09 Haz 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Seyyid Kutub’un Tevhid Eksenli Mücadelesi

Seyyid Kutub’un Tevhid Eksenli Mücadelesi

1. İz Takibi ve Nebevî Geleneğin Sürekliliği:

Hayat, iz takip etmeye dayanır. İnsanlar, önceki nesillerin açtığı yolları takip eder. Bu bağlamda, peygamberlerin görevi, takip edilebilir örnekler bırakmaktır. Kur’an’da Hz. Muhammed’in (a.s) bir “türedi” olmadığı, önceki peygamberlerin izinden gittiği vurgulanır (Ahkaf 46/9). Bu da İslam’ın sıfırdan inşa değil, bir “Nebevî geleneğin devamı” olduğunu gösterir.

 2. Gelenek: İki Uçlu Tuzak – Gelenekperestlik vs. Gelenek Düşmanlığı:

Günümüzde Müslümanlar, sahih ve muharref yönleriyle geleneği değerlendirmek yerine, ya tüm geleneği kutsamak ya da tümüyle reddetmek gibi iki uç arasında sıkışmaktadır. Oysa Kur’an, bu konuda bir **orta yol (vasat ümmet)** tutumunu işaret eder.

 3. Tarihüstücülük Eleştirisi:

Modern zamanlarda “mealcilik” veya “Kur’an yeter” sloganlarıyla ortaya çıkan **tarihüstücülük**, Kur’an’ı Rasulullah ve ilk neslin bağlamından kopararak yorumlamaya çalışır. Bu yaklaşım, İslam’ı tarihsiz ve köksüz hâle getirerek onu bir bid’at (türedi) hâline dönüştürme tehlikesi taşır.

4. Seyyid Kutub’un Mirası:

Seyyid Kutub, 20. yüzyılda Kur’an’a dönüş, Allah’ın egemenliği, cahiliyeden akidevi ayrışma, Kur’an neslinin inşası gibi güçlü vurgularla İslam dünyasında ciddi bir etki bırakmıştır. O, hem modern cahiliyeye hem de geleneksel yanlışlara karşı **akidevi netlik ve ayrışmayı** savunmuştur.

 5. Entegrasyon mu Ayrışma mı?:

İslami mücadelede iki yol vardır:  “Cahiliyeye entegrasyon” (uzlaşma) ya da “akidevi ayrışma” (hicret). Kutub, ikinci yolu savunmuş, ilkini şirkle eş tutmuştur. Bu bağlamda, Kur’an’ın da ilk muhataplara entegrasyon tekliflerini reddettiği vurgulanır (Yunus 15, İsra 73).

 6. Kutub’un Aşılması veya Aşındırılması Eleştirisi:

Son yıllarda bazı çevreler, Kutub’u “aşmak” iddiasıyla onun temel ilkelerini terk etmiş, entegrasyon süreçlerini meşrulaştırmıştır. Diğerleri ise Kutub’u sözde sahiplenirken, söylemini içeriğinden kopararak “aşındırma” yoluna gitmiştir. Bu da **tevhidi mücadeleyi sulandırmakta**, **cahili sistemlerle uyumlu hale getirmektedir**.

 7. Türkiye Örneği ve Tevhidî Bilinçte Geriye Gidiş:

Türkiye özelinde, 1960’lardan itibaren Kutub ve Mevdudi etkisiyle başlayan tevhidi bilinçlenme süreci, 2000’li yıllarda siyasi entegrasyonla kırılmıştır. Bu süreçte, sistem içi uzlaşmalar, maslahat adı altında tevhidi ilkeleri aşındırmış, selefi temizlikle elde edilen bilinç zedelenmiştir.

  SONUÇ

 Entegrasyon şirkin temeli, akidevi ayrışma ise tevhidin gereğidir.

 Tevhidi mücadele, ne gelenek düşmanlığı ne de gelenekperestliktir; sahih olanı ayıklayıp köklü ve sahih bir miras üzerinden devam etmeyi gerektirir.

 Seyyid Kutub’un çizgisi, yüzeysel değil, Kur’an ve Nebevî örnekliğe dayalı köklü bir duruştur. Bu çizgi aşılmak değil, sadakatle sürdürülmek durumundadır.

2 Yorum

  • FİKRET BAŞAR 9 Haz 2025

    1. İz Takibi ve Nebevî Geleneğin Sürekliliği:
    Hayat, iz takip etmeye dayanır. İnsanlar, önceki nesillerin açtığı yolları takip eder. Bu bağlamda, peygamberlerin görevi, takip edilebilir örnekler bırakmaktır. Kur’an’da Hz. Muhammed’in (a.s) bir “türedi” olmadığı, önceki peygamberlerin izinden gittiği vurgulanır (Ahkaf 46/9). Bu da İslam’ın sıfırdan inşa değil, bir “Nebevî geleneğin devamı” olduğunu gösterir.
    Bu kısmın biraz açıklamaya ihtiyacı var sanırım günümüzde Hz. Peygamberin tek görevinin kuranın açıklaması olduğunu düşünen kesimler yukarıdaki düşünceyi kullanarak kuranı kerimde açıklaması olmayan bazı ibadetleri o günkü müşriklerin hz. İbrahim geleneğinden zaten devam ettirdiklerini ve Müslümanlarında onlardan öğrendiklerini iddia ederler. Mesela namazın kuranı kerimde açıklanmayan vakitleri rekat sayıları v.s kısımlarının zaten bilindiğini iddia ederler. Buna benzer birçok (geleneğin Hz. Muhammedin sünnetine veya hadislerine dayanarak delillendirdiği ) konuyu nebevi geleneğin devamı şeklinde açıklayarak çözmeye çalışırlar. Yukarıda açıklanan ayetin ibadetlerden ziyade dini (tevhid, risalet, mead) anlamda peygamberlerin devamlılığından söz ettiğini anlamak gerekir çünkü her gelen yeni şeriat eski şeriatleri nesh etmiştir.
    2. Gelenek: İki Uçlu Tuzak – Gelenekperestlik vs. Gelenek Düşmanlığı:
    Günümüzde Müslümanlar, sahih ve muharref yönleriyle geleneği değerlendirmek yerine, ya tüm geleneği kutsamak ya da tümüyle reddetmek gibi iki uç arasında sıkışmaktadır. Oysa Kur’an, bu konuda bir **orta yol (vasat ümmet)** tutumunu işaret eder.
    Bu maddede orta yol nedir sorusu karşımıza çıkar. Mesela günümüzde en yaygın orta yol tanımı ehli sünnet vel cemaat çerçevesindeki sistematik ekollerden(mezhep) birine intisap etmektir ancak günümüzün yaygın modern kuraniyyun veya Selefilik- vehhabilik gibi ekolleri herhangi bir mezhebe bağlanmayı kabul etmemekteler Bu konuda ne düşünürsünüz?

  • Şükrü Hüseyinoğlu 10 Haz 2025

    Fikret Bey öncelikle ilgi ve katkınız için teşekkürler.

    Birinci konuda şunu belirtmekle iktifa etmek isterim:

    Özellikle Hacc ve Kurban konusunda İslam risaleti öncesi Mekke’deki uygulamanın İbrahim ve İsmail (a.s.)’la yerleşen uygulamaların devamı olarak şeklen büyük ölçüde korunarak devam ettiğini, ancak anlam ve gaye kaybına uğrayıp şirk kültürü içinde yaşatıldıklarını biliyoruz. Benzer bir uygulamanın Hanifler üzerinden salat/namaz konusunda olması da muhtemeldir. Allahu alem.

    İkinci hususa gelince:

    Geçmişten günümüze her fırka kendini vasatta, muarızlarını ifrat veya tefritte görmüş ve tanımlamıştır. Fırkalar üzerinden yaklaşarak bu konuyu çözemeyiz. Kur’an merkezli ve ona dayalı Rasulullah (a.s.)’ın uygulamasını esas alan bir usul ve kavrayışla naslardan ulaşabileceğimiz bir netice olabilir bu ancak. Lakin kolektif bir çaba ve kavrayışı gerektirir ve geçmiş birikime karşı da dışlayıcı veya toptan kucaklayıcı olmaktan uzak, dengeli ve hikmetli bir yaklaşımı gerektirir.

    Selametle.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir