştırmaya göre, “dinsiz”leri genelde Hristiyan’lıktan kopanlar büyütürken İslam ise  yüksek doğurganlık oranı sayesinde büyüyor.

– Avrupa’da 2020 itibarıyla Hristiyanların oranı %7,6 azalarak % 67,1’e düştü. “Dinsiz”ler ise % 6,6 puan artarak yüzde 25,3’e çıktı. Müslüman nüfus ise % 0,7 puan artarak yüzde 6’ya yükseldi.

Diyor haber:

Gördüğünüz gibi

Küresel NÜFUS azaltmacı politikalara tüm halkı Müslüman ülkeler TÜRKİYE gibi dalmadığı için NÜFUS hareketliliğinde hala bir canlılık söz konusu.

Batı Tanrı’yı öldürünce istemeyerek de olsa Hristiyanlığı da öldürdü.

Küreselci, Siyonist insani toplulukları MENFAATE taptırarak zerrelerine parçalayan “dinsizlik” ideolojilerine karşı DİRENÇ sadece MÜSLÜMANLARDAN geliyor. 

Hükumet Hakkında ne zaman İYİ şeyler düşünsem:

Kürsek emperyalist politikalara boyun eğerek,

AİLEYE ve toplumsal ahlaka Kanunlarla yaptıkları ve ISRARLA yapmaya devam ettikleri müdahaleler aklıma geliyor,

Tüm iyi niyetlerim ölüveriyor.

https://www.dw.com/tr/dünyada-hristiyanların-sayısı-azalıyor-müslümanların-sayısı-artışta/a-72856697#

—————

Dindarlığın zihni neden manipülasyona çok açık

Bu izah yeterli mi?

Yunanlılar, İran Bombalarından kaçıp Yunanistan’a gelen İSRAİLLİ kaçkınları Filistin bayrakları ve Filistin’e Özgürlük sloganları ile karşıladı. Epey de kalabalıkmışlar.

Benzer görüntüler Kıbrıs Rum Kesiminde de yaşandı.  (Türk tarafında değil!)

İnsanın canı sıkılıyor.

NATO’nun dindarları tarafından yönlendirilen Türkiye’nin muhafazakar dindar ahalisi “bırakın Hukumeti “Filistin’de, Gazze’de savaşan, katliamlara katılan İsraillileri yargılaması ya da ticareti kesmesi için sıkıştırmayı, fırsat ve silah versen, İsrail saflarında İran’a karşı savaşacak” gibi bir halleri var. (İran’a karşı savaşırken tenakuzu fark etmeden Filistin taraftarı olduklarını söylemeye de devam edecekleridir muhtemelen)

NATO’nun yani ABD’nin Türkiye DİNDARLIĞININ zihnini bu kadar kolay, bu kadar rahat, bu kadar zahmetsiz yönlendirebilmesinin, kanalize edebilmesinin, manipüle ederek KENDİ hedeflerine doğru tahrik edebilmesinin ve İSrail ile ABD’ye yol açabilmesinin üzerinde düşünebilmemiz lazım.

Bu kadar kolay olmamalıydı

Bu durum sadece Hükumetin İsrail lobisi ile kurduğu yakın/ticari ilişkiler ve Türk devletinin kuruluşundan beri derin yapısında “dönmeyen DÖNMELERİN” etkin olması meselesi ile izah edilebilir mi?

Ben emin değilim.     

https://www.ensonhaber.com/dunya/yunanlilar-ulkeye-gelen-israillileri-ellerinde-filistin-bayraklariyla-karsiladi

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir