15 Şub 25 - Cts 7:55:pm
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Kaza-Kader ve İrade/Meşiet

Kaza-Kader ve İrade/Meşiet

Vahiy ışığında inşa edilen kaza, kader, irade ve meşiet kavramlarının doğru anlaşılması hayati öneme sahiptir. Bu kavramlar tarih boyunca yanlış anlaşılmış ve farklı yorumlarla dinamikliklerini yitirmiştir.  

 Kaza: Kesin hüküm verip icra etmek.

Kader: İlahi ölçü, süre, güç yetirme, var etme, belirleme.

İrade: İstek, arzu, dilek, emir, güç.

Meşiet: İrade ile eş anlamlı, Kur’an’da geçen dilek anlamına gelir.

Tarihi Arka plan:

Şeytan, ilk kaderci-cebirci yaklaşımı savunmuştur. Mekke cahiliyesi de kaderciydi ve olayları yazgı olarak niteliyordu. Emeviler döneminde kadercilik, siyasi hegemonik amaçlarla kullanılmıştır.

Bu kavramların doğru anlaşılması, doğru yaşanılmasını ve nihayetinde hayırlı bir akıbeti sağlayacak olan Kur’anî kavramların hayatımıza entegre edilmesi önemlidir.

İlk nesil Müslümanlar için kaza-kader konusu büyük bir sorun teşkil etmemiştir. Sahabeler, Allah’ı razı edecek fiillerle ilgilenmişlerdir. Ancak, bu konu sonradan ithal edilen düşünce sistemleri ve hegemonik zihinlerin etkisiyle problem haline gelmiştir. Özellikle Emeviler döneminde “cebir” hakkındaki görüşler yoğunlaşmış ve mezhepleşmiştir.

Kaza-Kader Mezhepleri:

  • Cebriye: İnsan eylemlerinde tamamen özgür değildir, her şey Allah tarafından önceden belirlenmiştir.
  • Mutezile: İnsan tamamen hürdür, kendi fiillerini kendisi yapar.
  • Ehl-i Sünnet: İnsan hürdür, ancak Allah insanın ne yapacağını önceden bilir ve belirler. Ehl-i Sünnet’in iki kanadı olan Eş’arilik ve Maturidilik, kader konusunda farklı yaklaşımlar sergiler. Eş’arilik, Cebriye’ye, Maturidilik ise Mutezile’ye daha yakındır.

Kur’an’da iman esasları beş ana başlıkta toplanmıştır: Allah’a iman, peygamberlere iman, meleklere iman, kitaplara iman ve ahiret gününe iman. Kader’e iman ise sonradan rivayetlerle eklenmiştir.

Farklı mezhepler kaza-kader konusunu farklı şekillerde yorumlamış, ancak bu konuda en önemli olan Kur’an’ın bütünsel yaklaşımına sadık kalmaktır. İşlenen zulümlerin ve vahşetlerin Allah’a yüklenmesi, batıl yaklaşımlar olarak değerlendirilmelidir.

Cebirci-kaderci anlayış, zulme uğrayan mazlumların durumlarını kader diye içselleştirmelerine neden olmuştur. Bu, zalim yöneticilerin işlerini kolaylaştıran ve mağduriyetleri meşrulaştıran bir ideoloji haline gelmiştir.

  1. Zalim İktidarlar/Yöneticiler: Zulümlerini Allah’ın kaza ve kaderine dayandırarak meşrulaştırmışlardır.
  2. Sömürülen/Ezilen Kesimler: İçinde bulundukları durumları “takdir-i ilahi” olarak kabullenerek rahatlama sağlamışlardır.
  3. Orta Yolcu İlk Kelamcılar: Gnostik akımlara karşı dini savunma bahanesiyle cebirci-kaderci anlayışı benimsemişlerdir.
  4. Cahil Yığınlar: Geleneksel ve atalar dini alt yapısıyla kaderci-cebirci ideolojiyi kabul etmişlerdir.
  5. Günümüz Anlayışı: İnsanlar, yaşadıkları olumsuzlukları kader’e fatura etmekteler.
  6. Kehanet ve “Racmen Bil Gayb”: Geleceği okuma iddiaları, cebirci-kaderci anlayışa dayanmaktadır.
  7. Kaderci-Cebircilerin İkiyüzlülüğü: İşlerine gelen parçaları seçerek kullanırlar ve dini-uhrevi konularda kader’i öne çıkarırlar.
  8. Sahte sorular: Sorarak suyu bulandırırlar. Veledi zinayı kim yarattı sorusu gibi

Zararları:

  1. Toplumsal Çözülme: İnsanların iradelerini kullanmalarını engelleyerek edilgen hale getirmektedir.
  2. Zulmü Meşrulaştırma: Zalimin zulmünü kader olarak gösterip, mağdurun tepkisini bastırmaktadır.
  3. Sorumluluktan Kaçma: İnsanın kendi fiillerinden sorumlu tutulmasını engellemektedir.
  4. Vicdan Rahatlatma: Zalimleri ve destekçilerini vicdanen rahatlatmaktadır.

“Vahyin Gölgesinde” Kaza-Kader-İrade Tasavvuru:

  1. Haktan Sonra Dalalet: Allah’ın kitabına dayanmayan her düşünce sapmadır. Bağdel hakkı illeddalal/”Haktan sonra dalaletten başka ne vardır” 10/32
  2. Kader Kavramı: Kur’an’daki kader kavramı, insanın iradeli fiillerini mecbur eden bir yazgı anlamında kullanılmaz. Kader, insanın iradesi dışında kalan olaylar ve olgular için geçerlidir. İlahi kader, her şeyin bir ölçü ve yasa ile yaratıldığını ifade eder. 33/38 ilahi ölçü ve takdir (kaderan); “Hiç şüphesiz, biz herşeyi bir kader ile yarattık” 54/49 (bi-kaderin) ölçü-yasa
  3. İrade ve Kader: İnsanın kaderi, iradesiyle seçim yapmaktır. İradeyi kullanmak zorundadır, ancak nasıl kullanacağına kendisi karar verir. “Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.” “Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir. (53/39,40)
  4. İradenin Sonucu: İnsanın akıbeti, kendi iradesiyle yaptığı seçimlerin sonucudur. Allah, insana iki zıt kutup ilham etmiştir (fücur ve takva). “Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene, sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun)” (91/7,8).
  5. İrade ve Sorumluluk: Allah’ın iradesi sınırsızdır, insanın iradesi ise sınırlıdır. İnsan, kendi iradesiyle yaptığı fiillerden sorumludur. Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir. Zizal 7-8
  6. Zulüm ve Haksızlık: Haksızlık ve zulüm Allah’ın kaza ve kaderi değildir, bunlar insanın fiilleridir. Allah, kullarına zulmetmez. . “Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir.” (8/51)-(50/29)-(41/46)-(22/10)-(3/182) ve benzeri ayetler
  7. İman ve İnkar: İrade özgür değilse sınav yoktur. İnsan, iman edip etmeme konusunda özgürdür ve yaptığı seçimlerin sonuçlarına katlanmak zorundadır. “Ve de ki: Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin” (18/29) “Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör”(76/3) “İnkar eden kendi aleyhine şükreden kendi lehinedir” (31/12
  8. İyilik ve Kötülük: İyilikle kötülük bir değildir. Allah, insanı yaptığı iyilik ve kötülükle hesaba çeker. “Onlar Allah’ı unuttular, O da onları unuttu” (9/67)
  9. Emir ve Nehiy: Allah’ın kaderi, emir ve nehiylerdir. Doğru olanı yapmak, Allah’ın kaderine tabi olmaktır. “Ve dediler ki: Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular” (33/67)
  10. Hidayet Allah’tan, Dalalet Kuldan: Doğru yola yönelten Allah’tır, sapmaya yönelen ise kulun nefsidir. İnsanın iradesi, onun kaderidir ve Allah, insana bu iradeyi kullanma sorumluluğunu vermiştir. “Allah çirkin hayasızlıkları emretmez” (7/28)
  11. Allah’ın Rehberliği: Allah, insanlara doğru yolu göstermek için kitaplar ve peygamberler göndermiş, kainattaki ve kitaptaki ayetlerle rehberlik etmiştir. Allah, iradeli varlıkları (insanlar) doğru yola yöneltir, ancak onların bu yola girmesini zorlamaz. “De ki: ‘Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur’an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır.”(34/50)
  12. İradenin Kullanımı: İnsanların hidayete veya dalalete yönelmeleri, kendi iradeleriyle verdikleri kararlara bağlıdır. Allah, doğru yola girmek isteyenleri destekler ve rehberlik eder. Ancak, insanın kendi iradesini kullanarak harekete geçmesi gerekmektedir.
  13. Sorumluluk: İnsanlar, yaptıkları fiillerden sorumlu tutulurlar. Allah, kulun iradesiyle yapmış olduğu seçimlerden dolayı onu sorumlu tutar ve iradesi olmadan zorlanan birinin sorumlu tutulması adaletin zedelenmesine neden olur. Allah, insanlara irade vermiş ve bu iradeyi kullanarak doğru yola yönelmelerini       dilemiştir. İnsanların hidayete veya dalalete yönelmeleri, kendi iradeleriyle yaptıkları         seçimlere bağlıdır ve bu seçimlerden dolayı sorumlu tutulurlar. .”Allah katında canlıların en şerlisi/kötüsü, şüphesiz inkar edenlerdir. Onlar artık inanmazlar” (8/55)
  14. Allah’ın Kudreti ve Kulun Kudreti: Allah’ın kudreti mutlak ve sonsuzdur, kulun kudreti ise sınırlı ve Allah’tan bahşedilmiştir. Kul, bu sınırlı kudreti Allah’ı razı etmek ya da isyan etmek için kullanabilir. Hz. Musa; yaptığı hatadan sonra “Ben kendime zulmettim” (28/16)
  15. Allah’ın İlmi ve İcbar: Allah, kullarının ne yapacağını sonsuz ilmiyle bilir ancak onları zorlamaz. Allah’ın ilmi, kulların eylemlerini zorunlu kılmaz, çünkü insanın iradesiyle sınanması amaçlanmıştır. İşlenen suçları kadere yüklemek, Allah’ın ilminin yanlış anlaşılmasına yol açar. Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz” (13/11)-(8/53)
  16. İyilik ve Kötülük: İyilik Allah’tan gelir ve O’nun isimlerinden biridir. Kötülük ise insana verdiği vesveseden ve şeytanın etkisinden kaynaklanır. Şer, Allah’ın ismi, sıfatı ya da fiili olamaz. Şer, yaratılış amacına uygun olmamaktan ve isyan etmekten kaynaklanır. “O amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek/sınamak için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (67/2)
  17. İmtihan ve Sabır: Müminler, karşılaştıkları zorlukları ve musibetleri imtihan olarak görmeli ve sabırla Allah’tan yardım istemelidirler. “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na döneceğiz.” (Bakara 2/156) anlayışı ile yaşamalıdırlar.

Günah ve Tevbe: Hz. Adem, Hz. Musa ve Hz. Yunus, işledikleri hataları kabul edip af dilemişlerdir. Şeytan ise “Beni sen saptırdın”(7/16) diyerek hatasını Allah’a yüklemiş ve bu yüzden lanetlenmiştir. Gerçek müminler, hatalarını kabul edip Allah’tan bağışlanma dilerler.

İnsanın iradesi ve Allah’ın kudreti arasındaki ilişki, insanların hatalarını kabul edip bağışlanma dilemeleri ve toplumların değişiminin bireylerin çabalarına bağlı olduğu bu kıssalarda da vurgulamaktadır.

  1. Cebirci-Kaderci Anlayış: İlk olarak şeytan tarafından ortaya atılan bu anlayış, insanın sapkınlığını Allah’a fatura etme eğilimindedir.
  2. İnsan Sorumluluğu: Kötülük ve zulüm, insanın iradi davranışlarından kaynaklanır. Allah, insanlara özgür irade vermiş ve bu iradeyi kullanarak seçim yapmalarını istemiştir. İnsanın kötü fiilleri, onun kendi ihmali, isyanı ve diğer olumsuz davranışlarından kaynaklanmaktadır.
  3. Tarihsel Perspektif: Kader kavramı, hicri 1. asırda yaşanan siyasal ve sosyal çalkantılar sonucunda anlam kaymasına uğramış ve yanlış yorumlanmıştır. Emevi hanedanı, haksızlıklarını meşrulaştırmak için bu anlayışı kullanmıştır. Kur’an, cebirci-kaderci anlayışı reddeder.
  4. İrade ve Sorumluluk: Allah, insanın iradeli fiillerine yönelik yasasını belirlemiş ve her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kılmıştır (17/13). İnsanlar, iman edip teslim olmalı ve kulluklarını yerine getirmelidir.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir