04 Ara 25 - Per 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Bir Lansmanın Perdesi Aralanınca: Devletin Dublörleştiği İllüzyon

Bir Lansmanın Perdesi Aralanınca: Devletin Dublörleştiği İllüzyon

Kızılelma’nın atış testini izleyen kalabalığın gözlerindeki ışıltıya baktığınızda yalnızca bir savunma aracının değil, kolektif bir duygunun uçtuğunu görürsünüz. Sosyolojik olarak bu manzara, modern ulus-devletin duygu yönetimiyle piyasa mantığını nasıl iç içe geçirdiğini gösteren canlı bir laboratuvardır.

Ama bu laboratuvarın içinde sık sık gözden kaçan bir ayrıntı var: ”İzlediğiniz şey sadece bir devlet zaferi değil; vergi levhası olan bir şirketin ürün tanıtımıdır.

Burada sorun, teknoloji üretmek, şirketlerin büyümesi ya da girişimciliğin desteklenmesi değil. Sorun, devletin –yani hepimizin ortak kurumunun– özel bir ticari aktörün başarı hikâyesine “tarihsel fon müziği” yapacak şekilde sahneye yerleştirilmesidir.

Bu, tesadüfî bir kaynaşma değil; kurgulanmış bir illüzyon.

“İllüzyonun Mekanizması: Milli Gurur Narkozu”

“Milli gurur” duygusu güçlüdür; toplumları harekete geçirir, birleştirir, mobilize eder. Bu duygunun manipülasyona açık olması da bundandır.

Test görüntülerinde devlet, şirketin ürünü için bir “kamu otoritesi” değil, bir “duygusal reklam ajansı” gibi konumlanmıştır.

Ulusal semboller, ordunun varlığı, devlet erkânı ve medya, ticari bir ürünün üzerine serpilen sihirli toz gibi kullanılmaktadır.

Sonuçta geniş kitleler, “şirketlerin ticari ürünlerini ulusal bir “zafer” olarak görmeye koşullanır.”

Bunun adı, toplumsal mühendisliktir.

Ve ne yazık ki bu mühendisliğin yan ürünleri üç başlıkta toplanır:

1. “Kamusal aklın özelleştirilmesi:” Devlet aklı değil, şirket stratejisi öne çıkar.

2. “Eleştirel düşüncenin felci:” Ürün kalitesi, maliyet, denetim ve hesap verebilirlik tartışılamaz hâle gelir.

3. “Duygusal bağımlılık:” Milli gurur, rasyonel muhakemeyi susturan bir narkoz işlevi görür.

“Devletin Rolü: Kurucu Güçten Dublör Haline”

Devletin asli rolü; denetlemek, düzenlemek, kamu yararını korumaktır.

Fakat bu tabloda devlet, kendi kudretini bir özel şirketin performansına “ödünç veren” bir dublör gibi davranmaktadır.

Üstelik bu dublörlük, tesadüfi değil; siyasal iletişimin merkezine yerleştirilmiş bir stratejidir.

Böylece:

* Kamusal kaynaklarla desteklenen projeler **özel kazançlar** üretir,

* Kamu-özel ayrımı bulanıklaşır,

* Toplumda gerçek başarı ile reklam başarısı birbirine karışır.

İzleyici kalabalığın coşkusu, devlet yerine şirketi kutsayan bu yeni düzene eşlik eden alkış efekti gibidir.

Teknoloji üretmek elbette önemlidir. Savunma sanayiindeki ilerleme elbette değerlidir.

Ama “duygu seline kapılıp rasyonelliği kaybetmemek”, en az bu teknolojiler kadar önemlidir.

Bu yüzden izleyiciye yapılması gereken çağrı, düşmanlık değil; uyanıklıktır.

Milli gurur, yerini “milli muhasebeye” bırakmalıdır:

* Devlet, neden bir özel şirketin lansmanında bir “kahramanlık dekoru” olarak yer almaktadır?

* Kamu yararı ile şirket yararı birbirine nerede ve nasıl karıştırılmaktadır?

Bu soruları sormak, vatana karşı olmak değil; “vatandaş”lığa karşı bir görevdir.

Sonuç: Alkışın Arkasındaki Hakikati Görmek

Bu gördüğümüz manzara, “duygusal olarak parlatılmış bir ekonomik-siyasal düzenin”  vitrinidir.

Alkışlayabilirsiniz.

Beğenebilirsiniz.

Ama “neye alkış tuttuğumuzu bilmeliyiz.

İllüzyonun sisini dağıtmanın tek yolu budur.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir