Mübah, iki kavramsal anlamda kullanılır:
a) Yapılması veya terk edilmesi kişinin tercihine bırakılmış olması,
b) Yapılmasında herhangi bir günah veya sakınca bulunmaması.
Buna göre mübah genel olarak dört kısımdır:
1. Yapılması istenen bir şeye hizmet eden mübah.
2. Terk edilmesi istenen bir şeye hizmet eden mübah.
3. Yapılması veya terk edilmesi tercihe bırakılan bir mübaha hizmet eden mübah.
4. Bu kategorilere girmeyen mübah.
1. kısım: Eğer tekil olarak ele alınırsa mübahtır, ancak bütüne bakıldığında yapılması istenen bir şeydir (mendub ya da vacip derecesinde).
2. kısım: Tekil olarak ele alındığında mübahtır, ancak bütüne bakıldığında terk edilmesi istenen bir şeydir (mekruh ya da haram derecesinde).
Burada terk etmekten kasıt, o fiili sürekli bir şekilde yapmamaktır. Bu tür şeylerin bireysel olarak yapılması mübah olmakla birlikte, sürekli hale getirilmesi yasaklanmıştır.
3. ve 4. Kısımlar: İkinci kısım gibi değerlendirilir.
Buradaki temel prensip şudur: Mübah, başka bir şeye hizmet ettiği takdirde, hizmet ettiği şeyin hükmünü alır.
Eğer mübahın hizmeti terk etme yönündeyse, terk edilmesi istenen bir şey olarak değerlendirilir. Örneğin, sürekli olarak eğlence yerlerinde dolaşmak, kuş sesi veya müzik dinlemeyi alışkanlık haline getirmek gibi şeylerin terk edilmesi istenir. Bunun sebebi, bu tür şeylerin uzun vadede fayda sağlamaması ve insanın asıl amaçlarından uzaklaşmasına neden olmasıdır.
Bazı durumlarda mübahın hizmeti yapılma yönündedir. Örneğin, temiz ve helal olan şeylerden faydalanmak mübahtır ve israf edilmemek kaydıyla bunlardan yararlanmak önerilir. Çünkü bu tür şeyler, temel ihtiyaçlardan biridir ve insanın korunmasını sağlamak açısından gereklidir.
Eğer mübah olan fiil terk edilmesi istenen bir şeye hizmet ediyorsa, bu durumda mübahın yapılması temel ilkelere aykırı hale gelir ve insanı faydalı şeylerden uzaklaştırır.
Bir başka mübaha hizmet eden mübah da ikinci grubun hükmünü taşır.
Dördüncü kısım: Eğer mübah herhangi bir şeye hizmet etmiyorsa, onun yapılması sağduyu sahibi kişiler tarafından gereksiz bir uğraş olarak görülür. Dolayısıyla terk edilmesi tercih edilir. Çünkü bu tür şeyler ne dünyevi ne de uhrevi bir fayda sağlamamakta, yalnızca vakit kaybına yol açmaktadır. Sonuç olarak, bütüne bakıldığında terk edilmesi istenen bir durum ortaya çıkar.
Sonuç olarak: Mübah her zaman mutlak olarak mübah değildir; onun mübahlığı sadece tekil olarak ele alındığında geçerlidir. Bütün olarak ele alındığında ise ya yapılması ya da terk edilmesi istenen bir hale gelir.
İtiraz: Bu açıklamalar, daha önce ortaya konulan “mübahın terk edilmesi ve yapılması eşit düzeydedir” ilkesini bozmaz mı?
Cevap: Hayır! Çünkü daha önce belirtilen ilke, mübahın kendisine doğrudan bakılarak yapılan bir değerlendirmedir. Burada ise mübah, dış etkenler göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.
Eğer mübahın yalnızca kendisine bakılırsa, burada “tekil olarak mübah” olarak adlandırılan şey ortaya çıkar. Dış etkenler açısından bakıldığında ise “bütün olarak yapılması veya terk edilmesi istenen” bir duruma dönüşür.
Örneğin, güzel bir elbisenin giyilmesi mübahtır ve dini hüküm açısından giyilmesiyle giyilmemesi arasında fark yoktur. Ancak konuya sıcak ve soğuktan korunma, avret yerlerinin örtülmesi, insanın güzel görünmesi gibi açılardan bakıldığında, elbisenin giyilmesi istenen bir hale gelir. Bu istenme durumu belirli bir elbiseye veya belirli bir zamana mahsus değildir.
Bu yaklaşım bireysel değil, bütün olarak değerlendirilerek yapılmaktadır.