Kız Vakası
Okuyacağınız olaylar zinciri balkanların tamamen kaybedilmesine, 1 yıl içinde 3 padişah değişmesine İstanbul’da Softalar Ayaklanmasına kadar gidecek bir çok olaylar zincirini tetiklese de yakın tarihte hak ettiği ilgiyi göremeyen yüzlerce olaydan biridir.
Stefani isimli Bulgar kızı Selanik’in Avrethisar kasabasının Bogdansa Köyünde çok fakir bir ailedendir. Kız, bir gün kayıplara karışır. 3 gün sonra çarşafa bürünmüş, yüzü peçeli bir halde AYŞE ismini almış olarak Selanik trenine biner.
Tesadüf bu ya, o ana kadar kızı hakkında hiç bir şikayette bulunmamış olan annesi de aynı trendedir. Kızının yanında oturmasına rağmen kızını iniş anına kadar görmemiştir. Tesadüf bu ya, Trenden ikisi aynı anda Cuma Namazının kılındığı Caminin önündeki Selanik meydanına inerler ve tesadüf bu ya, o gün günlerden hem Müslümanların kutsal günü cumadır hem de Hristiyanların Aziz George günüdür. Ve meydan tıklım tıklımdır.
Kız tam trenden inerken annesi feryad etmeye başlar. Tesadüf bu ya şehrin en zengin tüccarlarından George Abbott’ta meydandadır, yaklaşık 150 adamı ile birlikte. Yanlarında bir de ABD Selanik Konsolosu Hacı Lazaro’nun kardeşi Nicholas vardır.
Geoerge Abbott ve ekibi annesinin feryadları ile toplananlardan Müslüman olmuş genç kızı korumaya alan zaptiyeleri ve komutanları Selim Beyi darp ederek kızı “hilafına” (razı olmamasına) rağmen kucaklayıp, çarşafını ve peçesini açıp Amerikan Konsolosluğunun arabasına bindirip uzaklaşırlar.
Müslüman bir kızın çarşafının açıldığı gavurların Müslüman kızı kucaklayıp, zaptiyeleri dövdükleri haberi bir anda şehirde yayılır. George Abbott bütün şehir avucunun içi gibiyken kızı Amerikan Konsolosluğuna götürür. Abbott ve Amerikan elçisi Lazaros çok küçük elit bir grubun kabul edildiği “Cercle de Salonique” Mason klübünün üyesidirler. Tıpkı diğer olaya karışan diğer ünlü isimler gibi.
Kızın bulunamaması üzerine ertesi gün Müslümanlar Saatli Cami etrafında toplanmaya başlarlar.
Tesadüf bu ya, Alman Konsolosu da George Abbott’un abisi Henry Abbott’tur ve Fransız Konsolosu ‘da George Abbott’un kız kardeşi Mary ile evli olan eniştesidir.
Ve George Abbott’un Alman Konsolosu kardeşi ve Fransız Konsolosu eniştesi kalabalığa müdahale ederler ancak kalabalık kontrolden çıkar. George Abbott’un diğer kardeşi Alfred kızı meydana getirse de olay kontrolden çıkmıştır. Ahali Caminin camlarından söktüğü demir çubuklar ile inzibatları aşar ve iki konsolosu demir çubuklar ile linç eder.
Bundan sonra olaylar çok hızlı gelişir:
Üst üste Avrupa Devletlerinden sert notalar gelir Osmanlıya. Selanik’e çıkartma yapmak için hazırlıklar başlamıştır.
Rus Büyükelçisi General Ignatiev Osmanlıya ültimatom verir. 8 Gün içerisinde bu işi çöz… Yoksa ..
Osmanlı Moratoryum yani borçlarını ödeyemeyeceğini ilan edeli ancak 1 ay olmuştur.
Bu sırada Osmanlı Gazeteleri halkı MASALLARLA uyutmaktadırlar. Amerikan elçisinin tutuklandığı, kızı kaçıranların yakalanıp cezalandırıldığı gibi.
Rusların Osmanlıya verdiği süre 16 mayısta doluyordur.
Olayı İngiltere’ye bildiren İngiliz Büyükelçisi durumu şöyle tespit eder: “Bu elim olayın kıvılcımını Amerikan Konsolosluğundaki bir kaç kişi çekmektedir. Bu kişiler İslamı benimseyen bir Bulgar kızını sokak ortasında zorla alıkoymuşlar, peçesini yırtıp elçilik binasına saklamışlardır. Bu olay Müslümanlar arasında büyük bir heyecana sebep olmuş kızı kurtarmak için büyük bir kalabalık bir araya gelmiştir. Sebebi anlaşılamayan şekilde iki konsolosun bu kalabalığın içine karışmış, halk tarafından demir çubuklar ile linç edilmişlerdir.”
Büyükelçi Eliot’un bir başka telgrafında ise şöyle: “Olay “Slav entrikacısı” olarak oldukça yaygın bir üne sahip olan Amerikan Konsolosunun bu katastrofik ortamın hazırlanmasına rol oynadığını gösteriyor..”
Osmanlı tam yetkiye sahip bir araştırma ekibi yola çıkardı. Selimiye Zırhlısı 9 mayısta Selanik Limanına demirledi. Türk tarihinin en hızlı mahkeme süreçleri işledi. Şüphelilerin araştırılması, tutuklanması, sorgulanması, dinlenilmesi, yargılanması cezalandırılması 5 günde halledildi.
İdama mahkum edilen 12 Müslüman Türk’ten 6”sı karaya dahi çıkarılmadan GEMİDE idam edildi. 3 kişi ömür boyu hapse, 2 kişi 10 yıl hapse, 11 kişi beş yıl hapse , 1 kişi 3 yıl ıslah evine, 1 kişi sürgüne, 1 oğlan da falaka cezasına çarptırıldı.
İngiliz Konsolosu Brunt o günü şöyle anlatır: “Zincirleri çıkarıldıktan sonra abdest almaları için temiz su verildi. Tekrar zincirlenerek meydana götürüldüler. Sanki bir kavgaya hazırlanıyormuş gibi kollarını açıp ellerini sıkmışlardı. Bayrak gemisinin imamı her biri ile bir kaç kelime konuştu. Önlerine geçerek namaz kılıp, secde ettiler.
İlk önce ARAP olanı, en yakın dar ağacına doğru yürüdü. İpi yakaladı, boynuna taktı ve kendi ayağı ile tabureyi tekmeledi. Diğer 5’i de sanki ölmeye hevesli görünüyorlardı. Her biri cellatların işini kendileri yaptı. Ancak cesaretleri ve soğukkanlılıkları ile kaderleri ile yüzleşmekten kaçamadılar.”
Kimse Konsolosların galeyana gelmiş halkın arasına neden gittiğini sorgulamadı? Kimse olayları kışkırtanlara tek soru sormadı.
Daha idamlar sürerken FRansızlar ilk askerlerini karaya çıkarmaya başladılar. İlk karaya ayak basanlardan biri de İstanbul’un en güzel köşelerinden birine ismini verdiğimiz Pierre Loti idi. Olayın resmini bile çizerek tarihe kayıt düştü.
Bu arada, kızı kaçırarak olayları başlatan grubu tutuklayıp sorgulama girişiminde bulunan Vali Eşref Paşa görevden alındı, Sorgulama sırasında olayları başlatanların George Abbott ve adamları olduğunu teşhis eden üstelik aynı kişilerce darp edilen Polis Müdürü Selim Ali Bey Batılı ülke temsilcileri huzurunda aşağılanarak rütbeleri söküldü.
Ancak idamlar ve cezalandırmalar Batılı devletleri memnun etmedi. Bunun üzerine Konsolosların ailelerine çok yüklü tazminatlar ödendi.
Bu olayla vatanı, milleti, devleti, şeriatı (hukuku), dini savunanlar ağır şekilde cezalandırılmış Osmanlının çıkarları aleyhine hareket edenlerin herkesin yanında işledikleri suçlara rağmen sorgulanamazlık, dokunulmazlık içinde oldukları ÇIPLAK Gözle görünür hale gelmiştir
Osmanlı bu olayla, kendi halkı, askerleri ve Hristiyan ahali nezdinde büyük bir itibar ve GÜVEN kaybına uğramıştı. Müslüman ahali büyük bir atalet ve ümitsizliğe sürüklenirken Gayr-ı Müslüm halk istikbalin kimlerin yanında olduğunu görmüş ve yönünü onlara doğru çevirmiştir.
Zira Müslüman ahali her ne olursa olsun Devletlerinin arkalarında olmadığını Gayrı Müslüm ahali ise Batılı devletleri arkalarına aldıklarında her ne yaparlarsa yapsınlar cezalandırılmayacaklarını anlamışlardı.
Yunanlı Tarihçiler OSmanlının Balkanlardan sökülüp atılmasının başlangıcını bu olaya bağlarlarken Türk tarih yazımında bu olay hemen hiç üzerinde durulmayan basit bir kız kaçırma olayı olarak geçiştirilmiştir.
Osmanlı, dikkati dünya siyaseti üzerine yoğunlaşmışken kendi toprakları üzerinde “birlikte yaşama kültürünü” onulmaz bir şekilde yaraladığının farkında değildi. Özellikle Türk ve Müslüman nüfus için “üzerinde yaşadıkları” Balkan topraklarının kendi vatanları olduğu duygusu aşınmış aidiyet duygusu derin yara almıştı.
Selanik veya Kız vakasının haberleri İstanbul’da duyulunca Enderun talebeleri ayaklanarak Sadrazam ve Şeyhülislam’ın istifasını isterler. Olaylar kontrolden çıkar ve 30 Mayıs 1876 tarihinde Abdülaziz tahttan indirilir.
Koray Demir, Devlet Aklı Kimin Aklı, s:127 (Kısaltılmıştır)
Kitap bize, KEŞKE “Varmış gibi olan değil” gerçek bir DEVLEt aklımız olsaydı dedirtiyor sürekli…

Resim: Mayıs 1876’da Selanik’te Fransız ve Alman konsoloslarının kalabalık tarafından öldürülmesi. The Illustrated London News, Mayıs 1876’dan.