03 Şub 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Devleti Anlamak İslamcılığın Kârı Olacak mı?

Devleti Anlamak İslamcılığın Kârı Olacak mı?

Devleti anlamak önemli. Devlet bizim coğrafyada her şeydir: Çünkü Avrupa’da olduğu gibi burada devlet bir sınıf devleti değildir. Çünkü burda sınıf yoktur:

“Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış kitle ”toplumu olarak tanımlanan toplum, Osmanlı’dan beri süregelen toplumsal ve siyasal kültür temellidir.

Dolayısıyla devlet burda tek egemen olandır; rakipsizdir. İktidara gelip giden partiler, iktidar süresince devleti yönetir; devlet güçlerini (ordu polis maliye yargı) yasal olarak kullanır ama devlet olamaz.

Böylesi siyasal kültürel şartlarda iktidar olmak her şeydir. Çünkü yükselme zenginlik imtiyaz iktidara göredir..

Bence ana sorun devlette, devlet yapılanmasında.

Sürekli dış tehditle pozisyon alıyor. Korku üretiyor. Söylemi tamamen güvenlik temelli.

Türkiye’de devlet tipik bir cemaattir. Modern zamanda “cemiyet” şimdilerde “toplum” denen. Türklerden müteşekkil cemaat. Zorunlu olmadıkça içe kapalı. Dışa açılmaktan korkuyor. Açıldığı zamanda tahakküm başlıyor.

Devlet cemaat gibi (tek tipleme) olursa, cemaatlerde devlet olur. Cemaat deyince illa dini olanı anlamamak kazım: Türkçüler sosyalistler Kemalistlerde birer cemaattir. O sebeple bu cemaatlerin hangisi iktidar olursa, diğerlerine tahakküm ediyor.

Türkiye’de korkuyla yaşamak sabit bir durum olmuş: Dış tehdit, iç isyan, bölücülük fark etmiyor: Tehdit kültürü hâkim, korku paranoyası sürüyor! Osmanlı’nın parçalanmasına dayalı bir arka plan. Aşılabilmiş değil!

Her devletin güvenlik endişesi olur, ama sürgit korkuyla yaşanmaz ki!..

Buradan çıkış yok: Kemalist cemaatler denendi, milliyetçi cemaatler denendi, İslamcı cemaatler denendi, sosyal demokrat cemaatler denendi.. Hepsi iktidar olduğunda devlet gibi düşünüyor, yönetiyor. Muhalifken içe kapalı, iktidar iken tahakkümcü.

Tahakküm içe kapalılıktan geliyor. İçe kapalılık güvenlik ve aidiyet sağlıyor. Sıkı dayanışma getiriyor. Ötekini hasım biliyor!..

Türkiye’de söylem tek: Resmi söylem.

Devletin görüşü. Bunun dışında başka bir söylem yok. Var olduğu sanılanlar resmi görüşe dayalı. Onu referans alıyor.

Bizim sivil itaatsiz eylemcilerde resmi söylemin “müminleri”Diğerleri de öyledir!

Resmi söyleme rağmen bir söylem olsa, devletten önce cemaatler çullanır üzerine!

Çok küçük bir örnek; Filistin dayanışma çadırı! Her ne kadar resmi söylemin sınırları içinde kalsa da farklı bir bakış açısı verdi; buna rağmen izole edildi, duyulmaz gelindi! bu söylem/eylem resmi politikayı cepheden hedef alsaydı tümü etki ajanlığından tutuklanırdı!

Biz burayı kavramıyoruz!

Resmi söylem içinde bir yerde, cemaatimizin güvenlik alanında yaşayıp gidiyoruz. Kimliğimizde cemaatçi. Cemaatlerimizin ötekisi/düşmanları var! Daha ne olsun?

Sorsan İslam evrensel, tüm insanlığa hitap ediyor!! Gerçeğe baksan cemaatçilikte/kabilecilikte tıkanıp kalmış! Aslında burda ölüyor ama haberi yok!

Burayı ancak peygamberi söylem ve eylemle aşabiliriz! Olmayan şeyde bu…

Arınma, soyut kavramlar ekseninde bir çaba değildir: Yiğit olacaksın. Cesur olacaksın. Hangi koşullarda yaşadığını bilecek cepheden mücadeleye gireceksin.

Oysa bizdeki cemaatler/ toplum “konuşmaktan” çok kavgaya alışık! Böyle olunca haşin-hırçın-kırıcı oluyor.

Dobra konuşmak bir erdemdir. Kapitalizme ve sistemin efendilerine karşı dobra olmalısın.

Küçük burjuva alışkanlıklarıyla arınma olmaz…

Öz eleştiri yapalım deniyor. Hadi yapalım dendiğinde kimse kendine toz kondurmuyor.

“Ben böyleyim. Ben böyle düşünüyorum” denir mi, denmez.

Başvuru kaynağı “ben”den “bize” geçmeli. Bu gündelik sorunların çözümüne yöneltir, kolektif hareket başlatır.

Bu zor bir iştir: Bunun için kendi cemaatimizin güvenlik alanında, sahte korkularla içe kapalı yaşam tercih ediliyor. Sahte korkularsa sahte düşman üretiyor.

Beni alıp /bize genele geçebilirsek İslam yolunuzu aydınlatacak: çünkü Müslüman karanlık gecede yanan bir ışıktır; yol gösteren bir yıldızdır.

Cemaat/kabile/milliyet sınırlarını aşabilenler ancak Müslümanlığa adım atmış olacaktır.

Çünkü bizim cemaatin dışında başka cemaatler var ve onların üyelerine seslenilecek!

Mantık, akıl, yöntem cemaat mantığını aşacak. O zaman devlet gibi düşünmeye başlanır.

Malum devletler, cemaatleri yöneten yapılar. Devlet cemaat gibi olursa (Türkiye örneği) diğer cemaatler zararlı çıkar.

Partileri cemaat temsilcileri gibi görün; söylediklerim anlaşılır. Hepsinin tek derdi iktidara gelmektir. Yönetmek değil.

İktidar neden caziptir?

Çünkü devlet imkân ve fırsatlarını kullanma yetkisidir.

Müthiş imtiyazdır. O halde ne? O cemaat değil bizim cemaat yesin! Türkçesi tam olarak bu.

Ama hiç bir parti bunu söylemez. Hatta muhalefetteyken demokrattan çok demokrat olurlar. Oysa iktidara geldiklerinde gerçek görülür.

Şu ara AKP cemaati iktidarda!  Elbet kendi cemaatinde işler yolunda. Dava kazanılmıştır! “Hapşırıncaya tıksırıncaya kadar” devam “Hakkındır!”

Çünkü sıra sendedir..

Yani bu memlekette herkes birbirini bilir. Herkes aynı oyunu oynar.

Kim adalet hukuk hak özgürlük falan diye söze başlıyorsa

Bilin ki “üç kağıt açıyor!” Çünkü bu söylem ortak yalandır..

Neden?

Çünkü modern çağda söylemle gerçek uyumlu olmaz.

Gerçeği arayanlar önce gerçeği bilecekler.

Bunun için Müslümanlar kendine özel paye çıkartmasın! Kendilerini avuturlar!

Siyaseti toplumsalı ekonomiyi bu kadar açık anlatmak benim gibi delilerin işidir!

Resmi söylem içinden konulan uzmanlar, aydınlar, prof.lar, aktivistler fevkalade halkçı hukukçu, anayasacı özgürlükçüdür!!!

Memlekette cemaat iktidarını dava zaferi sayanlar keyfini çıkartsınlar; devran dönene kadar!

Devlet akıllıdır; sür git bir cemaati iktidar yapmaz! Yoksa parçalanmayı önleyemez! Buradaki sınırı en iyi devlet bilir! Yaşananlardan İslamcılık devleti anlayabilecek mi?

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir