16 Nis 25 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Okumalardan Notlar > Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: (SAFFAT 1-74. ayetler)

Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: (SAFFAT 1-74. ayetler)

Adını, saf tutmuş meleklere işaret eden ilk âyetten alan ve kâinattaki güçlerden söz eden bu sure, Mekke’de inmiştir. 182 (yüzsekseniki) ayettir. İlk üç âyette, saf tutmuş meleklere, bulutları sevk ve idare eden güce, zikri yapan dile yahut insana yemin edilerek Allah’ın ilah ve Rab olarak Tek olduğu gerçeği ortaya konmuştur.

Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir. Sâffât sûresinde Allah’ın birliği, âhiret hayatının gerçekliği, o hayatta neler olacağı, inkârcıların ahiretteki pişmanlıkları ve birbirlerini suçlamaları anlatılmaktadır.

1,2,3,4. Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara and olsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.

1 – 4

Sure saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri okuyanlara yeminle başlıyor. Bu hem savaş alanı, hem cemaatle namaz kılmayı hatırlatıyor. Bununla birlikte beraberce, el birliğiyle, ekip olarak hareket etmeyi, mücadele etmeyi ve organize olmayı da ifade ediyor.

Ekip olmak, birlikte hareket edebilmek, gruba uyumlu bir şekilde ayak uydurmak, bir disiplin içinde ve verilen komutlara uyarak başarılabilecek bu hareket üzerine yemin edilerek bunun Allah katında ne kadar değerli bir hareket olduğu ortaya çıkarılmış oluyor. Saf suresi-4 ayette şöyle buyruluyor.

“Biliniz ki Allah, kendi yolunda (aksamı) birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlıyarak çarpışanları sever. “

“Şüphesiz Allah, O’nun yolunda tek bir sıra olarak, kurşunla dökülmüş bina gibi sağlamca savaşanları sever. “

“Allah, kendi yolunda, malzemesi birbirine kaynamış binalar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.”             

5. O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.

6. Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.

7. Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

8,9. Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

10. Ancak onlardan söz kapan olur ise, Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).

5 – 10

Ardından göklere dikkat çekiliyor ve Allahın göklerin ve yerin Rabbi olduğu ifade edilerek gökyüzünün Allah tarafından süslendiği ifade ediliyor. Böylece yeryüzü de gökyüzü de Allahın yarattığı ve onun egemenliği altında olan yerler olduğu vurgulanıyor.

Hemen ardından Allahın kullarına, Rasullerine vahyettiği ayetler ile doğru ve razı olduğu yolu açıkladığı, Rasullerin ilettiği Allahın ayetleri dışında göklerden herhangi bir haber gelmesinin mümkün olmadığı, ne cinlerin ne de şeytanların böyle bir haber sızdırmaya ve haberler getirmeye kadir olamayacakları kesin bir şekilde ifade ediliyor.

Mekkeli müşriklerin kendilerinin Allahın dinine daha yakın oldukları ve göklerden haber aldıklarını iddia ediyorlar ve Hz. Peygamberi ve müminleri delilikle, mecnun olmakla, bozgunculukla suçluyorlar, kendilerinin doğru yold olduklarını iddia ediyorlerdı. Böylece Müşriklerin bu iddialarının yalan olduğu ifade edilmiş oluyor.

Günümüzde de manevi şahıslardan, şeyhlerden, hocalardan, onların gökyüzünden, Allahtan, meleklerden, cinlerden haber aldıklarını iddia edenlere bu ayetler yalancı olduklarını haykırmaktadır.

11. (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?  Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

12. Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar.

13. Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

14. Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.

15. (Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”

16. “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”

17. “Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”

18. De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”

19. O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.

20. Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”

21. Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.

11 – 21

Kendilerinin de atalarının da Allah tarafından yaratıldığını, bunun Allah için hiç de zor olmadığı, ilk defa yaratmanın öldükten sonra diriltilmeye göre daha zor bir iş olduğu ima ediliyor. Müşriklerin uyarılardan ve mucizelerden ders almadıkları ve bunları alaya aldıkları belirtiliyor.

Hem kendilerinin, hem atalarının, geçmiş ve gelecek herkesin öldükten sonra Allah tarafından diriltilecekleri ve hesaba çekilecekleri, diriltilmelerinin de Allah için kolay olduğu, bunun şiddetli bir sesten ibaret olduğu, her birinin diriltilerek Allaha dünyada yaptıklarıyla ilgili hesaba çekilecekleri belirtiliyor.

“işte bu yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayrım günüdür” denileceği ifade ediliyor.

22,23,24. Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.

25. Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.

26. Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.

22 – 26

“Toplayın o zalimleri, onların yoldaşlarını ve Allah dışında kulluk, itaat ve ibadet ettiklerini. Hepsini cehennemin yoluna sürün” ifadeleriyle öldükten sonra müşriklerin Allah katında, ahirette nasıl bir muameleyle karşılaşacakları anlatılıyor.

Devamında, dünya hayatında birbirlerine yardım ve birbirlerinden güç alarak egemen olan ya da Allah dışındaki varlıklara itaat ve kullukla egemenlik tahsis edenlere “hadi şimdi de Allaha karşı yardımlaşın bakalım” deniyor ve hemen çaresiz bir şekilde boyun eğecekleri belirtiliyor.

27. Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).

28. Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”

29. Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”

30. “Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.”

31. “Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.”

32. “Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.”

33. Artık onlar o gün azapta ortaktırlar.

34. İşte biz suçlulara böyle yaparız.

27 – 34

Yönetenler ve yönetilenler yani onlara tabi olanlar, itaat edenler ve itaat edilenler hesap günü birbirlerini suçlayacaklar. İçinde bulundukları durumun sorumlusu ya da vesilesi olduğunu iddia edecekler. Şu anda birbirlerine yardım ve destekle yoldaşlık yapıp Allahtan başka hükümler koyan yönetici ve bunları kabul ve itaat eden yönetilenler, ahirette birbirlerini suçlayacaklar. Her bir taraf diğerlerine “sizin yüzünüzden bu duruma düştük” diyecek, araları açılacak, dostluk ve yarenlik bitecek, aralarında suçlama ve düşmanlık oluşacaktır.

35. Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.

36. “Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı.

37. Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir.

38. Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız.

39. Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız.

35 – 39

Onların bu durumda olmalarının sebebi çok net bir şekilde ifade ediliyor. “Allahtan başka ilah yoktur” denildiği zaman bunu kabul etmemeleri. Müşrik olarak isimlendirilmelerinin ve cehennem ile cezalandırılmalarının tek sebebi olarak ayet bu durumu ortaya koyuyor. Meselenin özü “Allahtan başka ilah yoktur” prensibini kabul ve iman etmek ve yaşantıyı ona göre düzenleme azim ve gayretinde olmak.

Ardından da “siz o acı azabı tadacaksınız” ifadesiyle de müşriklerin yaptıklarından dolayı mutlaka cehennemde feci bir cezaya çarptırılacakları çok net bir şekilde ifade ediliyor.

40. Ancak Allah’ın halis kulları başka.

41,42. İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

43. Onlar Naîm cennetlerindedirler.

44. Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar.

45,46. Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

47. Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.

48. Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş güzel gözlü eşler vardır.

49. Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.

40 – 49

Allah’ın dinine uyanlar ve kendilerini kötü olarak belirtilen fiillerden sakınan müminler, bu davranışları ile ulaşıp yararlanabilecekleri bir kısım dünya nimetlerini yaptıkları tercih sebebiyle ve Allah’ın rızasını kazanmak kastı ve gayretiyle yapmaz, değerlendirmez, faydalanmazlar. Bir kısım dünya zevklerini ellerinin tersiyle iter, kabul etmezler.

Yasak olan dünya nimetlerinin hemen hepsi de insana rahatlık, zevk ve ferahlık sağlayan nimetlerdir. Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket ederek yasak işlere bulaşmayanlar Allah katında cennetle mükâfatlandırılacaklar. Üstelik sonu olmayan sınırsız sürede. Bu konuda, cennette onları bekleyen mükâfatlar ifade edilirken, insanların cennete gitmedikleri ve cennet nimet ve mükâfatlarını hiç tatmadıkları için dünyada insanoğlunun bildiği, hoşlandığı, zevk aldığı fiillerden örneklemeler yapılmış. Anlatım sırasında yeme, içme, cinsellik, arkadaş ve yarenlik, dostluk, konaklama yerleri üzerinden örneklemeler yapılmıştır.

50. Derken birbirlerine yönelip sorarlar.

51. İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”

52. “Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi bana.

53. “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?” derdi.

54. Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

55. Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür.

56. Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.”

57. “Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.”

58,59. “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?”

60. Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır.

61. Çalışanlar böylesi için çalışsınlar!

50 – 61

Ardından cennetle mükâfatlandırılanların kendi aralarında dünya hayatı ve Allah’ın nimetler hakkında konuşmaları anlatılıyor.

Cennet, cehennem hayatı, hesap günü gibi henüz başımızdan geçmeyen, ölünce idrak edeceğimiz hadiseler anlatılırken sanki olay yaşanmış bitmiş gibi anlatılıyor. Bu anlatım şekli ile olayın mutlaka gerçekleşeceği kesin ve kati bir şekilde vurgulanmış oluyor.

Cennet mükâfatını hak edenlerin dilinden bir daha ölüm olmayacağı, dolayısıyla bir daha sıkıntı ve imtihan ile karşılaşmayacakları, azaba uğramak gibi bir riskin olmayacağı ve bunun çok değerli olduğu belirtiliyor, böyle bir kazanç için çalışmak gerektiği vurgulanıyor.

Anlatılan sahne bütün müminler için bir anlam ifade eder. Bu yola baş koymuş her bir ferdin kendi hayatında bu durumu yaşadığı birileri, aynı zamanda “Allahım ona azabı iki kat ver” diyeceği birileri mutlaka vardır.

62. Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?

63. Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık.

64. O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.

65. Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır.

66. Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır.

67. Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır.

62 – 67

Cennet nimetleri anlatıldıktan sonra, yine dünyada insana acı veren, hoşlanmadığı dünya sıkıntılarının benzerleri örneklendirilerek onların vereceği acı ve sıkıntılar anlatılıyor ve müşriklerin bundan kaçamayacakları vurgulanıyor.

68. Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir.

69. Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular.

70. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.

71. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.

72. Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik.

73. Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu!

74. Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka.

68 – 74

Cehennemde böylesine bir azap ve sıkıntıya maruz kalmanın sebebi olarak, kendilerinden önce yaşamış olan atalarının sapmış olan yoluna bile isteye kendilerinin de uydukları, Allah’ın onlara kurtuluşlarını sağlayacak uyarıcılar göndermesine rağmen, uyarıcının uyarılarından ders ve ibret almadıkları belirtiliyor.

Son ayette de bu durumun ve azabın sadece müşrikler için geçerli olduğu, Allah’ın samimi kulları ifadesiyle müminlerin bu azaba uğramayacakları ifade edilirken, aynı ayet içinde uyarıları dikkate almanın sonucu ne kadar değiştirdiği de vurgulanmış oluyor..

Bak şimdi, Allah’ın samimi kulları dışında, uyarılanların akıbeti ne oldu.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir