Taş atmak kadar güzel bir eylem var mı bilmiyorum, taş atmak her zalimi, her müstekbiri, her gavuru hizaya sokmanın çok özel bir adıdır. İnsanca ve Müslümanca yaşayabileceğiniz bir dünya kurmak için ilk adımdır taş atmak.
“Nükleer füzelerle, hipersonik füzelerle taşla mı savaşacağız?” dediğinizi duyar gibiyim, daha ötesi taşların nükleer füzeleri, hipersonik füzeleri yerle bir edeceğini düşünüyorum, yeter ki biz üzerimize düşeni yapalım, yer yüzünün tek bedava silahını gerektiği yerde doğru hedefe atacak cesaret ve dirayeti gösterelim. Taşların füzeleri, düşman hedeflerini param parça ettiğini göreceğiz.
Gavurların füzeler ve bombaların arkasından efelenmesine sakın aldırmayın, onların illüzyonu sizi kandırmasın, Firavun ve büyücüleri de çok güvenmişler, çok efelenmişlerdi ta ki Musa asasını atıncaya kadar. İşte Musa gibi bu illüzyonu bozarsak, bu kâfir düzenlerin tamamının domino taşı gibi arka, arkaya devrildiklerini göreceğiz.
Bu bir hayal değil tecrübe edilmiş bir gerçeklik Rabbimizin bir vaadidir. İnsanlık tarihi boyunca bu konuda birçok örneklik yaşanmıştır.
Haydin o zaman çıkaralım asalarımızı bu gavur düzenlerinin sonun getirmek için sürelim sahaya. Bunca yalan dolanı, düzenbazlığı anlatalım kandırılmış topluluklara, gördükleri bunca şeyin bir illüzyondan ibaret olduğunu işleyelim zihinlere. Yaşadıkları mağduriyetlerin, açlığın, yoksulluğun, yerinden edinmelerin, soykırımların sebebini tek, tek usanmadan, bıkmadan tane, tane anlatalım.
Onların da sıcak bir bakışa, dürüst bir sohbete, samimiyetle omuzlarına dokunacak dürüst ve ahlaklı insanlara ihtiyacı var. Tam düşerken tutacak, duygu ve düşüncelerine, inanç ve kişiliklerine saygı duyacak, onları ne olursa olsun ötekileştirmeyecek, kafaları karıştığı zaman sakince öneri sunabilecek insanlara ihtiyacı var.
Bencilliğin moda olduğu, insanları çıkar ve menfaatlerinin güdülediği, bu kapitalist yaşam şartlarının insanları evle iş arasına hapsettiği, hiçbir şey düşünemez hale getirdiği, yaşamın adeta bir kargaşaya dönüştüğü, güven duygusunun kaybolması ile yalnızlığı tercih etmiş, umutları tükenmiş insanlara umut aşılayabiliriz.
Bunu da yapacak başka hiçbir kimse ya da grup yok etrafınıza bakmayın, bunu ancak ve ancak biz yapabiliriz. Bunu yapmak durumundayız, yoksa hep birlikte helak olacağız. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya, daha insanca yaşayabilecekleri bir dünya, daha Müslümanca yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak için buna mecburuz.
Etrafınıza ördüğünüz duvarları yıkın, çıkın sokaklara, evlerinizi namazgah kılın, akrabalarınıza, dostlarınıza, sevdiklerinize komşularınıza bu kafir düzenin hilelerini, desiselerini anlatın, bizi nasıl bir tuzağa çektiklerini anlatın, anlatın ki bu illüzyonun bozalım.
Tüm iktidarlar ve sivil toplum örgütleri işbirlikçidir, içlerinde istisna var mı bilmiyorum. Aşağılık bir düzen kuruluyor, mecbur değil zorunlusunuz dediklerinde, yaşatmayız, gezdirmeyiz, okutmayız, tedavi etmeyiz, düzene girmezseniz, düzene tabi olmazsanız hayatı size zindan ederiz dediklerinde, insanlar iki yıl süresince bir yalanla evlere kapattıklarında, maskeye, aşıya mecbur bırakıldığında, siz hiç gördünüz mü herhangi bir sivil toplum örgütünün itiraz ettiğini, hak değil dediğini! Küresel iktidarın emirlerine karşı çıkarak halkına maske ve aşı dayatmasından koruyan bir iktidara şahit oldunuz mu? Aşı yoksa aşta yok diyerek işten çıkarmalara itiraz eden tek sendika biliyor musunuz? Okullarında maske uygulamasına karşı tepki gösteren öğretmenlere, hastanelerde komediye varan uygulamaları halka ifşa eden doktor ve hemşireleri gördünüz, duydunuz mu? DSÖ’nün emirlerinin Davos ruhuyla yerine getiren bu insanların, toplulukların tamamı hastalıklıdır, kirlidir, bunlara da ancak biz yardım edebiliriz, onları da kurtarmalıyız bu kölelikten.
Tarihin çok ciddi bir kırılma noktasındayız, tarihin doğru tarafında yer alacağız. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hiçbir yerde eski sistem devam edemeyecek, Filistin’den başlayarak, İstanbul’dan, Kahire’den, Kâbe’den, Şam’dan, Bağdat’tan, Paris’ten, Zagrep’ten, Tronto’dan, Newyork’tan, Berlin’den, Pekin’den, Moskova’dan başlayarak. Yeni bir düzen kurmak, insanca ve Müslümanca yaşayabileceğimiz bir düzen kurmak için çabalarımızı bütünleştirip birleştirmek durumundayız, 21. Yüzyıla söyleyeceklerimiz var yapacaklarımız var, sorumluluklarımız var, sorumluluklarımızdan kaçarsak 21. Yüzyıla maruz kalırız.
Topluluklar, kandırılıyor sürekli illüzyona maruz kalıyor, uyutuluyor, dünyanın kaynaklar dünya nüfusunun üç katını besleyebilecekken, birileri kaynakların neredeyse tamamına el koyuyor, iklim bozuldu dünyamız yaşlandı diyorlar, bu pis oyunu bozacaksak sadece biz bozabiliriz, çünkü tüm topluluk ve gruplar kuşatılmış teslim alınmışlardır.
Bu konuda iradesi ve ufku olan sadece bizleriz ayrıca bu bizim keyfimize bırakılmış, olsa iyi olur cinsiden bir şeyde değil, bu kulluğumuzun bir gereğidir. Bütün bir dünya karşımıza dikilse bile bunu yapmak zorundayız. Korkacağımız çekineceğimiz hiçbir şey yoktur, iki güzellikten biri bizi karşılayacaktır. Ya zafer ya şehadet. Yeryüzünde korkulacak yegâne güç Allah’tır.
İşbirlikçi Haseneyi Bangladeş’ten nasıl kovaladıysak, İşgalci Amerika’yı Afganistan’dan nasıl defettiysek, Siyonistleri de Filistin’den söküp atacağız. İşbirlikçi rejimler ve işbirlikçi sivil toplum kuruluşlarının tamamı tarihin yanlış tarafında yer almanın utancını sonsuza dek yaşayacaklar, Siyonist rejimle birlikte bunları da tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
Başka bir dünya başka bir toplum kurmak üzere hareket etmek durumundayız, Müslümanlar sınıfsal çıkarları için mücadele etmez, statükodan talep ettiklerini alınca statükonun savunucusu ve destekçisi olmazlar! Statükodan bir şey istemeye dahi tenezzül etmezler! Statüko ile iş birliği ve amaç birliği yaparak bir fayda elde edilemez, burası çıkmaz sokaktır.
Yanımızdakilerin ya da karşımızdakilerin azlığına çokluğuna aldıracak değiliz. Güçlerimizin zayıflığı, sayılarımızın azlığı sizi endişelendirmesin, Ebabil kuşları filleri nasıl yendiyse, taşlar da füzelere galip gelecektir.
Unutmayın ki, her şey bizim gücümüzle kaim değildir. Biz üzerimize düşeni yaparsak Allah’u Teala hiç beklemediğimiz yerlerden bizi rızıklandıracak, destekleyecektir. Bunun olmazsa olmaz şartı yeryüzündeki kâfirleri, zalimleri ve müstekbirleri taşlamaya cesaret etmektir.