20 Nis 25 - Paz 10:41:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 3- Ali İmran Suresi (99- 199. ayetler)

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 3- Ali İmran Suresi (99- 199. ayetler)

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış; Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz.

…..

100- Ey müminler! Ehl-i Kitaptan bir kısmına itaat eder iseniz, imanınızdan sonra sizi küfre red (kötülük, adilik) ederler.  

101- Size Allah’ın ayetleri okunur ve içinizde O’nun resulü bulunurken, nasıl küfür edersiniz? Allah’a tutunan muhakkak doğru yola hidayet bulundu.

102- Ey müminler! Allah’tan hakkıyla ittika (korkun, çekinin) edin. Ve ancak Müslüman olduğunuz halde ölün.

103- Hepiniz Allah’ın hablına (ip, urgan)  tutunun ve aranızda tefrika (ayrılık) yapmayın. Siz yekdiğerinizin düşmanı iken, kalplerinizi barıştırdı. O’nun nimeti ile kardeş oldunuz. Cehennem kuyusunun kenarında iken, sizi ondan kurtardı. Allah’ın bu nimetlerini düşünün. Belki vasıl-ı hidayet olunursunuz diye ayetlerini böylece beyan eyler.

104- Sizden hayra davet eden, maruf ile emir ve münkerden (kötülük) nehy (sakındırma) eyleyen bir ümmet olsun. İşte felah bulanlar onladır.

105- Onlar gibi olmayın ki, kendilerine aşikâr mucizat (mucizeler) geldikten sonra tefrikaya (ayrılığa) düşüp ihtilaf (anlaşmazlık) eylediler. Onlara büyük azap mukarrerdir (karar verilmiş, kararlaştırılmış).

106- O günde ki, yüzlerin kimi beyaz ve kimi kara olur. Yüzleri kara olanlara, “imanınızdan sonra küfür ettiniz, bunun cezası olan azabı tadınız” denilir.

107- Yüzleri beyaz olanlar ise, onda daimi kalmak üzere Cenab-ı Hakkın rahmetinde olurlar.

108- Bunlar sana hak olarak tilavet (okumak) eylediğimiz Allah’ın ayetleridir ve Allah alemlere zulmü irade etmez.

109- Göklerde ve yerde olan şeyler Allah’ındır. Bütün umurun (işler) mercii (dönüş, varılacak yer) O’dur.

110- Siz insanlar arasında çıkarılmış bir ümmetsiniz. Marufla emir ve münkerden (kötülük) nehiy (sakındırma) eder ve Allah’a iman eylersiniz. Eğer Ehl-i Kitab iman etseler, onlar için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler vardır, fakat ekserisi fasıklardır.

111- Onların size zararları ancak dilleriyle ezalarıdır. Eğer sizinle harb etseler hemen arkalarını dönerler. Ve sonra onlara Nusret (yardım) olunmaz.

112- Nerede olur ise olsunlar üzerlerine zillet vurulmuştur. Ancak Allah’tan ve insanlardan eman almakla bu zilletten kurtulurlar. Allah’ın gazabına müstahak oldukları için üzerlerine miskinlik konuldu. Allah’a isyan edip hadlerini tecavüz ile Allah’ın ayetlerini inkâr ve peygamberlerini bagir-i hakk-ı katl (haddi aşarak hak olanı katletmeleri) etmeleri, bu cezalarının sebebidir.

113- Ehl-i Kitap müsavi (eşit, aynı) değildir. Onlardan bir ümmet vardır ki, Allah’ın ayetlerini okur ve secde ederler.

114- Allah’a ve ahiret gününe iman edip, makbul (kabul edilen) ve müstahsen (beğenilen, makbul) şeyleri emir ve fena ve müstekrih (iğrenç, kötü, tiksinilen) şeyleri nehiy (sakındırma, yasaklama) ederler. Hayır ve hasenata koşarlar. Onlar Salihlerdendirler.

115- Onların hayırdan işledikleri şey, inkâr olunmaz. Allah erbab-ı ittikayı (korkan kimseler) bilir.

116- Kâfir olanların malları ve evlatları, onları Allah’tan kurtaramaz. Onlar ebedi kalacak olan cehennem ehlidirler.

117- Dünyada iken verdikleri sadaka ve zekatın misli zehirli bir rüzgar gibidir ki, nefislerine zulüm eden bir kavmin mezruatına (ekin, ekiliş, ekili alan) isabet ile onu mahv eder. Allah onlara zulüm etmedi, velakin kendi nefislerine kendileri zulüm eyledi.

118- Ey iman edenler! Sizden gayrınızı sırdaş ittihaz (edinme) etmeyiniz. Size ika-ı şerden (kötülüğe sevk) çekinmezler ve sizi mağdur ve mahzun edecek şeyi isterler. Onların düşmanlıkları kendi ağızlarından zahir oldu. Kalplerinde sakladıkları adavet (düşmanlık) daha büyüktür. Size beyan eylediğimiz ayetlerimizi teakkul (akıl etmek, idrak etmek) etseniz yanılmazsınız.

119- Siz onları seversiniz, lakin onlar sizi sevmezler. Ve siz bütün kitablara inanır iman edersiniz. Onlar sizin karşınıza geldiklerinde, “iman ettik” derler. Yalnız kaldıklarında şiddet-i gayzdan (şiddetli kin, nefret, hınç) parmaklarını ısırırlar. De ki: “Gayzınızla (kininizle) geberiniz.” Allah kalplerinde olanı bilir.

120- Eğer size bir iyilik olsa onları mey’us (üzülme, kederlenme) eyler. Ve eğer size bir fenalık isabet etse ondan ferahlanırlar. Eğer sabır eder ve Allah’tan ittika (korkma, çekinme) ederseniz, hileleri size zarar edemez.  Allah işlediklerine muhittir (kuşatmış, çevrelemiş) bilir.

121- Yad (an, hatırla) et şu vakti ki, müminlere kıtal için yer hazırlamak üzere ehlinden çıktın. Allah Semi, Alimdir.

122- Sizden iki taife, velileri ve yardımcıları Allah olduğu halde bozgunluğa meyil ettiler. Müminler Allah’a tevekkül etsinler.

123- Muhakkaktır ki Allah size Bedir’de yardım etti. Siz azlık ve kuvvetsiz idiniz. İttika (korkun, çekinin) edin ki Allah’ın bu nimetine şükür etmiş olasınız.   

124- Yad (an, hatırla) eyle şu vakti ki, müminlere “Rabbinizin indireceği üç bin melekle size imdat etmesi kifayet etmez mi?” diye sorduk.

125- Evet. Sabır eder ve Allah’tan ittika (korkma, çekinme) eyler iseniz, düşman üzerinize saldırdığı zaman Rabbiniz size alamet-i mahsusalı (kendine has alametleri olan) beş bin melekle imdat eyler.

126- Allah bu imdadı ancak size beşaret (müjde, haber) olmak ve kalbinizde itminan (tatmin olma, eminlik) hasıl etmek için yaptı. Nusret (yardım) ancak galip ve kadir ve hakim olan Allah’tandır.

127- Allah’ın bu nusreti, (yardımı) küffarın bir kısmını mahv-u helak etmek veyahut yüz üstüne düşürmek içindi. Onlar heybet ile geri dönüp kaçtılar ve münhezim (hezimete uğramak, yenilmek) oldular.

128- 129- Senin elinde bir emir yoktur. Allah isterse onları af eder ve dilerse tazib (azaba sokma, üzme) eyler. Allah Gafur-ur Rahimdir.

130- Ey müminler! Katlarla faiz yemeyiniz. Nail-i felah (felaha kavuşma) olmanız için Allah’tan ittika (korkma, çekinme) ediniz.

131- Kâfirler için ihzar (açığa çıkma, aşikar olma) edilmiş olan cehennemden sakınınız.

132- Allah ve Resule itaat ediniz ki, size merhamet olunsun.

133- Rabbiniz tarafından mağfirete ve arz gökler ve yer kadar olup, erbab-ı ittika (korkan, çekinen kimseler) için hazırlanmış olan cennete koşunuz.

134- O muttakiler ki, kolaylık ve zaruret zamanlarında infak ederler. Gayzlarını zabt (tutmak) eylerler ve nasın (insanların) kusurlarını af ederler. Allah Muhsin olanları sever.

135- O muttakiler ki, bir günah işlediklerinde veyahut nefislerine zulüm eylediklerinde, Allah’ı zikir ile istiğfar ederler. Allah’tan başka günahları af eden kimdir? Bunun fena veya badi-i ceza (cezaya sebep) olduklarını bildikleri halde günahta ısrar etmezler.

136- Onların ahirleri, Rablerinden gufran (af etme, merhamet) ve ağaçları altından nehirler akan cennetler olup, orada ebedi olarak kalırlar. Böyle amel edenlere ne güzel ecir ve mükâfattır.

137- Sizden evvel sünnetleri geçti. Yeryüzünde seyir ederek Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, akıbet ne olduklarını görün.

138- Bunlar insanlar için beyan, muttakilere nur-u hidayet ve mevaizedir (vaazdır, nasihattir).

139- Kendinizi zaaf ve usanç ve hüzün ve yeise düşürmeyin her halde siz onlara (kâfirlere) üstün ve galipsiniz. Eğer iman edenlerden iseniz, bunu böyle bilin.

140- Eğer size cerh (yara) ve elem isabet etti ise, kavme de onun misli cerh ve elem isabet etmiştir. Allah iman edenleri bilsin ve sizden şehitleri ittihaz (edinmek) etsin için biz bu eyyamı (günleri) nas arasında tedavül (dolaştırma) ettiririz. Allah zalimleri sevmez.

141- Ve Allah iman edenleri günahlarından temizlemek ve kâfirleri köklerinden mahv-u helak etmek için böyle yapar.

142- Allah sizden cihat edenleri ve müşkülat-ı cihada sabır eyleyenleri bilmez ve siz mücerred (soyut, sadece sözde, somut olmayan) iman eyledik demekle cennete gireriz mi zan ediyorsunuz?

143- Siz ona mülaki (buluşma, kavuşma) olmazdan evvel ölümü temenni ediyordunuz. Siz vefat eden arkadaşlarınıza nazar eylediğiniz halde onu gördünüz.

144- Muhammed ancak bir resuldür. Ondan evvel resuller gelip geçti. Eğer vefat eder veya katl olunur (öldürülür) ise, geriye döner ve irtidad (dinden çıkma, İslam’dan vaz geçme) mı edersiniz. Gerisine dönen, Allah’a bir şey zarar veremez. Allah şükür edenlere mükâfat edecektir.   

145- Bir nefse Allah’ın izni olmaksızın ölmek yoktur. Bu muaccel (peşin, geciktirilmeyen) yazılıdır. Dünyanın sevabını isteyene ondan veririz ve ahiretten sevabını dileyene de ondan ihsan eyleriz. Ve şükür edenlere de mükâfat ederiz.

146- Peygamberlerden ne kadarıyla beraber mümin tabileri harp ettiler. Allah yolunda isabet eden şeylerden vahine (zayıf, kuvvetsiz) düşmediler, duçar-ı zaaf olmadılar, düşmana baş eğmediler. Allah sabır edenleri sever.

147- Sözleri ancak: “Ya Rabbi! Günahlarımızı bağışla, işimizdeki israfımızı mağfiret buyur, ikdamımıza (çabamıza, gayretimize) sebat ver ve bizi kâfir kavim üzerine mansur (yardım) et” demek oldu.

148- Allah’ta onlara dünya sevabını ve daha âlâ olan ahiret sevabını verdi. Allah Muhsinleri sever.

149- Ey iman edenler! Kâfirlere itaat ederseniz sizi gerinize çevirirler. İrtidad (dinden çıkmak, İslam’dan vazgeçmek) ettirirler ve sizde ziyan edicilerden olursunuz.

150- Biliniz ki Allah mevlanız ve dostunuzdur. O yardım edicilerin hayırlısıdır.

151- Burhan ve hüccetleri olmaksızın Allah’a şirk eylediklerinin cezası olarak kâfirlerin kalplerine korku koyarız. Onların mevaları (mesken, yurt, sığınak) cehennemdir. Orası ne fena mesken-i zalimdir.

152- Size vadinde Allah sadık oldu. İzniyle kâfiri istisal (kökünü kazıma, söküp atma) ediyor idiniz. Size sevdiğinizi (zaferi) gösterdikten sonra bozuldunuz ve kıtal emrinde niza (çekişme, kavga) ve ihtilaf (anlaşmazlık) eylediniz ve emre asi oldunuz. Sizden dünyayı isteyen ve yine sizden ahireti isteyen vardır. Sonra sizi ibtila (denenmek) ve imtihan etmek için onlardan insiraf (geri dönme) ettirdi ve sizden kusurunuzu af etdi. Allah müminlere büyük fazıl ve kerem sahibidir.

153- Siz dağa suud (yukarı çıkma, yükselme) ediyor ve bir kimseye bakıp meyil etmiyordunuz. Resul de arkanızda sizi çağırıyordu. Elinizden kaçırdığınız fırsata, size isabet eden bozgunluğa mahzun olmamanız için sizi gam üzerine gama duçar etti. Allah-u Teâlâ işlediğinizi bilir.

154- Sonra gama müteakip Allah üzerinize emini badi (sebep) bir uyuklama indirdi ve o hal sizden bir taifeyi istila etti. Diğer bir taife de nefislerinin derdine düşüp, Allah hakkında cahiliyetin zannı gibi Hakkın gayri zannında bulunarak, “Bize bu işten bir şey var mıdır” dediler. De ki: “Emrin kaffesi (tamamı, hepsi) Allah’tadır.” Onlar sana aşikâr etmedikleri şeyi nefislerinde gizlerler ve “eğer bize bu işten bir şey olsa idi burada katl olunmazdık” derler. De ki: “Eğer siz evlerinizde kalmış olsa idiniz, üzerlerine katl yazılmış olanlar, katl olunup düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkarlardı. Allah sinenizdekini imtihan ve kalbinizi tathir (temizlemek) için böyle yaptı. Allah kalplerde olanı bilir.”

155- İki cem’in (topluluk) karşılaştığı günde sizden geri dönen ve kaçanları şeytan bazı günahları dolayısıyla zelleye (yanılma, hata) düşürdü. Allah onları af etti. Allah günahları bağışlayıcı ve kullarına hilm (yumuşak) ile muamele edicidir.

156- Ey müminler! Arzda seyahate çıkan veyahut gazaya giden kardeşler için: “Eğer yanımızda olsalar ölmezler katl olunmazlardı” diyen ve küfür edenler gibi olmayın. Allah bu zannı onların kalplerinde hasret sebebi kıldı. Allah diriltir ve öldürür. Allah işlediğiniz şeyleri görücüdür.

157- Allah yolunda katl edilir veya vefat ederseniz, bilin ki Allah’ın mağfiret ve rahmeti onların topladıkları maldan hayırlıdır.

158- Ölür veya katl olunursanız, Allah-u Teâlâya haşır olunursunuz.

159- Allah tarafından bir rahmettir ki onlara mülayemet (yumuşaklık) gösterdin. Eğer fena, katı yürekli olsa idin, etrafından dağılırlardı. Onları af et ve onlar için istiğfar eyle. Ve umurda (işler) onlarla müşaverede bulun. Azim eylediğin zaman Allah’a tevekkül et. Allah, tevekkül edenleri sever.

160- Eğer Allah size Nusret (yardım) verir ise size galebe edecek yoktur. Eğer sizi mağlup ve mehzul (güçsüz, kuvvetsiz, zayıf) ederse, O’dan başka size kim Nusret eder? Müminler Allah’a tevekkül etsinler.

161- Nebiye ganaimde (ganimetler) hıyanet layık değildir. Hıyanet eden hıyanet eylediği şeyle beraber kıyamet günü meydana getirilirler, sonra her nefse dünyada iken kazandığının mukabili ifa (yerine getirme) olunur ve kimseye zulüm olunmaz.

162- Allah’ın rızasına tabii olan, Allah’tan gazaba müstahak olarak, mev’ası (yer, yurt, sığınak) cehennem bulunan kimse gibi midir? O cehennem ne fena yerdir.

163- Bu peygamberler, Allah indinde derece derecedirler. Allah işlediklerini görücüdür.

164- İçlerinde, kendilerinden onlara Allah’ın ayetlerini tilavet (okuyan) eden, onları masiyeden (günahlardan) ve küfürden temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir resul bais (gönderme) buyurmakla, Allah müminlere büyük lütuf ve keremde bulunmuştur. Onlar bundan evvel aşikâr dalalette idiler.

165- Size, müşriklere onun iki katını isabet ettirmiş olduğunuz bir musibet ve felaket geldikte, “Bu musibet bize nereden geldi?” dediniz. De ki: “O musibet nefsinizdendir. Allah her şeye kadirdir.

166- Size, iki cemaatin karşılaştığı günde isabet eden şey, Allah’ın izniyledir ve müminler bilinsin.

167- Ve nifak edenler de bilinsin içindir. O münafıklara, “gelin Allah yolunda harp edin veyahut vatanınızı müdafaa eyleyin” denildi. Onlarda, “eğer harp ve kıtal etmeyi bilsek, sizinle beraber giderdik” dediler. Onlar bugün de küfre imandan daha yakındırlar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylerler. Hâlbuki Allah, onların ketm (saklamak, gizli tutmak) eyledikleri şeyi pek ala bilir.

168- Cihada gitmeyip hanelerinde kalan ve cihada gidip şehit olan kardeşleri için, “eğer bize itaat etselerdi katl olunmazlardı” diyenlere de ki: “Eğer bu sözünüzde sadık iseniz, kendi nefsinizden ölümü uzaklaştırın.”

169- Allah yolunda katl olunanları mevtalar (ölüler) hesap etmeyin. Belki onlar sağ olup Rableri indinde merzukdurlar (rızıklanmak).

170- Rablerinin ihsan-u fazlıyla verdiği şeylerden mesrur (sevinçli, memnun) ve şadan (sevinçli) olarak, arkalarından kendilerine iltihak (katılma, eklenme) etmeyenlere, korku ve hüzün olmadığını tebşir (müjde)  eylerler.

171- Allah tarafından nimet ve eltaf (lütuflar) ile Allah’ın müminlerin, ecr-u mükâfatını zayi etmediğini müjdelerler.

172- Kendilerine cerh (yaralanma) ve elem ve bozgunluk isabet eyledikten sonra ittika (korkan, çekinen) eyleyenlere büyük ecr-u mükafat vardır.

173- “Müşrikler sizin üzerinize gelmek için toplanmışlardır. Onlardan korkunuz” denildikte, bu söz imanlarını artırır ve “Bize Allah kâfidir, O ne güzel muhafızdır” derler.

174- Kendilerine bir fenalık dokunmadığı halde, Allah tarafından nimet ve fazl (iyilik, lütuf, kerem) ile yerlerine dönerler. Ve Allah’ın rızasına tabii olurlar. Allah büyük kerem ve inayet (lütuf, ihsan, iyilik) sahibidir.

175- Size bu sözü söyleyen, dostlarını korkutan şeytandır. Eğer mümin iseniz, onlardan korkmayıp Benden korkunuz.

176- Küfre koşanlar seni mahzun etmesin. Onlar Allah’a zerre kadar zarar veremezler. Allah onlara ahirette nasip etmemek murat etmiştir. Onlara büyük azap vardır.

177- İmanı verip küfrü satın alanlar, Allah’a hiçbir zarar edemezler. Onlara acılı azap vardır.

178- Onlara verdiğimiz nimet ve mühleti, kâfirler nefisleri için hayırdır zan etmesinler. Onların günahları artsın.

179- Allah müminleri bulundukları halde terk etmez, her halde kötüyü iyiden ayırır. Allah sizi gayba muttali (vakıf, haberdar) etmedi. Lakin resullerinden dilediğini gayba ıtla (bildirme, haberdar etme) ettirerek mümtaz (üstün, imtiyazlı) kılar. Allah’a ve resulüne iman edin. Eğer iman eder ve ittika (korkmak, çekinmek) eyler iseniz size azm-ü ecr (büyük ecir) vardır.

180- Kendilerine Allah’ın fazl-u kereminden verdiği şeylere cimrilik edenler, bu halin kendileri için hayırlı olduğunu zan etmesinler. Şüphesiz o, onlar için şerdir. Kıyamet gününde o cimrilik ettikleri şey, boyunlarına takılmış olarak gelirler. Göklerin ve yerin mirası, Allah Teâlâ’yadır. Allah işlediğinizi bilir.

181- “Allah fakirdir biz zenginiz” diyenlerin sözlerini Allah işitti. Dedikleri bu sözü ve hak peygamberleri katlerini defter-i amellerine yazar ve “yakıcı azabı tadınız.”

182- “Bu sizin elinizle kazandığınızın cezasıdır. Allah kullarına zulüm edici değildir” deriz.        

183- “Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe bir resule iman etmememizi ahd etdi” diyenlere de ki: “Size benden evvel beyanat ile ve söylediğiniz şeyle peygamberler geldi. Eğer sözünüzde sadık iseniz, onları ne için katl ettiniz?

184- Seni tekzib (yalanlama) ederlerse müessir olma. Senden evvel aşikar mucizelerle, nur saçan kitaplar ve sahifelerle gelen resullerde tekzib (yalanlama) olundu.

185- Herkes mevti (ölüm) tadacaktır. Kıyamet gününde iyi ve kötü icranız size muhakkak surette tesviye (düzeltme, ödeme) edilecektir. Cehennemden kurtulup cennete konulan şüphesiz fevz (kurtuluş, selamet) buldu. Dünyanın hayatı ancak aldatıcı şeylerdir.

186- Mallarınızda ve nefislerinizde ibtila (denenme, sınanma) olunacaksınız. Sizden evvel kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok ağır sözler işiteceksiniz. Eğer bunlara sabır eder ve Allah’tan ittika eylerseniz mecur (ecir, mükâfat) olursunuz. Bu en büyük şeylerdendir.

187- Şunu da yad (an, hatırla) et ki, Allah Ehl-i Kitaptan, kitabı insanlara beyan etmek, ketm (gizlemek, saklamak) etmemek için misak aldı. Onlar ise o misakı arkalarına attılar ve kitapla değersiz şeyleri satın aldılar. Ne fena şeyi iştira (satın alma) eylediler.

188- Kendilerine verilen mal ile ferahlanıp yapmadıkları şeyle medih (övülme) edilmelerini sevenleri, azaptan kurtulacak zan etmeyiniz. Onlara acılı azap vardır.

189- Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah her şeye kadirdir.

190- Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ve gündüzün ihtilafında, erbab-ı akla (akıllı kimseler) ibretler vardır.

191- Allah’ı ayakta, otururken ve yattıkları halde zikir eden, göklerin ve yerin halkında (yaratılışında) düşünerek: “Ya Rabbi! Bunları beyhude yaratmadın, Sen abes şeyi yaratmaktan münezzehsin. Bizi cehennem azabından sakla.”

192- “Ya Rabbi! Sen cehenneme soktuğunu zillete düşürdün. Zalimlere yardımcı yoktur.”

193- “Ya Rabbi! Rabbinize iman ediniz diye imana davet eden bir münadi (çağıran, ilan eden) işittik ve iman ettik. Ya Rabbi! Günahlarımızı mağfiret et, seyyiatmızı (kötülük, fenalık) kefaret buyur ve bizi ebrar (takva sahibi, hayırlı kimseler) ile beraber vefat ettir.”

194- “Ya Rabbi! Bize resullerine vaat eylediğini ver. Kıyamet gününde bizi zelil etme. Sen vadinde muhakkak hilaf etmezsin” diyenlere,

195- Rableri, “Ben sizden erkek ve kadın bir amilin amelini zayi etmem. Birbirinizdensiniz. Hicret eden, diyarlarından çıkarılan ve benim yolumda eza gören, mukatele (savaşan) edip katl (ölme, ölüm) olunan kimselerin seyyiatına (günah) kefaret ederim. Ve onları ağaçları altından sular akan cennetlere koyarım. Bu Allah indinden mahz-ı (halis, saf) lütuf ve keremdir. En iyi sevap Allah indindedir” buyurarak, onlara icabet eyledi.

196- Küfür edenlerin memleketler arasında seyr-ü seferleri seni aldatmasın.

197- Bu az bir istifadedir. Sonra gidecekleri yer cehennemdir ve ne fena mahaldir.

198- Lakin Rablerinden ittika (korkma, çekinme) edenlere, Allah indinden ziyafet olarak, ağaçları altından sular akan cennetler vardır ve orada ebedi kalırlar. Allah indinde olan ebrar (takva sahibi, hayırlı kimseler)  için daha hayırlıdır.  

199- Ehl-i Kitaptan Allah’a huşu oldukları halde Allah’a ve size indirilen kitap ve dine ve kendilerine indirilen kitap ve dine iman eden vardır. Onlar Allah’ın ayetleriyle değersiz şeyleri satın almazlar. Onların ecirleri Rableri indindedir. Allah seri-ül hisaptır (hesabı çabuk görücü). 200- Ey müminler! Sabır ve sebat edin. Ve serhadlerde (sınır boyu, hudut) düşmana gözcü olun ve Allah’dan ittika edin. Ta ki nail-i felah (kurtuluşa erme) olasınız.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir