21 May 25 - Çar 11:11:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Okumalardan Notlar > Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: SÂFFÂT 114 – 122 ayetler

Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: SÂFFÂT 114 – 122 ayetler

112. “İyi insanlardan (seçilmiş) bir peygamber olarak ona İshak’ı da müjdeledik.”

   Hz. İbrahim, “Bana iyilerden olacak bir evlat ver”{Saffat-100} diyerek Rabbinden bir erkek çocuk istemişti. Allah da duasını kabul etti ve âyette belirtildiği gibi ona bir çocuk vereceğini müjdeledi, sonra da o çocuğun iyi insanlardan seçilmiş bir peygamber olacağını haber verdi.

İyi insanlardan (seçilmiş) bir peygamber cümlesinin, geçmişteki iyi insanlardan seçilmiş bir peygamber manasına gelmesi muhtemeldir. Nitekim Hz. İbrahim duasında Rabbine “Beni iyi kulların arasına kat”{Yusuf-101} diye niyaz ediyordu. Cenâb-ı Hak da âyette o çocuğu peygamberlerden biri yapacağını söylemektedir: “Bu da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır”{Necm-56}.

Âyette sözü edilen müjdenin, istediği çocuğun doğumu ile ilgili olması da muhtemeldir. Cenâb-ı Hakk’ın onun peygamber olacağını bildirmekle yahut her ikisiyle, yani hem çocuğu olacağını ve hem de onun peygamber olacağını bildirmekle müjdelemiş olması da muhtemeldir. En doğrusunu Allah bilir.

113. “Ona ve İshak’a bereketler indirdik. Onların soyu içinde iyisi bulunduğu gibi açıkça kendine kötülük edeni de olacaktı.”

   Ona ve İshak’a bereketler indirdik. Buradaki bereket kelimesi, sürekli artan ve gelişen her türlü hayrın adıdır. Bereket, hiç yorulmadan ihsan edilen her şey diye de tanımlanmıştır. En doğrusunu Allah bilir.

   Onların soyu içinde iyisi bulunduğu gibi açıkça kendine kötülük edeni de olacaktı.

Yani onun soyundan mümin olan ve peygamberleri tasdik edenler geleceği gibi kendine kötülük eden, yani kâfir olanlar da gelecektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, Hz. İbrahim’e “Ben seni insanlara önder yapacağım” buyurmuş, Hz. İbrahim, “Soyumdan da” diye eklemişti, bu talebe Allah da “Vaadim zalimleri kapsamaz”{Bakara-124} diye karşılık vermişti.

Burada Cenâb-ı Hak, açıklamaya çalıştığımız âyette görüldüğü üzere onun soyundan gelenler arasında iyilerin, yani müminlerin bulunacağını belirttiği gibi, Allah’ın vaadini kapsamayan kişilerin de bulunacağını haber vermektedir. Yahut bu âyet, insanlara iyilik yapan ve kendi nefsine kötülük yapan anlamına gelir. En doğrusunu Allah bilir.

   Sonra Hz. İbrahim’in kurban etmek istediği çocuğunun kim olduğu konusunda farklı rivayetler vardır. Eğer sahih ise, Resûlullah’tan (s.a.) rivayet edilen bir hadise göre, “Kurbanlık, İshak’tır”{ Hâkim şöyle dedi: Bu rivayet, Sahîhayn şartlarına göre sahih bir hadistir, ancak Buhârî ve Müslim onu kitaplarına almamışlardır” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 609).}.

114. “Mûsâ ve Hârun’a da lütuflarda bulunmuştuk.”

Mûsâ ve Harun’un peygamberliklerinin, ataları İbrahim ve İshak’tan kalan bir miras değil, Allah Teâlâ’nın onlara bir lütfu olduğu bildirilmektedir.

   Muhtemeldir ki onlara lütfedilen şeyler, kendilerine risâlet ve nübüvvet nimetinin verilmesi, çeşitli mûcizelerin ve delillerin özel olarak onlara verilmesi, adlarının ve güzel övgülerin sonraki nesillerde sürekli devam etmesidir.

Nitekim Cenâb-ı Hak başka bir âyette şöyle buyurmuştur: “Onların hakkında, ‘Mûsâ ve Hârun’a selâm olsun!’ ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik”{Saffat-119,120}.

Burada Cenâb-ı Hak, ancak diğer insanlardan ayrı olarak hususen onlara vermiş olduğu nimetleri ve lütufları hatırlamalarını gerekli kılmaktadır. Kendilerine verilen nimetlerin hepsini hatırlamak konusuna gelince, bunu yapmak kimsenin gücü dâhilinde değildir; kendisine verilen bütün nimetleri hatırlayıp şükretmeye kimsenin gücü yetmez. Her ne kadar cümlede, herkesin sahip olduğu lütfun ve nimetlerin Allah’tan geldiğini bilmesi ve buna hak ettiği ve lâyık olduğu için değil, Allah’ın lütfu ve ihsanı olarak sahip olduğunu anlaması gerektiği mânası var olsa da, yapılması gereken, ancak hasseten kendisine verildiği açık olan şeyleri hatırlayıp şükretmektir.

İşte Mûsâ ve Hârun’a da lütuflarda bulunmuştuk meâlindeki âyetten ilâhî maksat da, özellikle onlara verilen risâlet ve nübüvvet ile mûcizeler ve delillerdir, yoksa onlara verilen her şey ve bütün nimetler değildir. Çünkü söylediğimiz gibi uzun yaşayan birine ömrü boyunca verilen bütün nimetleri hatırlayıp onların şükrünü eda etmesi mümkün değildir, buna kimsenin gücü yetmez. En doğrusunu Allah bilir.

115. “Onları ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtardık.”

“Büyük sıkıntı”dan maksat, Şevkânî’nin ifadesiyle (IV, 467) Firavun yönetiminin, Mısır’da yaşayan İsrâiloğulları’na köle muamelesi uygulaması, bu muameleden dolayı çektikleri maddî ve mânevî sıkıntılardır (bilgi için bk. A‘râf 7/104-105).

Bazı müfessirler şöyle dediler: Buradaki büyük sıkıntıdan maksat boğulmaktır. Ancak sözü edilen büyük sıkıntının, âyetlerde belirtildiği üzere kadınların sağ bırakılarak erkeklerin öldürülmesi uygulamasından onları kurtarmış olması da mümkündür. Çünkü Allah şöyle söylemektedir: “Onlar sizin oğullarınızı öldürüyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı”{Araf-141}. Ayrıca Allah onları kölelikten, hizmetçilikten, zilletten, başlarındaki çeşitli belâlardan ve sıkıntılardan da kurtarmıştı. Nitekim şöyle buyuruyor: “Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (İsrâiloğulları) oraya mirasçı kıldık”{Araf-137}.

Cenâb-ı Hak onların hor görülüp ezildiklerini ve sonra kendilerini bütün bu belâlardan kurtardığını haber vermekte ve onun büyük bir sıkıntı olduğunu söylemektedir.

116. “Onlara yardım ettik ve bu sayede galip çıkanlar onlar oldu.”

   Onlara yardım ettik cümlesi, verdiğimiz mûcizeler ve delillerle onlara yardım ettik mânasına gelir. Yahut Firavun’u ve ona tabi olanları helâk etmek suretiyle onlara yardım ettik anlamına gelir. En doğrusunu Allah bilir.

117. “O ikisine açık seçik anlaşılabilen kitabı verdik.”

“Açık seçik anlaşılabilen kitap” ise Tevrat’tır. Bu âyetlerde İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ önderliğinde Mısır’dan ayrılıp Sina yarımadasına geçmeleri ve Tevrat’ın indirilmesi konusunda kısaca bilgi verilmekte, Allah’ın Mûsâ ve Hârûn ile İsrâil kavmine büyük lutufları hatırlatılmaktadır (ayrıntılı bilgi için bk. Bakara 2/49-93; A‘râf 7/103-156).

Açık seçik anlaşılabilen kitap ifadesi iki şekilde yorumlanır. Birincisi, aklı olan ve düşünebilen herkesin, Allah’tan geldiğini açık seçik anlayabileceği bir kitap; çünkü Tevrat açık bir şekilde levhalar içinde gelmişti. O, Kur’ân gibi değildi; Kur’ân’ın Allah’tan geldiği, ancak düşünüp tefekkürde bulunduktan sonra anlaşılır. Çünkü Kur’ân, hiç kimsenin muttali olamayacağı bir şekilde gizlice ve ezberden okunarak gelmişti.

İkincisi, onu okuyan herkese, lehte ve aleyhte olan fiillerle, yapması ve sakınması gereken eylemler açık seçiktir anlamına gelir.

Burada ifade edilmelidir ki, Allahın insanlara hidayet kaynağı ve kurtuluş yolu olarak gönderdiği tüm kitaplar muhatabı olan insanlar tarafından açık bir şekilde anlaşılır kitaplardır. Rabbinin rızasını kazanmak amacıyla o kitaplara müracaat eden her kişi onda hidayete götüren bir yol bulacaktır.

Bu konuda birçok ayet mevcuttur. Dolayısıyla Kuran da bu ayette belirtildiği gibi açık seçik anlaşılabilen bir kitaptır. Yeter ki usul ve erkânına uygun bir şekilde değerlendirilmiş olsun.

Kur’an APAÇIK, ANLAŞILIR ve DETAYLI bir kitaptır:

  • BAKARA Suresi 99. Ayet “Sana apaçık ayetler indirdik. Yoldan çıkmış olanlardan başkası onları inkar etmez.”
  • EN’AM Suresi 38. Ayet “Kanatlarıyla uçan kuşlar dahil yeryüzündeki tüm yaratıklar sizin gibi birer toplum. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” Sonra onlar (tüm yaratıklar) Rab’lerinin huzuruna toplanacak.
  • EN’AM Suresi 97. Ayet “Karanın ve denizin karanlıklarında yollarınızı bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O’dur. Bilen bir toplum için ayetleri detaylı olarak açıklamış bulunuyoruz.”
  • EN’AM Suresi 114. Ayet “Allah’tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.”
  • EN’AM Suresi 119. Ayet “Size ne oluyor ki, üzerinde Allah’ın ismi anılanlardan yemiyorsunuz? Halbuki zorunlu haller haricinde size yasaklananları detayıyla size açıklamış bulunuyor. Birçokları, bilgiye dayanmayan kişisel görüşleriyle halkı saptırıyor. Rabbin sınırı aşanları en iyi bilendir.”
  • EN’AM Suresi 126. Ayet “Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri detayıyla açıklamış bulunuyoruz.”
  • ARAF Suresi 32. Ayet De ki: “Allah’ın, kendi kulları için yarattığı süsleri ve güzel rızıkları kim haram edebilir?” De ki: “Onlar dünya hayatında inananlar içindir, ahirette ise sadece onlar içindir.” Bilen bir toplum için ayetlerimizi böyle detaylı açıklarız.
  • ARAF Suresi 52. Ayet “Bilgiyle detaylandırdığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir kitabı onlara getirdik.”
  • YUNUS Suresi 15. Ayet “Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar, “Bundan başka bir Kuran getir, yahut onu değiştir!,” derler. De ki: “Onu kendi tarafımdan değiştiremem. Ben yalnız bana vahy edilene uyarım. Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım.”
  • YUNUS Suresi 37. Ayet “Bu Kuran, Allah’tan başkası tarafından düzenlenen bir kitap değildir. Ancak kendisinden öncekileri onaylayan ve kitabın (yasaların) detaylı bir açıklamasıdır. Bunda kuşkunuz olmasın; evrenlerin Rabbindendir.”
  • HUD Suresi 1. Ayet “(Bu) öyle bir kitaptır ki, Bilge ve her şeyden Haberdar biri tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve sonra da açıklanıp detaylanmıştır.”
  • YUSUF Suresi 111. Ayet “Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin detaylı açıklaması ve inananlar için bir hidayet ve Rahmettir.”
  • RAD Suresi 2. Ayet “Görebileceğiniz bir direk olmadan gökleri yükselten, sonra tüm yönetime egemen olan, güneşi ve ayı buyruk altına alan Allah’tır. Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedir. Tüm işleri kontrol eder ve ayetleri detaylı olarak açıklar ki Rabbinizle kavuşma konusunda kuşkunuz kalmasın.”
  • HİCİR Suresi 1. Ayet “Bu (harfler) kitabın ve apaçık Kuran’ın mucizesidir.”
  • İSRA Suresi 12. Ayet “Geceyi ve gündüzü iki ayet (delil) kıldık. Rabbinizin nimetlerini arayasınız ve yılların hesabını bilesiniz diye gecenin ayetini sildik, gündüzün ayetini aydınlık kıldık. Biz her şeyi ayrıntısıyla açıklarız.”
  • MERYEM Suresi 97. Ayet “Bunu senin dilinle kolaylaştırdık; onunla erdemlileri müjdeleyesin ve inatçı toplumu uyarasın diye.”
  • HAC Suresi 16. Ayet “Böylece, biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. Allah dilediğini ve dileyeni doğruya ulaştırır.”
  • HAC Suresi 72. Ayet “Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda, inkarcıların yüzünde inkarcılığı okursun. Kendilerine ayetlerimizi okuyanların üzerine neredeyse saldıracaklardır. De ki, “Bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Ateş! Allah onu kafirlere vadetmiştir. Nekötü bir sonuçtur!”
  • NUR Suresi 46. Ayet “Apaçık ayetler indirmiş bulunuyoruz. Allah dilediğini/dileyeni dosdoğru yola iletir.”
  • NEML Suresi 1. Ayet “Bu (harfler) Kuran’ın, apaçık bir kitabın mucizeleridir.”
  • KASAS Suresi 2. Ayet “Bu (harf) ler bu apaçık Kitabın mucizeleridir.”
  • ANKEBUT Suresi 49. Ayet “Gerçekte o, kendilerine bilgi verilmiş olanların göğsünde apaçık ayetlerdir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.”
  • RUM Suresi 28. Ayet “İşte size kendi içinizden bir örnek veriyor: Emriniz altındaki kimseleri, size verdiğimiz rızıklarda size eşit ortaklar olarak kabul eder misiniz? Birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekinir misiniz? Aklını kullanan bir toplum için ayetleri böyle detaylı açıklarız.”
  • YASİN Suresi 69. Ayet “Ona şiir öğretmiş değiliz, zaten ona uygun düşmez. Bu, ancak bir mesaj ve apaçık bir Kuran’dır.”
  • ZÜHRUF Suresi 2. Ayet “Apaçık kitaba andolsun ki”
  • DUHAN Suresi 2. Ayet “Apaçık olan bu kitaba andolsun.”
  • AHKAF Suresi 7. Ayet “Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda, kendilerine gelen gerçeğe karşı çıkanlar, “Bu, açıkça bir büyüdür,” dediler.”
  • KAMER Suresi 17, 22, 32 ve 40 Ayet “Kuran’ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?”
  • HADİD Suresi 9. Ayet “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetleri indiren O’dur. Kuşkusuz Allah size karşı şefkatlidir, Rahimdir.”
  • MÜCADELE Suresi 5. Ayet “Allah’a ve elçisine karşı gelenler, kendilerinden öncekiler nasıl alçaltıldıysa öylece alçaltılacaklardır. Biz, apaçık ayetler indirmiş bulunuyoruz. İnkarcılar için utandırıcı bir azap vardır.”
  • TALAK Suresi 11. Ayet “Bir elçi indirmiştir. İnanıp erdemli davrananları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık ayetlerini okur. Kim Allah’a inanır ve erdemli davranırsa onu içinde ırmaklar akan cennetlere sokar; orada ebedi kalırlar. Allah ona güzel rızık vermiştir.

118. “Onları doğru yola ilettik.”

   Buradaki “sırat” kelimesi, insanı maksuduna ulaştıran ve güvenliğe götüren yol demektir. Yahut doğru yol ifadesi, nefsânî arzularla değil, deliller ve kanıtlarla doğruluğu ortaya konulan yol anlamına gelir.

119-120. “Ve onların hakkında, ‘Mûsâ ve Hârun’a selâm olsun!’ ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik.”

   Bu âyetlerden maksadın, Mûsâ ve Hârun’a selâm olsun sözünün, yani onları hayırla ve övgü ile anmanın sonradan gelen nesiller arasında da devam ettirmek olduğunu daha önce söylemiştik. En doğrusunu Allah bilir.

121. “İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz.”

   Yani bunların adını güzel övgülerle devam ettirdiğimiz gibi, iyi insanların adını da sonraki nesillerde hayırla ve güzel övgülerle devam ettiririz. İnsanlar arasında mâruf olan da şudur: İyilik yapan salih biri, ölümden sonra bile adı hayırla, sitayişle ve güzel övgülerle anılır. En doğrusunu Allah bilir.

122. “Çünkü ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.”

   Bizim mümin kullarımızdandı meâlindeki âyet, peygamber olmadan önce de mümin kullarımızdandı anlamına gelir. Yahut da sözü ve fiiliyle mümin olmayı hak eden ve imanın gerektirdiği eylemleri de yerine getiren kullarımızdandı manasına gelir. En doğrusunu Allah bilir.

Müşriklerin baskılarının en üst düzeye çıktığı, artık sıkıntıların dayanılmaz olduğu bu dönemde Peygambere ve müminlere Hazreti Nuh’un, İbrahim’in, Musa ve Harun’un kıssaları ve onların Allah’ın yardımıyla galip gelmeleri ve kurtulmaları işaret edilerek sabır ve sebat ile mücadeleye devam etmeleri gerektiği vurgulanıyor. Dolayısıyla kıssalarda gerekli olmayan ayrıntılar hiç anlatılmıyor.

Devamında yine aynı şekilde Peygamber kıssaları devam edecek.

Verilen mesajların en önemlilerinden biri;

Allaha dayanın ve güvenin, sizin Arkadaşınız olan peygamber de, daha önce yaşamış ve sizler tarafından bilinen Nuh, İbrahim, Musa ve diğerleri gibi Allah’ın seçtiği peygamberlerindendir. Onları ve o peygamberlere tabi olanları Allah kurtardı ve galip gelmelerini sağladı ve onların yurtlarına müminleri mirasçı yaptı.

Siz de Allaha güvenin ve sabır ve sebatla mücadeleye devam edin. Sonunda zafer Allah’ın elindedir ve inananların olacaktır.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir