Beş çeşit teklifî hükmün (farz, vacip, haram, mekruh, mübah) insanların bir şeyi yapması veya terk etmesiyle ilgili olması ancak onların niyetli (kasıtlı) davranmaları durumunda geçerli olur. Eğer bir fiilde kasıt yoksa bu tür hükümlerin ona bağlı olması da söz konusu olamaz.
Deliller:
1.
“ Ameller niyetlere göredir ” hadisi, bu konuda genel kabul görmüş temel bir kuraldır. Bu hadisin ortaya koyduğu ilke oldukça güçlü delillere dayanmaktadır. Hadisin anlamı şudur: Sadece hissî (duyusal) hareketlerle yapılan işler, İslam hukukunda geçerli sayılmaz. Ancak bazı özel durumlarda, örneğin şartlar ve sebepler gibi teknik hükümler açısından geçerli olabilir. Bunun dışında, niyetin bulunmadığı amellerin geçersiz olduğu genel bir kuraldır.
Bu nedenle, bir iş kasıt olmadan yapılmışsa, bu tür davranışlar şeriata göre hayvanların ya da cansız nesnelerin hareketleri gibi değerlendirilir. Hayvanların davranışlarına şer‘î bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, niyetsiz insan davranışlarına da yüklenemez. Bu hem aklî (mantıkî) hem de naklî (ayet ve hadis gibi rivayetlere dayalı) yollarla sabittir.
2.
Akli dengesi yerinde olmayan kimseler (deli), uykuda olanlar, küçük çocuklar ve baygın halde bulunan kişilerin yaptığı fiillerin geçerli sayılmadığına dair birçok dini delil vardır. Bu kişilerden sadır olan (kaynaklanan) fiiller, “caiz”, “haram” veya “vacip” gibi bir hüküm taşımaz. Hayvanların davranışları nasıl değerlendirilirse, bu fiiller de aynı şekilde kabul ed
Kur’an’da bu konuda örnekler vardır. Örneğin:
“Kasten yaptıklarınız bir yana, hataen yaptıklarınızdan dolayı size bir sorumluluk yoktur.”
(Ahzâb, 33)
“Ey Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma.”
(Bakara, 286)
Allah, bu duaları bize öğretmiş ve bir hadise göre de bu duaya icabet ettiğini bildirmiştir. Bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Ümmetimden hata ile unutularak ve zorla yapılan fiillerin sorumluluğu kaldırılmıştır.”
Bu hadisin senedi (rivayet zinciri) her ne kadar tartışmalı olsa da, anlamı konusunda âlimler arasında görüş birliği vardır.
Yine başka bir hadiste:
“Üç kişi için kalem (sorumluluk) kaldırılmıştır” buyrulmuştur:
1. Ergenlik çağına ulaşmamış çocuk,
2. Bilincini kaybetmiş (baygın) kimse,
3. Akli dengesi yerinde olmayan kişi.
Bu kimseler bilinçli (kasıtlı) davranmadıkları için, bu kişilere teklifî hüküm uygulanmaz.
3.
İslam hukukunda, bir kişiye gücünün yetmeyeceği bir yükümlülük yüklenmesi (tekîf-i mâ lâ yutâk) mümkün değildir. Kasıtsız bir davranış için kişiyi sorumlu tutmak da gücün ötesinde bir sorumluluk olur.
Şöyle bir itiraz gelebilir:
“Siz mübah konulardan bahsediyorsunuz. Oysa mübah olan bir konuda zaten herhangi bir yükümlülük yoktur.”
Bu itiraza şöyle cevap verilir:
Mübah bir şeyin tercih edilebilmesi bile, kişinin bir niyeti (kasıtı) olduğunu gösterir. Eğer kasıt yoksa, o zaman tercih de yoktur. Dolayısıyla böyle bir durumda yükümlülükten de söz edilemez.
Küçük çocukların veya delilerin verdikleri zarardan dolayı tazminatla sorumlu olmaları ya da zekât yükümlülüğüyle ilişkilendirilmeleri bu konuya itiraz olarak getirilemez. Çünkü bu tür sorumluluklar, teklifî değil, “vaz’î hüküm” (yani nesnel, belirleyici hüküm) türündendir. Bizim burada üzerinde durduğumuz konu ise sadece teklifî hükümlerdir.
Sarhoşlukla ilgili olarak şu ayet öne sürülebilir:
“Sarhoşken namaza yaklaşmayın.”
(Nisâ, 43)
Buna dayanarak denebilir ki: Sarhoş kişi kasıtlı hareket etmese bile yükümlü tutuluyor.
Bu duruma fıkıh usulünde açıklama getirilmiştir. Yani sarhoş kişi, bu hâle kendi iradesiyle girdiği için, yükümlülüğün kaldırılmasını kendisi istemiş gibi değerlendirilir ve bu iradesine ters bir şekilde cezalandırılır.
Ayrıca şöyle de açıklanabilir: İçki, birçok kötülüğe sebep olur. Kişi bu kötü sonuçları hedeflememiş olsa bile, onları doğurabilecek bir fiili bilerek yaptığı için, sonuçlarından da sorumlu tutulur. Nitekim Hz. Âdem’in oğlu Kabil’in işlediği ilk cinayetten dolayı, onun yolunu izleyen herkesin işlediği cinayetlerde onun da sorumluluğu vardır.
Zina eden biri de sadece bu haram fiili yapmak istese bile, ortaya çıkan nesep karışıklığı (soyun karışması) gibi büyük zararlar sebebiyle cezalandırılır. Bu tür örnekler çoktur.
Sonuç olarak; niyet (kasıt) olmadan teklifî hüküm geçerli olmaz. Bu esas doğrudur ve bu esasa yöneltilen itirazlar geçersizdir.
Not: Kişi içki içerken, onun ne gibi kötülüklere yol açacağını bilerek içmiştir. Sonuçlarını istememiş olsa bile bu kötülükleri doğuracak fiili bilerek yaptığı için sorumludur.
Zina cezasının bu kadar ağır olması da, sadece işlenen fiil değil, doğurduğu toplumsal zararlar sebebiyledir. Kişi bu zararları o anda düşünmese bile, bilerek yaptığı için sorumludur.
İleride “sebep” konusunun sekizinci meselesinde de belirtileceği gibi, bir sonuca yol açacak davranışı yapan kişi, sonucu istememiş olsa da ondan sorumlu tutulur.