Neresinden baksan ülkede manzara pek iç açıcı değil; herkeste bir gam kasavet, herkeste bir gelecek kaygısı hakim!
Adalet sistemine güven kalmamış: Sokakta çeteler cirit atıyor, mafya adalet dağıtıyor; güçlüye sorun yok güçsüz çoğunluk şaşkın; yüksek yargı organları politik hiyerarşi çatışmasında.
Ama meclis var!
Güvenlik sistemi arıza yapmış: çocuklar ve kadınlar şiddet sarmalında; zayıfları hafakanlar basıyor; herkes kendini koruma telaşında.
Ama meclis var!
Ekonomi krizden krize yuvarlanıyor: Verin yetkiyi görün etkiyi dendikten bu yana TL dikiş tutmuyor; çiftçi, emekli, asgari ücretli, küçük esnaf, ev kadını enflasyon karşısında yoksulluk ve sefalete mahkum.
Ama meclis var.
Eğitim dikiş tutmuyor: Bu iktidarın onuncu bakanı da selefleri gibi sistem değiştiriyor; okulların kamusu bir alem özeli bir alem ticari sektör gibi çalışıyor; imkanı olup fırsatını bulan yurtdışına gidiyor.
Ama meclis var!
Değerli yalnızlıkla sonuçlandı dış politika: Bölgede sıfır sorun diyenler; Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz diyenler; Filistini, Lübnanı, Suriyeyi keyfince döven İsrail’in hedefinde Anadolu toprakları var demeye, dış barış için iç barış olmalı demeye başladı.
Ama meclis var!..
Uzatmayalım: Bir meclis var mı? Varsa bu meclis ülkenin ve halkın mı, sorgulanmaz ve yargılanmaz imtiyazlı bir zümrenin mi hesabını tutuyor?
Meclis üyelerini halk seçiyor: Tamam. Seçilenler halkın menfaatlerini mi kendi menfaatlerini mi önceliyor?
Meclis üyeleri verdikleri kararlarla kamu yararını mı özel bazı yararları mı gözetiyor?
Nasıl bir sistem bu?!