11. Mesele
Usul (İslam hukuk) âlimlerinin açıklamasına göre kifâi (toplumsal) sorumluluk (Farz-ı kifâye) herkese yöneliktir. Ancak içlerinden bir kısmı bu görevi yerine getirdiğinde diğerlerinden sorumluluk kalkar.
Usulcülerin bu sözleri, talebin (yükümlülüğün) genel olarak herkese yönelmesi açısından doğrudur. Fakat işin ayrıntısına girildiğinde durum farklıdır ve çeşitli kısımlara ayrılır. Bu konuda genel kural şudur: Farz-ı kifâye’de talep, herkese değil, o işi yapmaya ehil olan kimselere yönelir. Yani görev rastgele kişilere değil, onu yapabilecek kapasitede olanlara yönelir. Aksi halde talebin herkese yöneldiği söylenemez.
Delilleri:
Bu görüşü destekleyen deliller şunlardır:
1. Kur’an ayetleri:
“Müminlerin hepsi birden sefere çıkmasın. Her topluluktan bir grup, dini iyice öğrenmek ve döndüklerinde kavimlerini uyarmak için geri kalsın.” (Tevbe 122)
Burada sorumluluk bütün topluma değil, bir gruba yüklenmiştir.
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmran 104)
“Ey Muhammed! İçlerinde olduğun zaman onlardan bir grup seninle birlikte namaza dursun…” (Nisa 102)
Bu ayetlerde de sorumluluk, bütün herkese değil, belli bir gruba yöneltilmiştir.
2. Şer’i kurallar:
Mesela devlet başkanlığı (imamet-i kübra) ve diğer kamu görevleri. Bu görevler, şartlarını taşıyan kimselere yöneliktir. Yani herkes için değil, ehil olanlar için farzdır. Aynı şekilde cihad da farz-ı kifaye olduğunda, cesaret ve kahramanlık gibi özelliklere sahip kimselere yönelir. Bu görevlerin ehil olmayanlara yüklenmesi doğru değildir.
3. Uygulamalar ve fetvalar:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebu Zer’e şöyle demiştir:
“Ey Ebu Zer! Ben seni zayıf görüyorum. İki kişinin bile üzerinde olsa emirlik (yöneticilik) yapma, yetim malı üzerinde vasiyetçi olma.”
Hâlbuki bu görevler kifâi farzlardandır. Fakat Peygamber Efendimiz, Ebu Zer’i bunları üstlenmekten men etmiştir. Demek ki kifâi sorumluluk herkese değil, sadece ehil olanlara yöneliktir.
Hz. Ebu Bekir, bazı kimseleri emirlikten nehyetmiş, ama kendisi hilafeti kabul etmiştir. Bunun sebebi, kendisinin o görevi üstlenmek zorunda kalmasıydı.
Temim ed-Dari, Hz. Ömer’den vaizlik izni istemiş ama Hz. Ömer izin vermemiştir. Hâlbuki vaizlik de kifâi farzlardandır.
İmam Malik’e “İlim öğrenmek farz mıdır?” diye sorulduğunda “Herkes için değil!” demiştir. Ancak imam olabilecek konumda olanlar için vacip olduğunu belirtmiştir.
Sehnun da şöyle der: “İmamlık ve ilim öğrenmeye ehil olanlara, bunu öğrenmek farzdır. Çünkü Allah buyuruyor: ‘Sizden iyiliğe çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun.’ (Âl-i İmran 104)”
Sonuç olarak, farz-ı kifâye sorumluluğu herkese değil, ehil olanlara yönelir.
İkinci Bir Yaklaşım:
Bazı alimler, mecazi olarak farz-ı kifâyenin bütün insanlara vacip olduğunu söylemiştir. Çünkü bu farzların amacı, toplum yararını gerçekleştirmektir. Dolayısıyla herkes bu sorumluluğa bir şekilde muhataptır:
Ehil olanlar doğrudan görevi yerine getirmekle,
Ehil olmayanlar ise ehil olanları yetiştirmek ve onları göreve hazırlamakla yükümlüdür.
Böylece ehil kişiler öne çıkar ve görev üstlenir, ehil olmayanlar da onları desteklemiş olur.
Fasıl
Konunun daha iyi anlaşılması için şunu belirtelim:
Allah, insanı dünyada ve ahirette yararına olan şeyleri bilmez halde yaratmıştır. Sonra yavaş yavaş eğitim ve öğretim yoluyla insana bilgi vermiştir. İnsan, eğitim sayesinde kendisinde var olan yetenekleri ortaya çıkarır.
Herkes az çok birçok işe kabiliyetli olsa da, bazı yetenekler diğerlerinden baskın gelir. İşte farz-ı kifâye sorumlulukları da kişinin sahip olduğu bu baskın kabiliyetlere göre yüklenir.
Örneğin:
Zeki ve hafızası güçlü bir çocuk, ilme yönlendirilir.
Yönetme kabiliyeti olan bir çocuk, liderlik için hazırlanır.
Cesur bir çocuk, cihad veya askerlik için yönlendirilir.
Bu, çocuğun sorumlularının üzerine vaciptir. Çünkü onda ileride toplum için faydalı olabilecek bir yetenek vardır. Onu eğitmek, bilgi ve adap kazandırmak zorunludur.
Böylece:
Her çocuk kabiliyetine göre yönlendirilir.
Eğitim süreci alanında uzman kişilerin rehberliğinde olur.
Her bir kifai farz için ehil insanlar yetiştirilmiş olur.
Sonuçta farz-ı kifâye, ne herkese kayıtsız şartsız yönelir, ne de belli bir kesime tamamen kapalıdır. Görev, kabiliyetlere göre dağıtılır.
Her şeyi en iyi bilen ve en doğruyu hükmeden Allah’tır.