Türkiye’nin büyük burjuvası hükümeti “uyardı!”
Modern toplumlarda burjuva sınıfı önemlidir: (bizde olmasa da) Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin teminatıdır: Çünkü devletten özerktir. Türk burjuvası özerk olamadı bir türlü!
Demokrasi, hukuk, özgürlük, ifade serbestisi, bağımsız yargı.. denenler burjuvanın menfaatine olan şeylerdir. Burjuva devlete rağmen bunları savunur.
Bizdeki bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki harbi “muhalefet” yaptı!
Bunlara “sarı öküzü vermeyecektiniz” diyecek kimse yok herhalde! Sıra kendilerine gelince “cayırtıyı” basmış!
Demokrasiler sınıf temelli
Siyasal rejimlerdir: Devletlere rağmen muhafızları vardır. İlk saç ayağı burjuva ikincisi işçi sınıfıdır.
Demokrasi bu iki sınıfın uzlaşısı ile ayakta kalır..
Türkiye’de işçi sınıfı yoktur. 12 Eylül 1980 darbesiyle var olanlar bitirilmiş, zayıflatılmış, geriletilmiştir. Bu gün çalışan işçi nüfusunun %20’si sendikalıdır. Sendikaların ağırlığı Türk-İş’te. Türk-iş resmi devlet sendikasıdır. Hak-iş resmi iktidar sendikasıdır. İşçi sınıfını temside çok zayıflayan Disk çaresizdir! Yani demokrasinin saç ayaklarından biri yoktur!
Tüsiad ülkede üretimin %80’ine, ithalatın %70’ine, istihdamın %50’ine, bankacılığın %30’una.. sahip. Bunlar …….tan teyyare değil.
Özal ve Erdoğan bunların karşısına Müsiad’ı, Tobb’u, yerel esnaf tüccar sanayici birliklerini çıkarttılar. Ama yetmedi. Bunlar TÜSİAD’ın bayileri, fasoncuları olarak kaldılar. Müteahhitlik sektörü yeterli olmaz, olmadı da..
Hükümet Tusiad’a soruşturma açtı!
Köylü refleksi!
Bir taraftan sermaye arıyorsun, bir taraftan sermayeye göz dağı veriyorsun! Ekonomi
İçin büyük hata! Hukuki olarak anlaşlır gibi değil!
Tüsiad her burjuva sınıfı gibi vurguncudur! İktidarlarla iyi geçinirler. Çünkü menfaatleri çakışır. Yani Tusiad’ı savunuyor falan değilim! Buna lüzum yok.
Ama yapılan şey hükümete fayda getirmez.
Bu iş işçiye köylüye emekliye yaptığın gibi netice vermez!
Türkiye’de sistem sorunu var. Sorun sanıldığı gibi basit falan değil. Her yerde arıza baş gösterdi. Mevcudu yok ediyorsun tamam da yerine koyacağın bi şey yok. Temel sorun burda..
Bir sistem iki şeye dayanır: Ordu gücü ve halkı. Halk yekpare bir yapı değildir: Bileşenleri vardır: Eskisi sağcı solcu idi ama bu artık yok. Çoktan beri yok. Yenisi “etnik-mezhebi, zengin-yoksul, erkek-kadın, devletçi-muhalif..” bileşenlere ayrıldı. Bu parçalar “üst-alt” sınıf olarak ortak paranteze alınabilir..
Özal bu işi biliyordu: “orta sınıf” yaratmıştı. Erdoğan orta sınıfı aşağıya ittirdi.
Orta sınıfın içinde memur, kobiler, aydınlar, orta sınıf tacirler vardı. Bunlar artık orta sınıfta değil. Aşağıya ittirildi. Bu zümreler sağcı muhafazakar partilerin oy tabanları.
Burdan bakınca iktidar bindiği dalı kesti: Sandı ki islamcılıkla muhafazakarlıkla işi götürürüm. Oysa kendini destekleyen oy tabanının orta alt sınıf olduğunu unuttu! Bunları ekonomik olarak geriletti. Ve eski CHP’ye döndü, üsttekilerle maçı götürmeye çalışıyor!
İlk seçimde kaybedeceğini öngörebiliriz! Seçimler adil ve eşit şartlarda olacaksa! 15 Temmuz 2016’da “Allah’ın lütfu” denen günden sonra çok şeyin değiştiğini hatırlamalı!..
Siyaset tarihi çok şey anlatır: bunlardan biri seçimi kazanmayı garanti etmeyen iktidarlar seçime gitmezler!
Bizim taraftaki Emevi dini falan tekerlemesi burda sökmez! Artık anlamalı ki Emevi hanedanı bir diktatörlük rejimiydi! Ve bunu canlı olarak yaşama “şansına” sahip olan yüz milyonlar var!
Emevilerdeki “kahrolsun ehl-i beyt!!” Hikayesi malım! Anlaşılan daha buraya gelmedik biz!
Bizim ehl-i beytimiz kim? CHP-Kemalistler!
Baba bize biraz diktatörlük dersi lazım!! Ki zıddı anlaşıla! Mevcut iktidarın ehl-i beytini çözenler sistemin niteliğini de çözecekler.
Her itiraz “darbecilik!”
Her eleştiri “cumhurbaşkanına hakaret!” olarak anlaşılır, savunma sadece “milli irade” tezine dayandırılırsa burda sorun var demektir. Demek ki önce siyasal sistem deneni merak etmeliyiz!
Orda iktidara oy verenlerin “milli” gerisinin “zilli!” Olmadığını göreceğiz!
İslamcılık denen şeyin “siyasette devlette sistemde” yok olduğu nerden belli! Milli irade savunusundan.
Şimdi sorsan “hüküm Allah’ın derler!” Biri çıkıp sorarsa bu nerde diye, cevap kalpte ibadette, şekil şemalar mi denecek!..
Dünyada iki tür toplum/yönetim sistemi var:
1: Lidere/şahsa bağlı olanlar. Weber’in karizmatik liderlik tasnifi.. bu tür kriz zamanlarında, savaş zamanlarında çıkıyor.. normal zamanlarda çıkmıyor, olmuyor.. kriz ve savaşlar bittiğinde de yok oluyorlar.. bunlar diktatörlerdir.. kurucu liderlerdir…
(Weber peygamberi de bu liderliğe sokuyor. Hadi ordan demeli!)
2: Kurumsal olanlar. Oturmuş bir hukuk sistemi, kurallar dizisi olan yapı. Hukukun üstünlüğü burdan çıkacak.. dünyada genelde bu tür var olmuş..
(Avrupada Amerika’da bunun örneği var.)
(İbn Haldun’un başka bir teorisi var ama bazıları hariç literatüre alınmamış. O, “asabiye” dediği ideolojik bir bağ. Asabiyenin cahili ve imani olarak iki türü var.)
Türkiyede olan ne?
Kurumsal liderlik veya yapı desek olur mu? Olumlu cevap zor: burda iktidar kimse “kral” odur. Krallar ne yapar? kuralları değiştirir! Dolayısıyla her iktidar kraldır!
Zahirde kurumsallık vardır! Söylem de böyledir. Gerçekse başkadır..
Şimdi İslamcı ne diyor? Ne istiyor? Nasıl yapılanıyor? Ne vadediyor!
Soruyu böyle sorduk mu cevap yok! Görünene bakılırsa
Biraz ondan (liberalizm-milliyetçilik) biraz bundan (sosyalizm) alıp karma bi şey ortaya koyuyor. Kendine has bir modeli yok.
Bu duruma bakılırsa İslamcının aklında bir sistem yok! Toplum modeli yok! Siyaset tarzı yok! Özetle İslamcının bir siyaseti yok. Oysa siyaset Aristo’dan bu yana “insana has bir sanat”tır. Hayvanlarda bitkilerde siyaset olmaz.