İslami şeri hukuku ve siyaseti ve devleti, örfi temelli gayr-ı şeri hukuka ve siyasete ve devlete kurban eden İslamcılık, Müslümanlık.. Yediği kazıklardan hoşlanır oldu.. Zevk almaya başladı.. Yazık!
Küresel küfür sistemi, tecavüzü kaçınılmaz kılan “siyasi-iktisadi-hukuki-mali-askeri” düzeni kurmuş! İffetini korumak isteyenler tecavüzden şikayet ederken, bunun nedenini sorgulamıyor! Bari diyor, hiç olmazsa, tecavüzcü kendisinden olsun istiyor! Ötekiler “lafı mı olur, tecavüzcü seçme özgürlüğün var” diyor! Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi veren üçüncü dünya liderleri gibi! Sömürgecilerin lehine reformlar yapan ve sömürüye takla attıran yöneticiler gibi!
Kürtüne Kürtten, Arabına Arap’tan, Türküne Türkten..
Ehl-i sünnetine ehli sünnetçi, vahhabisine vahhabici, selefisine selefici..
İslamcısına İslamcı, sosyalistine sosyalist, muhafazakarına muhafazakar, Kemalistine Kemalist…
Her talebe uygun tecavüzcüler! Seç beğen al! Kimse kızmasın!
Sakın ola “bu iş neden böyle” diye sorgulama! “Başka türlü de olabilir mi” diye akıl yürütme!
Kürt’te doğru söyledi; “diyacaksın ki niye, işte eyle!”
Bizim İslam’a, Kur’an’a, sünnete ihtiyacımız yok! Bunlar var ve ortada zaten. Kimse de bunları elimizden almadı, almıyor! Kimse de böylesi bir aptallık yapmadı, yapmıyor!
Bizim “salim akla” ihtiyacımız var! İşte bu, bu pazarda, bu piyasada yok!
Aranıp bulunacaksa bu aranacak ve bulunacak.
Kâinatın, doğanın, toplumun ve insanın
“sırrını” çözerek ilim yaptığını zanneden cahillerden uzak kaldıkça beynimize oksijen gidecek!
İlahi kitabın ve ilahi metnin tahlilini yaparak beyin yıkayan bağnazlardan uzaklaştıkça aklımız çalışmaya başlayacak!
Kim ki peygambere bakar, onu iyi tanır.. Müstakim yolun rotasına girer. Rol modelini bulur.
Şu meseleyi özü itibarıyla ortaya koyalım bi!
1: Üniter/merkezi/ulus/milli devleti tanımalıyız. Bunun mantığını, varlık sebebini, beka sorununu anlamalıyız.
2: Bir Üniter/ulus devlet bir etnisite devletidir; dili vatanı tarihi kültürü itibarıyla bir millete hastır; iktidar bu milletin iktidarıdır.
3: Bir ulus/üniter devlet, muhakkak bir başka imparatorluğun, krallığın, din temelli ekümenik bir milletin içinden çıkmadır; geçmişi reddeder, kendi millet/ulus gerçekliğini reddeden, dilini kültürünü tarihini unutturan “düşman” olarak kodlar.
4: Bir ulus devlet, hükümranlık sınırları içinde kalmış başka “ulus/millet” varlığını “azınlık” olarak tanımlar. “İnsan hakları” hukuku içinde yönetir.
Dolayısıyla farklı uluslara mensup bir ulusun, ulusal hak, vatan, kültür, devlet ve özgürlük talebini “isyan” olarak algılar. “Düşman” muamelesi yapar. Bu muamele Almanya İngiltere Çin Rusya gibi ulus devletlerde de aynıdır..
5: Bu sorun modern bir sorundur. Ulus devletle yaşıttır.
Eyalet sistemi, yerel yönetim, kanton gibi “özerk” bölgeler halinde örgütlü “adem-i merkezi” devletlerde, kısmi çözüm bulunmuştur. Fakat sorun çözülmüş değildir: İngiltere’de, İspanya’da, Kanada’da.. sorun çözülmüş görünse de geçicidir, her zaman patlamaya hazır bombadır..
Bu özetten sonra PKK, son bildirisinde ortaya koyduğu varlık sebebi, mücadelesi, yeni şartlarda yenilenmesi vs kendince “haklı”dır; çünkü Kürtler kendilerini bir ulus olarak tanımlamıştır. Kürtçüler “ulusal haklarını” istemektedir. Türk ulus devletiyle de bu sebepten çatışmalıdır..
Sorunu, meseleyi, olguyu, vakıayı böyle ortaya koyanlar, Kürt ulusal kimliğini olmazsa olmaz yapanlar için sorun, doğal olarak
Ya bölgede bir Kürt devleti kurmak yahut bu şimdilik mümkün değilse, geçici olarak “özerk-bölgesel-yerel” yönetim kurmaktır. Bunu gerçekleştirmektir.
Türk ulus/üniter/milli devleti ve dahi bölgedeki diğer ulus devletler, doğal olarak ulusal refleks gösterecektir.
Bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyen küresel sistemin zoru, dayatması, tarafları geçicide olsa “barışa-uzlaşıya” zorlamaktadır. Ama taraflar bunun gerçekçi olmadığını ve geçici olacağını bilmektedir..
PKK’nın dile getirdiği şikâyetler ulusalcılık bakımdan “haklı” dır derken
İşin doğası icabı başka türlü olmaz demek istedik. Zira bir ulus devlet içinde başka bir ulus olmaz. Ulus olma hakkı tanınmaz.
Meseleyi/olguyu ulus temelinde ortaya sürenler bu bakımdan “haklıdırlar!” Çünkü ulusal hakları sınırlandırılmaktadır. Çünkü ulus devletin mantığı budur..
Gelelim işin İslam yanına!
Meseleyi/olguyu/vakıayı İslami bakımdan ele alırsak
Her şey başkalaşır. Burayı iyi kavramalıyız.
Kürtçüler, bir İslam davası güttükleri için “baskıya-zulme-inkara” uğramadı!
Bir Kürt kimliği, Kürt ulusu davası güttükleri için uğradılar; anlatmaya çalıştığım gibi bu her ulus devlette olan ve olağan şeydir..
Özetle
Bu ülkede bir İslam davası, siyaseti gütmeyen, bu uğurda örgütlenmeyenlerin başına bir şey gelmez; gelmesi için bir sebepte yoktur! Çünkü dinlerde ulusal dinlere dönüşmüştür!
Kürtçüler Kürtçülük yaptığı için başına gelenlere katlanmak zorundadır! Bu işler masada hallolmaz! Anlaşarak hallolmaz! Böyle bir şey yok, olmadı da.. bu işler bilek güreşidir; taraflar ya yorularak masaya oturur; yahut hakem masaya oturtur..
Türkiye PKK ile masaya oturuyorsa bu hakemin marifetidir; burda bi anlaşalım! Öyle demokrasiymiş insan haklarıymış vs geçelim bu hikâyeyi! Böyle bir şey yok, görülmemiştir..
Müslümanların doğuda olup bitenlere sessiz kalması, kendi derdinin çaresine bakamadığı gibi devletçi olduklarının da bir işareti sayılmalıdır.. insan hakları savunusundan yola çıkanlar kendilerini avuturlar! Hem insan haklarını korumak devletlere bırakılmış, hem İslami çözüm ortaya sürülmemiştir! Devletle sorunun varsa vardır; Kürtlere Ermenilere çingenelere yapılan muamele, işçilere köylülere yoksullara öğrencilere yapılan muamele, aynı sebeptendir; buralarda insan hakları neden yoktur? Devletin politikası doğal ulus refleksidir! Burda Kürtlere özel bir politika söz konusu değildir!
Kürtlerin sorunu sayıca fazla olmasından kaynaklıdır; sayıları Ermeniler çingeneler vs kadar olsaydı, hiç bir sorunları olmazdı..
Bizim kafamız neden karışık?
Bir İslami siyaset fikrimiz yok; İslami devlet sorunumuz yok; dini temelde örgütlenmiş bir toplumsallık sorunumuz yok..
Dolayısıyla her meseleye İslami perspektiften bakan aklımız yok!
Dolayısıyla mevcuttaki devleti veri sayıyoruz; devletten istifade etme mücadelesi yapıyoruz. Devleti baskı altında tuttuğu sorunları insan hakları, özgürlükler temelli çözmeye odaklanıyoruz..
Bakın; son peygamber geldiğinde Kureyş toplumunda
Aşiret rekabeti vardı.. Soylu aileler rekabeti vardı.. Efendi-köle statüsünde sınıfsal statü sorunu vardı.. hılf-ul fudul’ü yeniden ihya ettiren ticari soygun, ahlaki düşüklük sorunu vardı..
Hem içerde hem yakın çevrede kitap ehli-kitapsızlar, putperestler zahidler.. sorunu vardı; ki biz bunu hanifler ve diğerleri olarak biliriz..
Velhasılı, bu gün ne gibi sorunlar vardıysa o günde vardı; sadece isimleri farklıydı..
Hz Muhammed vahyi aldığında neyi dava edindi, biz bunu bilmiyoruz! Maalesef bilmiyoruz!
Mustazaflık davası İslami dava değildir.. köleleri savunma davası İslami dava değildir.. faizciliğe fuhuşa karşı yürütülen dava İslami dava değildir….
“Bunların tümünün sebebi olan şey” İslami davadır.. ve burası hallolmadan hiç bir haksızlık, zülüm, zorbalık hallolmaz..
Bu dava tek kelimeyle uluhiyet ve rububiyet davasıdır. Ve biz bunu kavramış değiliz. Seyyid Kutub bunu açığa çıkarttığı için idam edilmiştir.
Ezherli ve ezhersiz dünya kadar alim, molla, şeyh normal hayatını yaşarken Seyyid Kutup idam edilmiştir.. Aradaki fark İslam davasının kendisidir..
Hz Muhammed için hiç kimse, en azılı düşmanı dâhil
Ahlaksız, yalancı, üç kâğıtçı, faizci, sıradan tüccar, servetiyle öğünen, alemci, karı kız düşkünü.. falan demedi..
Haklı sözlerinin önünü kesmek için “cinlenmiş, başkasından duymuş, meczup; gaybı bilmez, melekten şahidi yok, mucize gösteremiyor…” falan dediler..
Ama hiç kimse, bu adam kötü, insanları kötü yola sevk ediyor, harami, zorba.. demedi..
Tüm düşmanları şahitliğini, eminliğini tasdik etti..
Bunlara bakarsan “insan iyisi, bir melek”ti..
Peki, bu adama ne diye düşman oldular? Öldüresiye tuzaklar kurdular?
Neden?
Tek sebep, Seyyid Kutub’un tespitiydi..
Bu memlekette çok ucuza harcanan şeyde buydu!
İslam’ı nasıl ortaya koyduğumuz kadar, her meseleye İslami açıdan bakıp bakmadığımız önemlidir… vesselam!
Bir kürtçüyle bir tükçüyle bir arapçıyla nasıl işimiz olmaz ise, bir şiiciyle bir sunniciyle bir seleficiylede işimiz olmaz!
Bir chp’liyle bir akp’liyle bir bilmem hangi partiliyle işimiz olmayacağı gibi!
Çünkü bunların cümlesi ifsad edicilerdir..İslam’ı yok edicilerdir..
Seyyid Kutub’u okuyanlar vebal altındadır!