Beşinci Mesele: Mübahın Gerçek Anlamı ve Hükmü
Bir şeyin mübah (yani dinen serbest, ne emredilmiş ne de yasaklanmış) olarak değerlendirilmesi, ancak kişinin o fiili sadece haz (zevk) amacıyla yapması durumunda geçerlidir. Eğer kişi bu niyetin dışına çıkar, başka bir amaçla yaparsa, o fiilin hükmü değişir; artık sadece “mübah” olmaz, başka bir hükme girer.
Delil:
Daha önce açıklandığı gibi, mübah olan fiiller, dinin işlenmesini ya da terk edilmesini özellikle istemediği şeylerdir. Yani yapılması da, terk edilmesi de kişinin tercihine bırakılmıştır. Bu tür fiillerin yapılmasında veya yapılmamasında:
Zorunlu (zaruri) bir sebep,
İhtiyaca dayalı (haci) bir gerekçe,
Ya da dini açıdan tamamlayıcı (tekmili) bir amaç bulunmaz.
Mübah fiillerin asıl nedeni, genellikle kişiye anlık bir haz veya zevk sağlamasıdır. Aynı şekilde, hakkında “günah değildir” denilen mübahlar da, temelde kişisel haz ile ilgilidir.
Buna karşılık, emirler (yapılması istenen fiiller) ve yasaklar (yapılmaması istenen fiiller) ise, mutlaka:
1- zorunlu bir amacı,
2- önemli bir ihtiyacı,
3- dini koruma anlamında tamamlayıcı bir yönü barındırır.
Her emir ve yasakta, Allah’ın bir hikmeti ve maksadı vardır.
Mübah olanlar ise bu kapsamda değildir; onlar sadece kişisel haz ve arzu ile ilgilidir.
Soru:
Peki mübah fiillerin sadece kişinin hazzıyla ilgili olduğu; emir ve yasakların ise sadece Allah’ın hakkıyla ilgili olduğu nasıl kanıtlanabilir?
Çünkü bazı mübah fiillerin haz amacı taşımadan da yapılması mümkündür. Aynı şekilde, bazı emir veya yasaklar da, haz yönünden işlenebilir.
Cevap:
Bilinen ilkeye göre, bütün dinî hükümler, sadece insanların yararı ve maslahatları için konmuştur. Emirler, yasaklar ya da serbest bırakılan fiillerin hepsi, kişilerin faydası ve mutluluğu içindir. Çünkü Allah, insanların hazlarına ya da ihtiyaçlarına muhtaç değildir; O, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz.
Burada dikkat edilmesi gereken bir ayrım vardır: Haz iki çeşittir:
a) Talebe Bağlı Haz:
Bu haz türünde kişi, fiili bilinçli bir tercihle yapar; amacı doğrudan haz almak değildir, ama haz da elde eder. Yani haz, yaptığı fiilin doğal bir sonucu olur.
Bu tür hazlarda kişi, sadece nefsinin dürtüsüyle hareket etmez; niyeti başka bir şeydir, fakat sonuçta haz da yaşanır. Bu durumda, fiil hala “hazdan uzak” sayılır çünkü asıl amaç haz değildir.
Bazen kişi haz alma amacıyla da fiili yapabilir, ama eylem bir talebe (isteğe) dayandığı sürece, bu haz ikincil konumda kalır. Bu tür fiiller, yine de “mübah” sınırları içinde yer alır.
b) Talebe Bağlı Olmayan Haz:
Bu durumda ise kişi, o fiili sadece ve sadece haz almak için yapar. Yani ortada ne ilahi bir emir, ne de başka bir niyet vardır.
Bu tür fiillerde haz, doğrudan niyetin merkezindedir. İşte bu yüzden mübah olan fiiller genellikle şöyle tanımlanır:
“Mübah, yapılmasına izin verilmiş bir fiildir; amacı sadece dünyevî hazdır.”
Açıklama:
Bu açıklama, yukarıda verilen ilk delilden çok da farklı değildir. Çünkü orada da şöyle denmişti:
Allah, emredilen ya da yasaklanan fiillerle, üç temel amacı gözetir:
Zorunlu olanı korumak,
Gerekli olanı sağlamak,
Dini yapıyı tamamlayıcı unsurları korumak.
Mübah fiiller ise bu üç kategoriye girmez. Onlar Allah’ın herhangi bir amacı ya da yönlendirmesi olmadan, sadece kişinin tercihine bırakılmıştır. Kişi bu fiili yaparsa, tamamen kendi arzusu ve zevkiyle yapar.
Yani bu delil de ilk delilin farklı bir açıdan açıklanmasıdır. İlk delil, doğrudan mübah fiil üzerinden konuyu ele alıyordu; bu delilde ise emir ve yasaklar üzerinden mübahın konumu anlatılmıştır.