O tutuşturulmuş ateşi yakanlar. Hani o ateşin başına oturmuşlar, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Buruc Suresi, 6-7
İktidar sahipleri tarih boyunca suçluları (!) yok ederek var olan düzenin devam etmesini istemişlerdir.
Gerçek bir mekan ve zaman diliminde insanlık inananlar ve inanmayanlar olarak iki saf halinde dizilmeyi başarabilmişse -ki bu ancak inananların hareketli bir topluluk olmayı başarabilmeleri sayesinde olur- güçlü olan taraf inanmayanların tarafıysa eninde sonunda inananları tek tek ya da topyekün yok etmek isteyeceklerdir. Kafirler bu karşılaşmanın hayatın içindeki doğal seyrine tahammül edemezler.
Savaşın hile olduğunu, saflığın değil taktiğin er meydanında lazım olduğunu bilmek ve görmek gereklidir.
Kafirin Allah’ı yok. Dolayısıyla yapabileceklerinin de ahlaki bir sınırı yok.
‘Uhdud Ashabı’ üzerinden acayip bir vakıanın tarihe geçtiğini Kuranı Kerim sayesinde öğreniyoruz.
Tutuşturulmuş ateşle dolu onlarca hendek var ve sahipleri localarından eserlerini seyrediyorlar.
- Dar kafalı kafirler tazyik ve baskı ortamı oluşturup yapmak istediğini yaparlar. Kuyuya atmak/gömmek kadim cahiliyye adetidir. Bu hendek sahipleri eninde sonunda daralan ve belirli bir derinliği olan çukurlarla insanlığı bir düzlüğe çıkarmanın aksine yalan üzerine kurulu düzenin içinde adeta yakıp kül etmek ister.
- Bu hendekler aynen pramitler gibi işçiler eliyle ve belirli bir sürede yapılır. İnşaat süresince toplum bu işten haberdar edilmeli ve ortama korku salınmalıdır. Bu işin bir ekonomik maliyeti vardır.
- Finalde güç sahibi kafirler olayı en ön sıradan izler ve bundan haz duyarlar. Sonuç kendileri açısından önemli değildir. Tek dünyaları vardır ve her şey dünyada yaşanıp bitecektir.
Tutuşturulmuş ateşle dolu onlarca hendek var ve bu hendeklere dinlerinden dönmediği için atılan müminler var.
- Müminler Allah’ın rızasını önceler aynı zamanda hayatın tüm gerçeklikleriyle yüzleşir. Hendek, ateş ve iktidar sahiplerinin maksadını fark eder ve insanlık yeniden müminler vesilesiyle dünya tarihinde her zaman olduğu gibi bir düzlüğe çıkma fırsatını yakalayabilir.
- Görünen o ki inananlar kendilerince bir süreçten ve süreden geçmiş ve hidayete kavuşmuş ardından bir tavır sahibi olmuşlardır. Finaldeki hendeklere atılma tehditine karşı sahip olunan duruşa gelene kadar ki yaşanılanlardan, onları inanmaya sevk eden sebeplerden habersiz olsak da bu rasyonel gerekçeler onların omurgası olmuştur.
- Atmosferdeki havayı belirleyerek toplumu şekillendirmek isteyen güç ve iktidar sahiplerine karşı müminler bir başka kazanma kaybetme bakış açısıyla tehditleri göğüslemektedirler. Her mücadelenin bir bedeli vardır.
Müminliğe yakışan özellikler olduğu gibi kafirliğin de bir tabiatı vardır. Bunların ikisinin de formel olarak adeta faturası kesilmiş bir ürün gibi rafa kaldırıp koyulmasından ziyade bu inananların adeti, bu da inanmayanların adetidir diyebilmek için hak ve batılın ne olduğunu ayırt edebiliyor olmak cennete götüren Müslümanlığa talip olanların zekatı ve kabiliyetidir.
Mesut 1 Ara 2024
Günümüz ateş çukurları üzerine düşünüp bunlardan kendimizi koruyabilmek lazım.