21 Tem 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 9-Tövbe Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 9-Tövbe Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış; Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz. (Bu Latin alfabesine çevirinin orijinal Osmanlıca metnine ARŞİV bölümünden ulaşabilirsiniz.) https://fikiryorum.net/arsiv/ahmet-cevdet-pasa-kuran-kerim-meali-osmanca-1/)

Mekke’de nazil olmuş 129 ayettir.

1- Müşriklerden muahedeniz (anlaşma) olanlara karşı, Allah ve resulünden berattır ( İhtardır).

2- Arzda (yeryüzünde) dört ay gezip dolaşın. Bilin ki siz Allah’ı aciz edemezsiniz. Ve Allah kâfirleri zelil (hor ve hakir) eyler.

3- Hacc-ı Ekber (bayramın birinci günü veya bayramın birinci gününün Cumaya denk gelmesi) günü, Allah ve resulünden bütün insanlara, Allah’ın ve resulünün müşriklerden beri olduğuna dair ilamdır (bildirme, anlatma). Eğer tövbe ederseniz sizin için hayırlıdır. Eğer iraz (yüz çevirme) ederseniz, bilin ki Allah’ı aciz eder değilsiniz. Kâfirleri elemli (üzüntülü, kederli) azap ile tebşir (müjde) et.

4- Ancak müşriklerden muahedeniz (anlaşma) olup, size karşı ahitlerinden bir şey noksan etmeyen ve aleyhinize bir kimseye müzaheret (destek olma) eylemeyenlere, ahitleri müddetine kadar itmam (tamamlama) ediniz. Allah muttakileri sever.

5- Haram aylar hitam (son) bulunca müşrikleri nerede bulur iseniz katl (öldürme) ve esir ve muhasara (kuşatma)  ediniz. Ve onlar için her geçit yerine oturunuz. Eğer tövbe edip namazı kılar ve zekâtı verirler ise, sebillerini (serbest bırakma, salıverme) tahliye edin. Allah Gafur-ur Rahimdir.

6- Eğer müşriklerden biri senden emân dileyerek dehalet (himaye isteme, yakarma) ederse, onu kabul et ki, Allah’ın kelamını işitsin. Sonra onu emin olacağı mahale (yere, yurduna) gönder. Çünkü onlar cahil kavimdirler.

7- Mescid-i Haram yanında muahede (anlaşma) eylediklerinizden gayri (başka) müşrikler ile Allah ve resulü indinde (katında, yanında) nasıl ahit olur? Mescid-i Haram’da muahede (anlaşma) edenler, size karşı ahitlerinde (anlaşma) durdukça, siz de onlara karşı istikamet (doğruluk, dürüstlük) edin. Allah muttakileri sever.

8- Müşriklerle nasıl ahit (anlaşma) olur ki, eğer size galebe (üstün gelme) etseler, size karşı ne karabete (yakınlık) ne de ahde riayet ederler. Ağızlarıyla sizi hoşnut ederler ve kalpleriyle karşı koyarlar ve ekserisi fasıktırlar.

9- Onlar, Allah’ın ayetleriyle değersiz şeyleri satın alırlar ve Allah’ın yolunu kapatırlar. Onlar ne fena işler yaptılar.

10- Bir mümine karşı hiçbir şeye riayet (uyma) etmezler. Onlar hadlerine tecavüz edenlerdir.

11- Eğer tövbe eder, namazı kılarlar zekâtı verirlerse, sizin din kardeşlerinizdir. Anlayan kavim için biz ayetleri tafsil (açıklama, izahat) eyleriz.

12- Eğer onlar ahitlerinden (anlaşma) sonra yeminlerinden dönerler ve dininize ta’n (kınama, ayıplama, yerme) ederler ise, katledin. Yeminlerine riayet etmeyen kafir rüesası (başkanlar, yetkililer) ile mukatele (savaş) edin. Belki bu davranışlara nihayet verirler.

13- Yeminlerini bozan ve resulün ihracına (gönderme) çalışan kavim ile mukatele (savaş) etmez misiniz? Evvel emirde onlar size karşı başladılar. Onlardan korkmayınız. Korkmaya emin olan Allah’tır. Eğer müminler iseniz.

14- Onlarla mukalete (savaş) edin. Allah onlara ellerinizle yardım eyler. Müminlerden bir kavmin yüreklerine şifa verir.

15- Onların kalplerinde gayzı (öfke, kızgınlık) giderir. Allah dilediğinin tövbesini kabul eyler. Allah bilir ve hikmeti ihmal etmez.

16- Terk olunur musunuz? Allah sizden cihat edenleri, Allah ve resulünden ve müminlerden başka dost ittihaz (edinme tutma) etmeyenleri bilmez mi zan ediyorsunuz? Allah işlediğiniz şeylerden haberdardır.

17- Kendi nefislerine küfür ile şahit oldukları halde, müşriklere Allah’ın mescitlerini imar hakkı yoktur. Onların amelleri zabt (tutma, tutulma) olunmuştur ve onlar cehennemde daimidirler.

18- Allah’ın mescidini ancak, Allah’a ve ahiret gününe iman edip, namazlarını klan ve zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar ederler. Umulur ki onlar hidayete nail olanlarla beraber olurlar.

19- Hacılara su vermeyi, Mescid-i Haram’ı tamiri, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve fisebilillah cihat eyleyen gibi mi tutarsınız? Bunlar Allah indinde (katında, yanında) müsavi (eşit) olmazlar. Allah zalim olan kavme hidayet etmez.

20- İman ve hicret ve amelleri ve nefisleriyle Allah yolunda cihat edenler, Allah indinde (katında, yanında) daha büyük derecelerdedirler. Haiz (sahip) olanlarda onlardır.

21- Onları rahmet ve rızasıyla, onda daimi nimetler olan cennetler ile tebşir (müjdeleme) eder.

22- O cennetlerde ebedi kalırlar. Allah indinde (katında yanında) büyük ecir vardır.

23- Ey müminler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost ittihaz (edinme) etmeyiniz. Sizden onlarla dost olanlar zalimlerdir.

24- Deki: “Eğer babalarınız, evlatlarınız, kardeşleriniz, zevceleriniz, aşiretiniz, topladığınız malınız, kesatından korktuğunuz ticaretiniz ve sizi razı eden meskenleriniz, size Allah’tan ve resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevgili ise, Allah Teala’nın emrini getirmesine intizar (bekleme, bekleyiş) ediniz. Allah fasık olan kavme hidayet etmez.

25- Allah size çok yerlerde ve Huneyn gününde nusret (yardım) verdi. Huneyn günü çokluğunuz sizi hayrete düşürmüşken, size bir faydası olmadı. Korkunuzdan dünya size dar geldi. Sonra arkanızı dönüp kaçtınız.

26- Sonra Allah, resul ve müminler üzerine sükûneti indirdi ve onlara görmediğiniz askerler inzal (inme, indirme) etti. Ve kâfirlere tazip (eziyet verme) eyledi. Bu kâfirlerin cezasıdır.

27- Bunlardan sonra Allah dilediğini affeder. Allah Gafur-ur Rahimdir.

28- Ey müminler! Müşrikler necistirler (pis, murdar). Bu senelerden sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer darlıktan korkar iseniz, Allah dilerse sizi kariben (yakın, yakinen) kendi fazlından zengin eder. Allah Alim Hakimdir.

29- Ehl-i Kitaptan Allah ve ahiret gününe iman etmeyen ve Allah ve resulünün haram eylediğini haram kılmayan ve hak din ile tedeyyün (din edinmek) eylemeyen kimselerle size baş eğmiş oldukları halde, elleriyle cizyelerini verinceye kadar mukatele (savaşmak) ediniz.

30- Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” ve nasara da, “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarından çıkan sözdür. Evvelce küfür edenlerin sözlerini taklit ederler. İftira eyledikleri için, Allah onları katl ve helak etsin.

31- Onlar alimlerini ve ruhbanlarını ve Mesih ibn-i Meryem’i Allah’tan başka rab ittihaz (edinme) eylediler. Hâlbuki onlara ancak kendinden başka ilah olmayan bir tek Allah’a ibadet etmeleri emir olunmuştu. Allah onların şirklerinden münezzeh (uzak) ve alidir (yüce).

32- Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmeyi isterler. Hâlbuki Allah, kâfirler her ne kadar ikrah (iğrenme, tiksinme) etseler nurunu ancak itmam (tamamlama) etmek murat eder.

33- O Allah’tır ki, resulünü hidayet ve hak din üzere, müşrikler bundan ikrah (iğrenme, tiksinme) etmiş olsalar bile, bütün dinler üzerine izhar (açığa vurma, aşikâr etme) etmek için gönderdi.

34- Ey müminler! Yahudi ulemasından ve Hıristiyan ruhbanlarından birçokları nasın (insanların) emvalini (mallarını) batıl (haksızca) ile yerler ve halkı Allah’ın yolundan çevirirler. Altın ve gümüş iddihar (toplama, biriktirme) edip onu Allah yolunda infak etmeyenleri elemli azap ile tebşir (müjdeleme) et.

35- Kıyamet gününde o altın ve gümüş cehennem ateşinde kızdırılıp onunla alınları burunları ve arkaları dağlanır ve “bu nefsiniz için topladığınız şeylerdir. İddihar (toplama, biriktirme) ettiğiniz şeylerin azabını tadınız” denilir.     

36- Allah’ın gökleri ve yeri halk (yaratma) eylediği günden beri, Allah’ın kitabında ayların adedi on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Dini kayyum (sabit olan) budur. Onlarda nefsinize zulüm etmeyiniz. Müşriklerin sizinle kaffeten (toptan, topluca) mukatele (savaş) eyledikleri gibi siz de kaffeten onlarla mukatele edin. Ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir.

37- Tebdil-i hürmet (hürmeti değiştirmek) küfürde ziyadedir ki, onunla kâfirler dalalete düşerler. Allah’ın haram eylediği şeyin adedini doldurmak için, bir seneyi helal, bir seneyi haram ederler. Ve Allah’ın haram ettiğini de helal sayarlar. Onlara fena amelleri tezeyyün (süslü) kılındı. Allah kâfir olan kavme hidayet etmez.

38- Ey müminler! Size ne oldu ki, “fisebilillah cihada kalkın” denildiği zaman, oturduğunuz yerde ağırlanırsınız? Yoksa hayat-ı dünyayı (dünya hayatı) ahirete tercihe mi razı oldunuz? Dünya hayatı, ahiret hayatına nispeten azdır.

39- Eğer cihada davet olunduğunuzda hemen kalkmaz iseniz, Allah sizi acı azap ile tazip (eziyet verme) eder. Ve sizi, sizden gayri (başka) kavim ile tebdil (değiştirme) eyler ve Ona bir şey zarar edemezsiniz. Allah her şeye kadirdir.

40- Resule nusret (yardım) etmez iseniz, onu kâfirler memleketten ihraç eyledikleri zaman ona Allah yardım etti. Garda (mağara, in) oldukları zaman ikinin biri arkadaşına. “Mahzun olma, Allah bizimle beraberdir” dediği zaman, Allah sekinesini (sakinlik, sükûnet) onun üzerine indirdi ve onu görülmeyen askerlerle teyid (sağlamlaştırma, kuvvetlendirme) etti. Küfredenlerin kelimesini aşağı ve Allah’ın kelimesini âli (yüce) kıldı. Allah Aziz Hâkimdir.

41- Ey müminler! Hafif ve ağır olarak çıkın. Ve Allah yolunda emvaliniz (malınız) ve hayatınız ile cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.

42- Eğer kolay iş ve yakın yol olursa sana ittiba (tabi olma) ederler. Velakin onlara davet ettiğin cihadın meşakkati ve uzaklığı ağır geldi. “Eğer istitatımız (güç, kudret) olsa sizinle çıkardık” diye Allah ile yemin eder. Kendi nefislerini helak eylerler. Allah bilir ki onlar yalancıdırlar.

43- “Allah seni affetsin. Onlardan doğru olanlar ile yalancılar sana tebeyyün (belli olma, açığa çıkma) etmedikçe ne için onlara izin verdin?”

44- Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, malları ve nefisleriyle cihat etmekten imtina (kaçınma) ile senden izin istemezler. Allah muttakileri bilir.

45- Ancak senden yevm-ü ahirete (ahiret gününe) iman etmeyenler izin isterler. Onların kalpleri şüpheye düşmüştür ve şüphelerinde tereddüt eder dururlar.

46- Eğer harbe çıkmayı isteselerdi, onun için hazırlanırlardı. Velakin Allah onların harbe gitmelerini kerih gördüğünden, onlara korku verdi ve “oturanlar ile oturunuz” denildi.

47- Eğer sizinle beraber çıkmış olsalardı, size fesadı artırırlardı ve sizin aranızda fitneyi isteyerek meyanınıza (orta, vasat) onu korlardı. Aranızda onların casusları vardır. Allah zalimleri bilir.

48- Onlar bundan evvel de fitneyi istediler ve senin işlerini bozdular. Nihayet hak geldi ve Allah’ın emri zuhur (ortaya çıkma) etti. Halbuki onlar bundan ikrah (tiksinme) ediyorlardı.

49- Onlardan, “bana izin ver ve fitneye sevk etme” diyenler vardır. Agâh (haberi olan, haberdar) olun ki onlar fitneye düşmüşlerdir ve cehennem kâfirleri ihata (kuşatma) edecektir.

50- Eğer sana bir iyilik isabet ederse, onları fenalaştırır. Eğer bir musibet olursa, “biz evvelden işimizi yoluna koyduk” derler. Ferahlı (sevinçli, neşeli) oldukları halde dönüp giderler.

51- Deki: “Bize ancak Allah’ın yazdığı isabet eder, O ulül-emirdir (emir sahipleri, yöneticiler). Müminler Allah’a tevekkül etsinler.

52- Deki: “Siz bizim için iki iyilikten birini intizar (bekleme, bekleyiş) edersiniz. Biz de Allah Teala’nın size tarafından veya bizim elimizle azap isabet etmesine intizar ederiz. Siz intizar ediniz. Biz de sizinle beraber intizar edenlerdeniz.

53- Deki: “İsteyerek veya kerhen (zorla, zoraki) infak ediniz. Bu sizden kabul olunmaz. Çünkü siz fasık bir kavim idiniz.

54- Onlardan infaklarının kabul edilmesini mani eden şey, onların Allah’a ve resulüne küfür etmeleri, namazı kesaletle (üşenme, gevşeklik) kılmaları ve infakı ikrah (zoraki, zorla) ederek yapmalarıdır.

55- Onların malları ve evlatları seni hayret ettirmesin. Allah onları bunlarla tazip (eziyet verme, azaba sokma) etmek ve kâfir oldukları halde ruhlarının çıkmasını murat eder.

56- Onlar kendilerinin sizden olduklarına Allah ile yemin ederler. Hâlbuki onlar sizden değillerdir. Velakin onlar ayrılmış bir kavimdirler.

57- Eğer bir melcede (sığınak, sığınılacak yer) mağaralar ve sığınacak yer bulsalar, koşarak oralara giderler.

58- Onlardan sadakalarda seni takbih (beğenmeme, kınama) eden vardır. Eğer ona sadakadan verilirse razı olur. Verilmezse kızarlar.

59- Eğer onlar Allah resulünün verdiği ile razı olsalar ve: “Bize Allah kâfidir. Allah ve resulü kariben (yakın, yakında) bize fazlından verirler ve biz Allah’a ragıplarız (istekli, isteyen)” deselerdi daha hayırlı idi.

60- Sadakalar fukaraya, muhtaceyne (muhtaçlar) ve tahsil eden memurlara ve kalpleri telif (uzlaştırma) olunacaklara, borçlulara ve Allah yolunda ve gariplere Allah tarafından fariza (farz) olarak mahsustur. Allah Alim Hakimdir.

61- Onlardan nebiyi lisanlarıyla rahatsız edenler vardır. “O her sözü dinler” derler. Deki: “Onun her şeyi dinlemesi sizin için hayırlıdır. Allah’a iman eder ve müminlere inanır. Bu sizden iman edenlere rahmettir. Resûlullah’a eza edenlere elemli azap vardır.

62- Sizi razı edeceklerine Allah ile yemin ederler. Halbuki eğer müminler iseler, razı edilmeye daha ziyade haklı olan Allah ve resulüdür.

63- Bilmezler mi ki, Allah ve resulüne muhalefet eden kimseye, orada ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır ve bu da büyük bir zillettir.

64- Münafıklar kalplerinde olan şeyi beyan eder. Bir sure nazil olmasından çekinirler. Deki: “Siz istediğiniz kadar istihza (alay) ediniz. Allah çekindiğiniz şeyi izhar (açığa çıkarma) edecektir.

65- Eğer onlara sorsan, “dedi kodu, latife ediyorduk” derler. Deki: “Allah’ın ayetleri ve sureleri ile mi istihza (alay) ediyordunuz?”

66- İtizar (özür dileme, mazeret beyan etme) etmeyiniz. İmanınızdan sonra küfür ettiniz. Eğer sizden bir taifeyi af edersek, diğer bir taifeyi de mücrim oldukları için azap eyleriz.

67- Erkek ve kadın münafıkları birbirinin eşidirler. Münker (kötülük) ile emir ederler ve marufdan (iyilik) nehiy eylerler ve ellerini sıkarlar. Onlar Allah’ı unuttular ve Allah’ta onları unuttu. Münafıklar fasıklardır.

68- Allah erkek ve kadın münafıklara ve kefere (kâfirlere) orada ebedi kalmak üzere cehennemi vaat etti. Cehennem onlara kâfidir. Ve Allah onlara lanet eyledi. Onlara daimi azap vardır.

69- Sizden evvel olanlar gibisiniz. Onlar kuvvette sizden daha şiddetli, mal ve evlatta sizden kesretli (fazla) idiler. Kısmetlerini aldılar. Sizden evvel olanlar nasiplerini aldıkları gibi, siz de nasibinizden istifade ediniz. Onlar gibi siz de dedikodu eyleyiniz. Onlar ve amelleri dünya ve ahirette habt (boşa çıkma) oldu. Onlar ziyan edicilerdir.

70- Münafıklara ve kefere (kâfirler) Nuh, Ad ve Semud ve İbrahim kavimlerinin, Medyen ve müttefikat (o bölgede yaşayan diğer kavimler) ahalisinin haberleri gelmedi mi? Onlara aşikâr mucizeler ile resuller gelmişlerdi. Allah onlara zulüm etmedi. Velakin kendi kendilerine zulüm eylediler.

71- Erkek ve kadın müminler birbirinin velisi ve dostudurlar. Maruf (iyilik) ile emir ve münkerden (kötülükten) nehiy (sakındırma) ederler. Namazı kılıp zekâtı verirler. Allah ve resulüne itaat ederler. Allah onlara kariben (yakın, yakında) rahmet edecektir. Allah Aziz Hakimdir.

72- Allah erkek ve kadın müminlere orada ebedi kalmak üzere, ağaçları altından nehirler akan cennetleri ve cennetlerinde güzel meskenleri vaat etti. Allah’ın rızası daha büyüktür. Bu da büyük bir fevz (zafer, kurtuluş, selamet) ve felahtır.

73-Ey nebi! Kefere (kâfirler) ve münafıklarla cihat et ve onlara sert muamelede bulun. Onların me’vaları (yerler, yurtlar) cehennemdir. Orası da ne fena gidilecek yerdir.

74- Bunu söylemedik diye Allah ile yemin ederler. Muhakkak olarak kelime-i küfrü söylediler. Ve İslamlarından sonra kafir oldular. Ve ellerine geçmeyecek olan şeyi ihtimam (beklenti, özen gösterme) ettiler. Allah ve resulü fazlıyla onları zengin eyledikten sonra, onlardan ikrah (iğrenme, tiksinme) ettiler. Eğer tövbe etseler, onlar için hayırlı idi. İraz (yüz çevirme) ederlerse Allah onlara dünya ahirette elemli azap ile tazip (eziyet etme, azaba sokma) eder ve onlara yeryüzünde bir veli ve yardımcı yoktur.

75- Onlardan bazıları vardır ki, “eğer Allah bize verirse ondan sadaka eder ve Salihlerden oluruz” diye Allah ile ahit eylediler.

76- Allah onlara kemal-i fazlından verdiği zaman, onunla cehl (cahillik, cehalet) ettiler ve ahitlerinden döndüler. Onlar ahde vefa etmez bir kavimdirler.

77- Allah Teâla da Allah’a karşı hulf (verdiği sözü tutmama) edip ahitlerinden dedikleri cihetle kendine mülaki (kavuşma) olacakları güne kadar onların kalplerinde nifakı daim kıldı. Bu yalanlarının cezasıdır.

78- Bilmezler mi ki Allah onların gizlediklerini ve gizli muhavere (karşılıklı konuşma) ve müzakerelerini bilir. Ve Allah gaypları bilicidir.

79- Sadakada kendi rızalarıyla ziyade edenleri ve ancak cehtleri miktarını sadaka eyleyenleri takip ve onlarla istihza (alay) edenleri, Allah istihza eder. Ve onlara elim azap vardır.

80- Onlar için istiğfar etsen de etmesen de, eğer onlar lehinde yetmiş kere istiğfar eylesen de, Allah onları mağfiret etmez. Çünkü Allah’a ve resulüne küfür ettiler. Allah fasık olan kavme hidayet etmez.

81- Resul Allah’ın emrinin hilafına (aksine) olarak memlekette kalanlar bu oturmalarıyla ferahlandılar. Malları ve nefisleriyle Allah yolunda mücahededen (çarpışmak, Allah yolunda savaşmak) ikrah (iğrenme, tiksinme) ettiler ve birbirlerine “bu sıcakta harbe çıkmayın” dediler. Deki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır. Eğer bunu anlasalar.”

82- Kazandıklarının cezası olarak, az gülsünler ve çok ağlasınlar.

83- Allah eğer seni onlardan bir taifenin nezdine (yanına, katına) avdet (varma, kavuşma) ettirir ve onlar da senden cihada çıkmak için izin isterse deki: “Ebeden benimle beraber harbe çıkmayın ve benimle beraber düşmanla mukatele (savaşmak) etmeyin. Siz evvelki defa oturmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla oturunuz.”

84- Onlardan ölen biri üzerine katiyen namaz kılma ve kabri üzerinde durma. Çünkü onlar Allah ve resulüne küfür ettiler ve fasık oldukları halde geberdiler.

85- Seni onların malı ve evladı duçar-ı hayret (hayrete düşürme) etmesin. Allah onları dünyada bunlarla tazip (eziyet etme, azaba sokma) etmek murat eder ve kâfir oldukları halde canları çıkar.

86- Eğer “Allah’a iman edin ve resulü ile cihada gidin” diye bir sure nazil olsa, onlardan zengin olanlar senden izin isterler ve “bizi bırak da oturanlar ile beraber olalım” derler.

87- Onlar geri kalanlar ile olmaya razı oldular ve kalplerine mühür vuruldu. Onlar fehmetmezler (anlayamama, idrak etmeme)

88- Lakin resul ve onunla beraber iman edenler malları ve nefisleriyle cihat eylediler. Hayırlı onlardır ve felaha erenler de onlardır.

89- Allah onlara orada daimi kalmak üzere, ağaçları altından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. Bu büyük bir fevzdir (zafer, kurtuluş).

90- Arap’tan mazeret dermeyan (bildirme) edenler, onlara izin vermen için geldiler. Ve Allah ve resulünü tekzip (yalanlama) edenler de oturdular. Onlardan küfür edenlere azab-ı elim (şiddetli azap) isabet edecektir.

91- Zuafalara (zayıf, güçsüz), hastalara, cihada çıkmak için levazım (gerekli) tedarikine muktedir olamayanlara, Allah ve resulü için nasihat ettikleri taktirde, cihada çıkmamaktan dolayı günah yoktur. Muhsinlere karşı tekdire (azarlama, paylama) yol olmaz. Allah Gafur-ur Rahimdir.

92- Ve onlar üzerine de günah yoktur ki, sana cihat için onları irkab (binme, bindirme) etmek zamanında geldiklerinde, “sizi irkap edecek bir şeyim yoktur” cevabını verdin. Ve onlar gözlerinden yaşlar akarak cihat için sarf edecek bir şey bulamadıklarından, mahzun olarak yanından gittiler.

93- Ancak itap (azarlama, paylama) ve mesuliyet zengin oldukları halde, senden izin isteyenleredir ki, onlar geri kalanlarla olmaya razı oldular ve Allah onların kalbi üzerine mühür vurmuştur. Onlar bilmezler.

94- Avdet (kavuşma, dönme) eylediğin zaman sana mazeret arz ederler. Deki: “İtizar (özür dileme) etmeyiniz, size inanmayız. Allah sizin haberlerinizden bize bildirdi. Ve Allah ve resulü amelinizi görecektir. Sonra gaybı ve hazırı bilen Allah’a red (dönme) olunursunuz. Size işlediğiniz şeylerden haber verir.”

95- Onlar avdetinizde (dönme, kavuşma) kendilerine itap (azarlama) etmemeniz için, size Allah ile yemin ederler. Onlardan iraz (yüz çevirme) edin. Çünkü onlar mundardırlar (kirli, kötü, çirkin, pis). Ve kazandıklarının cezası olarak mevaları (yer, yurt, kalacak yer) cehennemdir.

96- Onlardan razı olasınız için, Allah ile yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olursanız, Allah fasık kavimden razı olmaz.

97- Araplar küfür ve nifakta daha şiddetlidir. Ve Allah’ın resulüne inzal (inme, indirme) eylediği hududu bilmemeye daha layıktırlar. Allah Alim Hakimdir.

98- Arap’tan infak eylediğini angarya ad edenler vardır ve sizin üzerinize mağlubiyet husulünü (gerçekleşmesini) beklerler. Fena mağlubiyet onların üzerine olsun. Allah işitir ve bilir.

99- Arap’tan Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve infak eylediğini Allah indinde (katında) vesile-i karib (yakın vesile) ve resulün duasına vasıta ittihaz (edinme) eyleyenler de vardır. Agah (bilme) olun ki, o infakları onlar için vesile-i karibdir (yakın vesile). Allah onları rahmetine dahil edecektir. Allah Gafur-ur Rahimdir.

100- Muhacirin ve ensardan  evvelkilerden İslam’da sebk (öne geçme, önde olma) edenlerden ve onlara iyilikte ittiba (tabi olma) eyleyenlerden Allah razı oldu ve onlar da Allah’tan razı oldular. Allah onlara orada ebediyen kalmak üzere ağaçları altından nehirler akan cennetleri hazırladı. Bu büyük bir fevz (zafer, muzaffer) ve felahtır.   

101- Etrafındaki Arap’tan ve ehl-i Medine’den münafıklar vardır ki, nifak üzerinde temerrüd (inat etme) ederler. Sen onları bilmezsin ve biz biliriz. Onlara iki kere azap edeceğiz. Sonra büyük azaba red (dönme) olunurlar.

102- Yine münafıklardan bazıları vardır ki, günahlarını itiraf ettiler, iyi ve fena amelleri birbirine karıştırdılar. Umulur ki Allah onları affeder. Allah Gafur-ur Rahimdir.

103- Onların mallarından zekât al. Onunla o malları tathir (temizleme) edersin. Onlar üzerine dua ve istiğfar et. Senin dua ve istiğfarın onlara medar-ı sükûnettir (sükûnet sağlama).   Allah Semi, Alimdir.    

104- Bilmezler mi ki Allah kullarından tövbeyi kabul eder ve sadakalarını alır. Ve Allah tövbeyi kabul edici ve merhametlidir.

105- Ve deki: “İstediğiniz gibi amel edin. Amellerinizi Allah ve resulü ve müminler göreceklerdir. Ve gayb ve şehadeti bilene red (dönme, döndürme) olunacaksınız. O da işlediğiniz şeylerden size haber verir.

106- Ve diğer bir takım vardır ki, ya azap eder veya af eyler diye Allah’ın emrine ricakerane intizar (bekleme, bekleyiş) ederler. Allah Alim ve Hakimdir.

107- Müminlere zarar vermek, kendi küfürlerini takviye etmek, iman edenler arasına tefrika koymak için evvelce Allah ve resulüyle harp edeni bekleyerek mescit bina edenler, “bundan maksadımız iyilikten başka bir şey değildir” diye yemin ederler. Onların yalancı olduklarına Allah şehadet eder.

108- O mescitte katiyen namaz kılma. İlk gününden takva üzerine tesis olunan mescit namaz kılman için haktır. O mescitte temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenenleri sever.

109- Temelini Allah’tan takva ve rıza üzerine tesis eden mi, yoksa onu yıkılmaya meyil ve onunla beraber cehenneme yuvarlanır uçurum kenarına tesis edilen mi hayırlıdır? Allah zalim kavme hidayet etmez.

110- Onların bina eyledikleri şey, kalpleri parça parça oluncaya kadar onların kalplerinde şek (şüphe, zan) olarak kalır. Allah Alim ve Hakimdir.

111- Allah müminlerden, onlara cennet vermek şartıyla nefislerini ve mallarını satın aldı. Allah yolunda mukatele (savaşmak) ile kıtal (vuruşma, öldürme) eder ve kıtal olunurlar. Bu Tevrat ve İncil’de ve Kur’an’da yazdığı bir doğru vaattir. Allah ile olan ahdini ifa edenlere, Allah’a sattığınız şeyden karınız ile müjdeleniniz denilir. Ve bu da büyük bir fevz (zafer) ve felahtır.

112- Tailer (tövbe edenler), abidler (ibadet edenler), Hamidler (hamd edenler), mücahitler, rükû ve secde edenler, maruf ile emir ve münkerden nehiy eyleyenler ve Allah’ın hududunu muhafaza edenler müminlerdir. Müminleri tebşir (müjde) et.

113- Nebiye ve müminlere akrabaları olsa bile, onların cehennem ehli oldukları tebeyyün (belli olma, ortaya çıkma) ettikten sonra, müşrikler için istiğfar etmek doğru ve caiz değildir.

114- Ve İbrahim’in babası için istiğfarı, ona vaat eylediği bir vaatten dolayı idi. Babasının Allah’ın düşmanı olduğu ona tebeyyün (belli olma, ortaya çıkma) edince ondan teberri (uzaklaşma) etti. İbrahim çok şükür ehli ve halim idi.

115- Allah bir kavme hidayet ettikten sonra, onları ittika (korkma, çekinme) etmeleri icap eden şeyleri bildirmedikçe zayii eder değildir. Allah her şeyi bilir.

116- Göklerin ve yerin mülkü Allah Tealaya aittir. Diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur.

117- Allah nebiyi ve onlardan bir fırkanın kalpleri imandan kaymak derecelerine geldikten sonra, güçlük saatinde resule ittiba (tabii olma) eden muhacirin ve ensarı tövbeye muvafık edip sonra onları af buyurdu. Allah kullarına Rauf (esirgeyen, merhametli) ve merhamet sahibidir.

118- Cihattan geri kalan o üç kişiyi de affetti. Onlara yeryüzü dar gelmiş ve kalpleri gam ve kasvetle dolarak sıkılmış idi. Allah’tan, ancak Allah’a iltica edileceğini bildiler. Allah onları tövbeye muvafık ederek af etti. Allah tövbeyi kabul eder Rahimdir.

119- Ey müminler! Allah’tan ittika (korkma, çekinme) edin ve sadıklarla beraber olun.

120- Medine ahalisine ve Medine civarındaki Arap’a resulullahtan geri kalmak ve nefislerini ona tercih etmek caiz olmaz. Çünkü onlara Allah yolunda duçar olacakları susuzluk, açlık ve güçlük, sevap olarak yazılır. Düşman tarafından duçar-ı gayz (şiddete, hiddete uğramak) ve zahmet oldukları da onlar için salih amel olarak kayıt olunur. Allah muhlislerin ecrini zayi etmez.

121- Onların gerek büyük gerek küçük ettikleri her masraf ve mürur (geçme, geçiş) eyledikleri her vadi, amellerinden daha alasıyla mükâfat olunmaları için, amel defterlerine geçirilir.

122- Müminlere hep birden cihada çıkmak icap etmez. Her taifeden bir kısmı çıksın ve bir kısmı da Allah’tan korkmaları için mücahitlerin avdetlerinde (dönme) talim ve inzar (korkutma) maksadıyla dinde kesb-i kemal (dini iyi anlamak ve anlatmak) eylemek üzere kalsınlar.

123- Ey müminler! Kefereden (kâfirler) size civar olanlarla mukatele (savaş) ediniz. Sizden şiddet bulsunlar ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir.

124- Bir sure nazil olduğunda münafıklardan: “Bu hanginizin imanını artırdı” diyenler vardır. O söze iman edenlerin imanını artırır ve onlar bununla birbirine müjde ederler.

125- Kalplerinde nifak hastalığı olanların da mundarlıklarına (pis, kötü, iğrenç) mundarlık ilave eyler ve kafir oldukları halde geberirler.

126- Görmezler mi ki her senede bir veya iki defa belaya uğrarlar ve yine tövbe edip tezekkür (hatıra getirme, hatırlama) eylemezler.

127- Bir sure nazil olduğunda, “biri bizi görüyor mu” diye biri birine bakarlar. Sonra oradan sıvışıp giderler. Onların kalplerini Allah, fehim (anlama, anlayış, idrak) etmez bir kavim oldukları için hakkı kabulden sarf etmiştir.

128- Size nefsinizden bir resul geldi. Günah kazanmanız ona ağır gelir. Sizin üzerinize haristir (aşırı istekli). Ve müminlere rauf ve rahmet sahibidir.

129- Eğer senden iraz (yüz çevirme) ederlerse deki: “Bana Allah kifayet eder. Ondan başka ilah yoktur. Ona tevekkül ettim. O arş-ı azîmin (büyük arş) rabbidir.    

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir