27 Nis 25 - Paz 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Tecelli

Tecelli kelimesi, dilimizde kendine hem mistik bir hava hem de gündelik bir varoluş sebebi bulmuş enteresan bir kelimedir. Arapça kökenli olan “tecelli,” “celâ” kökünden türetilmiş ve “açığa çıkmak,” “görünmek” anlamlarını taşır. İlk bakışta, gökyüzünden ışık huzmesi inmiş gibi ciddi ve derin bir anlama bürünse de, bazen oldukça alçakgönüllü sahnelerde de kullanılabiliyor. Mesela, “Evdeki o kayıp çorap, koltuğun arkasından tecelli etti,” cümlesine tanık olmuş bir nesiliz!

“Tecelli” kelimesinin kökü “celâ” veya “ce-l-v”dir. Arapça kökenli bir kelimedir ve “açığa çıkma, belirginleşme, görünür olma” anlamlarını taşır. Bu kökten türetilmiş kelimelerin bazıları: Tecelli: Görünür olma, ortaya çıkma (örn. İlahi tecelli). Celâ: Görkem, ihtişam. Celvet: Açık alan, meydana çıkma (tasavvufta, halk arasında bulunma ve insanlara karışma anlamında da kullanılır). Celiyye: Açık olan şey, berraklık. Celî: Açık, belirgin (örneğin, “celî hat” yazı türü). İsticlal: Görünür kılma, ortaya çıkarma. Mücellâ: Parlatılmış, temizlenmiş, açık ve net hâle getirilmiş ve hatta cilâ. Bu kelimeler, dilin ve özellikle düşünsel terminolojimizin zenginliğini yansıtır.

Tecelli varlık ve Allah anlayışındaki arayışlar dolayısıyla tasavvufta anlam alanı oldukça kapsamlı bir kavram durumuna gelmiştir. Tasavvuf terimi olarak “sâlikin kalbine doğan ledünnî bilgiler ve nurlar” demektir. Aynı kökten gelen cilve tecellî ile eş mânalıdır. Tecellî ilham, vâridât, levâih, telvîhât, vâkıât, sünûhât, bevâriḳ, tavârik kelimeleriyle de ifade edilir. Feyiz, zuhûr, sudûr, tenezzül, taayyün, fetih, tahkik, şühûd ve keşf terimlerinin tecellî ile yakın anlam ilişkisi bulunmaktadır. Tecellî Kur’an’da ve hadislerde hem sözlük hem terim anlamında kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de gündüzün ortaya çıkması (el-Leyl 92/2) ve Hz. Mûsâ’nın rabbini görmek isteyince rabbin dağa zuhur etmesi (el-A‘râf 7/143);

Tasavvufta tecelli kavramı, Allah’ın isim ve sıfatlarının kainatta ve insanın iç dünyasında yansıması olarak derin bir yer tutar. Bir tasavvuf terimi olarak tecelliden bahseden ilk sûfî Riyâh b. Amr el-Kaysî (ö. 180/796)yani hicretten neredeyse iki asır sonra kelime mistik anlamda kavramsallaştırılmıştır.

Eleştirel bir bakışla ele alındığında, bu kavramın aşırı soyutlanarak neredeyse dokunulmaz hale getirilmesi, onun anlaşılabilirliğini zedelemiş, Allah anlayışıyla ilgili sapkınlık kapılarını aralamıştır. Zira bazı mutasavvıflar tecelli olgusunu o kadar mistik bir düzeye çıkarmışlardır ki, sıradan bir insanın bu kavramla bağ kurması hem neredeyse imkânsız hem de sahih olmayan Allah ve varlık kabullerine sebep olmuştur.

Diğer bir eleştiri, tecelli kavramının zamanla tasavvuf geleneği içinde her tür mistik deneyimi açıklamak için bir “joker kartı” gibi kullanılmasıdır. Her fenomen “bir tecelli” olarak nitelendirildiğinde, kavram belirsiz bir hale bürünmekte ve anlamını yitirme riski taşımaktadır. Bu da, felsefi derinlik arayışının yerini metafizik sis bulutlarının almasına neden olabilir.

Sonuç olarak, tecelli kavramının daha anlaşılır ve erişilebilir bir çerçevede anlam alanının belirlenmesi, hem tasavvuf düşüncesinin günümüzdeki anlamını sahih olana yaklaştırır hem de modern insanın arayışlarına daha somut cevaplar sunabilir. Tecelli, sadece mistik bir uzaklıkla değil, insanın hayatına temas edebilen bir gerçeklik olarak yeniden ele alınabilir.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir