17 Nis 25 - Per 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > HaberYorum > “Yazışmalar Grubu”ndan Paylaşımlar: Hikmet, Kitap, Haber ve “Hal-i pür-melâl”e dair

“Yazışmalar Grubu”ndan Paylaşımlar: Hikmet, Kitap, Haber ve “Hal-i pür-melâl”e dair

Bismillah;

Vazifeden doğan ahlakın annesi AKIL

Aşktan doğan ahlakın menbaı ise KALP’tir.

Yeşil Efendi

Bir özürlüyü VAZİFE gereği bakan birine vazifesi boyunca yardımcı olan akıl mesaisi bitince ya da ücreti az gelince veya daha iyi, imkanlı iş bulunca İTİRAZ eder. Der ki mesai bitti artık ben bu işi göremem

Ancak Aynı özürlüye, yaşlıya veya çocuğa bakan annesi, babası, oğlu, kızı, gelini, damadı AKILLARI ile yapmazlar. AŞK ile MUHABBET ile yaparlar ki onun merkezi KALPTİR. Onun mesaisi emekliliği, daha yüksek ücretlisi YOKTUR.

Aşkın Ahlakı KALBE, Vazifenin AHLAKI AKLA kulak verir, diyor sanırım.

Çağdaş Hristiyanlığın sorunu tam olarak ne Avrupa’da ne de Amerika’da, Hristiyanlığın olduğundan daha fazlasını olabileceği şeye onu olmaya zorlayacak hakiki bir pagancılığın karşısında olmamasıdır.

Dünyamız ismen Hristiyan gerçekte ise seküler olduğu için Kierkegaard2ın deyişiyle “Hristiyanlığın, Hristiyan dünyasının içine sokulması gerekir.

Ancak bu Hristiyanlığın, dini olan ama seküler olmayan sekülerizmin içine sokulmasından daha zordur.

Karl Löwith, Tarihte Anlam, s:237

Bu kelimleri İslam’a uyarlarsak şöyle diyebiliriz sanırım.

Müslümanların daha etken, daha olgun ve daha İslami bir İslam’a ulaşmaları gerekir.

Ancak bu, dindar ancak “seküler” yani dindar ama işine, ticaretine, KANUNLARINA, ailesine İSLAMI müdahale ettirmeyen muhafazakarların İSLAMLAŞMASI ile mümkündür.

Ancak kendilerinin İSlam olmadığının farkında olan ateist, deist paganların İslamlaşması sekülerleşmiş dindarların İslamlaşmasından daha kolaydır. Zira sekülerleşmiş dindarlar kendilerini İSLAMDAN saydıkları için düzeltecek herhangi bir şey göremezler. 

Üstelik ortalıkta kendisini açıkça İSLAMDAN saymayan ve bunu ilan eden gerçek bir toplumsal GAYR-I MÜSLİM kesim olmadığı için dindarlar hangi halleri İslam’dan çıktıklarını, gayr-ı Müslime benzediklerini fark edebilecek bir AYNAYA da sahip değillerdir. Her şey İslam’ın içinden sayılabilir hale gelir,  diyor sanırım.

Tarihi, belirsiz de olsa anlamlı bir ilerleme olarak tanımlayan tüm modern çabalar, mutlaka bir teolojik (dini) düşünceye dayanır.

Sonuçta, sonrakinin daha yüce bir yere ulaşabileceğinin değerlendirmesi materyalist hiç bir ölçüde bulunmaz. Hristiyanlık sonsuz bir döngü olarak dünyevi şeylerin sonsuz döngüsel devrimi demek olan klasik zaman anlayışını çürüttü…

kozmolojik sorunların Hıristiyani çözümünün yeri kozmos değil, Tanrı ve insandır. Çünkü TANRI kozmosu ve insanı yaratan sonra yok edecek olandır. Tanrının kozmosu yaratma amacı ise insandır.

Augustine, “Tanrı Devleti” eserinde, ebedi tekerrür teorisini çürütmeye çalışırken, pagan teorinin Ahlaki eksikliğine sadece pratik düzeyde değil teorik düzeyde de itiraz etmek gerektiğini vurgular.

Karl Löwith, Tarihte Anlam, s:247  

Eğer bir Ahiret varsa düşmüşe yardımcı olmak, ona iyilik etmek, cebine sadaka koymak, yalanı, kumarı, faizi bırakmak bir ANLAM ifade eder. O Ahirette geçmişteki hayatına göre DAHA İYİ Bir yeri hak ettiğini düşünebilir.

Ancak Ahiret yoksa MATERYALİST bir bakışla biz de karıncalar, arılar, kediler ve köpekler gibi OT olacaksak, İYİLİĞİN nasıl bir değeri olabilir ki?

Köhne bir viranede ölmekle, lüks bir yatta ölmenin arasında ne fark olabilir? Ya da ölürken elinde bir çapa olması ile iphone 17 olması arasında ne fark vardır. Bir çöplükte ya da uzay kapsülünde olmanın, 30 ya da 100 yaşında ölmenin arasında nasıl bir değer farkı olabilir ki?

Eğer bir şeyin DAHA değerli olduğunu iddia edeceksek onun HAYATIN dışında ve kozmosun üzerinde bir güç tarafından DEĞERLİ ilan edilmesi gerekir. Kozmosun içindeki her değer ÖLÜMÜN karşısında sanallaşmaya ve değersizleşmeye mahkûmdur.

Bu anlamda İLERLEDİĞİMİZİ söyleyen ideolojiler içinden TANRININ çıkarıldığı DİNSEL yapılardır denebilir diyor sanırım.

Yaşadığı hayattan her şeyini terk etmek, arkasında bırakmak bir yana, ÖLÜMDEN ÇOK KORKTUĞUNDAN, bunun neticesi dünyayı çok sevip bağlandığından dünyasını da beraberinde götüren Modern Müslümanın Kabe’ye yaptığı ziyaret -Allah’u alem- günümüzde Hacer’ül Esved-i her zamankinden daha fazla kararmak zorunda bırakmaktadır.

Abdurrahman Arslan, Zaman Dışı Konuşmalar, s:102

Ejder Okumuş’un “Gösterişçi Dindarlık” diye bir eseri vardı.

Başlığındaki “Gösterişçilik” ve “Dindarlık” iki uyumsuz kelimeydi.

Bir araya gelmeleri NORMAL şartlar altında mümkün olmaması gerekirdi.

Yazar İRONİ yapıyordu.

İlk gördüğümde de Yazarın ironisi anlamıştım lakin şimdi birbirine zıt bu iki kavramın bir araya gelmesinden oluşan ABSÜRDİZMİ çok daha yakın hissediyorum.

Abdurrahman Abi sanırım dünya sevgisine dalan DİNDARLARIN absürdizmlerini KABE’ye taşıyor olmalarından şikâyet ediyor.

– Maldivler İSRAİL pasaportluların ülkeye girişini YASAKLADI

Maldivleri,n yaptığı İsrail’e verilmiş bir tepkidir. Muhtemelen ciddi bir etkisi olmayacaktır lakin GERÇEK bir tepkidir.  

– Dün bir Yahudinin Ahmağı İSrail-TC pasaportlu Türk isimli Türk Hava Yollarının(THY) vize bölümünde çalışan birinin İsrail’de savaşırken, FİLİSTİN katliamına katılmış resimleri düştü piyasaya.

Gururla kendisi paylaşmış.

Bunun gibi Yahudi Cemaati arasında PAYE almak, gelecekte MASON cemaat içinde önemli mevkilere gelebilmek için Filistinli katliamına katılmış 3 binden 30 bine kadar TC ‘li İsrail vatandaşı olduğundan bahsediliyor. Bunlardan 85’ine Hamas’ın özel RÜTBE verdiği de rivayetler arasında

Maldivler, İsrail pasaportu taşıyanları ülkesine sokmazken TÜRKİYE bunların hakkında bile hiç bir suçlamada bulunamıyor, Filistin’den taraf olduğuna dair herhangi bir RESMİ ve GERÇEK eylemi yok.

Diyeceksiniz ki: Bunu duyurarak ne bekliyorsun?

Hatırlarsanız, Binali Yıldırım Beyin çatışmaların en yoğun olduğu dönemde İsrail’le yaptığı ticaret, gemisinin İsrail limanından çıkarken Yemenlilerin füzelerine hedef olması ile FAŞ olmuştu.

Yani normalde Müslümanların olduğu bir ülkede, Filistinin baş destekçisi olduğunu iddia eden bir ülkede yer yerinden oynamasını, üst üste beyanlarla Binali beyin sokağa çıkamaz hale getirilmesini, İsrail’in katliam işbirlikçisi ilan edilmesini, hatta hükumetin düşmesini,  falan beklemez misiniz?

Iıhhh hiç bişi olmadı. Hala insanlar ülkelerinin Filistin’in baş destekçisi olduğuna inanmaya devam ettiler.

Sizce bu Yahudi gence bu cesareti veren bu coğrafyanın bambaşka alemlerde uçurulan dindarlarının içinde kayboldukları hayal alemi olabilir mi?

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/maldivler-israil-pasaportlu-kisilerin-ulkeye-girisini-yasakladi/3538907

Heyecanlandıran KEŞİF: Turistler fark etti.

İznik’te antik dönemde yapılmış suyollarını gezen turistler yapının 1960’larda tamir edilmiş bir bölümünde tarihi mezar taşlarının kullanıldığını fark etmişler. Zamanın duvara TAŞ diye eski mezar taşlarını söküp istiflemişler.

Burada hangi konunun DAHA önemli olduğuna karar veremedim.

Hangisinin altını çizmeliyim hangisini öne çıkarmalıyım…

Acaba yeni kurulan Cumhuriyetin 1000 senedir bölgeye hakim olan kendi BABASINA duyduğu nefreti, ona düşman olmasını, Müslüman dedesinden NEFRET etmesini, ona dair her şeyi yerle yeksan ederek BATILILAŞMAYA yani düşmanına benzemeye çalışmasını mı konu etmeliyim?

Yoksa bu toprakların Müslümanlarının kendilerinin aşağılanmasını, dışlanmasını, horlanmasını, itilmesini ve kakılmasını içselleştirme derecelerinin yoğunluğundan mı bahsetmeliyim? O kadar ki, onun babasının mezar taşına sahip çıkma işini bile TURSİTLER yapıyor.

O babasının, dedesinin mezar taşının duvar malzemesi olarak kullanılmasını ne garipsiyor, ne dert ediniyor ne düzeltilsin diye uğraşıyor… Hatta göremiyor, FARK bile edemiyor

mu demeliyim…

Bilemedim …

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/heyecanlandiran-kesif-bursada-gezen-turistler-fark-etti-1106809?

Türki devletlerden Türkiye’ye büyük ihanet: İşgalci güç olarak tanıdılar!

Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarını destekleyerek Türkiye’yi Kıbrıs’ta “işgalci güç” olarak tanıdı. Bu adım, Avrupa Birliği’nin Orta Asya için açıkladığı 12 milyar euroluk yatırım paketi sonrasında geldi.

Söz konusu açıklama, Avrupa Birliği’nin geçtiğimiz hafta duyurduğu ve Orta Asya ülkelerine yönelik 12 milyar euroluk kapsamlı yatırım ve altyapı paketinin hemen ardından geldi. Yatırım paketinin enerji, ulaştırma, dijital altyapı ve yeşil dönüşüm alanlarında yoğunlaşması beklenirken, siyasi etkilerinin de ortaya çıktığı görülüyor. Avrupa basınında yer alan yorumlarda, bu kararların AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki yeni stratejik yakınlaşmanın bir göstergesi olduğu belirtiliyor.

Demiş haber…

İsrail ya da Avrupa Birliği acaba Türkiye’den ne istedi de almakta zorlanınca Türki Cumhuriyetleri üzerine saldı.

Açıklamanın tam da Türkiye ile İsrail’in Azerbaycan’da Suriye’nin bölüşümü için pazarlık yaptıkları esnada gelmesi çok enteresan geldi bana.

Zeyl:

Hatırlıyorsunuz değil mi, daha bir kaç ay önce Eric Walberg’in Postmodern Emperyalizm kitabından yaptığımız alıntılarda bu cumhuriyetlerde İSRAİL etkisinin ABD ve Rusya’dan bile daha önce olduğunu söylemiştik.

https://www.mirahaber.com/turk-devletlerinden-turkiyeye-buyuk-ihanet-isgalci-guc-olarak-tanidilar-1521200.html

Ali Bulaç gayet güzel ÖZETLEMİŞ

* Gazze “kendi kaderine terkedildi” diyeceğim, yanlış olur,

* ZİRA BUNUN sebebi “kader veya takdir-i ilahi” değil, Müslüman dünyanın içinde bulunduğu acizlik, gaflet, bencillik, çıkarcılık, akılsızlık ve İHANETTİR…

*  Yahudi ve Hıristiyan Siyonistlerin gizli saklı olmayan planları şu:

* İki milyon 300 bin Gazzeli yerlerinden tehcir ve tenkil edilecek, Karşı çıkıyor görünse bile 16 milyar dolar borcu olan Mısır’ın 500 bin kişiyi kabul edebileceği söyleniyor, rakam artabilir. Diğerleri Ürdün, Suriye ve muhtemelen az bir kısmı da Türkiye’ye gönderilebilir.

* Yeni Şam yönetimi son günlerde Suriye’de inşa edilen çadır kentin Gazzelilerle ilgili olmadığını söylese de, dış basında Gazzeliler için hazırlandığına dair haberler yer alıyor.

* Plan’ın aşamalarI: İsrail, “ateşkese” rağmen sivil katletmeye devam ediyor, yerleşim birimlerini tamamen tahrip ediyor, son hastaneyi de yerle bir etti, Gazzelilere insani yardım bağlamında gıda, su ve ilaç ulaşmasına izin vermiyor.

* Mesaj şu: Ya Gazze’yi terke dip gideceksiniz veya sizi aşama aşama öldüreceğiz.

* Gazze’nin etnik arındırmaya tâbi tutulduktan sonra fısk ve fücur yani sayfiye yeri ve kumarhane merkezi yapacak Plan gerçekleştiğinde aylardır enkaz altında kalan on binlerce Gazzeli’nin cesedi molozlarla birlikte buldozerlerle denize dökülecek.

* Gazze’den sonra sıra Batı Şeria’ya gelecek, burada da Filistinli bırakılmayacak.

* İslam alemi suskun, İran haricinde hiçbir İslam ülkesi İsrail’e bir çakıl taşı dahi atmış değil, atmaya da ne mecali var, ne de niyeti.

* Plan tıkır tıkır işlerken bazı ülkeler hamaset konuşmaları, içi boş laflar, SDK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) ile Müslüman halkın gazını alan gösterilere devam edecekler.

* Fiili tepkiye çağrı yapmayan gösteriler, kitleleri afyonla uyuşturmaktan öteye geçmez.

* Mısır ve Türkiye’den fıkıh libası giydirilmiş iki mesaj servis edildi.

* Mısır Selefi Nur Partisi lideri Yaser Borhami, “İsrail’le savaşmanın haram olduğunu” açıkladı.

* Hatırlayacak olursak … HTŞ de, Suriye’de işgalini derinleştiren İsrail’le sorunları olmadığını, asıl düşmanlarının İran ve Hizbullah olduğunun teminatını vermişti.

* Türkiye’den servis edilen diğer mesaj ile muhafazakar-millici bir gazete Filistinlilerin sürgün/tehcir edilmesine “hicret” fetvası verdi.

* Araplar ve Arap olmayan diğer Müslüman kavimler sadece Gazze’yi değil, Filistinlileri ve Filistin’ini –Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı- gözden çıkarmış İsrail’e veriyorlar.

Peki, ne olacak?

* Hepimiz sorumluyuz, sessiz, seyirci, aciz zavallılar olarak sorumluyuz ve utanç içindeyiz.

* Buna rağmen şüphesiz ümitsizlik küfürdür (12/Yusuf, 87).

* Yapılabilecek çok şey var. Doğru bir siyaset ve ihlas olursa Gazze bir ay içinde kurtarılır; bunun yolu gayet basit ve açıktır, lakin Müslüman ülke yönetimleri buna bir türlü yanaşmıyor,

* Peki, bu durumda duamız kabul olunur mu?

Geçen Cuma devletin/Diyanetin resmi hutbesini okuduktan sonra bir imam efendi (şehir, cami ve şahıs mahfuz), şunları söylemiş: “Gazze için bana gelip ‘dua edelim’ diyorsunuz ya, Aziz müminler. Cihat zamanı dua emziklilere, hastalara, engellilere, savaşamayacak kadar yaşlılara, kurda-kuşa düşer. Cihat zamanı zafer için dua etmek, savaşabilecek durumdaki Müslümanlara düşmez.”

Ne kadar doğru ve bir o kadar iç acıtıcı.

Zeyl:

Ali Bulaç’ın Fetö’cülerle iş tuttuğunu hatırlatacak arkadaşlara SİZ ya da önderleriniz ondan daha mı az İŞ tuttunuz aynı ekiple diye sorasım geliyor; da germemek için susuyorum.

https://islamianaliz.com/haber/24627285/ali-bulac-gazze-icin-tehcir-plani-yapiliyor-hepimiz-sorumluyuz-ama-sadece-iran-bir-seyler-yapmaya-calisiyor?

(Kolaj Hannah Höch)

1 Yorum

  • Yakuplu Döğer 17 Nis 2025

    Eyvallah Allah razı olsun. Akıl ile kalp ayrımına küçük bir şerh düşülmesi gerekiyor sanırım. Müslümanlık düşünce geleğinde akıl ile kalp, iki ayrı varlık olarak değil de, ikisi bir değerlendirilmiştir. İdrak hassası da bunu ifade etmektedir.

    Her ne kadar isimlendirmeler farklı olsa da, ikisi beraber olunca idrak hasıl olur.

Yakuplu Döğer için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir