Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış. Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz. (Bu Latin alfabesine çevirinin orijinal Osmanlıca metnine ARŞİV bölümünden ulaşabilirsiniz.) https://fikiryorum.net/arsiv/ahmet-cevdet-pasa-kuran-kerim-meali-osmanca-1/)
24-Cevdet Paşa meali – Nur Suresi
Medine’de nazil olmuş 64 ayettir.
Rahmet ve inayet sahibi Allah’ın ismiyle başlarım.
1- Bu sure, indirdiğimiz ve farz ettiğimiz bir suredir. Onda tezekkür edesiniz diye aşikâr ayetler inzal ettik.
2- Zina eden kadın ve erkekten her birine yüzer değnek vurunuz. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerden iseniz, Allah’ın dininde onlara karşı sizi acıma tutmasın. Ve onların azaplarına müminlerden bir taife şahit olsunlar.
3- Zani (zina eden) ancak zaniyeyi (zina etmiş kadın) veyahut müşrik bir kadını nikâh eder. Zaniyeyi de ancak bir zani veya müşrik nikâh eder. Bunlar müminlere haram kılındı.
4- Namuskâr kadınlara zina isnad edip sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurunuz. Ve onların ebediyen şehadetlerini (şahitlik) kabul etmeyiniz. İşte onlar fasıktırlar.
5- Ancak bu isnad zinadan tövbe edip halini ıslah eyleyenlere. Allah Gafur-ur Rahimdir.
6- Zevcelerine zina isnad edip, kendi nefislerinden başka şahitleri olmayanların, birinin şehadeti sadık olduğuna dair Allah ile dört kere şehadet etmektir.
7- Beşincide, “eğer yalancı isem Allah’ın laneti üzerime olsun” demektir.
8- Zina isnad olunan kadın dört defa isnad edenin yalancı olduğu hakkında Allah için şehadet etmekle, nefsinden azabı def eder.
9- Beşincide eğer zevci sadık ise, “Allah’ın azabı üzerime olsun” demektir.
10- Eğer üzerinize Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasa, rüsvay (rezil olma) olurdunuz. Allah tövbeyi kabul eder. Hakimdir.
11- İfk (iftira, bühtan) ve iftira edenler sizden bir cemaattir. Bu iftirayı sizin için şerdir zan etmeyiniz. Belki hayırdır. Onların her birine kendi kazandığı kadar günah vardır. İfkin (iftira, bühtan) büyüğünü yapana da azab-ı azim (büyük bir azap) mukarrerdir (karar verilmiş).
12- Bunu işittiğiniz vakit, erkek ve kadın müminler nefislerine hayır olduğunu bilerek, “büyük bir iftiradır” demediler.
13- Ne için iftira edenler buna dört şahit getirmediler? Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah indinde (katında, yanında) yalancıdırlar.
14- Eğer Allah’ın sizin üzerinize fazl-u rahmeti (lütuf ve merhameti) olmasa idi, iftiranız sebebiyle sizi büyük azap mes (dokunma, temas) ederdi.
15- İftirayı birbirinize ilka (koyma, bırakma) eder ve ağızla söylersiniz. Ondan ilim ve haberiniz yoktur. Bunu da kolay zan edersiniz. Hâlbuki Allah indinde (katında, yanında) büyüktür.
16- Bunu işittiğinizde ne için: “Bize bundan tekellüm (konuşmak) etmek layık değildir. Ya rabbi! Seni tenzih (her türlü noksan uzak olma) ederiz. Büyük bir bühtandır (itham etme, iftira)” demediniz?
17- Eğer müminler iseniz, bunun misline bir daha avdet (dönme, geri gelme) etmemenizi Allah size vaaz (söyleme, buyurma) eder.
18- Ve Allah size ayetini beyan eyler. Allah alim ve hakimdir.
19- Müminler arasında fahşanın (çirkin işler, fuhuş) yayılmasını arzu edenlere dünya ve ahirette elim azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20- Eğer üzerinize Allah’ın fazl-u rahmeti (lütuf ve merhameti) olmasa idi, azap olunurdunuz. Allah Rauf ve Rahimdir.
21- “Ey müminler! Şeytanın vesvese ve ilkaatına (ilhamına) ittiba (uyma, tabii olma) etmeyiniz. Şeytanın vesvesesine ittiba edene o çirkin efali (fiiller, davranışlar) ve kabih (çirkin, yakışıksız) ahvali emir eder. Eğer Allah’ın üzerinize fazl-u rahmeti (lütuf ve merhameti) olmasaydı sizden biriniz ebediyen temizlenemezdiniz. Velakin Allah dilediğini temizler ve tathir (temizleme, paklama) eder. Allah işitir ve bilir.
22- Sizden servet ve fazl (cömertlik, iyilik) sahibi olan akrabasına, fukaraya ve muhacirine, Allah yolunda iyilik etmemeye yemin etmesin. Af ediniz, göz yumunuz. Allah’ın sizi mağfiret (bağışlama) etmesini istemez misiniz? Allah Gafur-ur Rahimdir.
23- Namuskâr ve haberleri olmayan mümin kadınlara isnadda bulunanlara dünya ve ahirette lanet olundu ve onlara büyük azap vardır.
24- Kıyamet günü lisanları elleri ve ayakları işledikleri şeyler için aleyhlerine şehadet (şahitlik) eder.
25- O günde Allah onlara hak oldukları borcu öder ve Allah’ın aşikâr hak olduğunu bilirler.
26- Habis (kötü, soysuz) kadınlar habis erkeklere ve habis erkekler habis kadınlara, iyi kadınlar iyi erkeklere ve iyi erkekler iyi kadınlaradır. Onlar haklarında söyledikleri sözlerden beridirler. Onlara mağfiret (bağışlanma) ve rızk-ı kerim (bolca güzel rızık) vardır.
27- Ey müminler! Kendi evinizden başka hanelere, ehlinden (ev sahibi) izin almadıkça ve onlara selam vermedikçe girmeyiniz. Eğer tezekkür (hatırlama) eder ve düşünürseniz, bu sizin için hayırlıdır.
28- Eğer o hanede kimseyi bulamaz iseniz, size izin verilinceye kadar girmeyiniz. Eğer, “geri gidiniz” denilirse, geri gidiniz. Bu sizin için daha temizdir. Allah işlediğinize alimdir.
29- Onda sizin istifadeniz olan gayri meskun (oturulmayan) hanelere girmenizde günah yoktur. Allah izhar (gösterme) ettiğiniz ve sakladığınız şeyleri bilir.
30- Müminlere söyle ki, gözlerini namahremden (haramdan) sakınsınlar ve ferclerini (avret yerleri) hıfz (koruma) etsinler. Bu onlar için faydalıdır. Allah onların yaptıkları şeylerden haberdardır.
31- Mümin kadınlara söyle ki, gözlerini namahremden (haramdan) sakınsınlar ve namuslarını hıfz (koruma) etsinler. Ve ziynetlerinden ancak meydanda olandan başkasını izhar (aşikâr etme) etmesinler. Örtülerini başlarına çeksinler ve ziynetlerini kocalarından, ya babalarından, ya kocalarının babalarından, ya oğullarından, ya kocalarının oğullarından, ya kardeşlerinden, ya kardeşlerinin ve kız kardeşlerinin oğullarından, ya kadınlardan, ya cariyelerinden, ya kadınlara meyli olmayan erkeklerden, ya kadınların avretlerine muttali (bilen, haberi olan) olmayan küçük çocuklardan başkasına göstermesinler. Ve ziynetlerinden gizli olanları bilinsin için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, cümleniz birden Allah’a tövbe ediniz ki, felah bulasınız.
32- Sizden zat el-zevc (evli olmayan) olmayanları ve köle ve cariyelerinizden salih olanları nikâh ediniz. Eğer fakir iseler Allah fazl-u kereminden onları zengin eder. Allah genişletici ve bilicidir.
33- İzdivac (evlenme) esbabını (sebepler) bulamayanlar, Allah’ın fazlından kendilerini zengin edinceye kadar iffet etsinler (haramdan korunsunlar). Köle ve cariyelerinizden bedel mukabilinde azat olunmasını arzu edenlere, bunda onlar için hayır olduğunu bilir iseniz, mükatebeyi (yazışma, sözleşme) kabul edin ve size verilen maldan onlara veriniz. Eğer namuskârane hayatı isterlerse cariyelerinizi, dünya malı için fuhşa icbar (zorlama, zor kullanma) etmeyin. Onları buna icbar edenler günahkâr olurlar. Ve onları da bu icbarlarından sonra Allah mağfiret eder. Rahimdir.
34- Biz size beyan edici ayetler ve sizden evvel geçenlerin misallerini ve muttakiler için öğüt indirdik.
35- Allah göklerin ve yerin nurudur. Nurunun misali, şark (doğu) ve garba (batı) mahsus olmayan, mübarek zeytin ağacının ateşe temas etmeksizin, kendi kendine neşr-u envar (nur saçmak) edecek kadar parlak yağından yakılan ve en parlak yıldızlar kadar parlak olan şişeden kandil içinde bulunan çerağ (ışık, alev) gibidir. Bütün bunlar nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna hidayet eder ve nasa (insanlara) anlamaları için misaller darb (verir)? eder. Allah her şeyi bilicidir.
36- Allah’ın tazim ve terfii (yükselmek, kaldırmak) olunmasını emir eylediği beytlerde (evler) ki, orada sabah akşam Allah’ın ismi zikir ve tespih olunur.
37- Bir takım rical vardır ki, onları ticaret, bey ve şira (alım satım) Allah’ın zikrinden namazlarını ikameden ve zekâtlarını vermekten meşgul etmez. Ve onlar kalplerin ve gözlerin ızdıraba uğradıkları günden korkarlar.
38- Allah onların amellerinin mükâfatını daha iyi olarak verir ve buna fazlından ziyade de eder. Ve Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.
39- Kâfirlerin amelleri bir sahradan görünen serap gibidir ki, susamışlar onu su zan ederler. Yanına gittiklerinde bir şey bulmazlar. Kafirler de amellerinin yanında Allah’ın ikabını (azap, ceza) bulurlar ki, Allah onların hesaplarını görür. Allah seri-ül hisabtır (hesabı çabuk gören).
40- Yahut engin denizde zulümat gibidir ki, onu dalga üzerine dalga ve daha üstünde bulut örter. Birbiri üstüne zulümat teraküm (yığma, birikme) eder. O kadar ki, elini uzatsa onu göremez. Allah’ın kendisine nur kılmadığı kimseye nur yoktur.
41- Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olan şeyler ve saf saf kuşlar Allah’ı tespih ederler. Cümlesi kendi duasını ve tespihini bilir. Allah onların işledikleri şeyleri bilicidir.
42- Göklerin ve yerin mülkü Allah-u Teâlâ’nındır ve nihayet gidilecek Allah’tır.
43- Görmez misin ki, Allah bulutları takım takım sürer. Sonra onları birleştirir. Sonra birbiri üstüne yığar. Aralarından yağmur çıktığını görürsün. Semadaki dağlardan dolu indirip, onunla istediğini musab (erişmek, dokunmak) eder ve istediğinden çevirir. Gözleri kamaştıran şimşek de parlar.
44- Allah geceyi ve gündüzü taklib (döndürme, çevirme) eder. Bunlarda basiret sahiplerine ibretler vardır.
45- Allah bütün hayvanları sudan hâlk (yaratma) etti. Onlardan karnı üzerine yürüyen, iki ayak ile yürüyen ve dört ayak üzerine yürüyen vardır. Allah dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir.
46- Biz hakikati beyan eden ayetler inzal (inme, indirme) eyledik. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder.
47- Onlar: “Allah’a ve resulüne iman ettik ve itaat eyledik” derler. Onlardan bir fırka, bu sözleri söyledikten sonra, sözlerinden dönerler. Ve onlar mümin değillerdir.
48- Aralarında hüküm etmesi için, Allah ve resulüne davet olunduklarında, onlardan bir fırka iraz (yüz çevirme) ederler.
49- Eğer onlar davalarında haklı olsalar, resule süratle gelirler.
50- Kalplerinde hastalık mı vardır? Yoksa şek (şüphe, zan) mi ederler? Yoksa Allah’ın resulünün onlara zulüm etmelerinden mi korkarlar? Belki onlar zalimlerdirler.
51- Aralarında hüküm etmesi için Allah ve resulüne davet olunduklarında müminler, “işittik ve itaat ettik” derler. Onlar felah bulanlardır.
52- Allah ve resulüne itaat eden ve Allah’tan korkup ondan ittika (korkma, çekinme) eyleyenler, fevz (zafer, muzafferiyet) ve necata (kurtuluş) erenlerdir.
53- Münafıklar, “eğer emir edersen çıkarız” diye Allah ile yemin ederler. Deki: “Yemin etmeyin. Sizden sıdk (doğruluk) ile itaat matluptur (istenilen, talep edilen). Allah işlediklerinizden haberdardır.
54- Deki: “Allah’a itaat edin ve resulüne itaat edin. Eğer itaatten iraz (yüz çevirme) ederseniz, ona vazifesi ve size de vazifenizdir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulursunuz. Resulün vazifesi ancak aşikâr tebliğdir.
55- Sizden iman eden ve salih amel işleyenlere, Allah kendilerinden evvel geçenlerin istihlaf (birinin yerine geçme) eyledikleri gibi arzda istihlaf edileceklerini, onlar için razı olduğu dinlerini kuvvetlendireceğini, korkudan sonra onları emin ve emana tebdil (değiştirme) edeceğini vaat etmiş ve ‘bana ibadet edin ve bana bir şeyi şerik (ortak) etmeyin’ diye emir eylemiştir. Bundan sonra küfür edenler fasıklardır.
56- Namazı kılın ve zekatı verin ve resule itaat edin ki, rahmet olunasınız.
57- Kâfirlerin arzda Allah’ı aciz bırakacağını zan etme. Onların mevaları (yerler, yurtları) cehennemdir. Ne fena mahaldir.
58- Ey müminler! Köle ve cariyeleriniz ve baliğ olmayan çocuklar yanınıza girmek için, biri sabah namazından evvel, biri öğle vakti istirahat için soyunduğunuz zaman, biri de yatsı namazından sonra olmak üzere üç kere istizan (müsaade isteme) etsinler. Bu üç zaman sizin için avretinizdir. Bundan başka zamanlarda bazınız bazınızın nezdine girmenizde ne onlara ne de size günah yoktur. Allah size bu suretle ayetini beyan eder. Allah Alim ve Hakimdir.
59- Çocuklar baliğ olduklarında, ondan evvelkiler gibi girmeye istizan (izin isteme) etsinler. Allah size ayetlerini böylece beyan eyler. Allah bilici ve muteza-yı hikmeti (hikmetinin gereği) icra edicidir.
60- Ve kadınlardan artık nikah düşmez ve ihtiyar olup hanelerinde oturanlar, ziynet ile süslü oldukları halde örtülerini çıkarmalarında onlara günah yoktur. Eğer bunda iffet (dürüstlük, temizlik) ederlerse onlara hayırlıdır. Allah işitir ve bilir.
61- Amaya (kör), topala ve hastaya ve kendi nefsinize, hanenizden, ya babanızın hanesinden, ya ananızın, ya kardeşlerinizin, ya kız kardeşlerinizin, ya amcalarınızın, ya dayılarınızın, ya anahtarlarına sahip olduklarınızın yahut sadık dostlarınızın hanelerinden yemek yemenizde günah yoktur. Ve sizin müçtemaen (hep beraber, topluca) veyahut ayrı olarak yemenizde de günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah indinden tahiyyat (selam, selamlama) olarak kendi kendinize selam veriniz. Size Allah böylece ayetini izah eyler ki, teakkul (akletme) edesiniz.
62- Mümin ancak onlardır ki, Allah ve resulüne iman ederler. Ve resul ile beraber müçtemi (topluca) olarak bir işin müzakeresinde oldukları zaman, resulden izin almadıkça gitmezler. Senden istizan (müsaade isteme) edenler, Allah ve resulüne iman edenlerdir. Eğer bazı işler için senden izin isterlerse, onlardan dilediğine izin ver. Ve onlar için istiğfar (bağışlanma isteme) et. Allah Gafur-ur Rahimdir.
63- Resulün duasını aranızda bazınızın bazınıza duası gibi ad (sayma, kabul etme) etmeyiniz. Sizden haber vermeksizin ve izin almadan sıvışıp gidenleri Allah bilir. Resulün emrine muhalefet edenler, kendilerine bir fitne veyahut elemli azap isabet etmesinden hazer (sakınma, çekinme) eylesinler.
64- Agâh (haberli) olun ki, göklerde ve yerde olan şeyler Allah’ındır. Sizin ne halde ve ne işte olduğunuzu bilir. Ona rücu (dönme, dönüş) eyledikleri günde, onların işledikleri şeylerden onlara haber verir. Allah her şeyi bilicidir.
