Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış; Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz.
3- Ali İmran Suresi,
Medine’de inmiş, 200 ayetdir.
İnayet Rahmet sahibi Allah’ın ismiyle başlarım
1– Ben İlah-ı mecidim. (Şanı, şerefi yüce olan, ulu)
2- Ondan başka ilah olmayan Allah, Hay ve Kayyum’dur.
3 – 4- Sana Hak olarak kendinden evvelki kitapları tasdik eden Kitap’ı indirdi. Ve daha evvel de insanlara sebeb-i hidayet olan Tevrat ve İncil’i ve Hak ile batıl arasını ayıran kitapları indirdi. Allah’ın ayetlerini inkar edenlere şiddetli azap vardır. Allah intikam sahibi Aziz’dir.
5- Allah’a yerde ve gökte bir şey gizli değildir.
6- Sizi ana karnında istediği gibi tasavvur eden O’dur. O’dan başka ilah olmayan, Aziz Hakim’dir.
7- Sana kitabı inzal (indiren) eden O’dur. O kitapta kitabın aslı olan muhkem ayetler ve diğer müteşabihat vardır. Kalplerinde batıla meyil olanlar, fitne ve tevili isteyerek o müteşabihe ayetlere tabii olurlar. Hâlbuki onun tevilini ancak Allah ve ilimde rasih (ilim sahipleri) olanlar bilirler. “Ve onlar iman eyledik, cümlesi Rabbimiz tarafındandır, onlardan akl-ı kemal sahipleri mütezekkir (zikrederler, anlarlar) olurlar.
8- “Ya Rabbi! Kalbimizi hidayet buyurduktan sonra kaydırma ve bize taraf-ı ilahiyyenden rahmet ihsan buyur. Sen mübalağa (bolca) ile ihsan edicisin.
9- Ya Rabbi! Onda şek olmayan gün için, sen insanları toplayacaksın. Allah vaadinde hilaf (aykırı, aksine) etmez” derler.
10- Ne malları ne de evlatları kâfirleri Allah’ın azabından kurtaramaz. Onlar cehennemin odunlarıdırlar.
11- Bunların adetleri Al-i Firavunun ve onlardan evvelkilerinin adetleri gibidir. Ayetlerimizi tekzib (yalanladılar) eylediler ve Allah’ta günahları sebebiyle onları helak etti. Allah şedid-ül ikabdır (şiddetli azap edici).
12- Kâfirlere de ki: “Yakında mağlup olacaklar ve cehenneme toplanacaklardır. Orası ne fena ikametgâhtır (oturulan yer, mekân).
13- Biri Allah yolunda mukatele ( karşılıklı vuruşma, savaş) eden ve diğeri kâfir olan iki cemaat karşılaştığında sizin için ibret vardır. Onlar müminleri şüphesiz surette iki misli gördüler. Allah dilediğini nusreti (yardımı) ile teyit (sağlamlaştırır, kuvvetlendirir) eder. Bunda basireti olanlara ayet vardır.
14- İnsanlara, kadınların evladın, kantarlarla altın ve gümüşün, alametli güzel atların, hayvanat-ı ehliyenin (ehil hayvanların) ve mezruatın (ekin, ekili alanlar) muhabbeti müzeyyen (süslü) kılındı. Bunlar dünya hayatının metalarıdır. Ve Allah indinde en iyi ve en güzel mercii vardır.
15- De ki: “Size bunlardan hayırlısını beyan edeyim mi? İttika (korkanları) edenleri orada muhalled (ebedi) kalacakları, ağaçları altından sular akan cennetler vardır. Orada ayıpsız ve kusursuz zevceler ve Allah’ın rızası vardır. Allah kullarını görücüdür.”
16- O muttakiler: “Ya Rabbi! İman ettik, günahlarımızı mağfiret et ve bizi cehennem azabından muhafaza buyur” derler.
17- Onlar sabır edenler, sadıklar, kanitler (itaat edenler), sadaka verenler ve seher vakitlerinde istiğfar edenlerdir.
18- Allah ve melekler ve ilim sahipleri şehadet ederler ki, ondan başka adl (adalet) ile kaim (devamlı, sonsuz, ayakta duran) ilah yoktur ve Aziz Hakimdir.
19- Allah indinde din, Din-i İslam’dır. Ehl-i Kitap, kendilerine ilim geldikten sonra aralarında haset ile ihtilaf (ayrılık) eylediler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenlere Allah seri-ül hisapdır (hesabı çabuk görücüdür).
20- Seninle mübahaseye (konuşma, tartışma) kalkışırlarsa deki: “Ben ve bana tabii olanlar, Allah-u Teâlâya Müslimleriz. Ehl-i Kitaba ve müşriklere, İslam oldunuz mu?” diye sor. Eğer İslam olurlarsa, muhakkak hidayete ererler. Eğer ağraz (düşmanlık, kin) ederlerse, sana lazım olan tebliğdir. Allah kullarını görücüdür.
21- Allah’ın ayetlerini inkar, hak peygamberlerini katl (öldürme), insanlardan doğru ile emredenleri itlaf (öldürenleri) edenleri, acılı azap ile tebşir (müjde, müjdele) et.
22- Dünyada ve ahiret de amelleri habt (boşa gitme, batıl olma) olan onlardır ve onlara Nusret (yardım) eden yoktur.
23- Aralarında hüküm etmesi için, Allah’ın kitabına davet olunan Ehl-i Kitaptan bir cemaati görmedin mi? Sonra onlardan bir fırka bundan ağraz (düşmanlık, kin) ile geri döndüler.
24- Bu ağrazlarının (düşmanlıklarının, kinlerinin) sebebi, “bizi cehennem ancak birkaç gün mes (dokunma, temas) eder” demeleri ve Allah’a iftira eyledikleri şeyin, onları dinlerinde aldatmasıdır.
25- Vaki olacağında şek olmayan gün için, onları mahşere toplayıp, herkese kazandığının mukabili verildiği ve kimseye zulüm olunmadığı zamanda, halleri nasıl olacaktır?
26- De ki: “Malik-ül Mülk olan Allah’ım! İstediğine mülkü verirsin ve istediğinden de mülkü nez (çekip geri alma) edersin. Dilediğini aziz ve dilediğini zelil eylersin. Hayır, senin elindedir. Sen her şeye kadirsin.
27- Geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokarsın. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarırsın. İstediğini de hesapsız merzuk (rızık sahibi) eylersin.
28- Müminler müminlerden başka olarak kâfirleri dost ittihaz (kabul etme, edinme) etmesinler. Bunu işleyen Allah’tan hiçbir şey ümit etmesin. Ancak takiyye (gizli tutma) olarak onlardan ittika (korkmak) eden öyle değildir. Sizi Allah bil-zat tahazzür (sakındırma) ediyor. Gideceğiniz yer Allah-u Teâlâdır.
29- De ki: Sinenizde olanı saklasanız da, aşikâr (açık) etseniz de Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanı da bilir. Allah her şeye kadirdir.
30- Her nefsin hayırdan ve şerden işlediğini, önünde hazır bulacağı günde, kâfirler o günle kendi aralarında uzak bir mesafe olmasını isterler. Allah sizi bil-zat tahazzür (sakındırma) eder. Allah kullarına Rauf sahibidir.
31- De ki: “Eğer Allah’ı sever iseniz, bana tabii olunuz ki, Allah da sizi seve ve günahlarınızı mağfiret ede. Allah Gafur-ur Rahimdir.”
32- De ki: “Allah’a ve Resule itaat edin. Eğer yüz çevirir iseniz siz kâfir olursunuz. Allah kâfirleri sevmez.”
33- Allah Adem’i ve Nuh’u ve Al-i İbrahim ve Al-i İmran’ı alemlere mümtaz kıldı.
34- Bazısı bazısının zürriyetleridir. Allah işidir ve bilir.
35- Zikir et şu vakti ki, İmran’ın zevcesi: “Ya Rabbi! Karnımda olanı sana köle olarak nezir (adamak) ettim. Onu benden kabul buyur. Sen işitici ve bilicisin” dedi.
36- Vakta ki onu doğurdu. Dedi ki: “Ben kız doğurdum, Allah ne doğurduğunu bilir. Erkek kadın gibi değildir. Onu Meryem tesmiye (isim koymak) ettim. Onu ve zürriyetini rahmetinden matrud (kovulmuş) şeytandan sana sığındırdım.
37- Rabbi Meryem’i hasen (güzel, iyi) kabul buyurdu ve Onu güzel bir nebat olarak nema (geliştirdi büyüttü) ettirdi. Ve Ona Zekeriya tekeffül (kefil olma) etti. Her defa Zekeriya Onun hücresine girdikde, Onun indinde yiyecek şeyler bulurdu. “Ya Meryem! Bu rızık sana nereden geldi” dedikde, Meryem: “Allah tarafından geldi, Allah dilediğini merzuk (rızıklandırma) eder” dedi.
38- Orada Zekeriya dua edip: “Ya Rabbi! Bana taraf-ı ilahiyenden eyi bir zürriyet ihsan et. Sen duayı işitirsin” dedi.
39- Zekeriya mihrapta ayaküzeri durup, bu duayı eylediği sırada Melek Ona, “Allah seni, kelimesini tasdik eden, şehavetden (kötülüklerden, şehevi duygulardan) müctenib (sakınan, çekinen, uzak duran) Salihlerden bir peygamber olan Yahya ile müjdeler” diye nida etti.
40- Zekeriya: “Ya Rabbi! Bana ihtiyarlık erişmiş ve zevcem ise kısır olduğu halde evladım olur mu?” dedikde, Melek: “Allah böylece istediğini yapar” dedi.
41- Zekeriya: “Ya Rabbi! Bana bunun için bir alamet göster” dedi. Melek: “Senin alametin insanlarla üç gün ancak remz (ima, sembol) ve işaretle konuşmandır. Rabbini çok zikret, O’nu akşamlarda ve sabahlarda tespih eyle” dedi.
42- Şunu da yad (an) eyle ki Melek: “Ey Meryem! Allah seni kendine ihtiyar etti, masiyeden (günah) tathir (temiz, pak) eyledi ve alemlerin kadınlarına mümtaz (üstün, seçilmiş, imtiyazlı) kıldı.”
43- “Ey Meryem! Rabbine itaat ve inkıyad (boyun eğme, itaat etme) et ve Ona secde edip rükû edenlerle beraber rükû eyle” dedi.
44- Bu sana vahiy eylediğimiz gayb (gizli, bilinemeyen) haberlerindendir. Meryem’i hangisinin tekeffül (kefil olma) edeceğini bilmeleri için kalemlerini attıkları zaman, sen onlarla beraber değildin. Bu hususta münakaşa eyledikleri vakit, yanlarında bulunmuyordun.
45- Şunu da yad (an, hatırla) eyle ki Melek: “Ey Meryem! Allah seni tarafından bir kelime ile tebşir (müjdeler) eder ki O, Meryem’in oğlu Mesih İsa’dır. Dünyada ve ahirette makbul ve muteberlerden ve Allah’ın mukarreblerindendir” (yakınlaşmış, dost kabul edilmiş.)
46- “İnsanlarla beşikte iken ve sen kemalde olduğu zaman tekellüm (konuşur) eder ve Salihlerdendir” dedi.
47- Meryem: “Ya Rabbi! Bana bir erkek eli değmemiş iken, benim evladım olur mu?” dedi. Melek: “Allah dilediğini böyle vecihle halk eder. Bir emrin husulüne murat eylediği zaman, yalnız ona ol der ve o da olur.”
48- 49 – Ve Ona kitabı, hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i öğretir ve O der ki: “Ben size Rabbinizden mucize ile geldim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapar ve ona üflerim, Allah’ın izniyle kuş olur. Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve alaca illetini iyi ederim ve ölüyü diriltirim. Evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri haber veririm. Eğer Allah’a iman edenlerden iseniz, bunda sizin için ayet ve ibret vardır.”
50- “Ben Tevrat’ta benden evvelki ahkâmı (hükümleri, emirleri, kanunları) tasdik eder olduğum halde, size haram edilmiş olan şeylerin bazısını helal etmek üzere irsal (gönderilme, yollanma) olundum ve Rabbinizden mucize ile geldim. Allah’tan ittika (korkma, sakınma) edip bana itaat edin.”
51- Allah Rabbim ve Rabbinizdir. O’na tapınız. Doğru yol budur.
52- İsa kavminden küfrü his etdikde: “Bana Allah için yardımcı kimdir?” dedi. Havariler: “Allah’ın ensarı (yardımcıları) biziz. Bizim Müslümanlar olduğumuza şahid ol.
53- “Ya Rabbi! İndirdiğin dinine iman ettik. Resulüne tabii olduk. Bizi birliğine şehadet edenlerle beraber yaz” dediler.
54- Yahudiler İsa’ya hile ettiler. Allah’ta onlara hile ile mukabele eyledi. Allah mekirlerin (tuzak kuranların) hayırlısıdır.
55- Allah İsa’ya: “Ya İsa! Ben seni vefat ettirip, kendime refi (yüce, yüksek, yükseltme) edeceğim. Küfür ve masiyeden (günah) tathir (temizleme) eyleyeceğim. Sana tabi olanları kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra merciniz (dönüş) banadır. O vakit onların aralarında ihtilaf eyledikleri şeylerde Ben hüküm ederim.”
56- “Kâfirlere şiddetli azap ile dünya ve ahirette azap ederim. Onlara yardımcı da yoktur.”
57- “İman ile amel-i salih işleyenlere ecirleri tesviye (ödeme) ve ifa (yerine getirme, verilme) olunur. Allah zalimleri sevmez” buyurdu.
58- Bunlar ayet ve zikr-i Hakimden sana tilavet (okuma) eylediğimiz şeylerdir.
59- Allah indinde İsa’nın misli, topraktan yarattığı Adem gibidir. Sonra ona ol dedi ve o da oldu.
60- Hak Rabbinden gelendir. Onu şek (şüpheye düşme) edenlerden olma.
61- Sana ilim geldikten sonra, seninle Hak hususunda mübahase (tartışma, münazara) edenlere de ki: “Gelin! Evladımızı ve evladınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi ve nefsinizi çağıralım. Sonra, Allah’ın lanetini yalancılar üzerine kılalım.”
62- Muhakkak bunlar doğru kıssalardır. Allah’tan başka ilah yoktur. Ve Allah Kadir, Galib-i Hakimdir.
63- Eğer onlar davetine icabetten ağraz (düşmanlık, kin, uzaklaşma) ederlerse müfsitlerdir (fesat, fitne). Allah müfsitleri bilir.
64- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. O’na bir şeyle şerik (ortak) eylememek, Allah’tan başka birbirimizi mabud (ilah, Allah, ibadet edilecek varlık) ittihaz (edinme, kabul etme) etmemekten ibaret olan ve bizim ile sizin aranızda müsavi (eşit, ortak, aynı) bulunan bir kelimeye geliniz.” Eğer bundan ağraz (düşmanlık, kin) ederler ise deyiniz ki: “Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız.”
65- “Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında ne için mücadele edersiniz. Tevrat ve İncil ondan sonra nazil oldu. Bunu teakkul (akıl erdirme, idrak etme) etmez misiniz?”
66- Siz bildiğiniz şeylerde mücadele edersiniz, bilmediğiniz şeylerde ne için mücadele edersiniz? Allah bilir ve siz bilmezsiniz.
67- İbrahim ne Yahudi ve ne de Nasrani idi. Velakin batıldan uzak ve hakka yakın dine tabii Müslüman idi ve müşriklerden değildi.
68- İnsanlardan İbrahim’e en yakın olanlar, O’na ittiba (tabii olma) edenlerle bu nebi ve müminlerdir. Allah müminlerin velisidir.
69- Ehl-i Kitaptan bir taife sizi dininizden izlal (hor ve hakir görme) etmek isterler. Onlar ancak kendi nefislerini izlal ederler ve bunu da idrak etmezler.
70- Ey Ehl-i Kitap! Onlara şahit olduğunuz halde, ne için Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
71- Ey Ehl-i Kitap! Onu bildiğiniz halde ne için Hakkı batıl ile karıştırıyor ve Hakkı gizliyorsunuz?
72- Ehl-i Kitaptan bir taife diğerlerine: “Müminlere nazil olan Kur’an’a sabahleyin iman edin, günün sonunda inkâr eyle. Belki bununla dinlerinden dönerler.”
73- “Ve ancak vaktiyle dininize tabi olanlara izhar-ı (açık, aşikâr) iman edin” dediler. De ki: “Hidayet Allah’ın hidayetidir. Size verilen kitap gibi, yerine kitap verilmesi veyahut Rabbiniz indinde size karşı hüccet getirilmesi ihtimali yoktur” dediler. De ki: “Fazl (lütuf, kerem) ve ihsan Allah’ın elindedir, istediğine verir ve Allah’ın lütfu vasi (geniş) ve her şeyi bilicidir.
74- Rahmetiyle istediğini muhtas (has kılmak, mahsus olmak) kılar. Allah büyük fazıl sahibidir.
75- Ehl-i Kitaptan kantarla emniyet etsen, sana onu iade eden vardır. Ve yine ona bir dinar emniyet etsen, onu sana iade etmez. Ancak onun başında kaim olur isen, emaneti iade eyler. Bunun sebebi de onların: “Müşrikler için üzerimize yol yoktur” demeleridir. Bilerek Allah üzerine yalan söylerler.
76- Evet! Ahdine vefa eden ve ittika (korkan, sakınan) eyleyen mecurdur (ecir sahibi). Allah muttakileri sever.
77- Allah’ın ahdiyle (yemin, söz verme) ve yeminleriyle kıymetsiz şeyleri satın alanlara, ahirette nasip yoktur. Allah onlara tekellüm (konuşma) buyurmaz ve kıyamet günü onlara bakmaz. Onları tezkiye (temizleme, temiz olma) eylemez. Onlara acılı azap vardır.
78- Onlardan bazıları vardır ki, sözlerini kitaptan zan ettirmek için, lisanlarını eğip bükerler. Hâlbuki o kitaptan değildir. Allah tarafından olmadığı halde, “Allah’tandır” derler. Ve bile bile Allah üzerine yalan söylerler.
79- Allah’ın kitap, hüküm ve nübüvvet verdiği bir beşerin, bu ihsanlardan sonra insanlara, “Allah’tan başka bana kul olunuz” demesi mümkün değildir. Velakin “kitabın size öğrettiği ve ders aldığınız gibi, Allah’a muhlis (saf, halis, samimi, içten) kul olunuz” der.
80- Ve size, “melekleri, peygamberleri rab ittihaz ediniz” diye de emir etmez. Müslüman olduktan sonra size, küfür ile hiç emir eder mi?
81- Şunu da yad (an, hatırla) et ki; Allah peygamberlerden size kitap ve hikmet verdikten sonra, onlara musaddık (doğruluğunu ortaya koyan, doğrulayan) bir resul geldikde, ona iman etmek ve Allah’ın dinini izhar (açığa çıkarma, aşikar etme) için yardım eylemek üzere misak aldı. Bunu ikrar ettiniz mi? Bunun üzerine ahdimi kabul eylediniz mi? diye sordukta, “ikrar ettik” dediler. Allah, “Siz buna şahit olunuz ve Ben’de sizinle beraber şahitlerdenim” buyurdu.
82- Bundan sonra ahid (söz verme, anlaşma) ve ikrarlarından (kabul, tasdik) dönenler fasıklardır.
83- Onlar Allah’ın dininden başka din mi başka din mi isterler? Hâlbuki O’na göklerde ve yerde olanlar tav’an (isteyerek, kendi isteğiyle) ve kerhen (zorla, zorlamayla) teslim-i mevcudiyet etmişlerdir. Nihayet O’na rücu (dönmek, dönüş) ederler.
84- De ki: “Allah’a ve bize indirilen ve İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve evlad-ı Yakup’a inzal (inme, indirme) olunan şeye ve Musa ve İsa ve peygamberlere Rableri tarafından verilen şeylere iman ettik. Onlardan birinin arasını tefrik (ayırma) etmeyiz. Ve biz O’na teslim-i mevcudiyet etmişiz.
85- İslam’dan başka dine tabii olanlardan, dini kabul olunmaz ve ahirette ziyan edicilerdendir.
86- İman edip Resulün hak olduğuna şehadet etikten ve kendilerine mücizat (mucizeler) ve ayet geldikten sonra kâfir olan kavme Allah nasıl hidayet eder? Allah zalim kavme hidayet etmez.
87- Onların cezası Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olmaktır.
88- O lanetde ebedi kalırlar. Azapları azaltılmaz. Ve onlara mühlet de verilmez.
89- Ancak tövbe ile ıslah-ı hal (kendini düzeltenler) edenler af olunurlar. Allah Gafur-ur Rahimdir.
90- İmanlarından sonra küfür eden ve sonra da küfürlerini artıranların tövbeleri kabul olunmaz. İşte onlar yollarını şaşırmışlardır.
91- Küfür eden ve kâfir olduğu halde fevt (ölüm, elden kaçırma) edenlerden biri, eğer dünya dolusu mal fidye verse, ondan kabul edilmez. Onlara elim azap vardır ve yardım edicileri de yoktur.
92- Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, bir (iyilik) ve hayra nail olamazsınız. İnfak eylediğiniz her şeyi Allah bilir.
93- Ben-i İsrail’e Tevrat nazil olmazdan evvel Yakup’un kendi nefsine haram eylediğinden başka bütün yiyecekler helal idi. Eğer helal ve haram bahsinde sadık iseniz, Tevrat’ı getirip okuyunuz.
94- Bunda da yalanları anlaşıldıktan sonra, Allah’a yalan iftira edenler zalimlerdir.
95- Deki: “Allah sadıkdır. (doğru sözlü, vefa gösteren)” Hakka mail (meyletme, eğilme) ve batıldan uzak olan İbrahim dinine tabii olunuz. İbrahim müşriklerden değildir.
96- İnsanlar için ilk tesis olunan beyt, Mekke’deki mübarek ve alemlere sebeb-i hidayet olan beyttir.
97- Onda Allah’ın aşikâr ayetleri ve Makam-ı İbrahim vardır. Ona giren emin olur. Allah için insanlar üzerine yol ve esbap (sebep) bulmak şartıyla, beyti hac etmek farzdır. Küfür ve inkâr edenler kendilerine zarar verirler. Allah alemlerin ibadetinden müstağnidir. (ihtiyacı olmayan, eksiklik duymayan)
98- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Niçin Allah’a küfür edersiniz? İşlediklerinize şahittir.”
99- De ki: “Ey Ehl-i Kitap! İman edenleri niçin yolundan mani ediyor, doğru olduğuna şahit olduğunuz o yolu niçin eğri göstermek istiyorsunuz? Allah işlediklerinizden gafil değildir.”