Tarihteki en ünlü Finansçı (tefeci-AHÇ) “Bana bir ulusun parasını verin, ülkeyi kimin yönettiği umurumda olmaz” diyen Mayer Rothshild’di (1744-1812)
Günümüz bankacılığının belirsiz dünyasında perde arkasında karar verici merci olarak faaliyet gösteren HANEDANI o kurmuştu. En ünlü oğlu 1800’lü yıllarda Londra’da otururken Avusturya, Rusya ve Fransa’da kullanılan tüm kredilerin %40’ını kontrol eden Nathan’dı.
…
Yüzyılın ortalarına gelindiğinde Avrupa devlet sisteminin tamamı, Rothshildlerin hükmettiği uluslararası finans ağına bağımlıydı. 1860-70’lerde Yahudi Baron Gerson von Bleichröder birleşmiş bir Avrupa Devletinin kurulmasında öncülük ediyordu. Alman Devlet Başkanı Bismarck onu Prusya-Fransa savaşının neticesinde Fransa’nın ödeyeceği tazminatı görüşmek üzere görevlendirmişti.
Garibaldi’nin İtalya’yı birleştirme işini Rothshildler finanse ediyordu.
Rothshild’ler her yerde merkez bankaları kurdular ya da kurulmasına öncülük ettiler. Bunların en önemlisi ABD Merkez Bankasıdır(Federal Reserve). Sahibi ve yönetim kurulu üyeleri Rothshildlerdir. Federal Rezerve tamamen özerk bir Bankadır ve bütün dünya para arzını denetler. Tüm üst yöneticileri Yahudi’dir.
Rothshildlerin ve Yahudi tefecilerin SİYONİZM davasına katkılarını abartmak İMKANSIZDIR:
Zira özellikle Nathan Rothshild ve oğlu Lionel Walter kendilerini tamamen davaya adamış Siyonistlerdir.
Eric Walberg, Postmodern emperyalizm, s:224
İsrail’i kuran bu ailedir. Türkiye Merkez bankasının sahibi de bu ailedir. Şu an Filistin’e karşı yürütülen savaşın finansörü de bu ailedir. Bütün dünyanın oturup bu katliamı seyrediyor olmasının, susmasının, görmezden gelmesinin perde arkasında bu aileyi karşısına almama endişesi vardır. Zİra savaş onların Müslümanlara karşı verdikleri bir savaştır, diyor sanırım.
Zeyl: Büyük dede ve torun
Batı düşüncesinin 3 kızından biri de Liberalizmdi.
Liberalizm olağan değişimin doğal ideolojisidir.
Bireyin devlet kısıtlamaları karşısında özgür olma hakkı olduğu düşüncesini savunur. John Locke bu ideolojinin babası olarak görülebilir. 19. Yüzyılda bilinçli olarak devlet tarafından reformların yürürlüğe konulmasını öngören bir ideoloji haline geldi . Bu anlamda 17- ve 18. Yüzyıl Liberalizminden farklıdır.
Immanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Düşünmemek, s:27
Devlet teşkilatı 2 temel ihtiyaca cevap verdiği için toplumlar tarafından kabul gördü:
1- Dışardan gelebilecek SÖMÜRGE saldırılarına karşı toplumun beraberliğini organize ederek güvenlik sağlıyordu.
2- İçerde Güçlülerin güçsüzlerin tepesine binmesine engel olarak adaleti sağlıyor ve İÇ SAVAŞLARI engelliyordu.
Liberalizm “Bırakınız yapsınlar, Bırakınız etsinler” ideolojisiydi. Doğal olan “BÜYÜĞÜN küçüğü yemesidir”, diyordu. Zenginlerin, güçlülerin fakirleri köleleştirmesi, soyması İŞİN doğasında var diyordu. YANİ tamamen ZENGİN zümrenin DİNİ idi.
Liberalizm iki ilkeyi birden dağıttı: Hem ülke kaynaklarını GÜÇLÜ SÖMÜRÜCÜ yabancılara açtı, hem de YERLİ güçlüleri fakirlerin TANRISI konumuna getirerek adalet duygusunu darmadağın etti.
Buna DOĞAL süreçlerde kalabalıkların tahammül etmesi mümkün değildi. DEVLET fakirlerin zenginler tarafından sömürülmesinin ARACI edildi.
Yani liberalizm “Güçlünün dediği olur” diyen BARBARİZMİN devlet eli ile halka dayatılması idi, diyor olabilir.