Düşünmeye gerek yok bölgesel Kürdistan’a, Arabistan’a veya ırkçılara bakmak kafi…
Bir Müslümanın Müslümanlığı ne zaman belli olur? Menfaat çatışmasında. Aleyhine bir mesele ortaya çıktığında.
Bir demokrat rejimin demokratlığı ne zaman belli olur? Toplumsal ve siyasal bir kriz çıktığında.
Bir ırkçının milliyetçiliği ne zaman belli olur? Eline bir imkan ve güç geçtiğinde. Örgüt olduğunda.
İyi de bunlar daha oraya varmadan düşünce sistemlerine ve devlet olmazdan önceki hallerine bakılarak öğrenilemez mi?..
Genelde doğuda ve bizim coğrafyada da, devlet, devletlü sınıf için, iktidar zümresi için devlettir.
Bölgenin siyasi tarihi, kültürel birikimi, genetik kodu böyle! Bir vakitten sonra oldum olası ve uzunca bir süredir böyle.
Burada devletin içerde rakibi yoktur. Olmamış. Devlet hep tek kalmıştır. Eskisinde sultan kimse, yenisinde iktidar kimse devlet odur.
Devlet dediğin şey, maliyesi, ordusu emniyeti istihbaratı, yargısı hapishanesi olan bir güç. Şiddet kullanma tekeline sahip. Bu gücü örfi veya yasal olarak kim kullanma yetkisine sahipse, devlet odur.
Bu devletin resmi görüşünün/ideolojisinin veya tutumunun aksine başka şey söyleyip yapanlar “devlet millet düşmanı, vatan hainidir.”
Sümer’den Mısır’dan, Roma’dan, Pers’ten, Yunan’dan, Arap ve Afrika krallıklarından.. beri böyledir.
Bu kısır döngüyü kimler kırabilir? Zannımca ya demokrat ve halkçılar kırar; ya enternasyonel sosyalistler kırar: Bunlar görece daha eşit ve adil bir sistem kurar. Fakat bunlardan bizde nadir bulunur! Üzüm üzüme bakarak kararıyor çünkü!
Ya da peygamberin sünnetini ihya edecek Müslümanlar kıracak!
Başka varsa da ben bilmiyorum!
Neden böyle olduğunu yakın tarihten örnekleyelim: Ne demişti general Tandoğan:
“Devlet biziz ‘aslanlar’! Siz Anadolulu gidip tarlanızı ekin, verginizi verin, askere çağırdığımızda gelin..” Haddinizi bilin yani!
Daha Ölmemişti Sakıp Ağa! Bir resepsiyonda “bitsin şu iç savaş, ticaret yapalım, gelişelim..” falan deyince ertesi günü devletlü Türkeş
“Çizmeyi aşıyorsun Sakıp ağa!” dememiş miydi?!
Başkan Erdoğan muhalefete ne diyor? “Siz kimsiniz? Size hesap mı vereceğim? Ben sadece Allah’a ve millete hesap veririm! “Cumhurbaşkanı eleştrilir mi?!”
Coğrafyanın siyasal kültürü bu!..
Biraz gerilere gidelim ve başka örneklerle bitirelim:
İlk Halife Ebu Bekir, seçildikten sonra ilk hutbesinde Medinelilere şunu dedi:
“İçinizde en hayırlınız ben değilim.. ‘Beni siz seçtiniz.’. Yanlış yaparsam bana itaat etmeyin…”
Halifeliği hanedanlığa dönüştüren Emevi Halifeleri ne diyordu?
“Bizi Allah seçti.. ‘Biz sizin kaderininiz’..” Yani mutlak itaat istediler. Etmeyen “Allah’a isyan etmiş oldu!
Arıyoruz. Acep O Müslümanlar, organize bir topluluk olarak ara sıra ziyaret ettikleri dünyada, bizim dünyaya da bir ziyarette bulunur mu?!..
Yıllardır siyaset devlet çalışıyorum. Benim anladığım şu:
Siyaset bir uluhiyet meselesi. Devletse bir din. Yani meselede bir ilah var, ve onun bir dini var.
Bu ilah ya Allah oluyor, ya da başkaları. İnsanlar hangi ilaha uyuyorsa onun dinine giriyor.
Modern çağın ilahı paradır. Dolayısıyla “güç”tür. Çünkü para güç, güç paradır.
Gücün nasıl kullanıldığı tartışılmıyor, önemli de sayılmıyor, gücün yaptıklarına bakıp güce ulaşmak hedefleniyor. Bunun için her yol mübah.
Yine modern siyasetin temel ilkelerinden birisi
“Ulusal çıkar” denen, ulus devletlere tanınmış dış politik imkan. Devletler dünyasında güce ulaşmak demek, egemenliğini başka milletlerin egemenlik alanına doğru büyütmek demek. Sömürgeciliğin diplomatik dili bu.
Başkalarının ülkesine, kaynaklarına, kültürüne, örgüne saldırıp sömürmenin kibar izahı basit:
“sosyal Darwinizm.”
Yani bu dünyada güçlü olan kazanır, zayıf olan kaybeder.
Çünkü bu teoriye göre kaybetmek, her şeyini kaybetmektir.
Doğada aynısı olmuyor mu? Güçlü popülasyon ilerliyor, zayıf popülasyon yok oluyor! Evrim bu.