29 Eki 24 - Sal 2:24:pm
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > HaberYorum > Haber Yorum

Haber Yorum

Zihnen yenik taklitçiler kendi dinlerinin tasavvuru ile asla uyuşmayacak şekilde Batının ibadet tasavvurunu kendi düşünce dünyalarına nakletmişler ve Hristiyanların ritüelleşmiş ayinleri ile İslami ibadetleri bir tutma cür’etini göstermişlerdir.

Oysa ki İslam’da ibadetler, tören ve organizasyon bakımından ritüelin varlığını gösterecek mahiyette olmayıp doğrudan insanın yaratıldığı gaye ile ilgilidirler. Öyle ki ibadet, insanın mahiyetinin tanımına dahildir.

Abdurrahman Taha, Seküler Ahlakın Sefaleti, s:316

Gerek Hristiyanlıkta gerekse seküler dinlerde RİTÜELLER toplumun EGEMENE, SiSTEME, YÖNETİCİYE, papaza, Kiliseye olan sadakatini, boyun eğmişliğini tahkim etmek için yapılan döngüsel ayinlerdir.

İslam’ın ne namazı, ne orucu, ne Haccı. ne zekatı, ne sadakası. ne komşu ziyareti SİSTEMİ tahkim etmek için değildir. Kişinin RABBİ ile ilişkisini düzenler, ONUNLA rabıta kurmasını sağlar.

Kişi böylece İYİ kul olur, Rabbine (Sisteme, sultana, papazlara, imamlara vs değil) Rabbine kendini beğendirir.

Bu nedenle ritüellere uymasanız da iyi vatandaş olabilirken, ibadet etmezseniz iyi “kul” olamazsınız, diyor sanırım.

Feodalizmden (Derebeylik düzeninden) kapitalizme geçiş denetimli bir süreçti.

Tam da toplumsal bir çözülme tarafından tehdit edildiği için ESKİ EGEMEN tabakalar egemenliklerini yeni düzende de korumak için geçişi denetim altında tutmuşlardı. Daha az hiyerarşik bir tarihsel sistem yaratmak için çözülmenin  denetimli bir geçişe göre pekala daha elverişli bir geçiş tarzı olduğunu söyleyebiliriz -Her ne kadar geçen bir ya da iki yüz yıl bize bunun tersini öğretmiş olsa da…

Şu an içinde bulunduğumuz kriz hem bir çöküşün hem denetimli bir geçişin özelliklerini barındırıyor. Hatta Samir Amin bunun tam bir çözülme ve çöküş olduğunu düşünüyor. Eğer bu doğru ise ilk bakışta görünenin aksine negatif  değil, pozitif bir sonuç çıkabilir.

Immanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Düşünmemek, s:33

Batıda feodaliteden kapitalist düzene geçiş EGEMENLERİN kontrolünde oldu. Yani eski DÜZENİN egemenleri yeni düzenin de egemenleri olmaya devam etti.

İngiliz, Norveç, Danimarka KRALİYET aileleri hala krallıklarını koruyor ve hala Rothschildler, Rochefeller gibi aileler Devletlere borç vermeye devam ediyorlar.

Şu an içinde bulunduğumuz geçiş dönemini de bu egemenler kontrol etmeye çalışıyor gibi görünseler de kontrolü sağlayabilmiş değiller.

Kapitalizm açısından BÜYÜK bir çöküş ve çözülme görülüyor.

Eğer bu doğru ise KALABALIKLAR için bir umut olabilir, diyor sanırım.

Irak’ın istilasına İran’ın istilasının başlangıcı olarak bakılmıştı.

ABD’nin, İsrail’in bölge hakkındaki planlarına onay verdiği, 42 Amerikalı üst düzey yetkilinin katıldığı Aralık 2003 Herzliya Konferansında açıklandı.

Irak ve Afganistan istilası ile (güya) SÜNNİ DÜNYA yenildiği için İsrail Başbakanı EHUD OLMERT için sıra Şİİ isyankarlara odaklanmaya gelmişti. Yeni düşman muhtemelen nükleer bomba üretmeye çalışarak İsrail’in dolayısı ile ABD’nin Ortadoğu’daki egemenliğini  tehdit edebilecek olan İran’dı.

Sadece Şiilerden değil, İsrail karşıtı Sünni dünyadan da destek toplayan İsrail karşıtı cephenin baş düşmanı İran’ın işgali için Irak’a uygulanan plan uygulanacaktı. Ben Eliezer Hezilya Konferansında “ırak ve İran ikizdir.” diyordu. Aynı toplantıda geliştirilen stratejiye göre Lübnan’da Hizbullah’la somutlaşan şii tehdidi öncelikli olarak bertaraf edilecekti. (Bu karar neticesi olarak 2006’da Güney Lübnan istila edildi.) 

Böylece gerekli provokasyon düzenlendikten sonra İsrail ve ABD’nin İran’a rahatça saldırması için Suriye’nin gözünü korkutmak ve İran’ı yalnızlaştırmak isteniyordu. 

Eric Walberg, Postmodern Emperyalizm, s:236

Bu kitap da ne denk geldi be…

Amerika’ya bir kötü haber daha: Çin ve Hindistan anlaştı.

İki ülke arasındaki Himalayalar bölgesindeki sınır anlaşmazlığı nedeniyle 2020’de Hint ile Çin askerleri arasında çıkan çatışmada 20 Hint, 4 Çin askeri öldüğü açıklanmıştı.

Çatışmanın ardından Hindistan bölgeye karadan havaya füze savunma sistemi, Çin ise obüsler ve tanklar konuşlandırmıştı.

BRICS’te bir araya gelen Hintli ve Çinli yetkililer karşılıklı geri çekilme, bölgede kurulan baraka ve çadır gibi tüm geçici altyapıların kaldırılması ve hudutta görevli komutanlar arasında düzenli toplantılar yapılması kabul edilmiş.

Böylece ABD’nin ÇİN’İ durdurmak için hayalini kurduğu Myanmar-ÇİN, Doğu Türkistan-Çin, Kore-Çin savaşlarından sonra HİNT-ÇİN Savaşı da çöpe gitti.

Ters gitmeye görsün insanın işi,

Muhallebi yerken kırılırmış dişi,

ABD için aksilik, aksilik üzerine çıkıyor .

https://www.cnnturk.com/dunya/anlasmazlik-son-buldu-hindistan-ve-cinden-sinir-noktalari-karari-2173054?

Amerikanın ünlü gazetelerinden Wall Street Journal: Rusya, Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarda Uydu verisi sağlıyor.

Husiler şimdiye kadar RUS bandıralı hiç bir gemiye saldırmadıkları gibi gemilerden Husilere, “Bu gemide Rus mürettebat var” denilerek saldırı yapılmaması dahi istenebiliyormuş.

Husiler şu ana kadar İsrail’e giden gemilere yaptıkları saldırılarda 100’den fazla gemiyi vurdular, 2 gemiyi batırdılar ve 1 gemiye de el koydular.

Kızıldeniz, Rus-Çin-İran-Hamas-Hizbullah ile ABD-İngiltere-Almanya-Fransa-Belçika-İtalya-İsrail Savaşının bir cephesi…

https://harici.com.tr/wsj-rusya-kizildenizdeki-gemilere-yonelik-saldirilar-icin-husilere-uydu-verisi-sagliyor/?

Hangisi doğru?

“İsrail, İran’ı vuruyor.”

Diyerek adeta sevinç çığlığı ile girmiş haberi CNN.

İsrail uçakları 3 kol halinde İran’ın İsrail’i vuran füzelerinin üretildiği Füze üretim tesislerine, hava savunma tesislerine ve ek hava kabiliyetine yönelik saldırı yaptı, diye devam etmiş ve İran’a saldırının görüntülerini yayınlamış.

İran ise operasyonun çok sınırlı ve hasarsız olduğunu, ülke genelinde 7 patlama duyulduğunu bunların da savunma sistemlerinin harekete geçirilmesinden kaynaklandığını duyurmuş ve Tahran’da insanların çatılarda gökyüzünde füze aradıkları sahneleri yayınlamış.

Hatta ÇATA PAT operasyonu diye dalga geçenler bile olmuş.

İki tarafın da olayın BÜYÜK BİR SAVAŞA gitmemesi için kendi halklarını tatmin ederken gerilimi düşürme derdinde olduklarını tahmin etmek zor değil.

Ancak aradaki uçurum da görmezden gelinemez nitelikte. Acaba yalanın BÜYÜĞÜNÜ kim söylüyor?

Bu konuda 3 not düşülebilir.

1- İsrail haber sitelerinin BOMBALAMA anlarını gösteren fotoğraflarının 3 sene öncesinden kalma başka bir olaydan alınma olduğu ortaya çıkmış.

2- Mücahid Hocanın girdiği İsrail Basınından alıntılandığı iddia edilen bir paylaşım: 

İsraeli media: The people of Tehran are sleeping and did not feel the attack and we are awake.

It is not clear whether we have attacked or they? Why is the Prime Minister underground?

Tahran’daki insanlar uyuyor, bizim saldırıları hissetmediler. Ama biz ayaktayız.

Anlayamıyorum onlar mı saldırdı yoksa biz mi? (Eğer saldıran biz isek) neden Bizim Başbakan sığınakta saklanıyor?

3- CNN, İran’ın 2 askerinin saldırılar sırasında öldüğünü kabul ettiğini duyurdu.

Zeyl: ABD, “İsrail tam istediğimiz gibi sınırlı bir operasyonla İran’ı vurdu. İran’ın cevap vermemesini ve karşılıklı hesaplaşmanın durmasını umuyoruz”, diyerek gerilimin düşmesini istemiş.

İngiltere ise, İsrail’in İran’ı vurma hakkına kesinlikle inanıyoruz. Ama iran’ kesinlikle İsrail’i vurmamalı, dedi

https://www.cnnturk.com/dunya/live-son-dakika-tansiyon-had-safhada-tahranda-yeni-patlama-sesleri-2173121

Euro News,

Türkiye’nin BRICS üyeliğinin Pakistan ile iyi ilişkilerinden ötürü Hindistan tarafından veto edildiği iddia edilmişti. EuroNees’in elçiliğe ulaştığı ve durumu sorduğu,

Hint makamları, Euronews Türkçe’ye yolladıkları bilgi notuyla bu iddiayı yalanladı.

Başkent Ankara’daki Hindistan Büyükelçiliği’nin gönderdiği bilgi notunda, Başbakan Narendra Modi’nin “aileye katılan yeni üyeleri sıcak bir şekilde karşıladığı,” “genişletilmiş zirveden memnuniyet duyduğunu” aktardı.

‘Ortak ülke’ vurgusu

Metinde, “Hindistan’ın ‘ortak ülke’ statüsünde, BRICS’e yeni ülkeleri kabul etmeye hazır olduğu” belirtildi.

‘Ortak ülke,’ BRICS grubuna tam üye olmayan ancak bu grup ile işbirliği yapan veya ortaklık ilişkisi içinde bulunan ülkeleri ifade eder. Bu ülkeler, BRICS’in projelerine ve faaliyetlerine katılabilir ancak tam üyelerin sahip olduğu hak ve yükümlülüklere sahip olmayabilirler.

Ortak ülkeler ayrıca, BRICS’in karar alma süreçlerine kısmi katılım gösterebilir ve grubun sunduğu fırsatlardan faydalanabilirler.

“Bu bağlamda, tüm kararların uzlaşma ile alınması gerektiği ve BRICS’in kurucu üyelerinin görüşlerine saygı gösterilmesi gerektiği vurgulandı,” denildi.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir