Tarih boyunca insanların dinî duyguları istismar edilerek gayb hakkında konuşan, bilinmeyeni bildiğini iddia eden kimseler ortaya çıkmıştır. Bu kişiler, falcı, büyücü, astrolog, kahin, cinci ya da “keramet sahibi” sıfatlarıyla insanları sömürmüşlerdir. Oysa Kur’an’a göre gaybı, yani insanın akıl ve duyularıyla bilemeyeceği mutlak bilinmezleri yalnızca Allah bilir. Peygamberler bile gaybı kendi iradeleriyle bilmezler; onlara bildirilen sınırlı gaybî bilgiler sadece vahiy aracılığıyla verilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir iddia geçerli değildir.
Kur’an’ın birçok ayeti, peygamberlerin gaybı bilmediğini açık şekilde ifade eder. Hz. Peygamber’in hayatındaki bazı olaylar da bunu doğrular: İfk hadisesindeki üzüntüsü, Bîr-i Maûne’de yaşanan katliamı önleyememesi, bir Yahudi aleyhine hüküm vermek üzereyken gelen vahiy ile düzeltilmesi gibi örnekler, peygamberin de gaybı kendi başına bilemeyeceğini gösterir. Bu durum onu eksiltmez; çünkü o hiçbir zaman “her şeyi bilirim” iddiasında bulunmamıştır.
Kıyametin zamanını tahmin etmeye yönelik ebced hesaplarının, gizli şifrelerin, uydurma rivayetlerin veya bilimsel tahminlerin de gayba taş atmaktır. Kıyametin vaktinin sadece Allah tarafından bilindiği Kur’an’da birçok kez belirtilmiştir.
Bazı çevrelerde şeyhlerin, evliyaların veya erenlerin gaybı bildiğine dair inançlar da yaygındır. Bu görüşler hem Kur’an’la hem de vahyin temel mantığıyla bağdaşmaz. Çünkü vahiy peygamberlere gelmiştir; peygamber dışındaki kimsenin gayb bilgisine sahip olduğunu söylemek Allah’a iftira etmektir.
Allah’ın vahiy yoluyla bildirdiği gaybî haberler dışında hiçbir konuda gayba dair iddiada bulunmak meşru değildir. Bu hem aklen hem de dinen yanlıştır. Gayb alanına insan zannıyla, tahminiyle veya uydurulmuş yöntemlerle girmek “gayba taş atmak” olarak tanımlanır ve bunun iyi niyetle yapılması bile kişiyi sorumluluktan kurtarmaz.
