Vaz’i Hükümlerin Birinci Nevi: SEBEP
6. MESELE
Sebep–müsebbep (neden–sonuç) ilişkisini ele alırken, sebeplere yöneltilen niyetin ve Allah’ın yaratma fiiliyle bağlantının üç mertebesi olduğu belirtilir.
1. Mertebe: Sebebi bağımsız fail görmek (yanlış)
Sebep, sanki sonucu kendi kudretiyle ortaya çıkarıyormuş gibi düşünülürse bu şirke yaklaşan bir anlayıştır. Çünkü sebep kendi başına etki sahibi değildir; hem sebebi hem sonucu yaratan Allah’tır. Ayet ve hadisler bunun açık delilidir. Yıldızın yağmur yağdırdığını sanmak bu tür bir yanlış inançtır.
2. Mertebe: Sebebi, Allah’ın âdetine uygun şekilde sonuçla birlikte düşünmek (çoğunluğun inancı)
Burada sebep, sonucu zorunlu olarak meydana getiren bağımsız bir güç sanılmaz, fakat Allah’ın yaratma düzeninde sebep-sonuç birlikteliği kabul edilir.
İnsanlar çoğunlukla böyle düşünür; fakat zamanla sebebi “kendi tabiatıyla etkili” zannederek ilahî kudret arka plana atılabilir. Bunun sebebi, sebep–sonuç düzeninin sürekli tekrarlanmasıdır.
3. Mertebe: Sebebi işlerken sonucunun Allah’tan olduğuna inanmak (doğru anlam)
Bu doğru inançtır:
Sebep sadece vesiledir; sonucu yaratan doğrudan Allah’tır.
Eğer sebep gerçekten zorunlu bir etkileyen olsaydı, her zaman sonuç doğurması gerekirdi. Oysa Allah, sebep olmadan da sonuç yaratabilir. Bu nedenle sebep yalnızca bir perdedir.
Müsebbebin –sonucun- yaratılmasında asıl etken sebep değil, Allah’ın irade ve kudretidir.
FASIL
Bu kısımda, sebebi işlerken sonucu (müsebbebi) dikkate alma niyetini terk etmenin üç mertebesi açıklanır.
1. Mertebe: Sebepleri, Allah’ın koyduğu bir imtihan aracı olarak görmek
Sebep-sonuç düzeni, kulların imtihan edilmesi içindir.
İki tür imtihan sebebi vardır:
• a) Akılların imtihanı: Kâinattaki düzen ve sanatın tefekkür edilmesi.
• b) Nefislerin imtihanı: İnsanların menfaat ve zararına vesile olan şeyler.
Bu düzen içinde insanlar yaptıkları amellerle cennetlik veya cehennemlik olurlar. Sebepler Allah’ın muhtaç olduğu şeyler değildir; sadece kulların sınanması içindir.
Bu anlayışa göre sebebi ortaya koyan kişi, onu sırf Allah’a kulluk amacıyla yapmış olur. Niyetinde müsebbep -sonuç- yoktur; sadece “Allah emrettiği için, izin verdiği için” sebebi işler.
2. Mertebe: Sebeplere bile iltifat etmeyip tüm yönelişi Allah’a has kılmak
Burada kişi:
• Ne sebebe değer atfeder,
• Ne sonuca yönelir.
Sadece Allah’a yönelir; bu, şirki tamamen ortadan kaldırma çabasıdır.
Amelleri Allah’a ihlasla sunmak, O’na kullukta hiçbir ortak bırakmamak bu mertebeyi tanımlar.
Sebep, sadece Allah’a yaklaşmak için bir araçtır; değer sebepte değil, sebebi koyan Allah’tadır.
3. Mertebe: Sebebi işlerken tek kastın “ilâhî emre uymak” olması
Bu en yüksek mertebedir.
Kişi sebebi işlerken:
• Müsebbebi – sonucu – talep edebilir,
• Sebebin Allah tarafından konulduğunu bilir,
• Sebebin bir imtihan olduğunu bilir,
• Sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bilir,
• Ama tüm bunların ötesinde tek kastı “Allah emrettiği için yapmak”tır.
Bu mertebede niyet tamamen saflaşır:
Sebebin içinde ne varsa —hem sonucu hem Allah’a yakınlık imkânını— hepsi gerçekleşir; fakat kulun kastında sadece emre uymak vardır.
GENEL SONUÇ
• Sebep bağımsız bir güç değildir; müsebbebin –sonucun – hakiki faili Allah’tır.
• Sebeple meşgul olurken niyet üç düzeyde temizlenebilir:
1. Sebebi imtihan gereği yapmak,
2. Sebeplere bile değer atfetmeyip yönelişi sadece Allah’a vermek,
3. En üst seviyede, sebebi sırf ilâhî emre uymak için yapmak.
