Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış; Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz.
(Matbu nüshada yanlışlıkla 1. ayet 1. ve 2. ayetler olarak yazılıdır. Biz bu hatayı düzelttik; dolayısıyla bu yayınladığımız bölümde ayet numaraları Osmanlıca nüshayla bir birini tutmaz.)
(Bu Latin alfabesine çevirinin orijinal Osmanlıca metnine ARŞİV bölümünden ulaşabilirsiniz. https://fikiryorum.net/arsiv/ahmet-cevdet-pasa-kuran-kerim-meali-osmanca-1/)
5-Maide Suresi
Medine’de nazil olmuştur, 120 ayettir.
İnayet ve Rahmet sahibi Allah’ın ismiyle başlarım
1- Ey müminler! Akitlere (anlaşmalara) vefa edin.
Kitapta size tilavet edilenlerden ve ihramda olduğunuz halde saydadan (av hayvanı) başka enam denilen ehli hayvanlar size helal kılındı. Allah istediği gibi hüküm eder.
2- Ey iman edenler! Allah’ın ahkamını, haram ayı, Kabe kurbanını, kurban olduğu için alamet takılan hayvanı, Rablerinin fazlı ve rızasını isteyerek Beyt-i Haram’ın emniyetine girenleri helal ad etmeyiniz ve ihramdan çıktığınızda sayda (av) edin. Sizi Mescid-i Haram’dan mani ettikleri dolayısıyla kavme olan buğuzunuz sizi teadiye (zulme) sevk etmesin. Birbirinize hayır ve takva üzerine muavenet (yardım) edin, günah ve zulüm üzerine muavenet (yardım) etmeyin. Allah’tan ittika (korku, çekinme) edin. Allah’ın ikabı (azabı, cezası) şiddetlidir.
3- Size ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan gayrı için kurban olunan, boğularak, vurularak, düşerek, diğer hayvan tarafından boynuzla vurularak telef edilmiş hayvanlarla, canavarın parçaladığı ve yetişilip ölmezden evvel zebh (boğazlama, kesme) olunamayan, nasb (dikilen, dikilmiş) denilen taşlar üstünde kesilen hayvanatı yemek ve oklarla fal etmek haram kılındı. Bunlar fısktır. Bugün kafirler sizin dininizden yese (ümitsizlik) düştüler. Onlardan korkmayıp benden korkunuz. Bugün sizin için dininizi ikmal ve üzerinize nimetimi itmam (tamamlamak, tamam) ettim. Ve size din olarak İslam ile razı oldum. Son derece de aç kalıp, günah işlemek kastı olmaksızın bu haram olan şeylerden yemeye muztar (mecbur, çaresiz) olana Allah Gafur-ur Rahimdir.
4- Onlar ne gibi şeyler helal kılındığını senden sorarlar. De ki: Size her iyi şey ve Allah’ın size talim eylediği vecihle yırtıcı hayvanlardan talim ettirdiklerinizin tuttukları helal kılındı. Onları yiyiniz ve üzerlerine Allah’ın ismini zikrediniz. Ve Allah’tan ittika (korkma, çekinme) eyleyiniz. Allah seri-ül hisaptır (hesabı çabuk görendir).
5- Bugün size iyi şeyler helal kılındı. Ehl-i Kitabın taamı (yiyeceği) size, sizin taamınız onlara helaldir. Mümin kadınlardan ve sizden evvel kitap verilenlerin kadınlarından erbab-ı iffet (iffet sahibi), onlara nikahlarının bedelini verdiğiniz ve bununla zinaya düşmekten içtinap ve iffeti talep ettiğiniz ve gizli dost tutmadığınız halde size helal olundu. İman ettikten sonra küfür edenin muhakkak ameli habt (boşa gitme, heba olma) oldu. O ahirette hasirilerdendir (kaybetmiş, hüsrana uğramış, zarar görmüş).
6- Ey müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başınızı mesh edin. Ve ayaklarınızı topuklara kadar yuvun (yıkayın). Eğer cünüp iseniz gusül edin. Eğer hasta veya sefer üzerinde veya büyük abdest bozmuş veyahut kadınlara dokunmuş olup da su bulamaz iseniz temiz toprakla teyemmüm edin. Ve yüzünüzü ve ellerinizi mesh eyleyin. Allah size güçlük yapmak murat etmez, velakin sizi tathir (temizlenme) etmek ve üzerinize nimetini itmam (tamamlama) etmek ister. Ta ki O’na şükür edesiniz.
7- Allah’ın üzerinize olan nimetini, Semi’nâ ve eta’nâ (İşittik ve boyun eğdik) dediğiniz zaman verdiğiniz ahdi ve misakı zikir ediniz ve Allah’tan sakınınız. Allah kalplerde olanı bilir.
8- Ey müminler! Allah için adaletle şahitlikte kaim olunuz. Bir kavme olan buğuzunuz (kin, nefret) sizi adalet etmemeye sevk etmesin. Adalet edin, o takvaya daha yakındır. Allah’tan ittika (korkma, çekinme) eyleyin. Allah işlediğiniz şeylerden haberdardır.
9- Allah-u Teala iman edip amel-i salih işleyenlere mağfiret ve büyük ecir vaat buyurdu.
10- Küfür edip ayetlerimizi tekzip edenler cehennem ehlidirler.
11- Ey müminler! Bir kavim size el uzatmaya ihtimam (kastetmek) eylediklerinde, onların ellerini sizden çektirdiği zaman, Allah’ın üzerinize olan nimetini derhal hatır ediniz ve Allah’tan ittika (korkma, çekinme) eyleyiniz. Müminler Allah’a tevekkül etsinler.
12- Allah Ben-i İsrail’den misak aldı ve onlardan on iki nakip ettik ve Allah-u Teala: “Ben sizinle beraberim. Eğer namazınızı kılar, zekatınızı verir ve resullerime iman ile onları büyükler ve Allah’a karzı hasen ikraz (borç) eyler iseniz, sizden seyyiatınızı (günahlarınızı) kefaret ederim ve sizi ağaçlar altından nehirler akan cennetlere ithal eylerim. Bundan sonra sizden küfür eden muhakkak doğru yolu şaşırmıştır.
13- Onların misakları nakzları (bozma) ile onlara lanet ettik ve kalplerini katı eyledik. Kelamı mevzuundan tahrif ederler, kendilerine zikir olunan şeyden nasiplerini unuttular. Onlardan her zaman bir hıyanete (ahdini tutmama, ihanet) mütalaa olursun, ancak onlardan pek azı hıyanet etmezler. Onları af et, kusurlarına bakma. Allah muhsinleri sever.
14- “Biz Nasariyiz” diyenlerden de misaklarını aldık. Kendilerine zikir olunan şeyden nasiplerini unuttular. Bunun üzerine aralarına kıyamet gününe kadar adavet (düşmanlık, kin) ve buğuz koyduk. Allah onlara kariben (yakinen, yakın) ne yaptıklarından haber verecektir.
15- Ey Ehl-i Kitap! Size resulümüz geldi. Ve size kitaptan sakladığınız şeylerden birçoğunu beyan eder ve birçoğunun beyanından da sarf-ı nazar eyler. Ve size Allah tarafından Nur-ı Mübin-i Kitap geldi.
16- O kitap ile Allah, rızasına tabii olanları selamet yollarına hidayet eder ve onları izniyle zulümattan nura çıkarır ve doğru yola ve dine götürür.
17- “Allah, mesih ibn-i Meryem’dir” diyenler muhakkak küfür ettiler. De ki: “Eğer Allah mesih ibn-i Meryem’i ve validesini ve yeryüzünde olanların cümlesini helak etmek irade etse, O’nu bundan mani kimin kudreti vardır?” Göklerin ve yerin ve ikisi arasında olanların mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir.
18- Yahudi ve Nasari, “biz Allah’ın oğulları ve ahbaplarıyız” dediler. De ki: “Öyle ise size günahlarınızdan dolayı ne için azap eder? Belki siz mahlukatından beşersiniz. Dilediğini mağfiret eder ve dilediğini azap eyler. Göklerin ve yerin ve aralarında olanların mülkü Allah’ıdır ve nihayet gidilecek yer oradır.
19- Ey Ehl-i Kitap! Dünyanın resullerden fıtratı üzerine size hakkı beyan için resul geldi. “Bize beşir ve nezir gelmedi” diyemeyesiniz için size müjdeci ve korkutucu da geldi. Ve Allah her şeye kadirdir.
20- Musa kavmine: “Ey kavmim! Sizden peygamberler yaptığı ve mülûk (melik, hükümdar) kıldığı ve size alemlerden hiçbirine verilmeyen şeyleri verdiği zaman size olan Allah’ın nimetlerini der-hatır ediniz.”
21-“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı Arz-ı Mukaddes’e giriniz ve arkanıza dönmeyiniz. O halde ziyan edenlerden olursunuz” dedi.
22- Kavmi Musa’ya: “Ya Musa! Arz-ı Mukaddes’te cebbar bir kavim vardır, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya ebediyen girmeyiz. Eğer ondan çıkarlar ise o vakit bir gireriz” dediler.
23- Allah’ın onlara enam (yaratılmış bütün mahlukat) eylediklerinden ve Allah’tan korkan iki kimse: “Onların üzerine kapıdan giriniz. Eğer girer iseniz siz galiplersiniz ve eğer mümin iseniz Allah’a tevekkül ediniz” dediler.
24- Kavmi Musa’ya: “Ya Musa! Onlar orada bulundukça biz oraya katiyen girmeyiz, Sen ve Rabbin gidip onlarla muharebe et, biz burada oturuyoruz” dediler.
25- Musa: “Ya Rabbi! Ben ancak kendi nefsime ve kardeşime malikim. Bizim ile fasık olan kavmin arasını tefrik (ayırma) et” dedi.
26- Allah: “Arz-ı Mukaddes’e onlara kırk yıl haram oldu. Arzda serseriyane dolaşacaklardır. Fasık olan kavim üzerine meyus olma” buyurdu.
27- Onlara Adem’in iki oğlunun haberini doğru olarak oku. Bir kurban takdim eylediklerinde, birinden kabul olunup, diğerinden kabul edilmedi. Kurbanı kabul olunmayan ötekine, “seni öldüreceğim” dedi. Öteki de, “Allah muttakilerden kabul eder.”
28- “Eğer beni katl için elini uzatır isen, ben seni katl için elimi uzatıcı değilim. Ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
29- “Ben, benim günahım ve kendi günahınla yüklenip cehennem ehlinden olmanı isterim, bu zalimlerin cezasıdır” dedi.
30- Bunun üzerine diğerinin nefsi onu kardeşini katle sevk etti ve hasirilerden (hüsrana uğrama) oldu.
31- Allah ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için, yeri kazan bir karga gönderdi. Bunu görünce katil: “Yazık bana. Bu karga gibi olmaktan aciz kalarak kardeşimin cesedini gömemedim” dedi ve nadimlerden (pişmanlık, nedamet) oldu.
32- Bundan dolayı Ben-i İsrail’e farz ettiği, bir nefse mukabil veyahut arzda fesat sebebiyle olmayarak bir nefsi katleden bütün insanları katletmiştir. Ve ihya eden de bütün nası (insanı) ihya eylemiştir. Ve onlara mucizat (mucizeler) ile resullerimiz geldi. Bunlardan sonra onların ekserisi arzda müsriflerden oldu.
33- Allah ve resulüyle harp eden ve arzda fesada sai (çalışan, gayret eden) eyleyenlerin cezası katl olunmak, ya salib (asmak, asılmak) edilmek veya elleri ve ayakları muhalif taraftan kesilmek veyahut arzdan nef (sürülmek) olunmaktır. Bu ceza onlara dünyada zillet ve hakarettir. Ahirette ise onlara büyük azap vardır.
34- Ancak şunlar ki, üzerlerine kadr (güç yetirme) olunmazdan evvel tövbe ederler. Biliniz ki, Allah Gafur-ur Rahimdir.
35- Ey müminler! Allah’tan ittika (korkma, çekinme) edin ve O’na vesile arayın ve yolunda cihat edin ki, felaha eresiniz.
36- Kafirler, arzda olan şeylerin cümlesi ve fazla da misli onların olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu feda etseler, onlardan kabul olunmaz. Onlara acılı azap vardır.
37- Onlar cehennemden çıkmak isterler ve halbuki ondan çıkacak değillerdir. Ve onlara daimi azap vardır.
38- Erkek ve kadın hırsızın, kazandıklarının cezası ve Allah tarafından ikab (ceza, azap) olmak üzere ellerini kesiniz. Allah Aziz ve Hakimdir.
39- Zulmünden, irtikab (kötülük) eylediği sirkatten (çalma, hırsızlık) sonra tövbe edip, ıslah-ı hal eyleyeni Allah af eder. Allah Gafur-ur Rahimdir.
40- Bilmez misiniz ki göklerin ve yerin mülkü ve tasarrufu Allah-u Tealanındır. İstediğini azap eder, istediğinden mağfiret eyler. Allah her şeye kadirdir.
41- Ey resul! Ağızlarıyla “iman ettik” deyip kalpleriyle iman etmeyenlerden ve yalanı dinleyip diğerlerine de yalan dinleten Yahudilerden küfre müsaraat (acele etme, çabuk olma) edenler seni mahzun etmesin. O Yahudiler kelamı mevzuundan tahrif ederler. “Eğer size böyle hüküm olunur ise kabul edin ve eğer öyle hüküm olunmazsa hazer (sakınma, çekinme) eyleyin” derler. Allah’ın fitneye düşmesini istediği kimseyi, azaptan kurtarmak için elinde bir şey yoktur. Onlar Allah’ın kalplerini temizlemesini murat etmedikleridir. Onlara dünyada zillet ve hakaret, ahirette büyük azap vardır.
42- Onlar yalan söylerler ve rüşvet yerler. Eğer sana gelirler ise aralarında hüküm et yahut onlardan ağraz (uzaklaşma) eyle. Eğer ağraz edip hüküm etmezsen, sana bir şey zarar veremezler. Eğer hüküm edersen, aralarında adaletle hüküm et. Allah adaletle hüküm edenleri sever.
43- Yanlarında, onda Allah hükmü bulunan Tevrat olduğu halde senden nasıl hüküm isterler? Ve sonra da hükmünü verince ondan dönerler. Onlar mümin değillerdir.
44- Biz Tevrat’ı indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Allah’a teslim-i mevcudiyet eden peygamberler onunla ve dindarlarla ahbar (alimler), Allah’ın kitabından hıfz eyledikleri ve üzerine şahit oldukları şeylerle Yahudilere hüküm ederler. Nasdan korkmayıp benden korkunuz. Ayetlerim ile değersiz şeyleri satın almayınız. Allah’ın indirdiği ile hüküm etmeyenler kafirlerdir.
45- Tevrat’ta onlar üzerine, nefise nefisle, göz gözle, burun burunla, kulak kulakla, diş dişle cerhlere kısas yazdık. O kısasla tasadduk (verme, verilme) eden, af edip bağışlayan o tasadduk kendi için kefarettir. Allah’ın inzal ettiği ile hükmetmeyenler zalimlerdir.
46- Resullerin arkalarından onların asarı üzerine İsa ibn-i Meryem’i, kendinden evvel olan Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik ve O’na İncil’i verdik. Onda hidayet ve nur vardır ve kendinden evvelki Tevrat’ı tasdik eder ve muttakilere rehber-i hidayet ve mevazedir (vaaz, nasihat).
47- Ehl-i İncil, Allah’ın onda indirdiği şeyle hüküm etsinler. Allah’ın inzal (inme, indirme) eylediği ile hüküm etmeyenler fasıklardır.
48- Ve sana hak ile kendinden evvelki kitapların ahkamına musaddık (doğrulayan, tasdik eden) ve onların hıfzında emin olarak kitap gönderdik. Aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm et. Onların hevalarına tabii olup sana gelen haktan inhiraf (dönme, sapma) etme. Sizden her birinize şeriat ve yol kıldık. Eğer Allah istemiş olsa idi, sizi bir tek ümmet kılardı. Velakin size verdiği şeylerle imtihan için öyle yapmadı. Hayırlarda müsabaka ediniz. Cümlenizin mercii Allah’tır. Size ihtilaf eylediğiniz şeyleri beyan ve izah eyler.
49- Sana emreylediğiyle onlar arasında Allah’ın indirdiği ile hüküm et. Onların hevasına tabii olma ve seni Allah’ın sana inzal (inme, indirme) eylediklerinin bazılarında fitneye düşürmelerinden hazer (sakınma, çekinme) et. Eğer onlar senin hükmünden ağraz (kin, düşmanlık) ederlerse bil ki, Allah onları bazı günahları sebebiyle duçar-ı musibet etmek murat eder. Muhakkak nasdan birçokları fasıklardır.
50- Onlar cahiliyet hükmünü mü isterler? Kuvvetli surette iman eden kavim için Allah’tan daha güzel hüküm eden kimdir?
51- Ey müminler! Yahud ve Nasarayı dost ittihaz (edinme) etmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden onlar ile dost olanlar onlardandır. Allah zalim olan kavme hidayet etmez.
52- Kalplerinde maraz olanları görürsünüz ki onlara müsaraat (acele, çabuk) eder ve “korkarız ki bize mağlubiyet isabet eyler” derler. Memuldür (umma, umulur ki) ki Allah fethi veyahut tarafından bu emri getirir ve onlar nefislerinde gizledikleri şey üzerine nadim (pişman olma) olurlar.
53- Müminler, “sizinle beraberiz diye kuvvetli yeminler edenler bunlar mıdırlar?” derler. Onların amelleri hiç olmuştur. Ziyan edici olarak kalırlar.
54- Ey müminler! Sizden dininden irtidat (dönme) eden Allah’a zarar veremez. Allah kariben (yakın) bir kavim getirir ki, onları sever ve onlar da Allah’ı severler. Müminlere karşı mütevazi ve kafirlere karşı kuvvetli ve kadirlerdir. Allah yolunda mücahede ederler ve bir laimin (çekiştiren, kınayan) levminden (çekiştirme, aşağılama) korkmazlar. Bu Allah’ın bir fazlıdır ki onu dilediğine verir. Allah kudreti büyük ve bilicidir.
55- Sizin veliniz ve dostunuz Allah ve resulü ve namazlarını kılan ve zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
56- Allah ve resulünü ve müminleri dost tutanlar üstündürler. Çünkü Allah’ın taraftarları galiplerdir.
57- Ey müminler! Sizden evvel kitap verilenlerden ve küffardan dininizi oyuncak ve mahal-i istihza (alay) edenleri dost tutmayınız. Eğer mümin iseniz Allah’tan ittika (korkma, çekinme) ediniz.
58- Namaza nida eylediğinizde onu oyuncak ittihaz (edinme, alma, tutma) eder ve istihza (alay) eylerler. Bu da onların teakkul (akıl etme, düşünme) etmez bir kavim olduklarındandır.
59- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Biz de, Allah’a ve bize inzal (inme) olunana ve ondan evvel inzal olunan şeylere iman ettiğimizden başka ne kusur buluyorsunuz?”
60- De ki: “Allah indinde bade-i ceza (ceza sebebi) olarak bundan daha şerli ve fena olanı size bildireyim mi? Allah’ın üzerlerine lanet ve gazap eylediği ve onlardan maymunlar ve domuzlar yaptığı ve şeytana tapan kimseler daha ziyade sapmışlardır.”
61- Yalnız kaldıklarında, “iman ettik” derler. Onlar nezdine küfür ile girdiler ve yine küfür ile çıktılar. Allah onların ketmettiklerini (saklama, gizli tutma) bilir.
62- Onlardan birçoğunu görürsün ki günaha ve zaleme (zulüm) müsaraat (acele, çabuk) ederler ve rüşvet yerler. Ne fena şey işlerler.
63- Ne için alimleri ve dindarları onları günah sözlerden ve rüşvet yemekten nehiy etmezler? Yaptıkları ne fena şeydir.
64- Yahudiler, “Allah’ın elleri bağlıdır” dediler. Onların elleri bağlandı ve söyledikleri söz sebebiyle lanet olundular. Belki Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi infak eder. Rabbin tarafından inzal (inme) olunun Kur’an onların çoğunda küfür ve tuğyanı artırır. Ve Biz kıyamet gününe kadar aralarında buğuz ve adaveti (düşmanlık) ilka (koyma, bırakma, yerleştirme) eyledik. Her ne vakit ki ateş-i harp ve kıtali yakarlar ise Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde fesada say (çalışma, gayret) ederler. Allah müfsitleri sevmez.
65- Eğer Ehl-i Kitap iman edip Allah’tan ittika (korkma, çekinme) etselerdi, onların günahlarını bağışlar ve onları nimetleri bol cennetlere idhal (koyma, dahil etme) eylerdik.
66- Eğer onlar Tevrat ve İncil ahkamını ve Rableri tarafından onlara inzal (inme) olunan şeyleri ikame (meydana koyma, ortaya çıkarma) etselerdi, üstlerinden ayaklarının altından yerlerdi. Onlardan bir ümmet-i mukteside (tutumlu, orta yollu) vardır ve onların çoğu ise ne fena işlerler.
67- Ey Resul! Rabbin tarafından sana inzal (inme) olunanı tebliğ et. Eğer bunu yapmaz isen, O’nun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni nasdan muhafaza eder. Allah kafir olan kavme hidayet etmez.
68- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Tevrat ve İncil ahkamını ve Rabbiniz tarafından size inzal (inme) olunan şeriatı ikame (meydana koyma, ortaya çıkarma) etmedikçe bir şey üzerine değilsiniz.” Ya Muhammed! Sana Rabbin tarafından inzal (inme) olunan, onların çoklarında tuğyan (azgın, haddi aşan) ve küfrü artırır. Binaenaleyh kafir olan kavim üzerine meyus olma.
69- İman edenler ve Yahudi olanlar ve sabiler ve Hıristiyanlardan, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyenlere korku yoktur ve mahzun dahi olmazlar.
70- Ben-i İsrail’den misaklarını aldık ve onlara resuller gönderdik. Her defa ki onlara nefislerinin istemediği ile resul geldiyse, bir kısmını tekzip (yalanlama) ettiler ve bir kısmını da öldürdüler.
71- Bundan dolayı ceza görmeyeceklerini zannettiler. Kör ve sağır oldular. Sonra Allah onları bağışladı. Sonra yine onlardan birçoğu kör ve sağır oldular. Allah işlediklerini görücüdür.
72- “Allah, mesih ibni Meryem’dir” dediler kafir oldular. Mesih: “Ey Ben-i İsrail! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Allah’a şerik eden kimseye Allah cenneti haram etmiştir ve mevası (yeri, mekanı, meskeni) cehennemdir, zalimlere yardımcı yoktur” dedi.
73- “Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler de kafir oldular. Bir tek Allah’tan başka ilah yoktur. Eğer söyledikleri bu sözlere nihayet vermezler ise, onlardan kafir olanları elim azap mes (dokunma) edecektir.
74- Allah’a tövbe edip, O’na istiğfar etmezler mi? Allah Gafur-ur Rahimdir.
75- Mesih ibni Meryem, ancak bir resuldür. Ondan evvel birçok resuller gelip geçti. Validesi de sadıkadır. Yemek yerlerdi. Onlara biz ayetimizi nasıl beyan ederiz bak ve sonra onların da nasıl iftira eylediklerini gör.
76- De ki: “Allah’tan başka sizin için bir zarar veya nafia (fayda, faydalı) malik olmayanlara ibadet mi edersiniz? Allah işitici ve bilicidir.”
77- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Hakkın gayrıyla dininizde aşırı gitmeyiniz. Bundan evvel dalalete düşmüş ve çoklarını delalete düşürmüş ve doğru yoldan şaşmış olan kavmin hevasına tabii olmayınız.”
78- Ben-i İsrail’den küfür edenler, Davut ve İsa ibni Meryem’in lisanıyla lanet olundular. Bu onların asi oldukları ve teadi (düşmanlık, husumet) ve tecavüz eyledikleri sebebiyle idi.
79- Ve onlar işledikleri fenalıktan birbirlerini nehiy etmezlerdi. Ne fena yaparlardı.
80- Onlardan çoklarını görürsün ki kafirlerle dostluk ederler. Onların nefisleri kendilerini ne fena işe sevk eder. Çünkü Allah onlara gazap buyuruyor ve azapta ebedi kalırlar.
81- Eğer Allah’a ve peygambere ve ona inzal olunan Kur’an’a iman etselerdi, kafirleri dost tutmazlardı. Velakin onların ekserisi fasıklardır.
82- Müminlere insanların en şiddetli adavet (düşmanlık) edenleri Yahudiler ve müşriklerdir. Onlara meveddet (yakınlık, dostluk) cihetinden yakın olanlar da, “biz Nasarayız” diyenlerdir. Onların müminlere meveddetleri ululuk taslamayan keşişler ve ruhbanlar olmasındandır.
83- Onlar resule nazil olan Kur’an’ı işittiklerinde, haktan bildikleri şeyden dolayı gözlerinden yaşlar taştığını görürsün. “Ya Rabbi! İman ettik. Bizi, vahdaniyetine şehitlerle yaz.”
84- “Bize ne oldu ki, Allah’a ve bize hak olarak gelen şeye iman etmeyelim ve Rabbimizin bizi salih olan kavim ile beraber cennete idhal (koyma, yerleştirme) etmesini ümit etmeyelim” derler.
85- Allah onları bu sözleri sebebiyle ağaçları altından sular akan cennetlerle müsab (sevap kazanmış, sevaba nail olmuş) kıldı. Orada ebedi kalırlar. Bu iyilik edenlerin mükafatıdır.
86- Küfür eden ve ayetlerimizi inkar eyleyenler, cehennem ehlidirler.
87- Ey müminler! Allah’ın sizin için helal ettiği iyi şeyleri haram etmeyiniz ve teadi (düşmanlık, husumet) eylemeyeniz. Allah teadi edenleri sevmez.
88- Allah’ın size helal ve tayyip (temiz) olarak rızk eylediği şeyden yiyiniz. Ona iman eylediğiniz Allah’tan ittiika (korkma, çekinme) ediniz.
89- Maksatsız lağv (yanılma, hata etme) olarak ettiğiniz yeminlerden Allah sizi muaheze (azarlama, çıkışma) etmez. Velakin akd eylediğiniz yeminlerden muaheze eder. Onun kefareti evlad-u iyalinize yedirdiğiniz şeylerin ortasından on fakiri doyurmak veya giydirmek veya bir esir azat etmektir. Bunu bulamayan için üç gün oruç vardır. Yemininizde hilaf (ters, aykırı) eylediğiniz vakit bu kefaretidir. Yeminlerinizi hıfz ettiğiniz Allah size ayetlerini bu vecihle beyan eder ki, O’na şükür edesiniz.
90- Ey müminler! Hamr (şarap, içki, aklı gideren şeyler), kumar, nasb (dikili, dikilme) denilen kurban taşları ve okla fal şeytanın işlerinden murdar bir şeydir. Onlardan içtinap edesiniz ki felah bulasınız.
91- Şeytan şarap ve kumarla aranıza buğuz ve adavet (düşmanık) sokmak, sizi Allah’ın zikrinden ve namazdan geri koymak murat eder. Artık bunları nihayete erdirmez misiniz?
92- Ve Allah ve resulüne itaat edin ve menhiyattan hazer (kaçınma) eyleyin. Eğer itaat ve hazerden ağraz (düşmanlıktan kaçınmazsanız) ederseniz, biliniz ki resulümüze vacip olan yalnız tebliğdir.
93- İman edip amael-i salih işleyenlere, haramdan ittika (korkma, çekinme) edip imanda ve salih amelde ve iyilik etmekte daim oldukları halde, haram olmazdan evvel yedikleri şeyden dolayı günah yoktur. Allah Muhsinleri sever.
94- Ey müminler! Allah gaybda kendinden korkanı temyiz (ayrılma, seçme) etmek için sizi elinizin altında ve mızrakların ucuna gelen sayd (av hayvanı) ile imtihan edecektir. Bundan sonra hududuna tecavüz edenlere acılı azap vardır.
95- Ey iman edenler! İhramda bulunduğunuz halde saydı (av hayvanı) katletmeyiniz. Saydı sizden taammüden (bilerek, kasten) katledenin cezası, sizden adalet sahiplerinin hüküm ve takdir eyledikleri vecihle katlolunan saydın misli enamdan (hayvan) birinin Kabe’ye kurban edilmesidir. Ya fukarayı doyurmak veyahut buna muadil oruç tutmaktır. Bu sahib-i kabahatin cürmünün vebalini tatması içindir. Bundan evvel olanlardan Allah sizi af etti. Buna avdet edenden Allah intikam eder. Allah intikam sahibi kadirdir.
96- Size ve yolculara erzak olmak üzere deniz saydı (av hayvanı) helal ve ihramda bulunduğunuz müddetçe kara saydı haram kılındı. O’na haşr olunacağınız Allah’tan ittika (korkma, çekinme) ediniz.
97- Allah Kabe’yi, Beytül Haramı ve Şehr-i Haramı ve hac (Hac ibadeti) kurbanını nas için medar-ı maişet etti. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve her şeyi bilici olduğunu bilesiniz için oldu.
98- Biliniz ki Allah’ın ikabı (cezalandırma) şiddetli ve aynı zamanda Gafur-ur Rahimdir.
99- Resul üzerine ancak tebliği icap eder. Ve Allah aşikar eylediğiniz ve gizlediğiniz şeyleri bilir.
100- De ki: “Eğer fenanın kesreti (çokluk, bolluk) seni düçar-ı hayret eder ise de, iyi ile fena müsavi (eşit) olmaz. Ey ashab-ı akıl, Allah’tan ittika (korkma, çekinme) ediniz ki felah bulasınız.
101- Ey müminler! Size izharı (açıklama, açığa vurma) halinde fenanıza gidecek olan şeylerden resule sormayınız. Eğer bunları Kur’an’ın nazil olduğu sırada sorar iseniz, size bildirilir. Allah bu sualinizden sizi af etti. Allah Gafur-ur Rahimdir.
102- Sizden evvel bir kavim bu gibi şeyleri sordu, sonra ona küfür eylediler.
103- Allah hayvanatta Bahire, saibe, vasile ve ham namlarıyla bir takım haramlar kılmadı. Velakin kafirler bununla Allah’a yalan yere iftira ederler ve ekserisi bundaki hatalarını taakkul (akıl etme, düşünme) etmezler.
104- Onlara, “Allah’ın inzal eylediği şeye ve resule gelin” denilirse, “bize babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey kifayet eder” derler. Eğer babaları bir şey bilmez ve hidayete ermezlerden iseler, yine onlara tabi mi olurlar?
105- Ey müminler! Size lazım olan nefsinizdir. Siz hidayete ererseniz dalalete düşen size zarar veremez. Cümlenizin mercii Allah Tealadır. Size dünyada işlediğiniz şeylerden haber verir.
106- Ey müminler! Sizden birine mevt-i hazır olduğunda vasiyet eylediği zaman, aranızdaki şehadet sizden iki adl sahibi ve eğer seferde olduğunuz sırada size mevt (ölüm) musibeti isabet eyler ise, sizden gayrılardan iki kişidir. Onları şehadet için namazdan sonraya alıkoyunuz. Onlar, “eğer akrabanız olsa bile şehadetimizi ve Allah’ın şehadetini saklamayız, eğer saklar isek günahkarlardan oluruz” diye yemin etsinler.
107- Eğer onların evvelce günah kazanmış oldukları anlaşılırsa, evvelce aleyhlerine şehadet olunanlardan diğer iki kişi onların makamına kaim olup, “bizim şehadetimiz onların şehadetlerinden daha haklıdır ve biz onlara zulüm etmeyiz. Eğer bunu yapar isek zalimlerden oluruz” diye Allah ile yemin eylesinler.
108- Bu suret, hakkıyla şehadet edilmesi için yahut yeminlerinin sonradan diğer yeminler ile ret olunmasından korkmaları için daha karibdir. (yakın) Allah’tan ittika (korkma, çekinme) edin ve emrini dinleyin. Allah fasık olan kavme hidayet etmez.
109- Allah Teala resulleri kıyamet gününde toplayıp: “Kavminiz size ne suretle icabet ettiler?” diye sorar. Onlar, “biz bunu bilemeyiz, Sen gaybı mübalağa ile bilicisin” derler.
110- Şunu da yad et. Allah: “Ey İsa ibn-i Meryem! Seni Ruhul Kudüsle kuvvetlendirip nasa beşikte ve sen kemalde tekellüm eylediğin ve sana kitabı, hikmeti Tevrat ve İncil’i talim eylediğim, iznimle kuş gibi çamurdan bir şey yapıp, ona üflediğinde iznimle kuş olduğu ve iznimle anadan doğma körü ve alaca illetini şifayap eylediğin ve yine iznimle ölüyü mezardan çıkardığın ve onlara mucizat ile geldiğin zaman, Ben-i İsrail’i senden kifayet ettirdiğim zaman, sana ve validene olan nimetimi hatırla. O zaman Ben-i İsrail’den kafir olanlar, “bu ancak bir sihr-i mübindir dediler” buyurdu.
111- Havarilere, “Bana ve resulüme iman edin” diye vahiy ettiğimde, “iman ettik, şahit ol ki biz Müslümanlarız” dediler.
112- Havariler, “Ya İsa ibn-i Meryem; Rabbin bize gökten bir sofra indirmeye kadir olur mu?” dediklerinde, İsa, “eğer mümin iseniz Allah’tan sakınınız” dedi.
113- Havariler: “Ondan yemek ve kalbimiz mutmain olmak ve senin doğru söylediğini bilmek ve buna şahitlerden olmak isteriz” dediler.
114- İsa ibn-i Meryem: “Ya Rabbi! Bize semadan bir sofra indir ki, evvelimize ve ahirimize bayram olsun ve Senden bir ayet ve mucize olsun ve bizi merzuk (rızık, rızıklandırma) et. Sen rızık verenlerin hayırlısısın” dedi.
115- Allah Teala, “Ben o sofrayı size indireceğim, sonra sizden küfür edeni alemlerden bir kimseye azap etmediği bir azapla azap ederim” buyurdu.
116- Allah: “Ey İsa ibn-i Meryem! Nasa sen mi beni ve valideni Allah’tan başka ilah ittihaz ediniz dedin” buyurduğunda, İsa: “Ya Rabbi! Seni tespih eylerim. Bana hakkım olmayan şeyi söylemek layık olmaz. Eğer onu söyledim ise muhakkak Sen bilirsin. Benim nefsimde olanı Sen bilirsin. Senin nefsinde olanı ben bilmem. Sen gaybları mübalağa ile bilicisin.”
117- “Ben onlara ancak, Senin bana emrettiğini, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a ibadet ediniz dedim. Onlar arasında bulunduğum müddetçe, onlar üzerinde gözcü idim. Beni vefat ettirdiğin zaman, onlar üzerine Sen gözcü idin. Ve sen her şeye şahitsin.
118- “Eğer onlara azap edersen, onlar Senin kullarındır. Eğer onları mağfiret edersen, muhakkak Sen Aziz ve Hakimsin” dedi.
119- Allah Teala: “Bu gün sadıklara sıdklarının fayda ettiği gündür. Onlara orada ebedi kalmak üzere, ağaçları altından nehirler akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu. Ve onlar da Allah’tan razı oldular. Bu büyük bir fevzdir (zafer, kurtuluş, selamet)” buyurdu.
120- Göklerde ve yerde ve her ikisinde olanların mülkü ve tasarrufu Allah Teala’ya aittir ve O her şeye kadirdir.