Dr. Nazir Khan
İslam’ın temel ilkeleri, Kuran’ın kesin ifadeleri ve Hz. Muhammed’in sünnetiyle oluşturulmuştur. Yoruma tabi olan bu ikincil konularda, İslam geleneği her zaman meşru görüş ayrılıklarına tolerans tanımıştır. Kur’an’ı saygın üstatların himayesinde incelemeye hayatlarını adamış olan Müslüman âlimler, bu tür farklılıkların parametrelerini iyi bilirler.
Ancak sıradan bir Müslüman için, bir konu hakkında farklı görüşlerle karşılaşmak çoğu zaman kafa karışıklığına yol açabilir. Geçerli ve geçersiz görüşlerin ne olduğunu bilmeden, istemeden İslam’a aykırı hatalı fikirler benimseyebilir veya güvenilirlik ve ilmî uzmanlıktan yoksun vaizlerin peşinde sürüklenebilirler.
Müslümanlar günlük inanç uygulamalarında hangi görüşü takip edecekleri konusunda çatışma yaşadıkları için meşru görüş farklılıkları bile bir kafa karışıklığı kaynağı olabilir. Bazıları farklı görüşlerin varlığını bile dini şüphe kaynağı olarak görebilir ve Allah’ın neden böyle bir anlaşmazlığın var olmasına izin verdiği sorun haline gelebilir. Küresel iletişimin ve sosyal medyanın dijital çağının gelişi, hem bilgi, hem de kitlesel yanlış bilgilendirme bolluğu ve takipçiler için çığlık atan çok sayıda çelişkili çevrimiçi sesin katlanarak artmasıyla bu kafa karışıklığını daha da yoğunlaştırmıştır.
İslam’ı takip etmenin esas metodolojisi, ‘İslam’ kelimesinin anlamından açıkça anlaşılmaktadır. İslam, Allah’ın yoluna teslim olmak ve Allah’ın bizden istediklerini yapmaya çabalamak anlamına gelir. Bu, zorunlu olarak, İslam öğretilerinin iki temel kaynağında bulunan, Kuran ve Hz. Muhammed’in sünneti olan Allah’ın vahyettiği rehberliği takip etmeyi gerektirir.
Ey iman edenler! Allah ve Resûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman, onlara uyun! (Enfal 8/24)
Bu, Allah’ın bize uyulması gereken bir rehberlik sistemi vermiş olması ve bu rehberliği anlayabilmek için kişinin onu incelemesi ve bilgi edinmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu, Kur’an ayetinin sözcüklerinde bizlere aktarımı amaçlanmış bir anlam vardır. Başka bir deyişle, biz ayetlerin anlamını icat etmiyoruz, bunun yerine, insan kapasitemize göre, çalışma ve araştırma yoluyla ayetlerin anlamını keşfetmeye çalışıyoruz.
Post-modernist akledişle herhangi bir metni anlamanın ‘tek sahih’ bir yolu olmadığı veya İslam’ın, yorumlayıcı bir topluluğun onun için seçtiği anlama uygun gelecek şekilde anlamın değiştirilebileceği fikri, ilerici “Müslüman” düşüncesinin karakteristik bir özelliğidir. Bu hatalı bir kabul durumudur.
Anlamı bir hevesle değiştirilebilen herhangi bir kelime gerçekte anlamsız hale gelir. İslam’ın herhangi bir tutarlı anlamı olacaksa, o zaman Allah’ın Kuran’da vahyettiği ve Hz. Muhammed ﷺ tarafından açıklanıp uygulandığı şekliyle inancı takip etmeyi içermelidir.
Dahası, İslam’ı doğrudan Hz. Muhammed ﷺ’den öğrenenlerin, yani onun sahabelerinin kolektif anlayışı, Peygamber’in mesajını dinleyicilerine iletme ve açıklama konusunda başarılı olduğuna inandığımız için yetkili olarak kabul edilmelidir.
İslam’ın ana akım anlayışı, bu ümmetin tarihi boyunca nesilden nesile aktarılmıştır, bu nedenle muazzam bir epistemolojik ağırlık taşır.
Birinin, bin dört yüz yüzyıllık Müslüman âlimlerin Kuran’ın açık anlamlarından veya inancın temel öğretilerinden sapmış olduğunu ve İslam’ın ‘gerçekte’ ne anlama geldiğini ancak modern çağda keşfettiğimizi varsayması mantıksızdır.
İslam hakkında yetkili bir söylem, zorunlu olarak Kuran’a ve sahih Hadis’e dayandığını göstermeli ve İslam hukuku ( fıkıh ), tefsir, hadis veya akîde alanlarında güvenilen tarihi otoritelere atıfta bulunarak onların anlayışıyla süreklilik, devamlılık göstermelidir.
https://yaqeeninstitute.org/read/paper/difference-of-opinion-where-do-we-draw-the-line
Adresinden özetlenmiştir.