İslam’ı ve Müslümanların dünyadaki hakimiyetini ve etkisini yıkmak, yok etmek isteyen gavurların ilk hedefi, Müslümanları Resûlullah’a ve O’nun tebliğ ve tebyin ettiği Kur’an’a bağlayan ilimler ve alimlerle olan bağlarını kesmek oldu.
İkinci istasyon ise sünneti yok saymak, Resûlullah’ı işlevsiz kılmaktı. Bu ikisi gerçekleşince Kitapla istedikleri şekilde oynayabilecek, O’nun hükümlerini istedikleri yöne eğip bükebileceklerdi.
Bu yazının konusu ilk istasyon, yani ilim ve alim bölümü olacak.
Allah’ı ve O’nun mübarek Kitabını inkarcı bilime tabi kılan çağdaş entelektüeller ve yetiştirilen reformist hoca sınıfı muasır belanın temel direkleridir, çöküşün gizlenen müsebbibi de bunlardır..
Duyu organları ve deneylerle tespit edilemeyen her şeyi inkara dayalı, güya bilimsel anlayışa sarılan doğulu alim, aslında batılı materyalist inkarcının dümenine tutunmuştu.. Modern bilim aşıklığı yapayım derken başkasına köle, sömürge olmak ve teslim bayrağı çekmek söz konusuydu..
Bu adamlar plan sahibi efendilerinin yönlendirmesi ve hedef göstermesiyle İslami ilimleri, dini koruyan eski alimleri dinle birlikte yok ettiler..
Bunların hepsi kaleyi içten fetheden ve kumpasçılarla işbirliği yapan kumpaslar döneminde gerçekleşti. Bu kumpaslarla onların nezdinde büyük bir makama ulaşsın, onlar da hocaların namını korusunlar, akan zaman boyunca ismini hamd ile tesbih etsinler..
Dönen dümenin kestirmeden tarifi böyle.
Bu karışık kumpasa dine düşman ilkeleriyle bilinen masonluk da yardım etti.. Mesela Mısır’da Muhammed Abduh ve Afgani’den beri Ezher’in temel taşları benzerine rastlanmayacak şekilde bu teşkilata (masonluğa) mensup olmaya başladılar.. Benzer tablo coğrafyamızın her tarafında gerçekleşiyordu.
İslam tarihi ince ayar tarandı, nerede şaz bir haber, alimler ve İslami ilimler aleyhine işlenmeye müsait görülen bir konu varsa sinekten yağ çıkarırcasına didik didik edildi, yalan ve tahriflerle de bezenerek cahil kalan, araştırma imkanı neredeyse yok edilen ümmetin önüne konuldu.
Yeni dönemde gavurla ve küfürle savaş, yer değiştirmişti. Artık müslüman(!), müslümanla ve İslamla savaştırılıyordu.
Neticesinde dinle birlikte, dinin eski ilmi ve alimlerini öldürdüler.. Hayatta kalanlar ise ölü hükmünde idiler.. Onların yerine yeni alimler(!) ve yeni icat edilen din ve anlayışlar türetildi.
Müslüman kisvesindeki reformist önderler, idrak edilen varlıklar dışında hiç bir şeye inanmayan modern bilime dört elle sarıldılar.. Hatta modern bilime olan güçlü imanları, Allah’a olan imanlarını açık ara solladı.. Avrupa’nın günümüzdeki gelişmeleri gözlerde o kadar büyütüldü ki iş, Allah’ın azamet ve kudretini unutturmaya kadar vardırıldı.
Halbuki Müslüman olduklarını iddia edenlerce de putlaştırılan modern bilim (Batılıların pozitif bilimi) Allah’a , meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe bile inanmıyordu.. Çünkü bunların hiç birini günümüzde maddi deneylerle ispat etmemiz mümkün değildi. Allah ve ahiret gibi değerler de deney konusu olabilecek mahiyette olmadıkları bilinen bir nokta… Halbuki pozitif bilim aklı bertaraf ederek, deneye dayanmayan her şey inkâr ediyordu.
Hedeflenen başarıları elde eden modern küfür, mensubu olmadıkları ve yok etmek istedikleri İslam’ın da ana çerçevesini çizen asıl unsur olmaya başlamıştı.
Müslüman ümmetin asırlardır üzerinde ittifak ettiği zarurat-ı diniyyeden olduğu sabit esaslar bile tartışılır hale sokuldu.
Sünnetin dindeki temellerden biri olmadığını iddia edip, namazın farziyetini tartışılır kıldılar. Allah’a rağmen Allah’tan başka hüküm sahipliği yapanların Müslüman olduğunu öne sürüp, İslam’ın devlet ya da hilafet öngörmediği gibi yeni asıllar ve olanı meşrulaştırıcı bakış açıları dayattılar.
Şeriatı kaale bile almadığı halde kurulan yeni demokratik batılı düzenin meşvereti esas alan ve İslam’a daha uygun bir düzen olduğunu yüzleri bile kızarmadan yüksek sesle iddia edebildiler!
Müslüman ümmeti Resulullah’a ve sahih İslam’a ulaştıran ana bağı kesmiş oldular.
Bu tiyatrolar sergilenirken, İslam akidesi üzerinde sabit kalan alimlerin çoğu korkup sustular.. Bazıları da içlerinde gizli inkarcılık barındırdılar.. Dine musallat olan inkarcı bilime karşı mücadele verecek dermanları kalmadı..
Bazılarının suskunluğu ise korkudan değil bilakis bu kumpas ve hedeflediği amaçlar hakkında hüsnüzan beslemekten kaynaklanıyordu!.. Çünkü tezgahı kuranlar dine savaş açtıklarını açıkça söylemiyorlardı. Reform adı altında da nasları tevilde akıl almaz yeni metotlar icat ediyorlardı.
Bunlar Allah’ın dinine saldıran İslam düşmanı batılılar karşısında geri çekilme hareketini temsil ediyorlardı. Alim kılığında, müminlerin kalbine şek ve şüphe tohumları eken hoca takımı yani.
İnsanları Allah’a, Kitap’a, Resûlullah’a zerre değer vermeyen, kıblesini çağdaş batılı zihniyete çevirmiş laik-demokratik devleti yağlamaya ve takdise yönlendiriyor, bu yönelimin meşru olduğuna ikna etmeye çabalıyorlardı.
Son dönemde bir de modern mikrobun allak-bullak ettiği tüm alanlarda gavurun türküsünü çığırmaya başladılar. İşi LGBT savunusundan, feminizm destekçiliğine vb. varıncaya kadar genişlettiler. Dini din olmaktan çıkardılar.
İslam alemindeki yenilmişlik ve gizli inkarcılık çukuru, siyasi düşüş ve çöküşten daha tehlikeli ve yıkıcı olmuştur. Siyasi çöküş kolayca toparlanabilirdi belki. Zihni ve ruhi çöküş, işi çıkmaza götürdü.
Yukarıda verdiğimiz tablo Azîm olan Allah’ın tarif edip çerçevesini çizdiği ümmet kavramına uyuyor mu, derin derin düşünmek gerekiyor:
Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için hayırlı olurdu; içlerinden inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır. Ali İmran 110
Hüseyin Alan 24 Kas 2024
SA.. Epeydir bu lezzette bir yazı okumadım; reel gerçeklik içinde dini teolojik alana sıkıştırıp hapseden ve modern düşünce sistemine esir düşenlerin “din pazarlamasından” bıkıp usanmışlığa oksijen veren bir açılım olmuş. Var olasın Abi.
Gündelik hayata, yaşanmışlığa ve burayı yöneten sisteme dair irtibat kuran sahici bakış açısı, Müslümanların başından geçenlere ve günümüze dair esaslı tespitler için müteşekkirim. Allah diline güç, gönlüne serinlik versin güzel abim.
Faruk Yeşil 24 Kas 2024
Mehmet Abi,
Enfes bir değerlendirme olmuş ama yeterli değilim bu kritiği devam ettirmeniz lazım, bugünün kritiğini de bekliyoruz inşallah.
Musab yazıcı 24 Kas 2024
Allah razı olsun. Hadis inkarcıları ahmakça bir kibir ile, Kur’an’ı Rasulullah sav. İn açıklamısına, uygulamasına ihtiyacımız yok. Bu işi biz de yaparız iddiasındalar. Bu gavurca yaklaşım dinî ortadan kaldırmanın en etkili yöntemidir. Rabbimiz c.c Rasulullah ı kur anın,dinin açıklayıcısı, uygulayıcısı olarak görevlendirmiştir. Bunu Kur’an’ı azimuşşa dan okuyalım:
Biz, her peygamberi mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara (emredildikleri şeyleri) açıklasınlar…” (İbrâhîm,14/4).
“Sana bu zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayâsın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar.” (Nahl,16/ 44).
İlminize bereket..
Mesut 24 Kas 2024
Allah razı olsun