10 Haz 25 - Sal 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Okumalardan Notlar >  Ermenilere Ne Oldu?

 Ermenilere Ne Oldu?

“Susmak çok kötüdür, zira susulan hakikatlere zehir bulaşır.” Nietzsche

Ruslara karşı giriştikleri kış harekâtında daha savaşın başında çok ağır bir başarısızlık yaşayan Osmanlı Genel Kurmayı daha öncesinde “DEVLET AKLINA” hiç gelmemiş sorunlarla karşı karşıyaydı.

Cepheden gelen raporlar onları radikal bazı kararlar almaya itti. Çünkü raporlar Ruslarla aynı din ve mezhepten olan Ermenilerden bazı grupların Ruslarla iş birliği yapabileceğine işaret ediyordu. Alelacele Osmanlı Ordusunda görev yapan tüm Ermeni vatandaşların görevden uzaklaştırılmalarına ve terhis edilmelerine karar verildi. Demek ki bu harekât kararını alanlar, harekat öncesinde böyle bir ihtimali hiç düşünmemişlerdi.

Kış boyunca Ruslar da savaşmak istememiş olmalılar ki bölgeye sükunet hâkim oldu. Ancak baharla birlikte Ruslar hareketlendi tabi ki Ermeni çetelerde. 18 Nisan’da Bitlis, 19 Nisan’da Van Ermeni isyanları başladı. Ancak bu, tüm Ermenilerin bu isyanlarda aktif olduğu anlamına gelmez. Ermeni toplumun büyük çoğunluğu savaşa karşı idi. ve altı üstü 3-4 ay öncesine kadar olduğu gibi Osmanlının en sadık milleti, (millet-i sadıka) olarak kendisini görmeye devam ediyordu.

27 Mayıs 1915’te Ermeni halkın Halep ve ilerisine sürülmesi kararı ortaya çıktı (Bu da enteresandır zira savaş sonunda Osmanlı Ordusunun cepheyi bozarak adeta bölgeyi sömürgeci kuvvetlere terk ederek, askeri terhis ederek, gözden çıkarıp çekildikleri sınır da burasıdır.-AHÇ). Kısa sürede emir tüm Anadolu’yu ve Rumeli’yi de kapsadı.

Talat Paşa’nın notlarında 924,158 kişinin tehcire zorlandığı notu düşülmüştür. (Osmanlının tüm nüfusu 10-12 milyon arasında tahmin edilmektedir. Yani her 10 kişiden biri). İnsanlar evlerinden alınarak, yürüyerek Halep ve Deyr-i Zor şehirlerine doğru 800-1000 km yol gitmeye zorlandılar. Ancak sıradan bir posta göndersen alınacak tedbirler bu insanlar için alınmadı.

Ermeni vekiller dahi tehcirden kendilerini kurtaramadı. Adeta bir HİPNOZ halinde emir komuta zinciri işlemeye başladı: Müslüman Ermenilere ne yapılacağı sorusu dahi sorulmamıştı.

“Keskin’de bulunan Müslüman Ermenilerin İslam mahallelerine iskân izni talebi…”

“Ordu’da kalan son Ermeni kafilesinin Müslüman olmaları nedeniyle uygun mahalde ikametlerine müsaade..”

Müslüman oldukları için Diyarbakır’a sevk edilen Çankırı Ermenilerinin ahval-i hazırları nedeniyle Talat Paşa’dan yardım talebi..”

Gibi telgraflar yağmaya başladı Dersaadet’e. 

Oluşturulan korku ve dehşet iklimini tarif etmek için bir örnek vermek istiyorum: Kirkor Zohrap Efendi Osmanlı Meclisinde 3 defa seçim kazanarak Milletvekilliği yapmış bir siyasi kişilik idi. Kendisi gibi milletvekili olan Ohannes Vartkes Efendi ile birlikte tutuklanır önce Konya’ya ardından Adana sonra ‘da Halep’e gönderilir.

Halep Valisi Mehmet Celal Bey gayet iyi tanıdığı şahısları askerlerin elinden onları alıp “bir hata olduğu düşüncesi” ile otele yerleştirir ve İstanbul’a telgraf çeker. Gelen cevapta Valinin görevden alındığı yazmaktadır. Sonra Urfa’ya gönderilirler. Orada da Urfa Milletvekili Mahmut Nedim Bey bunları tanır ve askerlerin elinden alıp yemeğe götürür yemek esnasında zaptiyeler gelip Ermeni vekilleri yemekten kaldırıp götürürler.

Yolda Çerkes Ahmet ve arkadaşları kafilenin önünü kesip Zohrap ve Ohannes Efendiyi öldürür. Çerkez Ahmet olayı şöyle anlatıyor: “Sonra Zohrab’ı tuttum ayağımın altına aldım, taşla başına vura vura geberttim.” Belli ki haklarında resmi olmayan ÖZEL bir emir vardır.

Hiç biri yargılanmıyor, mahkemeye çıkarılmıyor. Suçlu suçsuz bakılmıyor.

Peki Çerkez Ahmet kim?

Hatırlıyor musunuz Talat Paşa’nın yolsuzluk dosyalarını araştıran Gazeteci Zeki Beyin katledilmesini. Onu öldüren katildi Çerkes Ahmet. Suçunu itiraz etmişti yani zanlı değil katildi. Olayın üzerinden 1 yıl bile geçmemiş serbest kalmış yeni cinayetler işlemek üzere görev almıştı.

Eğer sorun GÜVENLİK problemi ise sadece GENÇ erkeklerin sürgünü yeterli değil miydi? Neden kadın çocuk yaşlı sakat olaylara karışsın karışmasın sürgün ediliyordu. Tehdit diye görülen insanların kendileri tehdit altındaydı. Ermeni çeteciler devleti yıkacak güçte idiler de neden böylesi bir tehciri önleyemediler, hiç karşı çıkamadılar en küçük bir itiraz dahi geliştiremediler?

1 milyon insan yollara düşürülmüştü. Bu silahsız insanları koruyacak güvenlik tedbirleri yoktu, yollarda konaklayacakları konaklar yoktu, yolda yiyecek yiyecekleri yoktu. Yürüyerek gittikleri istikamette YOL bile yoktu.

Ordu kendi iaşesini sağlayamıyorken bu 1 milyon insanın iaşesini nasıl sağlayacaktı?

Daha yüzlerce soru sorulabilir ancak cevap alınabileceğini sanmıyorum.

Sanırım cevap 10 yıl önce Osmanlı Subaylarını “ıslah” için gelen askeri heyetin başkanı Goltz Paşadadır: “Belki de Anadolu’da sadece Türklere ait bir ulus Devlet olsa, Avrupa sizinle uğraşmayı bırakır.”

Yıllardır beyinlere işlenmeye çalışılan “Rumeli topraklarını savunmak çok zor” Balkanlar Avrupa’nın ilgisini çekiyor. Buradan çekilmek lazım” sözleri anlamını bulmaya başlamıştır.

Eğer Balkanların Müslüman nüfusu Anadolu’ya çekilirse ve Anadolu’nun içindeki Ermeniler kovalanırsa, Anadolu’da SORUNSUZ saf bir Türk ve Müslüman ULUS DEVLET var edilebilirdi. Dikkat edin Ermeniler cephe gerisi olan Ankara, Kayseri, Konya’ya değil Türk nüfusun ve Misak-ı Milli denen sınırların dışına gönderildi…

BU meseleler ikiyüzlü bir dindarlık, akıl dışı bir milliyetçilik, tutarsız bir solculuk, zeminsiz bir liberallikle üstesinden gelinemeyecek gerçek acılara dayanan meselelerdir. Kırım’da, Kafkaslarda, Ahıska’da, Türkistan’da Bulgaristan’da Balkanlarda bize, soydaşlarımıza veya dindaşlarımıza yapılan zulümlere karşı çıkıp, İttihatçıların yaptıkları benzeri bir uygulamalara sahip çıkmanın bir anlamı yoktur.

Zohrap ve Ohannes Efendi cinayetlerinden bir kaç ay sonra, her şeyi bilen hatta biraz fazlaca bilen Çerkez Ahmet ve arkadaşları ittihatçı fedailer “Fazla bilen tez ölür” kuralı gereğince darağacını boyladılar.

Sanırım darağacında büyük bir şaşkınlık içerisindeydiler.

Koray Demir, Devlet Aklı Kimin Aklı, s:350 (kısaltılmıştır)

Koray Bey İttihatçıların Balkanlardan, Irak ve Suriye’den çekilip Anadolu’dan da Ermeni, Rum ve Yahudileri kovma girişimlerinin aslında Anadolu’da SAF bir TÜRK ULUS devleti kurma çabası olduğunu KÜÇÜK OLSUN bizim OLSUN ideali ile hareket ettiklerini, bunun için çok büyük zulümler işlediklerini, baba ocağını dağıttıklarını iddia ediyor, sanırım.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir