17 Ara 25 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Farkı Fark Etmek: İmanda Pazarlık Olmaz

Farkı Fark Etmek: İmanda Pazarlık Olmaz

    İman o kadar kıymetli bir şeydir ki inanan için onun alternatifi yoktur. Dolayısıyla pazarlık konusu olamayacağı gibi pazarlığın olduğu yerde de iman olmaz.

     Esasen iman genel anlamda ifade edersek, keşfedilmemiş bir hazineye benzer. Onu keşfedemeyenler ona düşman olurlar. Onu keşfedip de kalbin ameline dönüştürenler onun uğrunda canlarını vermekten çekinmezler.

         Kaldı ki iman etmek demek sadece imanın şartlarını bilmek, onları saymak değil, imanı hayata hâkim kılmak, gerektiğinde en kıymetli şeyi olan canını bile bu uğurda hiç tereddüt etmeden verebilmektir.

         Şimdi bununla ilgili peygamberimizin bir hadisini vererek bunun üzerinde bir değerlendirme yapmak istiyorum. Peygamberimiz(as) şöyle buyurmuştur: ”Bir kişide şu üç özellik varsa imanın tadını almıştır:

         1. Allah ve Resul’ünü her şeyden çok sevmek

         2.Sevdiğini Allah için sevmek

         3.Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli bulmak “(Buhari, İman,9,14,İkrah, Edeb 42;Müslim, İman, 67).

         Bu üçüncü madde üzerinde bir nebze durmak istiyorum. Bir gün peygamberimizin amcası Ebu Leheb, peygamberimize geliyor ve diyor ki ben müslüman olursam bana ne var? Peygamberimiz, diğerlerine ne varsa sana da ondan var. Ebu Leheb, diğerleri ile beni eşit tutan bir din olmaz olsun, diyor.

(Taberî, Tefsir, c.20,s.336; Kurtubî, Tefsir,c.20,s.235). Kısacası Ebu Leheb pazarlık yapiyor. Pazarlığın olduğu yerde İman, İslâm olur mu ! ? Elbette olmaz. Önce haddini bileceksin… Bu kendini ayrıcalıklı, üstün görme özelliği cahili sistemlerin ortak özelliğidir. Günümüzde de milletvekillerinin dokunulmazlık mantalitesi ile Ebu Leheb’in mantalitesi arasında ne fark vardır? Hiçbir fark yoktur. İşte İslâm’ın en önemli fonksiyonlarından biri de bu ayrıcalıklı özelliği ortadan kaldırmaktır.

           Şimdi sizlere, muhatabını ayağa kaldıran, ellerini ayaklarını çaprazlama kesilmesi de dahil olmak üzere tüm tehditlere karşı, onu dimdik ayakta tutan bir iman örneğinden bahsetmek istiyorum. Evet sihirbazların imanından bahsetmek istiyorum. Malumunuz Musa(as) ile firavun arasındaki bu mücadele Kur’an’da sık sık zikredilir. Ben sadece konumumuzla ilgili olan kısmını çok kısa bir özet halinde takdim etmek istiyorum:

           Bir kuşluk vaktinde, Firavun ve tebasının süslenme gününde ( onların bayram gününde) ,bir tarafta Musa(as) ve kardeşi Harun( as),diğer tarafta batıla gark olmuş on binlerce insanın oluşturduğu Firavun ve tebaası. Sihirbazlar hünerlerini ortaya koymadan önce Firavun’a biz Musa’yı yenersek bize ne var diyorlar.

Yani pazarlık yapıyorlar. Firavun; siz benim yakınlarımdan olacaksınız, diyor. Sihirbazlar büyük bir sihir ortaya koyuyorlar.

Musa( as)’da asasını atıyor, asa büyük bir yılana dönüşüyor ve sihirbazların sihir aletlerini yutuyor. Sihirbazlar bunun bir sihir olamayacağını anlıyorlar ve biz Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik diyorlar.

Sihirbazlar Musa( as)’ma, Ey Musa biz sana ve senin Rabbine iman edeceğiz bunun karşılığında bize ne var diyorlar mı? Hayır, çünkü iman kalplerine girmiş, pazarlık bitmiştir. Sihirbazların imana girmeden önceki bakış tarzı ile imana girdikten sonraki bakış tarzı arasında ne kadar büyük bir fark vardır! Fiziki olarak ayni insanlar ama kalbî olarak çok farklı… Onun için diyorum ki iman alternatifi olmayan çok büyük bir nimettir. Firavun diyor ki benden izin almadan mı iman ettiniz, sizin ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Bu tehditler onları hiç etkilemiyor, artık Firavunu devre dışı bırakarak Rablerine dönüyorlar ve şöyle diyorlar: İlk inananlardan olduğumuz için Rabbimizin bizi affetmesini umut ediyoruz. Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al…İşte İman budur , işte İman etmek budur…

            Selâm ve muhabbetle,

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir