Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Muhammed (s) ve ashabından bize ulaşan rivayetlerde ve zaman içinde pek çok Müslümanın dilinde önemli bir kavram olması nedeniyle cahil ve cahiliyenin anlamı üzerinde çokça tartışma yapılmıştır.
Genel kabul Kur’an’dan önceki hayatın cahiliye, o hayata mensup olanlar cahil olduğu üzerinedir.
Cahiliyenin bilgesi, hikmetlisi Ebu’l Hakemin, İslam geldikten sonra cehaletin babası olarak nitelenip Ebu Cehil’e dönüştürülmesi tipik örnektir.
Bu bağlamda cahilin okuma yazmayla, bilgiyle ilişkisinden çok İslam olup olmamasıyla irtibatlı olduğu görülür..
Modern dönemle birlikte cahiliye kavramı üzerine düşünme iki ana eksende ilerlemiştir: Öncelikle “bilgisizlik” anlamındaki “cahil” kelimesinden türetilen ve “genel bilgisizlik durumu” anlamındaki “cahiliye” kavramının uzun süre islamla irtibatının perdelendiğini söylemeli.
Sonra da cahiliyenin “bilgisizlik” değil, “gayri medeni bir hal” anlamında kullanıldığı görülmüştür.
Başka bir deyişle cahillik “halim selim olmama, fevri davranma ve düşüncesiz hareket etme” manasına kabul edilmiştir..
İki şıkta özetlediğimiz üzere iki bakış açısının, modern bilgi çağında yaşıyor olmak ve medenilik vurgularının İslam’da gösterilen cahiliyenin yerine geçtiğini söylemek gerekir.
Öte yandan, bir kelimenin anlam köküne dair semantik araştırmalar, o kelimenin zaman içinde anlam alanının genişletilip asıl anlamından uzaklaştırılabileceğini de gösteriyor.
Buna göre cahil kelimesinin kullanımları ve anlam alanının kökenlerinin, vahiyle öğretilmiş veya sınırları gösterilmiş cahiliye kavramıyla örtüşeceğinin varsayıldığı söylenebilir.
Vahyin oluşturduğu anlam sistemi içinde cahiliyenin kavramsallaşma sürecinin Medine’de tamamlandığı görülmektedir. Erken dönemde cahiliyenin kavramının zıddının “tefakkuh” olduğu söylenebilir.
Müslümanlar Hz. Peygamberin (s) tebliğ edip ahlak edindiği vahiy üzerine düşünüp “tefakkuh” ediyorken, mensup oldukları dinin esas özelliğini tespit ve müminler topluluğu olarak tebarüz ettiler.
Buna karşılık Hz. Muhammed’in peygamberliğine ve getirdiği vahye muhalefet edenlerse, Müslümanların karşısındakiler olarak ortaya çıkıyordu.
Şu halde denebilir ki cahiliye “kitabı-vahyi esas alan dönüşümden ve vahyi bilgiden kopuş veya ona karşı cephe alarak direnme hâli”dir.
“Cahiliye” kavramının bu tarz kullanışlılığı, Müslümanlığın günümüzde kendisini ve karşıtını ifade edebilmesi açısından da işlevseldir ve çağdaş hayata dair çözümlemeler yapabilme fırsatını da sunmaktadır.
Kaldı ki cahiliye ismiyle nitelenen ötekinin İslam olma ve veya tefakkuh edip hakikate erişim potansiyelini sürekli açık tutma yönüyle de kavram müspettir..
Müslümanlık şiddet ile zorbalık ile eşitlenmekten veya örgüt-devlet diktatörlüğü sorumlusu olarak görülmekten kaçınmak istediğinde, “öteki”yle ilişkili kavramlarını çarpık anlamlarla bozabiliyor. oluşan anlam kirliliklerinden kavramları kurtarmak için, İslami kavramların anlam aralığını Hz. Peygamber (s) ve arkadaşlarının dilindeki yerlerine oturtmak zorunluluktur.
Bu bağlamda sahih Müslüman zihniyetinin ve salih yaşam tarzının yeniden teşekkülü için, mevcut zihniyetin ve düşünüş biçiminin selim kılınması, ve hatta çağdaş dünyada etkin olabilmesi için cahiliye kavramının doğru içerikle kullanımı elzemdir.