14 Haz 25 - Cts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Fârâbî ve İbn Rüşd’ün Siyaset Teorileri

Fârâbî ve İbn Rüşd’ün Siyaset Teorileri

  1. Felsefe ve Siyaset İlişkisi

Fârâbî’ye ( Türkistan – 870 – 950) göre siyaset, varlık anlayışının başka bir ifadeyle varlık felsefesinin doğal bir uzantısıdır. Bu nedenle siyaset felsefesinin birey ve toplum için kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu görüşündedir

İbn Rüşd (Endülüs – 1058- 1126) ise felsefeyle siyaseti teorik bağlamda doğrudan ilişkilendirmez. Siyasetle ilgisi, daha çok döneminin siyasi ihtiyaçlarına yanıt verme düzeyindedir. Daha çok fıkhî ve şeriat merkezli bir siyaset anlayışı benimser.

 2. Siyaset Kuramının Kaynağı: ilahi olanla ilişki

Fârâbî:

 Siyaset felsefesi, sudûr teorisine, varlığın yaratılışının aşamalı oluşuna ve varlık anlayışının ilahi olanla ilişkisine dayanır.

 Ona göre “erdemli şehir” (el-Medînetü’l-Fâdıla), evrensel nizamın yeryüzündeki izdüşümüdür.

Devlet, en yüce varlık olan Allah’tan gelen hikmet ve düzene dayalıdır. Bu çerçevede filozof başkan, Faal Akıl (bilgiyi fiilen işleyen ve anlamlandıran akıl) ile ilişki kurmak zorundadır. Fârâbî’nin siyaset felsefesinde ideal yönetici, faal akılla bağlantı kurabilen, yani onunla bağ kurarak hakikate ulaşabilen kişidir. Bu bağlamda filozof-kral ile peygamber arasında bir benzerlik kurar.

İbn Rüşd:

 Siyaseti metafiziğin bir sonucu olarak görmez. İbn Rüşd’e göre siyaset, metafizik ilkelerden doğan kaçınılmaz bir sonuç değil, insan aklının ve toplumsal düzenin gereklilikleri doğrultusunda şekillenen bir olgudur.

 Siyaset, toplumsal gerekliliklere yönelik felsefi katkılardan ibarettir.

 Devlet teorisinde Faal Akıl veya metafizik unsurlar yoktur.

 Ahlakî erdem ve felsefî bilgi, yönetim için yeterlidir.

 3. Filozof-Kral Anlayışı

Fârâbî:

Lider, hem peygamber gibi hem filozof olmalıdır.

 Yalnızca teorik bilgi değil, ilahî akılla (Faal Akıl) temas zorunludur.

 Ahlaki erdem, liderlik için vazgeçilmezdir.

 Toplumsal yapıyı bir hiyerarşi içerisinde açıklar ve her bireyin kendi kapasitesine göre gelişebileceğine inanır.

İbn Rüşd:

 Liderin yalnızca teorik ve pratik bilimlerde yetkin olması yeterlidir.

 Peygamberlik ya da Faal Akıl bağlantısı gerekmez.

 Platon’un filozof-kral modelini esas alır; buna ek olarak “mantık eğitimiyle başlanmalıdır” gibi ek yorumlar getirmiştir.

 Ancak toplumun felsefeye ulaşma kapasitesi sınırlı görülür.

 4. Kaynak ve Yöntem Farklılıkları

Fârâbî:

 Antik Yunan düşüncesinden esinlense de özgün bir İslam siyaset kuramı inşa eder.

 Kendi kavramsal sistemini kurmuştur (erdemli şehir, millet, felsefi liderlik gibi..) .

 Platon’u doğrudan şerh etmez; onun fikirlerini İslam düşüncesiyle sentezler.

İbn Rüşd:

 Platon’un Devlet eserini ed-Darûrî fi’s-Siyâse adıyla şerh eder.

 Şerh yöntemi daha çok özetleyici ve açıklayıcıdır (küçük ve orta şerh usulü).

 Yorumlar arasında hangisinin İbn Rüşd’e, hangisinin Platon’a ait olduğu net değildir.

 Eserde, döneminin Endülüs siyasi yapısına dair gözlemler de içerir.

 5. Erdemli – Erdemsiz Devletler Tasnifi

Fârâbî:

 Erdemli şehir idealidir.

 Erdemsiz şehirler: fasık (bozuk), dalal (sapkın), mubeddel (değişmiş), şehvet devleti (sâhibu’ş-şehve), zaruret devleti (ez-zarûre).

 Toplumsal gelişmenin önü açıktır; her birey uygun eğitimle erdemli olabilir.

İbn Rüşd:

Platon’un 4 temel erdemsiz devleti (timokrasi, oligarşi, demokrasi, tiranlık) alır.

Buna ek olarak Fârâbî etkisiyle “şehvet” ve “zaruret” temelli iki devlet tipi daha ekler.

Ancak Fârâbî’nin bozuk, sapkın ve değişmiş devlet tanımlamalarına değinmez.

6. Din, Felsefe ve Şeriat İlişkisi

Fârâbî:

Felsefe, dini bilgiye yön verir.

Sahih felsefe, sahih mille’nin (doğru dinî topluluk) temelidir.

Dinî öğretiler, felsefenin sembolik ve halk düzeyine indirgenmiş biçimidir.

İbn Rüşd:

 Felsefe ve şeriat aynı hakikatin farklı yollarıdır (ikiz kardeş metaforu).

 Fıkıh ve kelamla doğrudan ilgilenmiştir.

 Ancak şerh ettiği Platon’un bazı İslam dışı fikirlerine (aile yapısı, savaş hukuku) gerektiği kadar eleştiri getirmez.

7. Toplumsal Örnekleme ve Tarihsel Yaklaşım

Fârâbî:

 Evrensel, soyut, ideal teoriler geliştirir.

 Güncel siyasete doğrudan müdahale etmez.

 Genel teorileri merkeze alır.

İbn Rüşd:

 Platon gibi yaşadığı dönemin tarihî olaylarına ve siyasi yapılarına gönderme yapar.

 Murabıtlar ve Muvahhidler gibi devletleri örnek gösterir.

 Endülüs siyaset tarihi için önemli belgeler sunar.

8. Etkilenme ve Görmezden Gelme Meselesi

İbn Rüşd, Fârâbî’nin siyaset eserlerine çok az atıfta bulunmuştur.

 Bazı sebepler:

Fârâbî’nin eserlerine ulaşamamış olabilir.

Onları Pers etkili veya özgün olmayan metinler olarak değerlendirmiş olabilir.

Şerh ettiği Platon’un daha evrensel veya yeterli olduğunu düşünmüş olabilir.

Değerlendirme

Fârâbî, metafiziğe dayalı sistemli ve özgün bir siyaset teorisyeni olarak İslam felsefesinde paradigmatik bir figürdür.

İbn Rüşd, daha çok bir yorumcu, siyasi gözlemci ve uygulayıcı filozof kimliğiyle öne çıkar.

Her iki düşünür de Platon’dan etkilenmiş ama onu farklı açılardan ele almıştır.

İbn Rüşd, Fârâbî gibi bir kurucu değil, daha çok aktarıcı ve analizci bir figürdür.

Bu karşılaştırma, İslam siyaset düşüncesinde felsefi teorinin pratikle ilişkisinin nasıl farklı şekillerde kurulabileceğini göstermektedir.

“Fârâbî ve İbn Rüşd’ün Siyaset Nazariyeleri” adlı makalenin özetidir.

Karakaya, Mehmet Murat. “Fârâbî Ve İbn Rüşd’ün Siyaset Nazariyeleri (Mukayeseli Bir Çalışma)”. ATEBE 4 (Aralık 2020), 31-56.

https://dergipark.org.tr/tr/pub/atebe/issue/58240/840780

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir