04 Mar 25 - Sal 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > HaberYorum > Dünyevi İktidar Nedir?

Dünyevi İktidar Nedir?

“Şeytan Adem’e vesvese verdi; dedi ki: ‘Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?”(Taha Suresi 120. Ayet)

İnsanoğlunun nihai arzularından biri, iktidar sahibi olup ebedi yaşamak ve şan şöhret sahibi olmaktır. Şeytan da böyle diyerek kandırmadı mı Hz. Adem’i? Ebedilik ve zeval bulmayacak bir mülk – devlet – iktidar teklifi. Şeytan insanın nefsini çok hassas yerden ayartmaya çalışması manidardır.

Şan ve şöhret sahibi olmanın en kolay yolu, iktidara gelmek, emir makamında olmaktır. Milyonlarca hatta milyarlarca parası, sayısız malı mülkü, katı yatı, her sahada eşi dostu tanıdığı, kime gitse işini gördürebileceği çevresi olduğu halde, sıradan bir kasabanın belediye başkanı olmak için çırpınıp duran iktidar tutkunlarını anlamak neyle mümkündür?

Dünyevi iktidara talip olanlar, bir bakıma iktidar özleminin, dolayısıyla şan ve şöhretin kendilerini yanıp tutuşturduğu kişilerdir. İktidarın amacı, bireyden başlayarak toplumu şekillendirmek, yeni bir kalıba sokarak, ürettiği değerlerin potasında, özneyi eritmektir. İktidara talip olanlar, özne olarak kendilerini, işlettikleri cari düzeni görürler. Diğer var olanları, kendi değerler potasında eritilecek unsurlar olarak varsayarlar.

Dünyevi iktidar sahipleri –devlet başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı vb. -, iktidarda olmaları hasebiyle, güç kuvvet ve paraya da sahip olduklarından, algı yönetimine yönelirler. Bireyden topluma, “kendileri olmazsa hiçbir şeyin yapılamayacağı” hissini yaşatırlar.

Bu hissi toplum üzerinde sağlamak içinse medya, sermaye ve akademyayı kullanır. Bu üçlü saç ayağı, iktidarın gücünü ve vazgeçilmezliğini sürekli propaganda ile kamusallaştırır. Toplum kandırılır ve kullanışlı hale gelir. Artık hakları elinden alınsa da, aşağılansa da, en doğal ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelse de, ne itiraz edecek mecalleri, ne de muhalefet edecek cesaretleri kalır.  

Dünyevi iktidarın etki alanındaki toplumun davranışı, meşruiyeti sağlanmış bir itaatin tezahürü değil, mecburiyetin dayattığı bir sonuçtur. Zira iktidarın doğasında, kendisine yapılan esastan muhalefete müsamaha yoktur. Muhalefeti zorlar, eğer büker, kırar döker. Gerekirse bütün olanakları ortadan kaldırır, yaşayamaz hale getirir.

Dünyevi iktidar sahipleri, iktidarın olacağı yerde, karşı direncin de olacağını bildiğinden dolayı, bu direncin, iktidarın müsamaha sınırlarını aşmaması için her türlü tedbiri alır. Bireyin ve toplumun yaşamının her alanında görünür olmak için çaba gösterir. Bu sebepten, toplumsal yaşamı oluşturan tüm ilişkilere ve en küçük gözeneklere kadar sızması, iktidardan ne anlamamız gerektiği hakkında yeterli fikri verir.

Muhalefetin önünü kesmek ve itaati sağlamak için her yöntemi kullanmaktan geri durmaz. En büyük avantajı, kendisini “şiddetin meşru kaynağı” olarak tanımlaması ve bunu yasal olarak kabul ettirmesidir. Bu tanımlama, iktidara bütün olanakların kapısını sonuna kadar açmaktadır. Cezalandırması, hapse atması, bütün haklardan mahrum bırakması, sürgün etmesi ve hatta öldürmesinin dahi önünde yasal olarak bir engel yoktur. Bireyin ve toplumun bütün hayatını bütünüyle kuşatır, kontrol eder, müdahalede bulunur.

Dünyevi iktidarlar için düşünebilen, sorgulayan, sebep sonuç ilişkilerini kritik edebilenlerin varlığı büyük risk taşır. Bunun önüne geçmek için eğitim politikalarını, muhalif düşünceye sebep olmayacak şekilde programlarla yürütürler. Sadece eğitim kurumlarını değil, sahip olduğu bütün kurumları, muhalefetin önünü kesmek için kullanır. Sahip olduğu kurumlarla, muktedir olduğunu her fırsatta göstermeye çalışır, gösterir.

İktidar, yaşamın her anında, her alanında ve her safhasında bireyi ve toplumu kendisiyle ilişkiye mecbur bırakır. İnsan yaratıcısı olan Allah ile yüz yüze gelmekten çok, dünyevi iktidarla yüz yüze gelir, gelmeye zorlanır. Dünyevi iktidar için sizin kim olduğunuzun, ailenizin cemaatinizin, hassasiyetlerinizin, açlığınızın, tokluğunuzun, nasıl geçindiğinizin bir önemi yoktur. Dünyevi iktidar için sizin varlığınızın önemi, iktidarın devamlılığına dair zaruretinizdir. Daha sonrası, itaat etmesi beklenen sıradan vatandaşlığınızdır.

Dünyevi iktidar, hayatın her alanında vatandaş yaptığı bireyi sürekli takip eder. Her an müdahale etmek için fırsat kollar. Daha kontrol edilebilir vatandaşlar topluluğu oluşturmak için, toplumu ayrıştırır, bireyselleştirir, insanları yalnızlaştırır. Zira kontrol edilebilirliğin en mükemmel yolu, yalnızlıktır.

Dünyevi iktidarın elde ettiği en büyük avantaj, kendisini sınırlandıracak hiçbir gücün olmamasıdır. Kendisini bireyin ve toplumun üzerinde mutlak güç olarak görür ve öyle davranır. Bu sebepten toplumu tek taraflı kurar, kurgular. Asıl amacı, ikna ya da korku yoluyla toplumun itaatini sağlamaktır. Bu itaati sağlamak için ne gerekiyorsa yapar, uygular, hiçbir itirazla da karşılaşmaz. Zira hesap vereceğine inandığı hiçbir kutsalı yoktur. Hiçbir kutsal dayanağı olmayan dünyevi iktidar, bu yönüyle gayrimeşru temeller üzerine kurulmuştur.

Dünyevi iktidarlarda, düzen kaosdan doğar. Kaos olmazsa, düzen sağlanamaz. Bu sebepten siyasi, iktisadi, hukuki ve içtimai alanlarda kontrollü bir kaos yaratılır. Toplum, sürekli devletin, iktidarın kapısını çalmaya yönlendirilir.

Geleneksel tasavvurda, iktidar toplum için vardır. Dünyevi iktidar tasavvurunda ise, toplum iktidar için vardır. İnsanın varlığı, dünyevi iktidarın varlığına armağan edilir. Bu yönüyle iktidar sahipleri nefsini ilah edindiklerinden dolayı birer tanrı seviyesine çıkmıştır. Lakin her biri ölümlü birer tanrıdır.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir