25 Nis 25 - Cum 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Farkı Fark etmek: Hayatı Doğru Okumak (2)

Farkı Fark etmek: Hayatı Doğru Okumak (2)

         

          Bir önceki yazımda, dünyanın şu andaki konjonktürü ile ilgili bazı düşüncelerimi açıklamıştım. Bu günkü yazımda ise dünyanın bu duruma nasıl geldiği ve bu durumunu hangi kılıflar altında devam ettirdiği noktasındaki dört şer unsurundan yani dörtlü bir saç ayağı oluşturan Firavun, Karun, Haman ve Bel’am’dan bahsetmek istiyorum. Bu konuya girmeden önce bir kaç noktayı hatırlatmayı faydalı görüyorum. Öncelikle şunu ifade edeyim ki, esasen yeryüzünde vâki olan iki sistem vardır. Bunlardan birincisi İslâm, diğeri İslâm dışı beşerî kaynaklı tüm sistemler. Bunlar arasındaki temel fark şudur: İslâm vahyi bir hayat tarzı olarak görürken, diğer beşerî kaynaklı sistemler hayatı düzenleme noktasında vahyi devre dışı bırakarak, kendi heva ve heveslerine göre çıkarcılığı esas alan sistemler oluşturmuşlardır.

Bunlar günümüzde sosyalizm, kominizim, kapitalizm ve demokrasi gibi farklı isimler altında zuhur etse de değişmeyen mantalite hep aynıdır. Bunların hiç birisi gerçek anlamda bir hakka- hakikate dayanmaz. Zaten vahyi devre dışı bırakmak demek hakikatten uzaklaşmak demektir. Dolayısıyla bunların her birisi şer unsurlarıdır. İşte bu şer unsurları, zamanla işleyiş tarzı itibarıyla kısmi değişikliklere uğramışsa da değişmeyen dört saç ayağı hep vardır. Şimdi bu saç ayakları üzerinde kısaca durmak istiyorum :

                 Firavun

                 Firavun eski Mısır krallarına verilen sembol bir isimdir, bir isimden ziyade bir sıfattır. Yani bir şeyi yapanın adıdır. Kendisine sunulan, hakkın ve hakikatin birer numuneleri olan ayetleri kabul etmemiş, yeryüzünde ilahlık ve rablık taslamış (Kasas,28/38, Nâziat,79/74) , azgınlaşmış, siyasal gücün başındaki kişi veya kişilerin lakabı Firavundur. Zahiren dil ile “ Ben sizin en yüce rabbinizim, ilahınızım demese de misyon itibari ile Firavunî özellikleri taşıyanları da bu kategoriye dahil edebiliriz.

             Karun

             İkinci saç ayağı olan Karun, Hz. Musa ( as)’ın kavminden olmasına rağmen, malının daha da çok artmasına ancak Firavuni bir düzen içinde olacağına inanan ve bu sebeple tercihini Firavun’dan yana koyan, malının kölesi olduğu halde kendisini hür zanneden ,  gururlanan bir kişi. Öylesine zengin ki, Kur’an’i ifadeyle, hazinelerinin anahtarlarını dahi çok güçlü bir topluluğun taşıyabileceği ve bu bana bilgim sayesinde verildi diyerek mağrurlanan, sonuçta da malı ile birlikte yerin dibine geçirilen bir şahsiyet.

             Haman

             Üçüncü saç ayağı olan Haman, Firavun’un, Kur’anî ifadeyle “mel” takımımdan, günümüz ifadesiyle de bürokrat kesiminden kendisine yardımcı olarak seçtiği ve Firavun’un zulmünü, makam – mevki uğruna yeryüzünde uygulayan, protokolde Firavundan sonra gelen ve Amon dinine mensup başrahip unvanıyla anılan şahsiyetsiz kişi ya da kişiler…

            Bel’am

            Dördüncü saç ayağı olan Bel’am, Kur’an’da bir kavram olarak geçmese de, Bel’am’ın özelliklerinin bir ayette detaylı bir şekilde bize bildirilmesi çok manidardır. Bunu çok önemsiyorum.

İnşaAllah bunun üzerinde geniş bir şekilde duracağım. Önce mezkûr ayeti verelim:

         “ Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verilen ayetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu ayetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya saplandı ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat umulur ki üzerinde düşünürler “ (A’raf,7/175,176).

           Kaynaklarımızdan elde ettiğimiz bilgilere göre bu ayetin Bel’am b.Baura, ya da Umeyye b.Ebi Salt Sekafi hakkında nazil olduğu söylenir. Literatürde bunlarla ilgili birçok bilgiler vardır. Ben bunlara girmeyeceğim. Kişisel kanaatim odur ki bunun Bel’am b. Baura olduğu yönündedir. Tabii ki bu ayet bundan sonra gelen tüm Bel’amları kapsar. Peki, Bel’am b. Baura kimdir? Yine kaynaklarımızdan öğrendiğimize göre, Musa( as) zamanında yaşamış, ilâhi vahye muhatap olmuş, vahyi kabul etmiş iyi bir mü’min olan, sonrada basit dünya menfaatleri karşılığında ayetleri ters yüz ederek, çarpıtarak, istediği gibi te’vil ederek mevcut olan sisteme meşruiyet kazandıran şahsiyetsiz, karaktersiz bir kişiliktir.

Belki de bu dört saç ayağından en tehlikelisi budur (Allah û Alem).Çünkü “ vatandaş kesimi  “ denilen büyük çoğunluğu, zalim ve despot olan sisteme entegre ederek onları uyutur ve bu zulüm sistemine karşı onların ayaklanmasını önler. Bu açıdan, Kur’an’da diğer üç kavramın geçmesi, fakat Bel’amın kavram olarak geçmeyip, karakteristik özelliklerinin verilmesini çok manidar buluyorum. Kur’an diyor ki, Ey İnsanlar, Ey Mü’minler! Bel’am ve Bel’am tipleri din kisvesi altına girmiş, gerçek anlamda dine karşı olan insanlardır. Uyanık ve dikkatli olun… Bunlar sizi Allah’ın adını, Allah’ın dinini kullanarak aldatmasınlar. Şüphesiz ki Rabbimiz en doğrusunu bilir.

               Şimdi tekrar mezkûr ayete dönersek, burada  “ seleha “ sözcüğü ile ifade edilen bir anahtar kelime kullanılıyor. Seleha demek Arapçada,  koyunun derisinin sıyrılarak çıkartılması demektir. Bu duruma gelen koyunun vücudu her türlü tehlikelere karşı korumasızdır. Aynen bunun gibi Allah’ın ( cc) ayetlerinden sıyrılan kişi de her türlü kötülüğe karşı korumasızdır ve dolayısıyla şeytanın oyuncağı olur. Şeytan ona yaptıklarının doğru olduğu vesvesesini verir. Artık bu konuma gelen insan, küçük bir kemik parçası karşılığında sahibine sadakat gösteren köpeğin durumu gibi, kendisine sunulan basit dünyalık menfaatler uğruna mevcut sistemin devamı için her şeylerini vermeye hazırdır. Bunlar çanak yalayıcı olan şerefsiz, kalitesiz, ucuz insanlardır…

            Gördüğümüz gibi firavuni sistemin siyasi ve egemenlik boyutunu Firavun, icraat boyutunu Haman, ekonomik ve parasal boyutunu Karun, ayetleri çarpıtarak, te’vil ederek sistemin meşruluğunu güya din adına savunan boyutunu da Bel’am oluşturmaktadır. Bunların ortak özelliği ilâhi vahye karşı çıkmış olmalarıdır. Bu açıdan, zulüm ve despotluk noktasında farklı boyutlarda olmasına rağmen, yeryüzü kaynaklı tüm sistemleri bu gruba dâhil edebiliriz. Çünkü bunlar da hayatı düzenleme noktasında Allah’ın hükümlerini değil kendi heva ve hevesinden kaynaklanan hükümleri tercih etmişlerdir. Bu gün, sistemin işleyiş tarzına göre kısmi değişiklikler olsa da yukarda bahsettiğimiz bu dört karakter aynen vardır. Bir başka ifadeyle başa gelen insan ister seçimle, ister başka yollarla gelsin, firavuni özellikleri taşıyorsa Firavun rolünü oynuyor demektir. Bizim yapacağımız şey, içinde bulunduğumuz zaman itibariyle, mevcut sistemlerde kimlerin hangi rolde oynadıklarını, onların misyonlarına bakarak tanımak ve tahlil etmektir.

             Selâm ve muhabbetle,

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir