11 Ara 24 - Çar 8:44:pm
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > ORTADOĞU’DA 2. BAHAR MI?

ORTADOĞU’DA 2. BAHAR MI?

Ey yar!

Artık umudu kesmek mi gerek senden?

Senin, bahar getirmeyen;

suya, havaya, karaya dokunmayan cemrelerin hep yalan mıydı?

Ortadoğu Baharı’nın kara kışa dönmesi karşısında hislerimi ifade ettiğim dizelerdi bunlar. Şimdi yine, yeniden bir bahar havası var bölgede ve cemreler peş peşe, üstelik 4 gün içinde düştü. Önce Hama, Humus ve Halep’ten sonra en sonunda Şam da düşmüş, fethedilmişti. Böylece, 60 yıllık BAAS Rejimi, baba-oğul Esed katillerinin zulüm düzeni bir anda yerle yeksan oldu.

Hafta başında, yaşanan bu gelişmelerden, önceki kötü bahar tecrübemden ve karabasan gibi bölgeye çökmüş türlü emperyalist oyunlardan dolayı çok da umutlanmadan tek göz ve yarım kulakla edindiğim bazı intibalarım vardı.

ABD’nin 20 yıl işgal ettiği, türlü sömürüyü katliamı gerçekleştirdiği Afganistan’ı terk ederken de adamakıllı sevinememiştim. Sanırım Ortadoğu Baharı sonrasındaki gelişmelerin ve Kassam’ın 07 Ekim Aksa Tufanı sonrasındaki hayal kırıklıkları bende travmatik semptomlar geliştirmiş. Oysa ABD terk etmiş gidiyor, Esed yok artık, bunlara bile sevinmek gerekmez mi?

Müge Anlı’nın programına müdavim kayın validem haberleri merakla izlerken esaslı bir soru sordu bana. Kendimize sormaya cesaret edemediğimiz bir soruydu bu:

“Suriye’de olup bitenler iyi haberler mi, hayra alamet midir? Diye…

Doğaçlama şunu söyledim: “-Haleb’e girenler de oradan çıkanlar da bunun cevabını bilmiyor sanki…” Çünkü Halep, Hama düşüyor mu ayağa mı kalkıyordu, henüz belirsizdi…Yine de çoğu kimse gibi bu soru ekseninde süreci takip etmeye de çalıştım.

Ortadoğu’da güç ibreleri sanki ABD ve İsrail’in lehine çalışıyordu bu şekilde… Bir taraftan da Esed, İran, Putin zayıflıyordu bu durumda…Türkiye ve YPG, krizi fırsata dönüştürme derdinde. Olan Suriye halklarına olacaktı… Arada da İsrail zulmü, Gazze, Filistin, Lübnan kaynadı, unutuldu neredeyse. Travmatik hallerim dışında, bir hafta boyu yaşanan bu gelişmeler için sevinme mi duraksatan, engelleyen en önemli husus muhaliflerin yürüyüşüne Esed ve destekçisi İran ve Rusya’nın göstermesi muhtemel asimetrik karşılıktı. Neyse ki bu olmadı.

Süreç başındaki ilk intibalarım, kuşkularım ve endişelerim bu şekildeydi. Fakat bugüne gelindiğinde farklı bir denklemin tedavülde olduğunu artık daha net görebiliyorum.

Aktörlerinin hepsini ayrı ayrı memnun eden böylesi bir hikayeyi daha önceleri ne duymuş ne de yaşamıştım. Suriye ile ilgili hesap yapan neredeyse tüm ülkeler mutlu mesut bir biçimde gelişmeleri değerlendiriyorlar. Aynı havayı ve atmosferi Ortadoğu Baharını aniden başlatan olaylarda da görmüştük. Oysa Ortadoğu’ya Bahar getireceği düşünülen cemrelerin hepsi 15 yıl boyunca bölge ülkeleri ve halklarına karakışlar ve kıyametler yaşattı. Umarız ki bu da yalancı cemrelerin estirdiği bir bahar havası değildir de Ortadoğu’ya bu vesileyle özlenen kalıcı baharlar gelir.

Suriye’de bir haftadır hızla ve sürpriz bir şekilde olup bitenler, daha Başkanlık süreci başlamamış Trump’ın dış politika stratejisinin bir sonucu mudur?

Yaşanan gelişmeler, ABD ordusunun dışarıdaki maliyetlerini azaltmak isteyen, bu yüzden orduyu içeriye alma politikası izleyen, küreselci hesaplara karşı ulusalcı bir refleksle nam salmış hatta küresel ABD Şirketlerini bile içeriye çağıran Trump’ın akıl oyunlarına benziyor.

Afganistan’da da bu olmuştu. Afganistan’ı uzun pazarlıklar sonucu bir gecede El-kaide unsurlarına, yani Taliban’a teslim edip çıkmıştı. Şimdi de karşımızda, El-kaide geçmişi olan HTŞ’ ye güvenle teslim edilen ve belli ki pazarlığı uzun zamandır yapılan bir Suriye var.

Benzer bir teslim süreci… Neredeyse mukavemetsiz ve seri, süratli işleyen bir süreç… Teslim alanlar da buna hazırlıklı… Belli ki, buna uzun zamandır organizeler…İlginç bir benzerlik…

Bu konuda Rusya’nın tavrı da sürpriz değil. Putin-Trump ve dahi Sayın Erdoğan da sanırsam küreselci stratejiler konusunda ortak tavırlara sahip. Bu yüzden üçü de bu konuda anlaşabildiler. Bu gelişmeyle birlikte, Türkiye’nin, bölgenin kaderinin bölge halklarınca belirlenmesine ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerine riayet edilmesi ve sınır güvenliklerine hassasiyet gösterilmesi vurgusu artık hayat bulmuş gibi. Ukrayna cephesinde zor zamanlar yaşayan ve yıpranmış Rusya, ABD’nin çekilişinden, ABD de Rusya’nın tavizinden memnun.

İran’ın da bölgesel gücü kontrol altına alınıyor. YPG-PKK da eskisi kadar ABD himayesi görmeyecek, mevcut olanla yetinecek veya bir miktar da çekilmeye razı olacakmış gibi… Herkes mutlu, mesut gibi görünüyor. Ortada herkesi memnun edeceğini gösteren, Suriye’yi kaostan kurtaracak ve mevcut planı uygulama kapasitesine sahip halk destekli bir örgüt de var, tıpkı Taliban gibi. Herkes istediğini almış gibi görünüyor, İran ve İsrail dışında. İsrail de Arzı Mev’ud’u için gerekli genişlemeleri ve yerleşmeleri fırsattan istifade alelacele yapmaya çalışıyor. Golan’a yerleşme sürecini tamamladı bile. Bir taraftan da muhaliflerin eline geçen Halep ve Şam’ın kritik önemdeki tesislerini bombalıyor…

Ayrıca Suriye’deki bu son gelişmelerin İsrail’in Filistin genelinde ve Gazze’de, Lübnan’da uyguladığı sistematik soykırım, yerleşme ve genişleme gündemini unutturmuşa benziyor. Bu da İsrail’in memnuniyet hanesine eklenecek bir başka husus.

İran ve Hizbullah’ın devre dışı kalması, Esed’in yerine daha acemi, yıkık virane bir Suriye devleti de İsrail’in işine geliyor olabilir. Bu strateji oyununda eli zayıflayan tek ülke İran gibi duruyor şimdilik. Ortalık güllük gülistanlık gibi görünüyor şimdilik… Bakalım, Leyla’sına, “-Yazımı kışa çevirdin…” diyerek ağlayan Neşet Baba’ya  efkarla mı, yoksa “-İkinci bahar yaşıyor ömrüm, gel benim yarim oluver şimdi…” diyen Sezen Ablamıza  umutla mı kulak vereceğiz?

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir