02 Haz 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Okumalardan Notlar > Raporlar Korkunçtu.

Raporlar Korkunçtu.

Hiç kimse yeni bir savaş fikrine ikna olmuyordu. Ama Rus istihbaratına göre Almanya’dan alınan 2 milyon Alman altını İttihat ve Terakki yöneticileri için oldukça ikna edici olmuştu. Üstelik bu 3 kişi 6 asırlık koca İmparatorluğun ve 14 asırlık Hilafet makamının tüm güçlerini ellerine almış ve kendi akıllarını DEVLET AKLI ilan etmişlerdi

Savaşa, herkesin karşı olması sebepsiz değildi. Bazı rakamları  karşılaştırarak konuyu anlamlandırmaya çalışalım.

Temiz su ve kanalizasyon sitemleri ile hijyen standartlarını yükselten Avrupa’da nüfus patlaması yaşanmıştı.

Nüfus:

İngiltere’nin nüfusu 45 milyon, Fransa’nın 40, Almanya’nın 70, Rusya’nın 170, bugünün Türkiye’si kadar toprağı olan Avusturya Macaristan’ın 50 milyondu.

Osmanlı ise bütün Batı Avrupa kıtasından daha büyük topraklara sahipti. Bu kadar büyük bir alanı savunmak zorunda kalacağı halde nüfusu 19 milyonu zar zor buluyordu.

Asker sayısı:

İngiltere 9 milyon askeri silah altına almıştı.

Fransa 8,5 milyon

Almanya 11 milyon

Rusya 12 milyon

Osmanlının ise Seferberlik sonrası çıkabildiği rakam 2,8 milyondu.

Üstelik cepheden kaçan sayısı o kadar yükselmişti ki, (sıklıkla  evlerin tavan arasında saklandıkları için bunlara “Tavan Arası taburları” ismi verilmişti.

Cephe Sayısı

Asker sayısındaki  bu dengesizliğe rağmen

Almanlar 3 cephede

İngilizler 4 cephede

Fransa 2 cephede

Avusturya Macaristan 2 Cephede

Rusya 3 Cephede savaşırken

Osmanlı 7 cephede savaşmak zorundaydı.

Tüm bu devletler arasında alt yapısı en zayıf, lojistik hatları neredeyse HİÇ test edilmemiş olan Osmanlı  Devleti idi. İşin doğrusu böylesi geniş alana yayılmış bir savaşta Osmanlının ordusuna ne yemek ne de cephane taşıyabilecek hatları doğru düzgün yoktu.

İşte bu yüzden savaştaki AĞIR kaybı Osmanlı cephelerde düşmanla çatışmalar nedeniyle değil açlık, hastalık, donma, su kaybı, mühimmatsızlık, yaralanma sonrası tedavisizlik gibi nedenlerle verdi.

Savaş Sonrası RAPORLAr korkunçtu.

Osmanlı ordusunda lojistik destek yetersizliği nedeniyle ÖLÜM oranları, Alman Ordusundan 49 KAT fazla idi. (Sahi bunun neden hiç duymadınız?)

Müttefikimiz Almanya’nın hastalıktan ölüm oranı %12, savaş yarası nedeniyle ölüm oranı %88 iken

Osmanlı da Savaş yarası ile ölüm sadece %12, hastalıktan ölen sayısı %88’di.

Açlık yüzünden ölü insanların etlerinin kasaplara satılması ve bu sebeple idama mahkum edilmiş kasapların hikayeleri resmi anlatıda hiç bir zaman yer almadı. Çünkü bunların anlatılması ya da hatırlatılması HAMASETLE dolu tarih anlatılarını lekeleyecekti.

Yani durum BALKAN Savaşları hezimetine sebep olan durumdan farklı değildi ama ondan çoook daha büyük ve çok daha uzun sürecek bir savaşa girmiştik.

Peki küçücük Balkan Devletleri ile baş edemeyen bir ordunun Dünyanın en gelişmiş 4 ordusu ile kapışmaya girmeye heveslenmiş olmasını nasıl açıklayacağız?

Çünkü ÖNCÜ liderlerimizin ve onlara ilham verecek münevverlerimizin gerçekle bağı kalmamıştı. Hiç bir olayı objektif değerlendirme güçleri yoktu. Eline kalem alanlar GERÇEKLER yerine iktidardakilerin duymak isteyeceklerini yazıyorlardı.

Sıkıştıkları an masallar, evliya menkıbeleri devreye giriyor, bunlarla halkı motive etmeye çalışıyorlardı. En basit matematiksel veriler tartışmaya açılamıyor, hamaset TEK geçer akçe sayılıyordu. Bu duruma karşı çıkanlar hemen tart ediliyor, gözden düşürülüyor, itibarsızlaştırılıyor, yok sayılıyor, varlıkları unutturuluyordu.  

(Koray Demir, Devlet Aklı Kimin Aklı, s:304)

Durum şimdi biraz değişti sanırım.

Ülkenin her tarafı AMERİKAN ÜSLERİ ile dolu ve Ekonomisinin başında Tefecilerin eski memuru oturduğu halde

Bağımsız Hürr Türkiye, Dünya lideri, Durdurulamayan Boyun Eğdirilemeyen Şef, Bir Türk dünyaya bedeldir gibi HAMASET edebiyatı ile milleti HAYALLER aleminde uçurmayanlar için YENİ susturucu, marjinalleştirici, etkisizleştirici sıfatlar üretti: Fetö’cü, İran’cı, Rus’çu, Rafızi gibi.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir