20 Kas 25 - Per 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Muvâfakât Okumaları: Vaz’î Hükümler: 5. Mesele

Muvâfakât Okumaları: Vaz’î Hükümler: 5. Mesele

Vaz‘î Hükümler – Birinci Nevi: Sebep

5. Mesele

Bu meselede esas tartışma, kul bir sebebe yönelirken onun doğuracağı sonuç (müsebbeb) için ayrıca niyet ve kasıt taşıması gerekir mi? sorusudur. Bu bölümün tezi şudur:
Mükellefin sebebe yönelirken müsebbebe (sonuca) özellikle niyet etmesi gerekmez; sebebe yönelmek yeterlidir.

Sebebe Yönelirken Müsebbebe – sonuca – Niyet Gerekmez

Müslüman, sebebi uygulamakla yükümlüdür; sonuç ise Allah’ın yaratmasıyla oluşur. Sebep kendi başına etkili değildir; sonuç, Allah’ın o sebep ile birlikte yaratmasıyla ortaya çıkar.

Bu yüzden kişi çalışır, çabalar, tedbir alır; fakat sonuç üzerinde tam bir hâkimiyeti yoktur. Müsebbeb (sonuç) olabilir veya olmayabilir. “Allah diledikçe diler, diledikçe yaratır” ayetleri bunun temel delilidir.

Dolayısıyla kişi sebebi yerine getirirken, mutlaka “sonuç doğsun” diye bir niyete sahip olmak zorunda değildir. Böyle bir şartı gerektiren bir nass da yoktur.

İtiraza Cevap: ‘Şari müsebbebi kastettiyse, kul da kastetmeli midir?’

İtiraz şöyle:
Eğer Allah sonuçları (müsebbebleri) murat ediyorsa, kulun da o sonuçlara niyet etmesi gerekir.

Cevap:
Allah’ın kastı, mükellefi sonuçla yükümlü kıldığı anlamına gelmez. Allah, sebep işlenince sonuçların kendi yaratmasıyla ortaya çıkmasını dilemiştir; fakat kulu müsebbeb ile sorumlu kılmamıştır. Dolayısıyla kulun sonucu kastetmesi zorunlu değildir. Çünkü kul başkasının fiiline (Allah’ın yaratacağı şeye) niyet etmekle yükümlü tutulamaz.

Sonuca Niyet Etmek Mümkündür ama Mecbur Değildir

Kul dilerse, sebebe yönelirken müsebbebi de niyet edebilir.
“Geçimimi sağlamak için çalışıyorum”, “Allah’ın lütfundan rızık arıyorum” gibi niyetler buna örnektir.

Ayetlerde, kazanç arama gibi sebepler işlendiğinde Allah’ın rızkının verileceğinin belirtilmesi, müsebbebe niyetin de caiz olduğunu gösterir. Fakat bu niyet zorunlu değildir.

Bu durum ahiret işlerinde de geçerlidir:
Salih amel işleyen cennete girer; kişi amel ederken cenneti niyet edebilir de etmeyebilir de.

Muamelat ve İbadetlerde Fark Var mı?

İlk bakışta şöyle düşünülebilir:

  • Muamelatta (alışveriş, işler, dünyevi sebep-sonuçlarda) maslahatlar açık olduğundan, müsebbebe niyet şart gibi görünür.
  • İbadetlerde ise hikmetler gizlidir; bu yüzden müsebbebe niyet aranmaz.

Ancak metnin tezi:
Her iki alanda da müsebbebe niyet zorunlu değildir.
Müctehid hükmü çıkarırken sebep ve illetlere bakar ama amel ederken müsebbebe kasıt bulunması zorunlu değildir. Mukallit için de durum aynıdır.

İbadetlerde de, hikmet tam bilinmese bile, onların kulların maslahatına yönelik olduğu genel olarak bilindiği için, sonuçlara niyet etmek caizdir; fakat zorunlu değildir.

Bu bölümün temel tezi:

  • Sebep kulun fiilidir ve yükümlülük bununla ilgilidir.
  • Müsebbeb (sonuç) Allah’ın yaratmasıdır; bu yüzden kul, sonuç için özel bir niyet taşımağa mecbur değildir.
  • Sonuca niyet etmek caizdir, fakat zorunlu değildir.
  • Bu hüküm hem ibadetlerde hem muamelatta geçerlidir.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir