22 Ara 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Siyasal Çürümenin Güncel Bir Sorun Olarak Yeniden Ortaya Çıkışı

Siyasal Çürümenin Güncel Bir Sorun Olarak Yeniden Ortaya Çıkışı

Giulia Rossi – “The Impact of Political Decay on Policy and Governance” (2024) makalesi özet olarak sunulmuş. Ardından her ana bölümün sonunda İbn Haldun’un tezleriyle açık karşılaştırma yapılmıştır. Metnin, modern siyaset bilimi ve klasik İslam siyaset düşüncesiyle birlikte okunması amaçlanmıştır.

Siyasal Çürümenin Güncel Bir Sorun Olarak Yeniden Ortaya Çıkışı

Rossi, makalesine siyasal çürümenin artık yalnızca “başarısız” ya da “az gelişmiş” devletlerin değil, kurumsallaşmış modern demokrasilerin de temel sorunu hâline geldiğini vurgulayarak başlar. Küreselleşme, neoliberal yönetişim, elit dolaşımının tıkanması ve popülist siyaset, devletlerin politika üretme kapasitesini zayıflatmıştır. Bu durum, siyasal sistemlerin dışarıdan güçlü görünmesine rağmen içeriden işlevsizleşmesine yol açmaktadır.

Rossi’ye göre çağdaş siyasal krizlerin çoğu, ani devrimlerden veya darbelerden değil, yavaş, birikimli ve kurumsal nitelikli bir çürümeden kaynaklanmaktadır.

İbn Haldun da devletlerin ani biçimde değil, tedricî bir bozulma süreciyle çöktüğünü savunur. “Devletler de insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür” tespiti, Rossi’nin modern devletler için yaptığı “içten aşınma” analizinin klasik karşılığıdır.

Kavramsal Çerçeve ve Tanım

Rossi, siyasal çürümeyi; devletin formel kurumları varlığını sürdürürken, bu kurumların amaçlarını yerine getirme kapasitesini kaybetmesi olarak tanımlar. Çürüme, açık bir rejim değişikliği olmaksızın gerçekleşir. Anayasalar yürürlüktedir, seçimler yapılır, bürokrasi çalışır görünür; fakat siyaset kamusal yarar üretmez.

Bu aşamada siyasal düzen, normatif bir sistem olmaktan çıkar; çıkar grupları arasında pazarlık alanına dönüşür. Hukuk, adalet üretmez; yalnızca güç ilişkilerini tesciller.

İbn Haldun’un “devletin maksadından sapması” dediği durum tam olarak budur. Ona göre devletin kuruluş amacı adalettir; adalet terk edildiğinde devlet şeklen ayakta kalsa bile meşruiyetini kaybeder. Rossi’nin “işlevsiz ama var olan kurumlar” dediği şey, İbn Haldun’da “suret-i devletten ibaret kalma” hâlidir.

Siyasi Çöküşün Nedenleri:

Rossi, siyasal çürümenin temel nedenlerini üç başlıkta toplar:

Birincisi, kurumsal donmadır. Kurumlar değişen toplumsal taleplere cevap veremez hâle gelir. İkincisi, elit kapanmasıdır; siyasal ve ekonomik elitler kendi çıkarlarını koruyan kapalı ağlar oluşturur. Üçüncüsü ise hesap verebilirliğin aşınmasıdır; denetim mekanizmaları sembolikleşir.

Bu süreçte siyaset, toplumun geneline değil, dar bir zümreye hizmet eder. Bu da kamuoyunda derin bir güvensizlik üretir.

İbn Haldun’un “asabiyetin bozulması” kavramı burada açıklayıcıdır. Kurucu asabiyet zamanla yerini lüks, çıkar ve rahatlık arayışına bırakır. Yönetici sınıf halktan kopar, devlet “bir zümrenin mülkü” hâline gelir. Rossi’nin elit kapanması dediği olgu, İbn Haldun’da yöneticilerin halktan koparak zulme yönelmesi şeklinde ifade edilir.

Politika Üretme Kapasitesinin Çöküşü

Rossi’ye göre siyasal çürümenin en görünür sonucu, etkili politika üretilememesidir. Devletler sorunları teşhis edebilir; fakat çözüm üretemez. Alınan kararlar kısa vadeli, popülist ve parçalıdır. Uzun vadeli planlama ortadan kalkar.

Bu durum özellikle ekonomi, eğitim ve adalet alanlarında derinleşir. Devlet, düzen kurucu değil; kriz yöneticisi hâline gelir.

İbn Haldun, zulmün yaygınlaştığı devletlerde üretimin düştüğünü, ticaretin daraldığını ve ilmin zayıfladığını belirtir. Bu, Rossi’nin anlattığı politika felciyle birebir örtüşür. Devlet artık umranı geliştiren değil, tüketen bir yapı hâline gelir.

Meşruiyetin Erozyonu

Rossi, siyasal çürümenin en tehlikeli sonucunun kamusal güvenin kaybı olduğunu savunur. Vatandaşlar devleti adalet dağıtan bir otorite olarak değil, kaçınılması gereken bir güç olarak görmeye başlar. Bu noktada yönetişim, rızaya değil zor ve manipülasyona dayanır.

Bu güven kaybı, popülist liderlerin yükselişine ve siyasal kutuplaşmanın derinleşmesine zemin hazırlar.

İbn Haldun’a göre devletin halk nezdindeki itibarı kaybolduğunda, itaat artık gönüllü değil, zorunlu olur. Bu ise devletin ömrünü kısaltır. Rossi’nin modern kavramlarla anlattığı “güven erozyonu”, İbn Haldun’da doğrudan devletin çözülme alameti olarak kabul edilir.

Siyasal Çürümeden Çıkış Mümkün mü?

Rossi, makalesini temkinli bir iyimserlikle bitirir. Siyasal çürümenin kader olmadığını, ancak bunun tersine çevrilmesinin son derece zor ve maliyetli olduğunu vurgular. Çözüm; kurumsal reform, elitlerin yeniden hesap verebilir hâle gelmesi ve kamusal ahlakın yeniden tesis edilmesidir.

Ancak Rossi açıkça belirtir: Bu dönüşüm genellikle krizler yaşanmadan gerçekleşmez.

İbn Haldun ise daha kaderci bir çizgiye yakındır. Ona göre bir devletin ömrü sınırlıdır; çöküş kaçınılmazdır. Ancak yeni bir asabiyetle yeni bir düzen kurulabilir. Rossi reformdan umutlu, İbn Haldun ise tarihsel döngüye vurgu yapar.

Genel Karşılaştırmalı Sonuç

Rossi, modern siyaset biliminin diliyle şunu söyler:

 Kurumsal sistem çökerse, yönetim de çöker.

İbn Haldun ise bunu yüzyıllar önce şu şekilde ifade etmiştir:

Zulüm artarsa, umran harap olur.

İki düşünür arasında temel fark şudur:

* Rossi, çürümeyi onarılabilir bir patoloji olarak görür.

* İbn Haldun, çürümeyi tarihsel bir döngünün zorunlu evresi olarak kabul eder.

Ama vardıkları yer aynıdır:

Sistemsiz ve ahlaki seviyesi düşük toplumlarda yönetimlerin geleceği, kaçınılmaz olarak zayıflama, çözülme ve yer değiştirme sürecidir.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir