28 May 25 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Okumalardan Notlar > Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: (SÂFFÂT SÛRESİ 123 – 132. ayetler)

Kur’an-ı Kerim Okumalarından Notlar: (SÂFFÂT SÛRESİ 123 – 132. ayetler)

123. “Kuşkusuz İlyas da elçilerimizden biriydi.”

   Bu âyet, Bâtınîler’in görüşlerini geçersiz kılmaktadır. Onlar şöyle diyorlar: Peygamberlerin sayısı altıdır: Âdem, Nûh, İbrahim, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed aleyhisselâm, diğerleri ise imamdırlar. Halbuki âyet-i kerîmede İlyas’ın da gönderilen peygamberlerden olduğu haber verilmektedir. Bütün bunlar, Bâtınîler’in iddialarını geçersiz kılmakta ve görüşlerini reddetmektedir.

124. “Kavmine, ‘(Şirk ve günahtan) sakınmayacak mısınız?’ dedi;”

   Buradaki sakınmayacak mısınız? sözü, Allah’tan başkasına kulluktan sakınmayacak mısınız? anlamına gelir. Yani kendisine kulluğu terk edip başkalarına kulluk ve ibadet yaptığınız için Allah’tan korkmuyor ve çekinmiyor musunuz? Yahut Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet ettiğiniz için O’nun intikamından çekinmiyor musunuz? En doğrusunu Allah bilir.

125-126. “En güzel yaratanı, sizin de geçmişteki atalarınızın da Rabb’i olan Allah’ı bırakıp Baal’e mi taparsınız?”

   En güzel yaratanı bırakıp Baal’e mi taparsınız? Bazı müfessirler şöyle dedi: Buradaki Baal kelimesi, İlyas aleyhisselâmın kavminin dilinde Rab demekti. Bu âyet İbn Abbâs’a (r.a.) sorulmuş, ancak o susmuş, cevap vermemişti. Orada bulunanlardan biri, bu konuda kimin bilgisi var? diye sormuş, bir bedevî de; ben onun Baal’iyim, yani Rabb’iyim, cevabını vermişti. Bunun üzerine İbn Abbâs, bedevînin cevabı bana yeter demişti. Ancak Baal’e mi taparsınız? cümlesinde Allah’ın kastedilmiş olması ihtimali yoktur, fakat Cenâb-ı Hak onların diliyle kelimeyi kullanmış olabilir: Baal’e mi taparsınız? Yani size zarar ve fayda verme gücüne sahip olduğunu bildiğiniz Allah’a kulluk yapmayı bırakıp zarar ve fayda veremeyeceğini bildiğiniz şeylere mi tapıyorsunuz? Yahut size zarar ve fayda verme gücüne sahip olmadığını bildiğiniz bir şeye tapmayı, bu kudrete sahip olduğunu bildiğiniz Allah’a kulluk etmeye tercih mi ediyorsunuz?

Bazıları şöyle dedi: Baal, oradaki bir efendinin adıdır. Bazıları da şöyle söyledi: Baal, oradaki bir putun adıdır. Buna göre Cenâb-ı Hak şöyle demektedir: En güzel yaratanı bırakıp da O’nun yarattığı bir kula mı tapıyorsunuz?

Bazılarına göre Baal kelimesinin aslı, eş anlamına gelir; buna göre de onlara sanki şunu söylemektedir: Eşleri ve benzerleri olmayanı bırakıp da eşleri ve benzerleri olana mı tapıyorsunuz? Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.

İbn Abbâs (r.a.) şöyle dedi: Bu âyetin baş tarafı Yemen lehçesine, son tarafı da Mudar lehçesine göredir. Mudar lehçesine göre olan tarafı, en güzel yaratanı bırakıyorsunuz cümlesidir, onlar her sanatkâra yaratan diyorlardı. Yaratmak fiili sözlükte takdir etmek anlamına gelir, takdir etmek hakikatte Azîz ve Celîl olan Allah’a ait ise de, mecazen yaratılanlara da nispet edilir. Dolayısıyla Cenâb-ı Hak burada bu kelimeyi, gerçekten yaratmak anlamında değil, onların kullandıkları mânada kullanmıştır. En doğrusunu Allah bilir.

   Sonra en güzel yaratan ifadesi, en sağlam ve en muhkem yaratan mânasına gelebilir, nitekim bir âyet-i kerîmede meâlen şöyle buyurmuştur: “Sen hâkimlerin en adilisin”{Hud-45}. Yani her şeye Allah’ın birliğine ve rablığına şehâdet edecek alâmetleri koyansın. Yahut bu cümle şu anlama da gelebilir: Cenâb-ı Hak onları ve daha önce geçen atalarını da kendisinin yarattığını, onların ve bütün mevcudatın Rabb’i olduğunu söyleyince, onlar, en güzel yaratan kimdir? diye sormuşlardı. İşte o zaman Cenâb-ı Hak, belirttiği ve yaptığı nitelemeyi şöyle ifade buyurmuştu: Sizin de geçmişteki atalarınızın da Rabb’i olan Allah!

   Sonra Allah, onları da, geçmiş atalarını da kendisinin yarattığını söylemesine rağmen yine de kendisini yalanladıklarını haber vermekte, şöyle buyurmaktadır:

127-128. “Ama onu yalancılıkla suçladılar. Bu yüzden, Allah’ın samimi kulları dışında, onlar mutlaka cehenneme konulacaklar arasında olacaklar.”

   Ama onu yalancılıkla suçladılar. Bu yüzden, onlar mutlaka cehenneme konulacaklar arasında olacaklar. Cenâb-ı Hak burada onların nereye konulacaklarını açıklamamaktadır, lâkin âyette onların ancak cehenneme ve azaba konulacakları anlaşılmaktadır. Çünkü zevk ve lezzet ehli, girecekleri yere kendileri girerler, fakat azap ehli kendi istekleriyle değil zorla sokulurlar. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “O gün cehennem ateşine itile kakıla götürülecekler”{Tur-12}, “O gün yüzüstü ateşe sürüklenirler”{Kamer-48}, “Ve alevli ateşe girecektir”{İnşikak-12}.  ***

   Ancak Allah’ın samimi kulları müstesna! Burada Cenâb-ı Hak samimi kullarını istisna etmekte, onların cehenneme sokulmayacağını söylemektedir.

129-130. “Onun hakkında, ‘İlyas’a selâm olsun!’ ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik.”  

131. “İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz.”  

132. “Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.”

   Onun hakkında, ‘İlyas’a selâm olsun!’ ifadesini sonradan gelen nesiller arasında devam ettirdik. Daha önce de söylediğimiz gibi Cenâb-ı Hak onun adını ve hakkındaki güzel övgüyü sonradan gelen nesiller arasında da devam ettirmiştir. Sadece İlyas’a selâm olsun cümlesi müstesna, bu bölümdeki âyetlerin hepsinin yorumunu yapmıştık.

“Bazı kırâat imamları bu âyeti “Âl-i Yâsîn” diye okumuş, bazıları da “İlyâsîn” diye okumuşlardır. “İlyâsîn” diye okuyanlara göre âyetin iki izahı vardır. Birincisi, İlyâsîn, İlyas’ın çoğuludur, mânası da şudur: İlyas’a ve onun mümin olan ümmetine selâm olsun! Bu tıpkı Muhammed ve ümmetini gördüm mânası kastedilerek Muhammedîleri gördüm sözü gibidir. İkincisi, İlyas kelimesi, İlyas ve İlyâsîn diye iki şekilde de kullanılıyor olabilir; tıpkı Mîkâl ve Mîkâil kelimesinde olduğu gibi. Buna göre âyet İlyas peygambere selâm olsun anlamına gelir, bu durumda âyet, Kur’ân-ı Kerim’de geçen ve aileleri belirtilmeden nebîlere ve resûllere selâm olsun meâlindeki âyetlere de uygun olur. Diğer (İlyâsîn) kullanılışına göre ise, Âl-i Yâsîn’e ve kavmine selâm olsun mânasına gelir. Bu kırâat sanki daha uygun gibidir. Kelimeyi “Âl-i Yâsîn” diye okuyanlara göre ise, “Âl” isim, “Yâsîn” de muzafun ileyh olmak üzere isim tamlamasıdır. Bu da insanın ailesi, etbâı ve kavmi anlamına gelir. Buna göre İlyas’ın ailesi kastedilmiş demektir; her ne kadar daha önceki peygamberlerin ailelerine selâmı belirtilmemiş ise de burada zikretmiş demektir. Buradaki “Âl” kelimesiyle daha önce geçen peygamberler de kastedilmiş olabilir, çünkü peygamberler aynı ailenin efradı sayılırlar. “Âl” kelimesi, aynı kabile efradı ve yardımcılar anlamına gelir. Bu yoruma göre selâm, bütün peygamberlere verilmiştir. İbn Abbâs’ın (r.a.) bu âyeti “Âl-i Yâsîn” diye okuduğu ve şöyle dediği rivayet edilir: Buradaki “Âl” kelimesiyle Muhammed aleyhisselâmın ailesi, “Yâsîn” kelimesiyle de Muhammed aleyhisselâm kastedilmiştir. Buna göre Allah Yâsîn sûresinin ilk âyetinde de Muhammed aleyhisselâmı ve ailesini zikretmiş, diğer peygamberleri de daha önce geçen âyetlerde belirtmiştir. En doğrusunu Allah bilir. İbn Mesûd’un (r.a.) mushafı “İdris’e selâm olsun” şeklindedir.

Bazı rivayetlerde “İdrâsîn” şeklinde geçer. İlyas ile İdris’in aynı peygamberin ismi olduğu, onun iki isim taşıdığı da rivayet edilmiştir. “İdrâsîn” sanki “İdris” kelimesinin farklı bir okunuş şekli gibidir.

İbn Mesûd’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre, o, âyeti “Kuşkusuz İlyas da elçilerimizden biriydi” (es-Sâffât, 37/123) meâlindeki âyeti “Kuşkusuz İdris de elçilerimizden biriydi” diye okumuştu” (Semerkandî, Şerhu’t-Te’vîlât, vr. 640b-641

İlyâs aleyhisselâm Ahd-i Atîk’te İlya ismiyle geçen peygamberdir (II. Tarihler, 21/12). Bu ismin, Yunanca ve Latince’deki Elias, Etiyopya dilinde Elyas şeklinde okunduğu, bu son okunuşunun Arapça’ya İlyâs şeklinde geçtiği belirtilir. Yahudi kaynaklarında İlyâs’ın milâttan önce IX. yüzyılda yaşadığı bildirilir. İsrail Kralı Ahab’ın, Sâmiriye’de Baal adlı sözde tanrı için bir mâbed yaptırmasına İlyâs karşı çıkmış, bâtıl inançlarla mücadele etmiştir. En‘âm sûresinde (6/85) onun adı on yedi peygamberle birlikte “sâlihlerden biri” olarak anılmaktadır.

Yahudi ve hıristiyan kültüründe İlyâs’ın ölmediği, bedeni ve ruhuyla semaya yükseltildiği kabul edilmektedir. Ahd-i Atîk’in sonunda (Malaki, 4/5-6) Tanrı’nın “dünyayı lânetle vurmaması için” İlya’nın (İlyâs) tekrar dünyaya gönderileceği bildirilmektedir. Bu sebeple yahudiler ve daha sonra hıristiyanlar, semaya çekilen İlyâs’ın tekrar dünyaya döneceğine inanmışlardır. Hz. Yahyâ’nın beklenen İlyâs olduğuna inananlar da olmuştur. Ahd-i Cedîd bu konuda Hz. Îsâ’dan farklı açıklamalar aktarmaktadır (meselâ bk. Matta, 11/ 14; krş. Luka, 1/17). İlyâs’ın halen hayatta olduğuna dair Kur’an’da ve hadislerde bilgi yoktur. İsrâiliyat türü rivayetlerde bu yönde açıklamalar bulunmakla birlikte âlimlerin çoğu İlyâs’ın öldüğü kanaatindedirler. Ayrıca bazı rivayetlerde onun İdrîs peygamberle aynı kişi olduğu ileri sürülmüşse de (meselâ bk. Buhârî, “Enbiyâ”, 4; Taberî, XXIII, 91), bunlar farklı zamanlarda yaşamış iki ayrı şahsiyettir.

130. âyette geçen İlyâsîn’le ilgili olarak “Âl-i Yâsîn” şeklindeki kıraat farkını da dikkate alan değişik açıklamalar yapılmıştır. Sonuncu okunuşu tercih eden İbn Âşûr, İlyâs’ın bir adının da Yâsîn olduğunu belirten görüşten hareketle Âli Yâsîn’in, “Yâsîn’in dinini kabul edip ona tâbi olan ve yardım edenler” anlamına geldiğini belirtir (XXIII, 170). Ancak bize göre İlyâsîn şeklindeki kıraatı tercih etmek, bununla da Hz. İlyâs’ın kastedildiğini düşünmek daha isabetli görünmektedir. Bu durumda İlyâs isminin sonundaki “în” eki, ismin aslından olmayıp âyetlerin sonundaki nazma uygun düşmesi için getirilmiştir (Hasan el-Mustafavî, I, 113 vd.; İlyâs hakkında bk. Ömer Faruk Harman, “İlyâs”, DİA, XXII, 160-162).

Baal, Başta Ken‘ânîler olmak üzere eski Yakındoğu topluluklarının çoğunda tanrı ismi olarak kullanılan bir kelimedir. Ken‘an ülkesinde bereket verme, yağmur yağdırma, verimli kılma fonksiyonlarına sahip bir tanrı olarak kabul ediliyordu. İsrâiloğulları, Yeşu isimli peygamberin ölümünden sonra Baal’e tapmaya başlamışlardı (Hâkimler, 2/11-13). İlyâs, Baal inancını ortadan kaldırarak gerçek tanrı olan Yahve inancını tekrar hâkim kılmak için mücadele vermiştir. Konumuz olan âyetlerle İlyâs’ın bu mücadelesine değiniliyor. Önceleri soyut bir tanrı olarak tasavvur edilen Baal’in, zamanla boğa şeklinde temsil edilip putlaştırıldığı bildirilmektedir.

Bu âyetlerde Hz. İlyâs’ın Baal inancına karşı çıkmasından söz edilmesinin asıl amacı, geçmişteki bütün peygamberlerin tevhid inancında birleştiklerini, bu inancı yerleştirmek ve devam ettirmek için çalıştıklarını ve bu sayede isimlerinin sonradan gelen nesiller tarafından anıldığı hatırlatmaktır.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir