Kont Carlo Sforza
Avrupa diplomasisinin dikkat çekici isimlerinden biri olan Kont Carlo Sforza, yalnızca İtalya tarihinin değil, Türkiye’nin modernleşme sürecinin de önemli tanıklarından biridir. 1908’de İstanbul’a geldiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülme sürecini yakından gözlemledi; genç subayların, özellikle Mustafa Kemal’in ve yeni kuşağın düşünsel dönüşümünü fark eden az sayıda Avrupalıdan biri oldu.
1918’de yeniden İstanbul’a döndüğünde savaş sonrası karmaşanın ortasında Anadolu’da yükselen bir direniş potansiyelini sezmişti. İtalya, o dönemde Batı Anadolu’da sınırlı bir işgal bölgesine sahipti ancak Yunanistan’ın saldırgan tutumu Roma yönetimini rahatsız ediyordu. Sforza, İtalyan dış politikasını bu noktada denge unsuru hâline getirmeye çalıştı; Yunanistan’ın Anadolu’daki ilerlemesine karşı, Türk millî hareketiyle dolaylı bir iletişim kanalı kurulmasını destekledi. Bu süreçte sahada görev yapan genç subaylardan Teğmen Ugo Luca da Sforza’nın yönlendirmesiyle Türk direnişi hakkında bilgi toplayan ve Ankara Hükümeti’yle teması kolaylaştıran isimlerden biri oldu.
Bazı araştırmalarda, İtalyan diplomatik çevrelerinin 1920–1921 arasında Batı Anadolu’daki Türk direnişini tamamen bastırmak yerine onu denge unsuru olarak desteklediği ileri sürülür. Carlo Sforza’nın Roma’ya gönderdiği raporlarda, Türk millî hareketinin “gerçek bir halk gücü” hâline geldiği vurgulanır; bu yaklaşım, İtalya’nın Anadolu politikasında dikkatli bir yumuşamaya yol açmıştır. Ugo Luca’nın sahadan aktardığı gözlemlerle birleşen bu diplomatik strateji, Yunan ordusunun ilerlemesini sınırlamış ve Türk kuvvetlerinin yeniden toparlanmasına zemin hazırlamıştır.
Sforza, Mustafa Kemal ile doğrudan sınırlı bir diplomatik temas kurmuş olsa da, onun liderliğini “disiplinli ve pragmatik” olarak tanımlamıştı. İtalya’nın 1921’den itibaren Ankara ile ilişkilerini düzeltmeye yönelmesinde bu değerlendirmelerin etkili olduğu söylenebilir. Faşizme karşı tutumu nedeniyle daha sonra bakanlıktan istifa eden Sforza, Avrupa’nın savaş sonrası yeniden yapılanmasında rol oynadı. Ancak onun Türkiye dosyası, hem İtalyan arşivlerinde hem Türk diplomasi tarihinin satır aralarında, Anadolu’daki bağımsızlık hareketini dolaylı biçimde destekleyen dikkatli bir politika örneği olarak durmaktadır.
Bugün Sforza ailesi aktif diplomatik veya siyasi bir rol üstlenmiyor. Ancak Carlo Sforza’nın adı, Türkiye-İtalya ilişkilerinin erken döneminde pragmatik denge arayışının simgelerinden biri olarak anılmaya devam ediyor.
Teğmen Ugo Luca
Teğmen Ugo Luca, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarında görev yapan genç İtalyan subaylar arasında dikkat çeken bir isimdir. 1919–1922 arasında Batı Anadolu’da, özellikle Aydın ve Kuşadası çevresinde görev yaparken hem istihbarat hem diplomatik gözlem misyonu yürüttü. İtalyan ordusunun Yunan işgaline karşı temkinli tutumu içinde, Luca’nın görevi yalnızca güvenlik sağlamak değil, bölgedeki Türk direniş hareketinin gelişimini desteklemekti.
Ugo Luca, Anadolu’daki İtalyan istihbarat teşkilatının şefiydi, Türkçe biliyordu. Gerilla savaşında oldukça mahirdi. Sonradan, “Anadolu’nun Lawrence’ı” olarak meşhur olacaktı. Yunan’a karşı ilk müdafaa cemiyetleri ve Kuva-yı Milliye çeteleri, Luca’nın başında bulunduğu teşkilatın gayret ve destekleriyle kuruldu. Kuva-yı Milliyeciler ve silahları İtalyan torpidoları ile taşınıyordu. Luca’nın yanında mücadele eden en meşhur Kuva-yı Milliyeciler, Şükrü (Saraçoğlu) ve Mahmut Esat (Bozkurt) idi. Luca ile birlikte, küçük teknelerle Rodos’tan silah getiriyorlardı. Hatta bazan Luca, zeybek kıyafetleri giyiyor ve Kuva-yı Milliyeci çetelerle birlikte Yunan birliklerine taarruz ettiği anlatılıyordu.[1]
1921 yılında İtalyan askeri heyetiyle birlikte Ankara Hükûmeti’yle temasa geçen subaylar arasında yer aldı. Mustafa Kemal ile yapılan kısa görüşmede, Anadolu’daki çatışma dengeleri ve İtalyan birliklerinin durumu ele alındı. Luca, notlarında Mustafa Kemal’i “kararlılığı net, stratejisi ölçülü” bir komutan olarak tanımladı. Bu gözlemler, İtalyan diplomasi merkezlerine iletildiğinde Roma’nın Anadolu politikasında belirgin bir değişim yaşandı: Yunanistan’ı açıkça desteklemekten kaçınan İtalya, Türk direnişine karşı tarafsız bir çizgiye geçti.
İtalyan diplomatik çevrelerinde, Kont Carlo Sforza’nın yönlendirmesiyle oluşturulan bu yeni yaklaşım, Anadolu’da “denge politikası” olarak anıldı. Ugo Luca gibi sahada görev yapan subaylar aracılığıyla, Türk kuvvetlerinin hareket kabiliyeti ve halk desteği hakkında bilgi toplanıyor, bu bilgiler Sforza’nın Roma’ya gönderdiği raporlara temel oluşturuyordu. Bu iş birliği sayesinde İtalyan birlikleri, Batı Anadolu’da yer yer Türk kuvvetleriyle karşı karşıya gelmekten kaçındı ve hatta kimi bölgelerde direnişin lojistik akışına dolaylı kolaylık sağlandı. Bazı tarihçiler, bu süreci “İtalya’nın Anadolu’daki direnişi zımnen örgütlemesi” olarak yorumlar; çünkü İtalyan varlığı, hem Yunan ordusunun baskısını sınırlamış hem de Türk güçlerinin manevra alanını genişletmiştir.
Savaş sonrasında İtalya’ya dönen Ugo Luca, iç güvenlik alanında kariyerini sürdürerek Carabinieri teşkilatında yükseldi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sicilya’da organize suçla mücadelede öncü bir isim olarak tanındı. Anadolu’daki saha tecrübesinin, onun disiplinli ve pragmatik güvenlik anlayışına yön verdiği düşünülür.
Bugün Luca’nın adı Türkiye’de çok az bilinir, ancak İtalyan arşivlerinde bıraktığı raporlar, Kurtuluş Savaşı’nın dış gözlemcilerinin en dikkat çekici kayıtları arasında yer alır. Onun hikâyesi, Anadolu’nun yeniden doğuş sürecinde dış aktörlerin karmaşık ama belirleyici rollerinden birini temsil eder.
[1] https://mehmethasanbulut.com/2021/01/18/turchia-dostu-bir-italyan/