01 Eki 25 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Farkı Fark Etmek: Kurtuluş Reçetesi

Farkı Fark Etmek: Kurtuluş Reçetesi

ASR Suresi

1 Asra yemin olsun ki,

2 İnsan mutlaka ziyandadır,

3 Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

Ben burada ASR suresinin tefsirine girecek değilim, Bunlara tefsir kitaplarında ulaşabilirsiniz. Benim burda yapmak istediğim ASR suresinin benim üzerimde oluşturduğu düşünce sistematiğini ve bununla ilgili kanaatlerimi sizlerle paylaşmaktır. Bu sureyi şöylece analiz edebiliriz:

Önce bir dikkat çekme, sonra bir durum tespiti daha sonrada bu durumdan nasıl çıkılacağının ilacı.

ASR kavramı üzerinde âlimlerimiz, kimisi belli bir zamana, kimisi de belli bir zaman dilimine

İşaret etmişlerdir. Her ikisinde de ortak kavram zamandır.

Sure insan hayatında son derece önemli olan ve buna rağmen çoğu kere gereği yerine getirilemeyen “Zamana” yeminle başlıyor. Allah Azze ve Celle bir şeyi bize yeminle bildiriyorsa orda durmalıyız. Pür dikkat kesilmeliyiz. Nedir burda vurgulanan :”Zaman”.

Zaman akan su gibidir. Nasıl ki akan su geriye döndürülemezse, zamanı da geriye döndürmek mümkün değildir. Günler, aylar, seneler akıp gidiyor. Dün geçmiştir, geleceğe ulaşmamızın garantisi yoktur. Dolayısıyla anı anında yaşayıp hayırla doldurmanın gayreti içinde olmalıyız. Diğer taraftan her insan için belirlenmiş bir ömür sermayesi vardır ve bu sermaye her an azalmaktadır. Bu sermayeyi hayırda harcamazsak sermaye bizi harcar.

Rabbimiz tüm insanlık alemi için büyük bir uyarıda bulunuyor. ”İnsan mutlaka ziyandadır”.

Allah Azze ve Celle zamandan münezzeh olduğu için Allah’ın ilminde geçmiş zaman da şimdiki zaman da ve gelecek zaman da aynıdır. Yani hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. Allah bunların hepsini bilir. Rabbimiz ne buyuruyor: “İnsan mutlaka ziyandadır”. Bu günde öyle değil mi? Dünya konjonktürüne şöyle bir bakalım. Zulüm üstüne zulüm var. Haklı olmak için güçlü olmak yeter. Bu tüm beşeri sistemlerin ortak özelliğidir. Onun için güç odaklı bu sistemlerin yerine sözün gücünün hakim olduğu bir sistemi inşa etme gayreti içinde olmalıyız. İşte bu en güçlü söz “La ilahe illellah”tır.

    Bu durum tespitinden sonra Rabbimiz insanların nasıl kurtuluşa ereceğini, lütfu kereminin bir tezahürü olarak bizlere bildiriyor. Bu kadar merhameti nihayetsiz olan bir Rabbimiz varken sahte ilah ve rablerin arkasından koşanlara, kendilerini nefislerinin hegemonyasına teslim ettikleri halde hür olduklarını sananlara, en büyük hürriyetin Allah’a kullukta olduğunun farkında olmayanlara zamanını boşa harcayanlara ve nihayet genel olarak tüm insanlara Allah Azze ve Celle dört şartı ihtiva eden bir kurtuluş reçetesi sunuyor. Unutmayalım ki burada sıra çok önemlidir.

     1.İman edenler

      Bu öyle bir imandır ki sadece Allah’ın varlığını değil ayni zamanda Allah’tan başka İlahların olamayacağını yakinen idrak etmeye götüren bir iman. Bu evreni yoktan yaratan ve yok etmeye kadar olduğunu, ölçü koyma, helali haramı belirleme noktasında tek egemen güç olduğunu kalbimizin en ücra köşesine kadar hissettiren bir iman… Eğer bir insanda bu yoksa başka bir şey aramaya gerek yoktur. Şüphesiz ki iman kuru bir iddiadan ibaret değildir. İnanılan şeyler salih amele dönüşmedikçe, bir başka ifadeyle salih amelle ispatlanmadıkça kıymeti yoktur. Rabbimiz şöyle buyuruyor: ”İnsanlar inandık deyince imtihan olmayacaklarını mı sandılar. Allah doğru sözlü olanları ve yalancıları ortaya çıkaracaktır”(Ankebut,ayet 2,3)

        2.Salih amel işleyenler

         Yukarda ifade ettiğimiz gibi salih amel mutlaka inançtan kaynaklanmalıdır. Bu sebeple salih ameli imanın inancın bir meyvesi olarak tarif edebiliriz.

        3.Hakkı tavsiye edenler

         Hakkı tavsiye etmek için her şeyden önce hak üzere olmak lazım. Zaten 1 ve2.inci şartları yerine getirdiğimizde bunu ispatlamış oluyoruz. Bu bize “hakk” koyma hakkının sadece Hakk’a ait olduğunu gösterir. Dolayısıyla Allah’tan bağımsız hak iddiasında bulunanları reddederiz.

         4.Sabrı tavsiye edenler

          Günümüzde olduğu gibi dünyanın cazibesi, nefislerin eğilimleri bir yana hakkı koyma yetkisini kendi uhdelerinde gören şeytani güçler, hakkı savunanlara karşı amansız bir mücadeleye girişirler. Her türlü eziyet ve işkenceye başvururlar, tehditler savururlar. İşte müminlerin buradaki tavrı, haktan vaz geçmek değil tam aksine daha diri ve öz güvenle hakkı ayağa kaldırmak ve Rablerine tevekkül ederek Rabbimiz üzerimize sabır yağdır ve ayaklarımızı sabit tut demektir. Yani bu yolda özür dilemek yoktur. Cennete giden yolda özür dilenir mi ?Kaldı ki cennet ucuz değil ki…(Bakınız, Bakara 214)

           Sonuç olarak bu dört özellik bir kişide ya da bir gurupta bulunursa onlar kurtuluşa ererler. Bunların sayısı da tüm insanlık camiası içinde çok azdır. Çünkü bir cümleye ne kadar çok özellik yüklenirse cümlenin eleman sayısı o ölçüde azalır.

            Rabbim kurtuluşa erenlerden eylesin. Amin Amin Amin…

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir