13 Kas 24 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Lidere İtaatten Ubudiyet Bağlılığına?

Lidere İtaatten Ubudiyet Bağlılığına?

Yakın tarihimizde Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan lider kültü, günümüze kadar hız kesmeden gelmiştir. Özellikle siyasi yapılanmalarda başa gelen liderlere, kayıtsız itaat edilmesi, Allah’a rağmen doğruyu yanlışı, haramı helali onların belirlemesi, lider kültünün devam ettiğini göstermektedir.

“O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.”(1)

“Gaziye, İran’da mefkure, Çin’de sanem, Hindistan’da mabud diye tapıyorlardı.”(2)

Allah’tan başkalarına tapmak, toplumun önde gelenlerine, liderlerine, Allah’a rağmen itaat etmek insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır dersek, mübalağa etmiş olmayız. Toplumların itaat ettiği kimi liderler, Allah’ın haram ve helallerini değiştirmiş, Hududullahı ihlal etmiş, kendi heva ve heveslerince çıkardıkları yasalarla fertten topluma yeni bir inşa ve yeni bir hayat tarzıyla dünyevi bir din icat etmişlerdir.

Rablık ve ilahlık taslayanlar hep olduğu gibi, rab ve ilah yapıcılar da hep olmuştur. Belki de rablik ve ilahlık taslayanlar ve Allah’a tuğyan edenlerden daha çok, onları bu makama getirenlere daha dikkatli bakmak gerekmektedir.

İlahlık iddiasında bulunanlar insanlık tarihi boyunca hep var olduğu gibi, ilah yapıcılar da eksik kalmamıştır.

Kemal’in kendi arkadaşları ve çevresi, dönemin entelektüel tabakası, onu eşsiz bir insan olarak tanımlarken, peygamberlerden bile üstün olduğunu ifade etmekten çekinmemiştir.

Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilanından hemen sonra kutsanmaya, peygamber olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Fakat bu peygamber semadan gelmemiş, halkın içinden çıkmıştır.(3) “Tanrının Resulü”dür (4) 

Bu dönemlerde cumhuriyet ideolojisinin ve bir din olarak Kemalizm’in tabana yayılması, yeni bir iman olarak varlık gösterebilmesi için Mustafa Kemal’in heykelleri dikilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte, bu dünyevi dinin ilahı da, ilah yapıcılar tarafından tanımlanmaya, tasvir edilmeye çalışılmaktadır.

Gazi anlatılamaz. Eğer Mustafa Kemal’in hakkıyla tarif ve ifadesine imkan olsaydı muktedir ve muvafık olacak bahtiyar kalem hayatta ve kainatta büyük küçük başka hiçbir mazhariyet istemeyerek mesut ve müsterih çekilir giderdi.(5)

Mustafa Kemal, sürekli olarak dini kavram ve ifadelerle vasıflandırılmakta, onu sevmenin milli bir ibadet olduğu zikredilmektedir.(6)

Mustafa Kemal, Türk milletini yoktan var etmiştir ve bu sebepten Türk milleti kendilerini yaratan şefin sözlerini unutmamalıdır.(7)

Zat-ı Hayat – Mucize-i Rabbaniye

Mustafa Kemal “Zat-ı Hayat” olarak da vasıflandırlır. Yaratan gazinin ayağının bastığı yerden hayat fışkırmakta, tuttuğunu hayata ulaştırmaktadır. Yok olmuş bir ordudan kahhar bir silah yaratan, yok olmuş bir vatana mevcudiyet veren gazi, zat-ı hayattır.(8)

Mustafa Kemal, kurtarıcı ve yaratıcı olarak daima hatırlanacaktır.(9)

Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye de Mustafa Kemal’i “mucize-i rabbaniye” olarak niteler.  Mustafa Kemal’e dahi demek kâfi değildir. Dâhiler tarihinde, ondan evveli ve sonrası, şark ve garpta bütün dâhiler tetkik edilip mütalaadan geçirilse, bunların hiçbirisi, Mustafa Kemal’e misal olamaz.(10)

Mustafa Kemal aynı zamanda din ve ahlak yapan büyük öncüler ve mücahitler kadrosunun lekesiz bir timsalidir(11) ve Gazi Mustafa Kemal, “Tanrı eşi bir insandır.”(12)

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, tanrı-ilah seviyesine ilah yapıcılar tarafından çıkarılmaktadır. Zat-ı Hayat olması, Tanrı eşi bir insana benzetilmesi, Türk milletini yoktan yaratması, mefkûre, sanem mabud diye tapılması, ilahlık seviyesine çıkarılması demektir.

Dönemin ilah yapıcıları bu kadarla da yetinmez. Yaşar Nabi Nayır, Ülkü Dergisi’nde yazdığı şiirde, Mustafa Kemal’i Kâbe ve tapılacak kahraman olarak ifade ederken, aynı zamanda iki dinin birleşemeyeceğini de söyler.(13)

Gazi, Kâbe ve tapılacak kahraman olarak ifade edilirken başka bir şiirde, ölümü öldüren ölümsüzdür.(14)

Eğer insanların yaşını değiştirmek, ömründen alıp başka birine ömür vermek imkânı olsaydı, ona yaşını başını vermeyecek bir Türk içimizden çıkmazdı. Atatürk, kutsileşmiş bir mihrap ve canevidir.(15)

Hikmet Turhan’ın Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarına dair yazdığı yazı, Mustafa Kemal kültünün nerelere kadar geldiğini göstermesi açısından kayda değerdir. “Türk milletinin büyük başbuğu ölmeyecek, solmayacak, unutulmayacak, anılacak, inkar edilmeyecektir.”(16)

Türkiye Cumhuriyeti hakkında ilk yabancı kitaplardan birini kaleme almış olan İngiliz kadın yazar Grace Ellison, Konya’dan Adana’ya giderken bir okul müfettişi ile konuştuklarını anlatır. Müfettiş, “Bizim peygamberimiz Gazidir. Arabistanlı zatla işimiz bitti. Muhammed’in dini Arabistan için gayet iyiydi, ama bize göre değil” der.(17)

Yine aynı eserde bir ilkokul çocuğunun şöyle dediği aktarılmaktadır:

“En büyük imanım şu: Sen rabbın yarısısın

Yerin üstünde fakat Türklerin tanrısısın.”(18)

Tekin Alp’in “Kemalizm” kitabına önsöz yazan Fuat Köprülü de Atatürk’ü, “hadiselerin yarattığı bir adam değil, hadiseleri yaratan bir adam” olarak tanımlar.(19)

Hayatı boyunca öğretmenlik, muharrirlik, kütüphanecilik ve matbaacılık alanlarında önemli çalışmalar yapan Osman Nuri Ergin, Mustafa Kemal’in bir daveti sonucu huzuruna çıkarken ki ruh halini anlatırken dikkate şayan ifadeler kullanır:

“Göztepe’ye doğru otomobiller hareket etti. Köşke vardığımız zaman doğrudan doğruya kabul edileceğimizi anladık. Sessiz ve müteheyyiç merdivenleri çıktık. Kendileri ufak bir odada bizi bekliyorlardı. Gazi tunçtan bir sanat eseri, bir heykel gibi ayakta ve hareketsiz duruyordu. Bu manzara çok haşyet verici idi. Bütün samimiyetimle söylüyorum, ulu bir mabette mabudunun huzuruna çıkmış bir abit gibi vect, huşu duymakta idim.”(20)

Lider kültü – tapıcılığı insanlık tarihiyle yaşıttır diye. Bu hakikatin teyidi için de Mustafa Kemal Kültünü izah etmeye çalıştık. İslami literatüre ait olan “şeyh uçmaz mürit uçurur” deyimi, ilginç bir şekilde laik Kemalist cenahta da tecelli etmiştir.

Yakın tarihimizde Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan lider kültü, günümüze kadar hız kesmeden gelmiştir. Özellikle siyasi yapılanmalarda başa gelen liderlere, itiraz edilemez sorgulanamaz bir şekilde itaat edilmesi, Allah’a rağmen doğruyu yanlışı, haramı helali bu şahısların belirlemesi, lider kültünün devam ettiğini göstermektedir. Gerek sol sosyalist, laik Kemalist cenahta olsun, gerekse muhafazakâr cenahta olsun, lider kültü sürdürülebilir bir vaziyet almıştır.

Muhafazakâr iktidarın başında olan Erdoğan için tebaasının, “Allah benim ömrümden alıp ona versin”, “Allah çocuklarımın ömründen alsın size versin”(21) demesi, Yasin Aktay’ın Peygamber efendimiz için söylenen salavatı Erdoğan için uyarlaması,(22) Yiğit Bulut’un “Erdoğan için ölürüm” demesi, lider kültünün günümüzde ve hem de muhafazakâr cenah tarafından ne kadar ileri götürüldüğünü göstermektedir. Gösterilen sevgi bazen akıl, itidal ve edep sınırlarını dahi aşmaktadır.(23)

Erdoğan’ın Manisa mitinginde, “Namazın kazası var, bu seçimin kazası yok” yazılı pankartı görünce söylediklerine yakın çevresinden kimsenin itiraz edip eleştirmemesi, AKP Düzce Milletvekili Fevai Aslan‘ın Erdoğan için, “Allah’ın bütün sıfatlarını üstünde taşıyor” ifadesi, Erdoğan’a ikinci peygamber denmesi, bütün işlerin Erdoğan’ın talimatıyla yapıldığının ileri sürülmesi –ki bu örnekler daha çoğaltılabilir (24)– lider kültünün ne boyutlara geldiğinin örnekleridir.

Dipnotlar:

1- Nahl Suresi 4. ayet

2- Türk’ün Altın Kitabı, Gazi’nin Hayatı Büyük Halaskarımız Hakkında Münevverlerimizin ve Meşahirimizin İntibaat ve Mülahazatı, İkinci kısım, Türk Neşriyat Yurdu, 1928, sayfa 6

3- Abdullah Cevdet, Daima Daha İleri, Daha Yüksek, İctihad, cilt XXI, sayı 188, tarih 15 Şubat 1925

4- Ağaoğlu Ahmet, Serbest İnsanlar Ülkesinde, Sanayii Nefise Matbaası, 1930, sayfa 6

5- Türk’ün Altın Kitabı, sayfa 18

6- Nazilli Fabrikasının Yapısına Hemen Başlandı”, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Ağustos 1935, sayfa 4

7- Kadro, Kadro Dergisi, sayı 23, Kasım 1933, sayfa 4

8- Türk’ün Altın Kitabı, sayfa 36

9- Reşit Galip, “Gazi Mustafa Kemal”, Ülkü, sayı 1, Şubat 1933, sayfa 13

10- Türk’ün Altın Kitabı, sayfa 31

11- Memleketin Büyük Kaybı, Kadro Dergisi, sayı 27, Mart 1934

12- Yaşar Nabi Nayır, “Baş Döndürücü Hız”, Ülkü, sayı 9, Ekim 1933, sayfa 191

13- Yaşar Nabi (Nayır), “İnanımız Bir Olsun”, Ülkü, Aralık 1933, sayı 11, sayfa 385

14- Kamuran Bozkır, “Yüreği Kara Heriflere Dair”, Ülkü, Kasım 1935, sayı 33, sayfa 227

15- Ferid C. Güven, “Ona El Kalkar mı?”, Ülkü, Kasım 1935, sayı 33, sayfa 162

16- Hikmet Turhan Dağlıoğlu, “Başbuğ”, Cumhuriyet, 31 Ekim 1933, sayfa 3

17- Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde tek parti yönetiminin kurulması, Yurt Yay., 1981, sayfa 332

18- a.g.e. sayfa 333

19- Tekin Alp, Kemalizm, Cumhuriyet Matbaası, 1936, Önsöz, sayfa 3

20- Osman Nuri Ergin, Maarif Tarihimiz, Osmanbey Matbaası, 1939, cilt 5, sayfa 1648

21- https://www.youtube.com/watch?v=tign9N_4DL0 (Erişim tarihi 27 Haziran 2023)

22- AKP’li Yasin Aktay’dan Erdoğan’a Salavatlı Türkü!.. https://www.youtube.com/watch?v=8uKcu2xCrv0

(Erişim tarihi 10 Kasım 2024)

23- https://onedio.com/haber/basbakana-duydugu-sevgiyi-abartan-34-kisi-312003

24- https://www.youtube.com/watch?v=SCp-FlKVuQk (Erişim tarihi 10 Kasım 2024)

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir